04 Mart 2018 02:16

Merdiven altı yangınlar kapıda!

Ercüment Akdeniz, Çağlayan'da çoğunluğu mülteci ya da göçmen olan işçilerin çalıştığı tekstil atölyelerinin bulunduğu binada çıkan yangını yazdı.

Paylaş

Ercüment AKDENİZ

Geçtiğimiz perşembe günü, büyük bir yangının eşiğinden dönüldü. Olay İstanbul Çağlayan’da yaşandı ve yaklaşık 500 insan 8 katlı bir binada mahsur kaldı. Dumandan zehirlenen 6 kişi ağır yaralandı, 20 kişinin tedavisi ambulanslarda yapıldı. Kıl payı atlatılan “facia” yüzlerce cana mal olabilirdi.

Peki ama o apartmanda mahsur kalan insanlar kimlerdi? Haber bültenlerinde genellikle üzerinden atlanan gerçek işte bu soruda saklı.

Yangından canını zar zor kurtaran insanlar tekstil işçileriydi. Yanan apartman ise her katında tekstil atölyelerinin olduğu bir bina. İşçilerin büyük bir bölümü mülteci ya da göçmendi. Suriye, İran, Irak, Afganistan, Türkmenistan ve Moğolistan’dan gelen işçilerdi bunlar.

Çağlayan’da atölyeler, köhnemiş binaların sefil katlarına kurulduğu için buralarda yapılan üretime “Merdiven altı üretim” deniyor. Merdiven altı atölyeler, kayıt dışı ve kuralsız işçi sömürmekle de nam saldı. Daha önce çoğunlukla Kürt illerinden ve Anadolu yoksullarından emek göçü alan Çağlayan, son 6 yıldır Suriyeli göçü alıyor. Savaş mağdurları yaşama tutunmak için burada olmadık eziyete, sömürüye katlanıyor. Çağlayan’daki mülteci nüfusa şimdilerde orta ve uzak Asyanın yoksulları da dahil oldu.

İŞÇİLER DAHA ÖNCE DE UYARMIŞTI

Yangından sağ kurtulan işçiler, Evrensel’e konuştu. İşçilerin anlatımına göre:

- Bu, apartmanda çıkan ilk yangın değil.

- Elektrik trafosundan kaynaklandığı belirtilen yangın daha önce de yaşanmıştı.

- Yangın merdiveni dışarıda olması gerekirken, “can güvenliği” için gerekli tek merdiven apartmanın içindeki merdivendi!

- İşçiler defalarca uyarmasına rağmen, işverenler ve bina sahipleri gereken önlemi almamıştı. 

Yani Çağlayan’da işçilerin feryadını ne işverenler, ne bina sahipleri ne de devlet duymuştu. Olayın vahametini anlamak için şunu da ekleyelim: Yangın riski sadece Çağlayan Vatan Caddesi 34 numaradaki apatmanda yaşanmadı. Zira o bölgedeki apartmanların ezici çoğunluğu hem olası yangınlara karşı korunaksız hem de gerekli tahliye koşulları ve yaşam koridorlarından yoksun. Ayrıca birçok apartman da işçi pansiyonu olarak işlev görüyor. Sadece Çağlayan’da da değil İstanbul’un birçok yerinde konut apartmanları tekstil atölyelerine dönüştü ve yangın için gereken tedbirler hepten terk edildi. Oysaki yangın tedbirlerinin, işçilerin doluştuğu ve yanıcı malzeme ihtiva eden tekstil atölyelerinde daha fazla önemsenmesi gerekirdi.

Bugün için Çağlayan’da büyük bir facianın eşiğinden dönüldü belki, ama bu, bir daha böyle olayların olmayacağı anlamına gelmiyor. Bilakis, hızla gerekli denetimler yapılmaz ve önlemler alınmazsa; İstanbul zincirleme facialar daha doğrusu zincirleme iş cinayetleri ile karşı karşıya kalabilir. Kuşkusuz burada meslek örgütlerine, sendikalara da çok iş düşüyor.

İşçilerin sağlığını, can güvenliğini gündeme almak için ille de toplu bir kıyımın yaşanmasını beklemek gerekmiyor. Zira o durumda fiilin kendisi (Bunca uyarı dikkate alınmadığı için) bir suç kapsamında tartışılabilir artık.

PAKİSTAN, BANGLADEŞ FACİALARINA RAMAK KALDI

Çağlayan’da, alev almış binanın pencerelerine yığılmış insanlar, doğrusu bana Uzak Asya yangınlarını hatırlattı. Bu, biraz yangının oluş biçimindeki ilkellikten biraz da nefes almak için çırpınan insanlar arasında Asyalıların olmasından kaynaklandı sanırım.

Yeri gelmişken, binlerce işçiyi ateş anaforu içine çeken o yangınlardan birkaçını hatırlayalım:

- Bangladeş’te çok katlı bir tekstil fabrikasında çıkan yangında en az 120 işçi hayatını kaybetti. Başkent Dakka’daki tekstil fabrikasında gece başlayan yangın, sabaha karşı kontrol altına alındı. Yangının yaşandığı fabrikanın, Tazreen Fashions şirketine ait olduğu ve Wal-Mart, JC Penney, H&M, Marks & Spencer, Carrefour ve Tesco gibi dünyaca ünlü firmalara giysi ürettiği belirtildi. (NTV 2012)

- Pakistan’ın Karaçi şehrinde, tekstil fabrikasında çıkan büyük yangın 110 işçinin canına mal oldu. Bu yangından birkaç saat sonra, Lahor şehrinde de bir ayakkabı fabrikası yandı. Yangında 21 kişinin öldüğü kaydedildi. Karaçi’deki yangın sonucu binaların pencerelerinden atlayarak kurtulmak isteyen kişilerin de yaralandığı belirtildi. Cesetlerin büyük bölümünün fabrikanın bodrum katında bulunduğu aktarıldı. (Geo News Televizyonu 2012)

- Filipinler’de plastik terlik üreten bir fabrikada meydana gelen yangında en az 31 işçi hayatını kaybetti. Yangından sonra onlarca işçinin cesedine ulaşılamadı. (Dünya Bülteni 2015)

YANGINLAR GÖÇMEYE BAŞLADIĞINDA

Gelişmiş kapitalist ülkeler ve çok uluslu şirketler, uzunca zamandır yatırımlarını üçüncü dünya ülkelerine kaydırıyor. Dünyanın en tanınmış markaları, fabrikalarını günlük 2 dolara işçi çalıştıran Uzak Asya’ya taşıdı. Bütün hesap azami kar ve kuralsız sömürü. Böyle olunca kim takar işçi sağlığını, iş güvenliğini? Yani Asya’da yaşanan ve toplu işçi ölümlerine neden olan yangınların nedeni sınıfsal. 

Şu an dünyanın 15 farklı noktasında bölgesel savaş ve çatışma var. Dolayısıyla yeni göçlerle birlikte yeni sömürü alanları oluştu. Bu yeni alanlardan biri de Türkiye. Türkiye’ye Avrupa’nın Çin’i denmesi de bu yüzden. En baba markalar, bizde, fasonlar eliyle mülteci emeği sömürüyor. Üstelik bunların çoğu çocuk!

Kısacası yerküre üzerinde; mülteci göçüyle birlikte vahşi çalışma koşulları, korkunç iş cinayetleriyle birlikte yangınlar da göçüyor.

Umalım ki Çağlayan’daki yangın olayı herkes için uyarıcı olsun. Ve “merdiven altı yangınlar” yeni toplu mezarlar ortaya çıkarmasın. Ne ki ummak yetmiyor. Yangınlar göçmeye başladığında işçilerin birliği ve enternasyonal mücadelesi de büyümek zorunda çünkü.

ÖNCEKİ HABER

Flamingo yolu

SONRAKİ HABER

Mavi koy

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa