Notre Dame de Paris: Popüler bir müzikalin ötesi
Selin Pelek, Victor Hugo’nun aynı adlı romanından uyarlanan Notre Dame de Paris'i yazdı.
Selin PELEK
Fransız edebiyatının en büyük yazarlarından Victor Hugo’nun aynı adlı romanından uyarlanan Notre Dame de Paris müzikali orijinal dili olan Fransızca ile İstanbul’da izleyiciyle buluştu. Kısmi bir modernizasyon içerse de romanın aslına oldukça sadık kalınarak uyarlanan müzikal, 1998 yılında ilk kez sahneye konulduğunda izleyici sayısıyla Guinness Rekorlar Kitabı’nda girmiş ve zaman içerisinde aralarında Rusça ve Korece’nin de yer aldığı yedi farklı dile çevrilmişti. İstanbul Zorlu Performans Sanatları Merkezi Ana Tiyatro’da 9-25 Mart tarihleri arasında yirmi bir kez sahnelenmesi planlanan müzikal, eserin edebi değerinden abartılı bir görsellik ve akrobasiyle ödün vermiş olsa da özenli bir yapım olarak akıllarda yer etmeyi başarıyor.
ÇAPUTLARINI BAYRAK YAPANLAR
Açılış kısmında sahnede Paris kapılarına dayanan mültecileri görüyoruz. Bütün ihtişamıyla yükselen Notre Dame Katedrali’nin önünde önce muhtaç, sonra öfkeli olarak bekleşen “vatansızlar”, kutsallık atfedilen bayrakların yerini çaputlarının aldığını söylüyorlar. Sığınma hakkı talep ettikleri Paris sokaklarından ve herkese açık olması beklenen Tanrı’nın evinden yasal devlet şiddetiyle kovuluyor, oyunun sonunda ise onları istemeyen Fransa’dan geldikleri gibi gemilerle ama kayıpları ve öfkeleri ile sınır dışı ediliyorlar. Bu toplu olarak dışlanmaya mahkum göçmen topluluğunun içinden sıyrılıp, tutunabilmenin ancak bireysel bir özellikle mümkün olduğu mesajı veriliyor izleyiciye. Tarih boyunca ezilmiş toplumların başında gelen Çingenelerden Esmeralda’nın sıra dışı güzelliği, sonu trajediyle bitse de ev sahiplerinin kendisini kabullenmesinin yolunu açıyor.
AŞKTA EŞİTLİK AMA NASIL?
Katedraller çağında, yani rahiplerin ve şövalyelerin baskısıyla zapturapt altında tutulan Ortaçağ toplumunda Esmeralda tam da bu iki tabakadan iki erkeğin hastalıklı aşkının kurbanı oluyor. Katedralin rahibi, Frollo, bastırılmış cinselliğinin etkisi altında Esmeralda’ya olan aşkını ancak onu şeytanlaştırarak yaşayabiliyor. Eskiyi temsil eden, yaşlı ve “mutlak bilginin” sahibi rahip, Esmeralda’yı sadece bir sapma haliyle ve üzeri örtülmesi gereken bir ihtirasla sevebiliyor. Devletin şiddet tekelinin neferi Yüzbaşı Phoebus ise rahibin aksine genç, enerjik, yakışıklı ancak olgunlaşamamış bir erkekliğin tasviri. Frollo’nun akılcılığının ve otoritesinin yerine kılıcıyla kadınını koruyabilecek ama havai bir hazdan başka ona verecek bir şeyi olmayan bir erkek izliyoruz. Aynı sınıftan gelen eşiti bir kadınla, steril, toplumsal normlara uygun ama çok yavan ve heyecansız bir ilişki içindeyken Esmeralda’ya hazcı saplantılarının bir ifadesi olarak aşık oluyor ve rahibin aksine arzusunu abartılı bir dışavurumla yaşamayı tercih ediyor.
Diğer tarafta ise Esmeralda’nın güzelliğine tezat bir çirkinliğe sahip olan Quasimodo duruyor. Dünyaya getirildiğine pişman olunan, atipik fiziksel özellikleri ile karşısındakinde korkuyla karışık bir tiksinme uyandıran Quasimodo, çingene Esmeralda’yı hem aklıyla hem tutkuyla hem de deliliğiyle sevebilen tek karakter. Bu doğrudan ve insanı yücelten aşkı ile Quasimodo, kendisini kibirli bir merhametle kollayan rahibe karşı iyi uşak olmaktan vazgeçip özgürleşebiliyor. Müzikal bu trajik başkaldırı ve Esmeralda’nın genelde aşağı tabakalara düşen haksız bir suçlamanın yol açtığı katli ile bitiyor.
‘BANA FLORANSA’DAN BAHSET’
Tarihi fonda ise Katedraller çağının kapanmaya yüz tuttuğunu görüyoruz. “Bana Floransa’dan bahset” diyor Rahip kaygıyla. Dünya’nın yuvarlak olduğunun ispatlandığını öğreniyor. “Yeni, öldürecek eskiyi” diye hayıflanırken eskinin temsili olan Rahip mahkum ediliyor. İnsan aklının dogmatizmi yıkışının başlangıcına tanık oluyoruz. Rasyonel rahip hem gelmekte olanı seziyor hem ondan korkuyor. Kadercilik ile bezeli ama kendi içinde tutarlı Ortaçağ bilgisi, aklı yücelten, devrimci Rönesans düşüncesi karşısında artık sahneden çekilmesi gerektiğini gösteriyor izleyiciye. Otoritesini yitirmek üzere olan katedralin insan ruhunun derinliklerindeki korkuyu resmeden duvarlarında sadece Quasimodo’nun kederi kalıyor.
YER YER VASATLAŞAN OYUNCULUKLAR
Notre Dame de Paris, etkileyici müzikleri ve şiirsel metni ile övgüyü hak etse de, oyunculuğun hakkının tam olarak verildiğini söylemek güç. Frollo’yu canlandıran ve aynı zamanda müzikalin yönetmen yardımcısı olan Robert Marien rolünün üstesinden en iyi gelen kişi olarak göze çarpıyor. Ancak, Esmeralda rolündeki Lübnanlı caz ve pop şarkıcısı Hiba Tawaji sesindeki gücü oyunculukta gösteremiyor. Yer yer vasatlaşan bir oyunculuk performansıyla izlenen müzikal kalabalık dansçı kadrosuyla bu eksikliği telafi yoluna gidiyor.