Gazi Katliamı 23. yılında: Ne aydınlatıldı, ne hesap verildi
22 kişinin öldürüldüğü 12 Mart 1995 Gazi Katliamı'nda kızı Zeynep Poyraz'ı yitiren Cemal Poyraz, o günleri ve dava sürecini anlattı.
Erdi TÜTMEZ
İstanbul
Gazi Mahallesi’nde 12 Mart 1995 tarihinde çoğu polis kurşunuyla 22 kişinin öldürüldüğü katliamın üzerinden 23 yıl geçti. Ancak katliamın üzerinden 23 yıl geçmesine rağmen, katliamın asıl failleri ortaya çıkarılmadı. Katliam sonrası açılan davada sanık koltuğuna sadece 20 polis oturtuldu. Ancak bunlar arasında üst düzey yetkililer yoktu. Dava ‘güvenlik’ gerekçesiyle şehir şehir gezdirildi, yakınlarını yitiren aileleri taşıyan otobüsler taşlandı ve dava sonucunda sadece iki polis 4 yıl 32 ay hapis cezasına çarptırıldı. Gazi’deki katliamda 24 yaşındaki kızı Zeynep Poyraz’ı kaybeden Cemal Poyraz’la yaşananları konuştuk.
Önce kahvehaneler taranıyor, bir Alevi dedesi hayatını kaybediyor ve halk sokağa iniyor. Ve yaşanan olaylarda siz de kızınız Zeynep Poyraz’ı kaybediyorsunuz? Bize o günlerde yaşananları anlatabilir misiniz?
Olayların olduğu ilk gün, akşam saat 20.30’da bir taksi kahvehaneleri taradı. Halil Kaya adlı bir Alevi dedesini tam alnından vurdular. Çok sayıda kişi de yaralandı. Biz de evdeydik ve yaşananları televizyonlardan takip ediyorduk. Daha sonra kızım Zeynep yanıma geldi ve ‘Baba, Gazi’de saldırı oldu. Gitmemiz gerek’ dedi. Ben de ‘Hayır gitmeyelim’ dedim. Çünkü Zeynep’in o dönem siyasi faaliyetleri vardı. Beni dinlemedi ve çıkıp olaylara bakmak zorunda kaldık. Gazi’de ortam çok gergindi. Saldırıları protesto sırasında burada da Mehmet Gündüz katledildi.
Sonra eve döndük. Sabah işe gitmek için evden çıktım. Ben çıktıktan sonra Zeynep de çıkmış. İşteyken saat 16.00 civarında bana bir telefon geldi. Telefondaki kişi, kızım Zeynep’i kaybettiğimizi söyledi. Hastaneye gittik. Ailelerle ‘Cenazeleri nasıl alacağız, nasıl yapacağız?’ diye konuştuk. Polisler çok baskı uyguladı bize. ‘Cenazenizi memleketinize götürün, yoksa vermeyiz’ diyorlardı. Biz karşı çıktık, direndik. Böyle bir uygulamanın olamayacağını söyledik. Sonrasında araya milletvekilleri girdi ve sorun çözüldü.
Gazi Katliamı’nın yargı sürecinde nelerle karşılaştınız?
Öncelikle bir şeyden bahsetmek istiyorum. İnsanlarımız hep hedef alındı, katledildi. Sivas’ta da, Çorum’da da, Maraş’ta da aynı manzaralarla karşılaştık. Bunlarda ne oldu? Adalet çıkmadı, gerçek sorumlular yargılanmadı. Ülkeyi yönetenler hesap vermedi. Biz bunları bilerek yine de bir adalet mücadelesi verdik.
Davamızı ‘güvenlik’ gerekçesiyle ilden ile sürdüler. Trabzon’a gidiyorduk ama ailelere baskı ve zulüm yapmaktan başka bir şey yapılmadı. Adliyeye giriyorduk, saldırıya uğruyorduk. Duruşmalara geldiğimiz arabaların camları kırılıyordu. Adliye dışına çıkıp simit almaktan bile çekiniyorduk, başımıza bir şey gelir diye. Duruşmalarda mağdur aileleri ayakta bekletiliyordu ama sanıkların aileleri hep oturtuluyordu. Bunlar yetmezmiş gibi sanıklar bizleri ölümle tehdit ediyordu. Dava sonucu sadece 2 polis ceza aldı. Diğerleri adliye kapısına bile gelmedi.
Gerçek sorumlular yargı önüne çıkarılmadı.
23 senenin ardından acılar hâlâ taze. Bir çağrınız olacak mı?
Evet 23 sene oldu ama hâlâ bu ülkede adalet arıyoruz. Gerçekten adalet olsaydı, bu ülkede bu kadar katliam olmazdı. Onca katliam oldu, hangisinde gerçek sorumlular yargılandı, ülkeyi yönetenler çıkıp hesap verdi?
Şimdi iktidar ‘Ya taraf olacaksın, ya da bertaraf olacaksın’ diyor. Geçmişte de Çiller ‘Devlet için kurşun atan da yiyen de şereflidir’ diyordu. Yani iktidarın anlayışında değişen bir şey yok. Kendileri gibi düşünmeyenleri hedef tahtasına oturtuyorlar. Ama artık omuz omuza olmalıyız ve bu cinayetlerin, bu acıların bir daha yaşanmaması için birlikte hareket etmeliyiz.