Altıparmak, Alpay kararını değerlendirdi: Taktik değil, hukuk işlesin
Yrd. Doç. Dr. Kerem Altıparmak, Şahin Alpay'ın tahliyesini olumlu bulurken 'AYM, bir kararla bozuk imajını düzeltebilir mi?' sorusunu gündeme getirdi.
Meltem AKYOL
İstanbul
Anayasa Mahkemesi AİHM kararı açıklamadan Şahin Alpay için ikinci kez kararı verdi, yerel mahkeme de Alpay’ı tahliye etti. Alpay’ın tahliyesini olumlu bulan Yrd. Doç. Dr. Kerem Altıparmak uyardı: “Bu AYM’nin bozuk imajının düzeltilmesi taktiği. AİHM kararı verilmeden boşa düşmüş oldu. Hükümet bir sonraki karara kadar, kim bilir ne kadar zaman, vakit kazanmış oldu.”
AYM’nin hâlâ 2014 başvurularını görüştüğünün altını çizen altıparmak sordu: “ OHAL başladığından beri AYM kimin derdine derman oldu? İhraçlar geliyor, komisyona yolluyor, KHK’ler geliyor ‘Bakamam’ diyor, Selahattin Demirtaş geliyor, ‘Tutuklama meşrudur’ diyor. Gazetecileri görüşmüyor. Ve şimdi AYM bir tane kararla bütün bu bozuk imajı, Avrupa Konseyi nezdinde düzeltmiş olacak öyle mi?”
ALPAY: MUTLUYUM AMA ÖZGÜRÜM DİYEMEM
30 Temmuz 2016’da tutuklanan ve yaklaşık 20 aydır tutuklu bulunan Zaman Yazarı Şahin Alpay, Anayasa Mahkemesinin (AYM) ikinci kez ‘hak ihlali’ kararı vermesinin ardından tahliye edildi. AYM’nin ilk kararına direnen İstanbul 13’üncü Ağır Ceza Mahkemesi bu defa direnmedi ve oy birliği ile tahliyeye karar verdi. ev hapsi şartıyla tahliye edilen Alpay cezaevi önünde şunları söyledi: “Aileme kavuştuğum için fevkalade mutluyum ama özgürlüğüme kavuştuğumu söyleyemem. 20 ay çok zor geçti. Çıktığım zaman da arkada kalan ne terörizmle ne darbeyle ilgisi olmayan binlerce insan var. Onlar özgür olmadıkça Türkiye’nin de özgür olamayacağını düşünüyorum.”
Alpay'ın tahliyesine ilişkin konuşan Adalet Bakanı Abdülhamit Gül AYM’nin il kararı sonrası yaptığı açıklamanın aksine bu defa kararı savundu. Gül, “İhlalin ortadan kalkmasına yönelik mahkeme uymuştur. Türkiye'de hukuk sistemi işlemektedir, bu nedenle de mahkeme kararının gereği yerine getirilmiştir” dedi.
AİHM’NİN SALI KARARI DEĞİŞMEYECEK AMA...
Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Kerem Altıparmak kararı gazetemize değerlendirdi. Kararın olumlu olduğunun altını çizen Altıparmak sıralayacağı itirazların Alpay kararına değil, AYM’nin bozuk ve zaten düzelmesi mümkün olmayan imajını onarma operasyonuna olduğunu söyledi.
Altıparmak devamında şöyle konuştu: “Bir kere şunun altını çizelim, AİHM’nin kararı hazır, bunlar böyle yaptılar diye salı günü çıkacak karar değişmeyecek. Ergin Ergül karşı oyunu yazmadığı için gecikmişti ama kararda bir değişiklik olmaz. Ama bunu söyle görmek lazım, bu daha geniş çaplı ve diğer başvurulara yönelik bir operasyon. İşin doğrusu ben bunun çok aktörlü bir organize iş olduğunu düşünüyorum. Avrupa Konseyi ve AİHM’nin de buradan tamamen azade olduğunu düşünmüyorum ben. Şimdi bakın Mehmet Altan’a mahkumiyet verdiler, Alpay’ı tahliye ettiler. Altan mahkum olduğu için diyecekler ki ‘Biz ihlal kararını infaz edemiyoruz, çünkü hükümlü’, Alpay için de diyecekler ki ‘Zaten tahliye edildi’. Yani bu tazyiki bir kere savuşturmuş oldular. Öte yandan da AYM çok tutarlı, dik, üstüne üstlük de oy birliği ile karar veren ve kendi kararlarına sahip çıkan bir mahkeme oldu. Diyecek ki AİHM ve Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Thorbjorn Jagland bize, ‘Biraz beklemek lazım, tamam burada her şey kötü gidiyor ama AYM öyle değil. Karar olumlu, sevindirici’ diyecek.”
AYM’NİN BOZUK İMAJINI DÜZELTME OPERASYONU
Bunun AYM’nin bozuk imajını düzeltme operasyonu olduğunu belirten Altıparmak şunları söyledi: “Bu sadece Altan-Alpay kararına ilişkin değil, AYM’nin bozuk ve zaten düzelmesi mümkün olmayan imajını onarma operasyonu. Bunun içerisinde Avrupa Konseyi de var ve göreceğiz onlar da ‘çok güzel’ diyecekler. Bunun sağlanabilmesi için de AİHM kararı çıkmadan karar çıkmadan alınması gerekiyordu. Burada herkes mükemmel bir rol oynadı. Ergin Ergül, karşı oy yazdı, ki zaten muhtemelen Adalet Bakanlığında yazıldı ve ertelediler erteleyebildikleri kadar, karar çıkmadı. Dikkat ederseniz bu hikayenin başından itibaren, yani AYM’nin ilk ihlal kararında, Cumhurbaşkanı bir şey söylemedi, Bekir Bozdağ falan söyledi, AYM, böyle karar vermez falan diye. O kısmını çok anladığımı söyleyemem. Sonra AYM’ye yapılan 2. başvuruya Adalet Bakanlığı, bakın çok ilginç, hükümetin pozisyonu bu kadar açık ve net olmasına rağmen, ‘Cevap vermiyoruz’ diye yanıt verdi. Bir de bunu hemen verdiler ki karar da hemen çıkabilsin.
Niye Adalet Bakanlığı cevap vermiyor, madem AYM’nin yargıya müdahalesi olarak görüyorlardı, cevap verselerdi, neden vermiyorlar yani? Şahin Alpay’ın tahliye edilmesine sevindim, doğru, iyi, güzel bir şey ama onun ne için, hangi amaçla yapıldığını görmek gerçekten insanı rahatsız ediyor. O yandaş ekipten Murat Kelkitoğlu zaten yazmış bunu, öyle gizlisi saklısı da yok, onu da söylüyorlar zaten.”
AYM KİMİN DERDİNE DERMAN OLDU?
“Anayasa Mahkemesi OHAL ilan edildiğinden beri kimin derdine deva olmuş?” diye soran Altıparmak, “İhraçlar geliyor, komisyona yolluyor, KHK’ler geliyor ‘Bakamam’ diyor, Selahattin Demirtaş geliyor, ‘Tutuklama meşrudur’ diyor. Yani şimdi bu memlekette AYM’ye göre LGBTİ’lerin hakları ihlal edilmiyor, AYM gelen başvuruları reddediyor, bir Engin Yıldırım karşı oy yazıyor. HDP’li vekillerin, Kürtlerin hakları ihlal edilmiyor, terörle mücadele yasasının sıkıntısı yok. Mesela cumhurbaşkanına hakaretten binlerce, on binlerce soruşturma ve dava var, bir tane karar çıkmadı AYM’den.
Şimdi AYM bit tane kararla bütün bu bozuk imajı, Avrupa Konseyi nezdinde düzeltmiş olacak. Bu bütün başvuruları etkileyecek, orada milletvekillerinin, gazetecilerin başvuruları var. Bütün bunları etkileyecek. Madem AYM bu kadar tutarlı, bir sürü başka gazeteci başvurusu var, neden onlara dair karar vermiyor. Bu kadar hızlı karar verebiliyorsa, tutuklu diğer gazeteciler hakkında da karar versin. Niye Mehmet Altan’ı alıyor da Ahmet Altan’ı almıyor mesela, aynı başvuru. Yani burada bir sürü absürt şeyle karşı karşıyayız. Aynı şekilde milletvekillerinde aşağı yukarı aynı standart değil mi yani, Demirtaş’a verdi, Gülser Yıldırım’a verdi, bu bir tane daha verir. Neden seri bir şekilde vermiyor, standart oluşturmuyor” değerlendirmesinde bulundu.
AYM’nin hâlâ 2014 başvurularını görüştüğünü söyleyen Altıparmak, “Hükümet durmadan AİHM’ye diyor ki ‘Ya AYM’nin iş yükü çok yükseldi, 2016 darbe meselesi nedeniyle çok başvuru geldi’. Yahu 2016 başvurularına bakmıyor ki AYM, 2015’lere bile bakmıyor. Biz hâlâ 2014 esaslı başvurulardan bahsediyoruz. Yani bıraktım bu kadar kötü karar vermeyi, AYM, bugün yaptığımız bir başvuruya ilişkin karar vermeye başlasa, karar vermesi 2023-2024’ü bulacak. Yani böyle düşünürsek Türkiye’de iç hukuk yollarını tüketip AİHM’ye gitmeniz 10 yıldan önce olmuyor. Ee 5-6 yıl da orada bekliyorsunuz. Yani bu kadar korkunç bir şeyin içerisinde Şahin Alpay kararı böyle bir rol oynayacak beni rahatsız eden o” dedi.
AİHM EV HAPSİNE DE ‘İHLAL’ GİDERİLMEDİ DEMELİ
Alpay’ın ev hapsi şartıyla tahliye edildiğini hatırlatan Altıparmak, “AİHM’nin Buzadji kararı var. Buzadji de tutukluluktan ev hapsine alınıyor ve AİHM diyor ki ‘Benim ev hapsi için ayrı bir standardım yok. Ona da bu ölçüte göre bakacağım’. Sorunumuz burada şu değil mi: Kuvetli suç süphesi var mı, kaçma şüphesi, delilleri karartma riski var mı bu kişinin? AYM bunun olmadığını saptadıysa ev hapsini neye göre alıyorsunuz? Tüm bu sorunlara rağmen yine de AYM kararına uymuyor yerel mahkeme bu arada. Buzadji kararı ile birlikte değerlendirildiğinde AİHM’nin şu halde de ihlalin giderilmediğine karar vermesi lazım” dedi.
BİZ GÖRÜŞEMİYORUZ AMA…
Altıparmak son olarak ise şunları söyledi: “Ben bunu Şahin Alpay davasını kurtarmak için yaptılar demiyorum, daha büyük bir sorun var, Avrupa Konseyi-Türkiye’nin de dahil olduğu.
Çünkü sadece Türkiye’deki yetkililer değil, Avrupa Konseyinin pozisyonu ile alakalı bir şey ve ben zaten bir bütün olarak bundan çok rahatsızım. Örneğin, ben başvuru yaptığım zaman gidip o mahkemenin kapısından girip Jagland’la görüşemiyorum ama burada rol oynayan AYM, Adalet Bakanı vs. her gün Strazburg’dalar, işte Jagland’la görüşüyorlar, mahkeme ile görüşüyorlar, böyle bir şey olmaz yani. Orada da böyle bir krizle karşı karşıyayız.
Ve ben o büyük krizin bir düğüm noktası olarak görüyorum bunu.”