İran’da düşen uçak: Başkasının acısı, diğerinin öfkesi
İran’da düşen uçağın ardından verilen ‘ölüme sevinme’ tepkilerinin ardındaki ruh hali ne? Tepkiler sınıfsal mı kültürel mi? Nuray Sancar yazdı.
Nuray SANCAR
Mina Başaran’ın bekarlığa veda partisi için özel uçakla gittiği Dubai’den dönerken 7 arkadaşı ve 3 mürettebatla birlikte hayatını kaybettiği kaza diğer kazalar gibi düşüş nedeni, kule haberleşmesi, kara kutu bilgilerinin ne olduğu vs. gibi teknik detaylarla gündeme gelmedi sadece. Bu elim kazadan sonra sosyal medyaya yansıyan bir ruh hali biçimi, kazanın kendisinin önüne geçti.
SİYASİ İKTİDAR KULLANIŞLI BİR ÖFKE YARATTI
Kaza ile ilgili geçen haberlerde kullanılan açıklayıcı terimlerin ima ettiği şaşaanın; toplumsal saflaşmanın uzun süredir hayat tarzı ekseninde gerçekleştiği bir iklimde kötücül duyguları kışkırtması beklenmedik değil ama yine de düşündürücü. Holding, veliaht, Birleşik Arap Emirliklerinin bir yeryüzü cenneti olarak kurduğu turizm cenneti Dubai, özel uçak, parti… gibi sözcüklerin geçtiği cümleler, beraberinde, elitizm, hedonizm, ahlak düşüklüğü, diğerlerini “ötekileştirme” potansiyeline sahip olmak gibi bir dizi durumu da yükleniyor ister istemez. Çünkü son 15 yıldır yurttaşların desteğini, onları diğer siyasi partilerin her türlü ahlaki ve kültürel düşkünlüğüne karşı koruyacağını söyleyerek almaya çalışan siyasi iktidar, karşıtlarını bu terimlerle bezenmiş kültürel kodlarla ilişkilendirerek kendisi için kullanışlı bir öfke yarattı. Toplumun yoksul emekçi kesimlerinin bütün sıkıntılarının, ezilmelerinin sorumluluğunu kültürel davranış biçimlerinden ayrıştırdığı kesimlere yükleyip sorun odağını yaşam tarzıyla ilişkilendirdiği ölçüde oy devşirme çabası önemli bir karşılık da buldu.
Bu öfkenin sahipleri bir sınıf olarak her gün biraz daha fazla yoksullaşırken kendilerini iktidarın “paydaş”ı olarak hissetmelerini sağlayan vurgular sayesinde, asıl dert kaynağının kendi yaşayamadıkları hayatı yaşayan komşuları, öteki partilerin seçmenleri, dindar olmayanlar, başı açıklar, 50 yıl önceki laik tek parti dönemi, sonraki olmayan CHP iktidarları, Kürtler, işleri ellerinden alarak onları işsiz bırakan Suriyeliler olduğunu düşünebiliyorlardı. Alt sınıfların birikmiş tepkisinden açığa çıkan enerji kültürel ve ahlaki formlara sıkıştırılarak iç ve dış politika yararına maniple edilebilir hale de geldi.
Dubai’den dönerken İran’da düşen uçakta hayatını kaybeden genç kadınların sınıfsal konumlarına bakarak, ölenlerin ardından pervasızca gösterilebilen öfkenin bir bakıma sınıfsal bir dışa vurum olduğunu söylemek yanlış olmaz. Ancak Türkiye bu kadar kestirme yanıtların verilemeyeceği kadar kavram kargaşasının had safhada olduğu bir ülke. Oy verdiği partisinin istismarlarına ses çıkarmayan, kadınların kendince uygunsuz kıyafeti yüzünden her türlü muameleye açık olduğunu düşünebilen, farklı fikirler karşısında tahammülsüz bir neslin, muhafazakar söylemler eşliğinde gemisini yürüten sömürücü sınıfla duygudaşlık kurabilirken sadece aynı sınıfın liberal versiyonuna öfke duymasında bir tuhaflık olduğunu görmek lazım.
TEPKİNİN NE KADARI KÜLTÜREL NE KADARI SINIFSAL?
Sınıf tepkisi kültürel değerler tarafından emildiği sürece muhafazakar bir emekçi kendisini muhafazakar üst sınıflar ile aynı ailenin bir parçası olarak hissetmeye devam ediyorsa kazada ölenlere karşı esirgediği şefkatin ne kadarının kültürel ne kadarının sınıfsal olduğunu ayrıştırmak o kadar kolay değil.
HATUN TUĞLUK, TAYBET ANA...
Ama daha vahim bir durum var. Kişinin ölümüyle birlikte her türlü dünyasal hesabın kapandığını varsayan bir geleneğin çoktan beri itibarsızlaştığı bir noktadayız. Tersine, hesaplaşmaların ölü bedenler aracılığıyla, onlar üzerinde de sürdürüldüğü çatışmalı ve gerilimli ortam ahlaki bir erozyon eşliğinde derinleşiyor. Aysel Tuğluk’un annesinin cenazesinin öldüğü kentteki mezarlıkta defnedilmesine izin vermeyen ahali, Silopi’de çocuklarının gözü önünde ölü bedeni günlerce sokakta bekletilen Taybet Ana’ya vicdanı sızlamayan nüfus için ölüm, her türlü hesaplaşmanın son durağı değil, yeni bir düzeyi durumunda.
ÖLÜ BEDENLER ÜZERİNDEN SİYASET
Üstelik aynı sınıftan olmalarına rağmen, dayatılmış kutuplaşmanın sonucu olarak birbirlerine tahammülsüz davranan emekçilerin önemli bir kesimi, söz konusu Kürt cenazeleri olduğunda milliyetçiliğin mümkün kıldığı bir kesişme alanında birbirleriyle rahatlıkla duygudaşlık kurabiliyor. Sosyal medyada ölü bedenlerin teşhiri ile kutlanan zaferler veya herhangi bir insanlık trajedisini ilan etmek amacıyla yayınlanan kan revan görüntüler giderek yoğunlaşan biçimde, ölümün de ölü bedenlerin de vaktiyle yüklenmiş anlamını boşaltarak bunları pornografik bir ilgi nesnesine çoktan çevirdi. Ölüler üzerinden mesaj vermenin, ölü bedenler üzerinden siyaset yapmanın, tepki veya hayranlık örgütlemenin sıradanlaştığı, makul görüldüğü böyle bir süreçte musalla taşı herkesin önünde birlikte saf tutmadığı, tersine ölenin kimliğinin simgelediği değerlere bağlı olarak karşısında saflaştığı bir yer.
O halde uçak kazasından sonra ölenlerin ardından “hiç üzülmediğini” söyleyenlerin tepkisini, bunu açıkça ilan etmeyi ayıp sayan izanın çöküşünden ve bu çöküşün, içinde ve sayesinde gerçekleştiği siyasi ve toplumsal ortamdan bağımsız tanımlamak kolay değil. Bir Kürt yoksulunun teşhir edilen ölü bedeni için sızlamayan, Suriyelilere yönelik her türlü şiddete meyyal vicdanın sınıf tepkisi cinsinden olumlu bir karşılığı yoksa, üst sınıftan genç kadınların ölümüne sevinenlerin davranışlarına da bir sınıfsal mesnet bulmak tek başına anlamlı değil.
{{347445}}
‘NE ARA BU KADAR VİCDANSIZ’ OLUNDUĞUNA YANIT ARANACAKSA...
Sosyal medyadaki tepkilerden dehşete düşmek anlaşılır bir şey. Ne var ki hani “ne ara bu kadar vicdansız” olunduğuna ille de, ama samimiyetle bir yanıt aranacaksa insan ölülerine leş muamelesi yapmanın makbul olduğu, intikamın mezarlık tahribi kılığında da belirebildiği ortama bakmakta fayda var.
NE DE OLSA TOPLUMDA EGEMEN KÜLTÜR HEP EGEMEN SINIFLARIN KÜLTÜRÜ
İnsan bedeni canlı ya da ölü bütün çatışmalarda bir muharebe alanıdır. Taciz, tecavüz, işkence, başkalarına ibret olsun diye ölü bedenleri sergileme bu muharebeye dahildir. İngiliz kibarlığı bunu Suriye’de uluslararası yardım servislerinden yararlanmak isteyen kadınlara yardım paketlerini cinsel ilişki karşılığı vermek suretiyle yapar. Amerikan barbarlığı Ebu Greybleri, Guantanamoları yaratır. IŞİD kafa keser. Etraf bunca zulümle çevriliyken uçak kazasında ölenler vesilesiyle gösterilen sınıf “kininin” ya da yaşam tarzı öfkesinin centilmence olmaması hiç şaşırtıcı değil. Ne de olsa toplumda egemen kültür hep egemen sınıfların kültürü. Bu cendereden çıkamayan alt sınıfa mensup sosyal medya ahalisinden, öfkesinin vicdanla terbiye edilmiş dışa vurumunu beklemek beyhude olacaktır.
Uçak işte böyle bir vasata düşmüştür.