Birliğimizi bozarsak, işçiler olarak hep biz kaybedeceğiz!
CP Piliç işçisi, TAYAŞ işçileri yazdığı mektupla sendikalaşma deneyimini anlattı.
CP Piliç Fabrikasından bir işçi
Değerli işçi arkadaşlarım, sizlerle CP Piliç’teki örgütlenme deneyimimizi paylaşmak istiyorum. Evrensel Gazetesi üzerinden yaptığımız bu tip paylaşımlar birbirimizin mücadelelerine örnek olacaktır. Bizler de CP Piliç’te, diğer işyerlerindeki işçiler gibi düşük ücretlerde ve ağır koşullarda çalışıyorduk. Emeğimizin, alın terimizin karşılığı bize daha çok borçlanma, daha çok yoksulluk olarak dönüyordu. Fakat CP Piliç’i, diğer işyerlerinden ayıran ufak bir kazanımımız vardı. 4 maaş ikramiye alıyorduk.
2016 yılı asgari ücretinin 1300 TL olarak belirleneceğinin haberleri çıkmaya başladıktan sonra, diğer fabrikalarda olduğu gibi bizim fabrikamızda da patron, işçilerin ufak kazanımlarına göz dikti ve kazanımlarımıza yönelik saldırıya geçti. Oysa ki belirlenen asgari ücret açlık sınırındaydı fakat bu kölelik koşulları bile patronlara yetmiyordu. Çünkü, daha fazla sömürü, daha fazla sömürü politikası patronların sınıf çıkarları gereğidir. Asgari ücretin 1300 TL olacağı bahanesiyle 4 maaş ikramiyemiz elimizden alınmaya çalışıldı. Bunun üzerine daha önceleri yavaş yavaş süren sendikal faaliyetimiz bir anda hızlandı. Daha öncesinde görüşmeler yaptığımız DİSK’e bağlı Gıda-İş Sendikasında örgütlenmeye ve mücadeleye etmeye başladık. Bizlere, ikramiye hakkımızı elimizden alacak olan tebligatlar zorla imzalatılmak istendi. İşten atma, bölüm değişikleri gibi tehditler başladı. Bu süreçte Gıda-İş Sendikası doğru bir mücadele tarzı ile işçilere tebligatları imzalamama çağrısı yapıyor ve bir yandan da üyelikleri arttırarak işçilerin birleşmesi için mücadele ediyordu.
PATRON BAŞKA BİR SENDİKAYI DEVREYE SOKTU
CP Piliç işçilerinin, Türkiye geneline yayılan birçok işyerinde mücadele devam ederken, patron başka bir oyunu sahneye koydu. DİSK/Gıda-İş Sendikası ile birleşmeye başlayan işçilerin karşısına kendisi başka bir sendikayı devreye soktu. Bu sendika, örgütlü olduğu yerlerde işçilerin taleplerine kulaklarını tıkayan ve patronlar ile işbirliği halinde hareket eden Hak-İş’e bağlı Öz Gıda-İş Sendikasıydı. Bu durum biz CP işçilerinin bölünmesine yol açtı. Bir de Öz Gıda-İş Sendikası, ikramiye hakkımızı elimizden alacak tebligatlara imza atmamız gerektiğinin çağrısını yapıyordu. Akıl alacak gibi değil! Biz fabrikada ne siyasi, ne etnik, ne de mezhepsel hiçbir ayrıma düşmeden birliğimizi güçlendirirken; patron bizleri bölmek için elinden geleni yapıyordu hem de bunu bir “sendika” eliyle hayata geçiriyordu.
YETKİ İŞÇİLERİN BİRLİĞİDİR
Öz Gıda-İş Sendikasının yöneticileri, sürekli olarak DİSK/Gıda-İş’in yetkili olmadığından bahsedip, işçilerin aklını karıştırmaya çalıştı ve bu söylem işçilerin arasında etkili de oldu. Fakat sonradan çok daha iyi anladık ki, mesele sadece Çalışma Bakanlığının bir sendikaya verdiği yetki meselesi değilmiş. Meselenin özü tam da biz işçilerin birliğini güçlendirmesinden ve etkili, meşru mücadele etmesinden geçiyor. Gerçekten kazanımlar elde etmek istiyorsak, patronlar ile işbirliği halinde olan sendikaların “yetkili”, “yetkisiz” tartışmasına sıkışmadan biz işçiler olarak kendi birlikteliğimizi güçlendirmeliyiz. Fabrikanın her bölümünde etkin örgütlenmeler hayata geçirebilmeliyiz. Ekmeğini büyütmek ve onurlu bir şekilde çalışmak isteyen tüm işçiler olarak, anayasal hakkımız olan sendikalaşma mücadelesinin içinde yer almalıyız. Öz Gıda-İş Sendikası yetkiliydi de ne oldu? Bizim birliğimizi güçlendirmeye çalışmak yerine, var olan birliğimizi de parçalayarak tamamen patrona hizmet etti ve ikramiyelerimizin elimizden alınmasına yol açtı. Değerli işçi arkadaşlarım, şunu unutmayalım ki gerçek “yetki” biz işçilerin elindedir. Ancak insanca çalışmak ve insanca yaşamak için talep ettiğimiz haklara sahip çıkacak, bizlerle omuz omuza yürüyecek mücadeleci sendikalar ile kazanımlar elde ederiz.
BİRLİĞİMİZ BOZULUNCA BASKILAR ARTTI
Sonuçta biz birliğimizi koruyamadık ve sendikalaşma faaliyetimiz yarıda kaldı. Üstüne var olan ikramiye hakkımızı da kaybettik. Daha önceleri başka işçi arkadaşlarımın örgütlenme deneyimlerini dinlerken şimdi aynısı bizim başımıza geldi. CP Piliç işçileri olarak, insanca yaşamak ve insanca çalışma için taleplerimiz etrafında oluşturduğumuz birliği kaybettik ve bizleri sömüren patronun eli güçlendi. Birliğimiz bozulduktan sonra içeride baskılar daha da arttı ve ağzını açan işten atılmaya başladı. Şimdi ise yeniden arkadaşlarımız ile hatalarımızı tartışıyoruz ve yeni bir hamle nasıl yaparız diye düşünüyoruz. Çünkü işçilerin, emekçilerin sömürüye ve baskıya karşı mücadelesi hiç bitmedi, bitmeyecek. Bir süreliğine “yenilmiş” olsak da sonunda mutlaka üretenler yani biz işçiler kazanacak. Enseyi karartmak için hiçbir sebep yok!
TAYAŞ İŞÇİSİ KAZANACAK
Son olarak şu an sendikalaşma çabasında olan işçi arkadaşlarıma seslenmek istiyorum. Geçenlerde Evrensel Gazetesinde Gebze’de kurulu bulunan Tayaş Gıda işçilerinin sendikalaşma faaliyeti içerisinde olduğunu okudum ve orada da işten atmalar yaşanıyormuş. Tayaş Gıda işçileri, bizim düştüğümüz hatalara düşmemeli ve asla birliğini bozmamalıdır. Sendikalara yetkiyi veren işçilerdir. Anayasal hakkımız olmasına rağmen son dönemde sendikalaşan işçilerin ciddi biçimde işten atıldığını okuyoruz, duyuyoruz. Sadece yasalara sığınarak taleplerimizi kazanmak, haklarımızı geliştirmek çok mümkün değil. İşyerlerinde fiili ve meşru bir mücadele çizgisine sahip olan sendikalar ile yola devam etmeliyiz. Tabi burada yine sendikalaşmanın başından sonuna kadar tüm sürecin asil sahibi biz işçileriz. Tayaş Gıda işçilerinin düşük ücretlere, varolan haklarının ellerinden alınmasına, ağır çalışma koşullarına, baskılara ve hakaretlere karşı başlatmış oldukları mücadeleyi kazanacaklarına yürekten inanıyorum. Gün geçtikçe ağırlaşan çalışma ve yaşam koşullarına karşı ülkemizdeki tüm işçi ve emekçiler olarak birleşmeli ve mücadele etmeliyiz.