Hak savunucularından çağrı: Türkiye’nin barışa ihtiyacı var
Bölgede savaş ve çatışmaların kaosa dönüştüğüne dikkat çeken hak savunucuları, bölgenin ve Türkiye’nin barışa ve diyaloga ihtiyacı olduğunu söylüyor.
Şerif KARATAŞ
İstanbul
Afrin operasyonu, 42. gününde geri bırakırken, can kayıpları da yaşanmaya devam ediyor. Çatışmaların şiddetlendiği operasyonda önceki akşam hayatını kaybeden 8 askerin cenazeleri yapılan askeri törenlerin ardından memleketlerine gönderildi. Afrin operasyonu devam, çözüm sürecini bitirme gerekçesi yapılan ve 2 polisin yaşamını yitirdiği Ceylanpınar davasında tüm sanıklar ‘cinayet’ suçlamasından beraat etti. Evrensel'e konuşan insan hakları savunucuları ise Türkiye’nin barışa muhtaç olduğunu ifade ederek, ölümler karşısında barışı savunma çağrısı yinelediler.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin aldığı bir aylık çatışmasızlık kararına Türkiye’nin de uyması gerektiği duyurulmasına rağmen Afrin operasyonu sürüyor. Önceki gün, 8 asker hayatını kaybetti. Evrensel'e tüm bu yaşanan süreci değerlendiren Hak ve Adalet Platformu Sözcüsü Ömer Faruk Gergerlioğlu, Türkiye’nin sorunlarının barışla, konuşarak halledilmesi gerektiğini yıllardır söylediklerini belirtti. Gergerlioğlu, devlet ve hükümet çözüm sürecinde bir adım attığını fakat bunun dünyadaki çatışma- çözüm örneklerine bakıldığında yetersiz ve sonuç alacak bir adım olmadığını söyledi.
Dünyada çözüm örnekleriyle ilgili önemli araştırmalar yaptığını hatırlatan Gergerlioğlu, şunları söyledi:
“Dünyadaki örneklerine baktığınızda, çok profesyonel çalışmalar olduğunu görüyoruz. Mesela Güney Afrika örneğinde. Bizden çok daha zor siyah ve beyaz birbirine hiç karışmamış. Bizim burada Kürtler ve Türkler birbirine karışmıştır sonuçta. Güney Afrika’da barışın sağlanması bizden çok çok zordu. Çünkü, bizimkiden çok farkı, profesyonel çözmeye yönelik, devlet tüm birimleriyle barışı topluma benimsetme anlamında çok profesyonel bir çalışma yürütmüş. Çok zor bir toplumda, çok profesyonel çalışmayla ve siyahlar ve beyazlarda işe istekli koyulmuşlar.”
BARIŞI SAĞLAMAK ÇOK ZOR DEĞİL
Türkiye’de barışın sağlanmasının çok zor olmadığını vurgulayan Gergerlioğlu, profesyonel bir çalışma ve çözümün kalıcı düşünülerek yapılmadığı için barışın sağlanamadığını belirtti. Bundan dolayı çözüm sürecinin yürümediğini anlatan Gergerlioğlu, “Türkiye barışa muhtaç, barıştan başka seçeneği olmayan bir ülke. Bunu söylemek şuan belki suç oluyor. İnsanlar barış istediği için suçlanıyorlar. Ama haklılığımız her geçen gün ortaya çıkıyor” diye konuştu.
Ceylanpınar’ın çözüm sürecinin bitirilmesine gerekçe yapılmasını hep eleştirdiklerini anlatan Gergerlioğlu, “Zaten o olay esrarengiz bir olay. Bundan dolayı sürecin bitirilmesi de ciddiyetsizdir. Mesele Ceylanpınar değil, mesele amatör ve isteksiz bir şekilde yürütülmesiydi. Hani siz bir şeyi isteksiz bir şekilde bina ederseniz, yanlış işler yaparsınız. O bina çürük olur. Bir yerden yıkılır gider bina.”
VATANDAŞ ARKADAKİ GERÇEĞİ GÖRMELİ
Ceylanpınar olayının çok iyi işlenmesi gerektiğini de belirten Ömer Faruk Gergerlioğlu, bu tür manipilüsyonların geçmişte de yaşandığı belirterek, “Toplumun bunları görmesi lazım ve barışa talip olması lazım” dedi.
‘HÜKÜMET POLİSLERİ KİMİN ÖLDÜRDÜĞÜNÜ BULMALI’
İHD Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, çözüm sürecinin bitirilmesinde Ceylanpınar’da polislerin öldürülmesini ve Suruç’taki katliamı gerekçe gösterildiğini hatırlattı. Türkdoğan şunları söyledi: “Provokasyon olarak niteleyebileceğimiz ve maalesef ağır yaşam hakkı ihlallerine sebep olan olaylar yaşanıyor. Ve hükümetler de hep bunu gerekçe yaparak önemli kararlar aldıklarını kamuoyuna açıklıyorlar. Dolayısıyla hükümete düşen öncelikli görev, o polislerin katillerini mutlaka bulmak. Şimdi, ‘öldürülen polislerin katili kim’ sorusunu sormak gerekiyor. Bunu bulmak devletin görevidir.”
ÇÖZÜM SÜRECİ SİYASİ KARARLA BİTİRİLDİ
Barış sürecinin Ceylanpınar gibi olaylarla değil, siyasi kararla bittiğinin bir kez daha ortaya çıktığını belirten Türkdoğan şunları söyledi:
“Alınan siyasi karar yanlıştır. Çünkü, akabinde devam eden olaylara baktığımızda binlerce, on binlerce insan yaşamını yitirdi. Bu korkunç bir durum ve geldiğimiz nokta Türkiye’nin Afrin’e yönelik askeri operasyonu. Bu askeri operasyonu bir kere kabul etmediğimizi zaten açıkladık. Fakat hukuksal açıdan da çok ciddi problemli yanları var. Birincisi BM Güvenlik Konseyi kararları Türkiye’nin böyle bir operasyon yapmasına imkan vermiyor. Çünkü Afrin’de DAİŞ, yani Güvenlik Konseyi’nin terör örgütü listesinde kabul ettiği örgütler yok. Bir diğeri Türkiye’nin Suriye ve Irak tezkeresi var biliyorsunuz. Silahlı kuvvetlere sınır dışına asker gönderme yetkisi var. Bu tezkere doğrudan doğruya Genelkurmay Başkanlığına yetkili. Dolayısıyla İçişleri Bakanlığına bağlı birimlerin kullanılması yani jandarma, polis, özel harekat birliklerinin kullanılması bu kapsamda değil. Bu da problemli. Bir başka nokta, Suriye ile ikili anlaşma yok. Şimdi o tezkereye göre, sadece sıcak takip operasyonu yapabilir. Yani size bir saldırı olursa saldırıyı, saldırganları takip edersiniz. Bulundukları yere kadar gidersiniz, operasyonu yapıp geri dönersiniz. Şimdi buna da uymuyor bakın. Sürekli bize dayatılan bu fiili savaş hali durumunun Türkiye’yi getirdiği nokta bir kaos. Bu kaostan çıkmanın yolu da hukukun yol göstericiliğine, evrensel hukuk normlarına güvenmek ve bunu sağlamak için de yeniden bir barış politikası geliştirmek. Çünkü bunun sonu olmayacaktır. Bugün Afrin diyecekler, yarın Menbiç, öbür gün Kuzey Suriye diyecekler, daha öbür gün Kuzey Irak diyecekler. Peki bu nereye kadar olacak? Meselenin Kürt meselesi olduğunu, Kürt halkının topluluk olmaktan kaynaklı hakları ile alakalı olduğunu bütün dünya biliyor. Türkiye’yi yönetenlerin de bunu bilmesi lazım çünkü biz 2013-2015 arası bütün bu hususları en ayrıntılı şekilde konuştuk. Devleti yönetenler de bu meselenin nereden kaynaklandığını çok iyi biliyorlar. Şu soruyu sormak lazım; Türkiye Cumhuriyeti Devleti kendi vatandaşı olan ve 20 milyonun üzerinde nüfusu olan Kürtlerle insan hakları temelinde, onların yurttaşlık hakkı temelinde ilişkisini sürdürecek mi sürdürmeyecek mi? Yine o Kürtlerin akrabası olan Suriye ve Irak’taki Kürtler de iyi ilişki geliştirecek mi geliştiremeyecek mi bu kadar basit.”
BARIŞTA ISRARCI OLMAK GEREKİYOR
Kamuoyuna düşen en büyük sorumluluk böylesi dönemlerde barış hakkını savunmak olduğunu anlatan Öztürk Türkdoğan şunları söyledi:
"Hükümet barış hakkını savunan kurumlarını, kitle örgütü temsilcilerini, yöneticilerini, insan hakları savunucularını sürekli gözaltı ve tutuklamalarla yıldırmaya çalışıyorlar. Bizim vereceğimiz mesaj, barış hakkını savunmak esastır, bu insan hakkıdır. Böylesi zamanlarda barıştan elbette ki biz bahsedeceğiz ve Türkiye’de yaşayan herkese ölenler bizim insanlarımız yani bakın Afrin’de ölen silahlı militanlar, ölen siviller, ölen askerler, ölen polisler bunların hepsi bizim insanlarımız. Biz de ölümlere karşı olduğumuz için barışı savunmaya devam edeceğiz. Kamuoyunun da bütün ölen insanlar bakımından ayrım yapmaksızın bu savaşın durması ve barışı savunma konusundaki sorumluluğunu bir kez daha hatırlamalı.”