Trakya halkı fabrikasına da sağlığına da sahip çıkıyor
Şeker fabrikalarının özelleştirilmesine karşı Lüleburgaz’da kurulan Trakya Şeker Platformu, 25 Mart’ta özelleştirme karşıtı miting yapacak.
Görkem KINACI
Lüleburgaz
Şeker fabrikalarının özelleştirilmesine karşı Lüleburgaz’da kurulan Trakya Şeker Platformu, özelleştirmeye karşı 25 Mart’ta miting yapacak. Eski Hükümet Konağı önünde saat 13.00’da toplanacak olan emekçiler, Kongre Meydanı’na yürüyecek. 25 Mart’taki mitingden sonra 31 Mart’ta, Pankobirlik’in çağrısıyla, Alpullu’da büyük bir miting daha düzenlenecek. Miting hazırlıkları ise sürüyor. Alınan karar gereği köyler gezilecek, mahalle toplantıları yapılacak, kahvelerde halka çağrılar yapılacak. Çağrı için binlerce bildiri, el ilanı ve afiş basıldı. Köy, mahalle ve kahve gezileri için kurumlar arasında görev paylaşımı yapıldı. Özelleştirme ve miting çalışmalarına ilişkin gazetemize konuşan Trakya Şeker Platformu bileşenleri, özelleştirmenin tekellerin çıkarına, halkın zararına olduğunu söyledi. Özelleştirmeyle başta çocuklar olmak üzere halk sağlığının da tehlikeye girdiğine dikkat çeken bileşenler, mitinge en güçlü katılımı sağlayacaklarını söylediler.
'ÖZELLEŞTİRME EMPERYALİST TEKELLERİN ÇIKARINA'
Emek Partisi Lüleburgaz İlçe Başkanı Aytekin Bulut: Önüne geleni, ‘yerli’ ve ‘milli’ olmamakla suçlayan AKP’nin, ülkenin belki de en milli, en yerli kuruluşlarını, sırf başta Amerikan şirketi Cargill olmak üzere, diğer uluslararası şirketler istedi diye satması, halkı kandırdığının, halka yalan söylediğinin en çarpıcı kanıtıdır. Şimdi, satılan her fabrikanın en az beş yıl çalıştırılacağının söylenmesi, çalışan işçilerin hak kaybına uğramayacağına dair verilen garantiler, şekerin daha ucuza üretileceğinin iddia edilmesi falan, çığ gibi büyüyen halk tepkisini azaltmak için yapılan manevralardır, içi boştur, hiç bir gerçekliği yoktur. Biz, bu sözleri, bu garantileri Sümerbank, TEKEL, SEKA, Et ve Balık Kurumu, gübre fabrikaları ve daha onlarca kamu işletmesi satılırken de dinledik! Ama olanlar ortada... Ve herkes de çok iyi biliyor ki; satılmak istenen fabrikaların büyük kısmı kapatılacak, yerlerine AVM’ler, lüks konutlar yapılacak, birilerine büyük rantlar sağlanacaktır. Lafı dolandırmanın hiçbir anlamı yok! Bu satış, önceki satışlarda olduğu gibi, halktan toplanan üç beş kuruşlarla kurulmuş, halkın malı sayılan işletmelerin, emperyalist tekellere ve onların ülkedeki işbirlikçilerine yağmalatılmasıdır. Tarımın, hayvancılığın yok edilmesi, gıdada dışa bağımlılığın daha da artmasıdır. Üretici köylülüğün sefalete mahkum edilmesidir. İşçilerin, işsizliğe ve yoksulluğa itilmesidir.
Hepsinden öte ‘pancar şekeri’ pazarının, insanların, özellikle de çocuklarımızın sağlığını tehdit eden, “tatlı zehir” diye adlandırılan, GDO’lu Amerikan mısırından üretilen nişasta bazlı şekere, yani ‘mısır şurubu’na terk edilecek olmasıdır. Bu da sağlığın ticarileştirilmesi sonucu hastanelerin birer ticarethaneye dönüştürüldüğü ülkemizde, sağlık tüccarlarına, bol paralar kazanacağı yeni müşteriler kazandırmaktan başka bir işe yaramayacaktır!
Halkımızın bu halk düşmanı politikalara dur demesi gerekiyor. Emek Partisi olarak bizim de içinde yer aldığımız Trakya Şeker Platformu, halkın tepkisini örgütlemek, bu politikaları tarihin çöplüğüne atmak için kuruldu ve çalışmalarını sürdürüyor. Bu nedenle tüm halkımızı 25 Mart’ta, Lüleburgaz’da yapılacak yürüyüş ve mitinge katılmaya çağırıyoruz.” dedi.
'CARGILL’İN OYUNUNA GELİNMEMELİ'
ÖDP Meclis Üyesi Cahit Aras: Şeker fabrikalarının satışına kesinlikle karşıyız. Duyduğumuza göre Lüleburgaz Belediye Başkanı ve Pankobirlik, Alpullu Şeker Fabrikası’na talipmiş. Trakya’daki CHP’li belediyelerin bir araya gelip satın alma gibi bir planları varmış. Biz bunu istemiyoruz. Biz şeker fabrikalarının kamu malı olarak kalmasını ve halk adına işletilmesini istiyoruz. Bunun için mücadele ediyoruz. Bu süreçte üzerimize düşen ne varsa, yerine getireceğiz. Bu ayın 25’inde yapılacak mitingde, ‘şeker fabrikaları halkın malıdır, satılamaz’ anlayışıyla, köyleri ve şehir içini gezip hem kendi hazırladığımız bildiriyi, hem de platformun hazırladığı bildiriyi dağıtıp insanların mitinge çağıracağız. Pancar ekilmemesi, sadece şeker işçilerini ilgilendirmiyor. Çiftçileri, nakliyecileri, hayvan yetiştiricilerini ve en önemlisi de şekerin yerine nişasta bazlı şeker, yani NBŞ’nin geçmesi başta çocuklarımız olmak üzere tüm halkın sağlığını ilgilendiriyor. Biz çalışmalarımızda, buna da dikkat çekip halk sağlığıyla oynanmaması gerektiğini, Amerikan şirketi Cargill’in oyununa gelinmemesi gerektiğini anlatacağız.
'EN GÜÇLÜ KATILIMI SAĞLAYACAĞIZ'
CHP Lüleburgaz İlçe Başkanı Özgür Kaya: Biz CHP olarak, şeker meselesini, sadece fabrikaların, makinelerin, arsaların satışı olarak görmüyoruz. Bizim için en başat sorun halk sağlığıdır. Bunun yanında biz siyasi bir parti olduğumuz için, ülke menfaatlerini de gözetmek zorundayız. Bu yüzden, şeker piyasasının nişasta bazlı şeker tarafından ele geçirilmesine yol açacak her türlü yol ve yönteme karşı mücadele edeceğiz. Bununla ilgili öncelikle ‘farkındalık kampanyası’ yürütüp meselenin ne olduğunu halka kavratmamız gerekir. Bu konuyu hem yönetim kurulumuzda hem de üyelerimizle görüştük. Biz zaten 2018 yılını, Lüleburgaz İlçe Örgütü olarak, “Tarım Yılı” ilan etmiştik. Trakya’da tarımın geldiği nokta ve yapabileceklerimiz konusunda bir çalışmamız vardı. Şimdi bu satışlar gündeme geldiğinde biz meseleye hazırdık. Kadın kollarımız çalışmalarını yaptılar. Okul aile birlikleri toplantılarında NBŞ’nin tehlikeleri anlatılıyor. Raporlar hazırladık. Bu raporları hem genel merkezimizle hem de üyelerimizle paylaşıyoruz. 4 Mart’ta, NBŞ’yi anlatan bir konferans düzenledik. Şimdi önümüzde, bizim de içinde yer aldığımız Trakya Şeker Platformu’nun 25 Mart’ta yapmayı planladığı bir yürüyüş ve miting var. Bu yürüyüş ve mitinge en üst düzeyde bir katılım sağlayacağız. Trakya’daki bütün örgütlerimiz şu anda sürdürülen imza kampanyasına desteğini sürdürüyor. Ayrıca, 31 Mart’ta, Pankobirlik’in çağrısıyla Alpullu’da yapılacak olan büyük mitinge de, tüm Trakya örgütleri olarak çağrı yapıp en güçlü katılımı sağlayacağız.
Genel Başkanımız, özelleştirmenin yapılacağı diğer 14 fabrikanın bulunduğu illerdeki 23 milletvekilimizi görevlendirdi. Fabrika önlerinde, o ilde bulunan sivil toplum örgütleri ve diğer kurum ve kuruluşlarla birlikte basın açıklamaları yaparak, halkın tepkilerini dile getirdiler. Bu ilk hamleydi. Şimdi yerellerde, bizim yapacağımız gibi geniş katılımlı yürüyüş ve mitingler yapılacak. Ondan sonra, halen özelleştirmeyi durduramazsak, daha büyük bir eylem hazırlığı ve planlaması var. Tahmin ediyorum ya Konya’da ya Ankara’da, şekerle ilgili, genel başkanın doğrudan katılacağı büyük bir eylem hazırlığı var. Ama bunun yanında şunu da görmek lazım; AKP bu konuda beyaz bir terör uyguluyor. Çaktırmadan, göstermeden, bunları engellemek için elinden geleni yapıyor. Bizim, toplumun farkına varmasını sağlamamız lazım. Kimse çocuğunun ölmesini istemez. Ama bütün raporlar da gösteriyor ki, bu NBŞ, özellikle 10 yaşına kadarki çocuklarda ciddi kanser riski taşıyor. Bunu halkın anlaması, farkına varması ve bunu özelleştirmenin, ‘kâr/zarar ediyor’un dışında anlamasını bizim sağlamamız lazım. Bunu sağladığımızda başarılı oluruz. Bu hareket, CHP’nin öncülüğünü yaptığı bir hareket olabilir, ama bu hareket aslında halkın hareketi. Halkın sahip çıkacağı bir hareket. Çünkü mesele hepimizin çocuklarının meselesi. Biz herhangi bir oy kaygısı gütmeden bu mücadeleyi sürdüreceğiz.
'TÜM ÜYELERİMİZİ ALANA GETİRMEK İÇİN ÇALIŞACAĞIZ'
Petrol-İş Trakya Şube Başkanı Ercan Yavuz: Biz, Petrol-İş olarak, özelleştirme mağduru sendikaların başında geliyoruz. TÜPRAŞ, Aliağa, PETKİM; buralarda özelleştirmeye karşı mücadele ettik. Özelleştirmeyi önleyemedik ama, işçilerin mağduriyetini en aza indirmeyi başardık. Şimdi TPAO’nın satışı her an gündeme gelebilir. Alpullu Şeker Fabrikası’na iki yönden bakıyoruz. Bir bölgemiz açısından, birileri buradan ekmek yiyor. İnsanların işsiz kalması, yoksullaşması sorunu var. Diğer boyutu da pancar şekeri yerine nişasta bazlı şekerin (NBŞ) geçmesi sorunu var. Hiç birbirimizi kandırmayalım; bu şeker fabrikaları birilerine peşkeş çekilecek, ondan sonra da Amerikan şirketleri gelecek, NBŞ’yi bize ve çocuklarımıza yedirip para kazanacaklar. Bir sürü kişinin işsiz/ekmeksiz kalması yetmiyormuş gibi bizim ve çocuklarımızın sağlığı da bozulacak. Kanser, obezite, şeker hastalığı gibi dertlerle uğraşacağız.
Biz hem Petrol-İş Sendikası olarak da, hem bu bölgede yaşayan bir insan olarak da fabrikanın satılmasını ve özelleştirilmesini istemiyorum. Herkesin de bu satışı önlemek için mücadele etmesi gerektiğine inanıyorum. Buradaki mücadelede, Şeker-İş Sendikası öncülük yapıyor, yapması da gerekir. Biz de Şeker-İş’in etrafında bu mücadeleyi sürdürmeliyiz. Bunun dışında, ‘satılırsa ben alırım’ demeyi doğru bulmuyorum, bu da bir özelleştirmedir sonuçta. Biz bu mücadeleye en güçlü desteği vereceğiz. Her türlü çalışmanın içinde olacağız. Miting günü tüm üyelerimizi alana getirmek için çalışacağız.
'CARGILL’İ DEĞİL, ALPULLU’YU DİNLE'
DİSK/Gıda-İş Trakya Temsilcisi Cengiz Atlı: Alpullu Şeker Fabrikası’nın satılacağının duyulması, bölgedeki halkta ciddi bir kaygıya neden oldu. Fabrikada çalışan işçiler, pancar ekmiş, pancarın kıymetini bilen insanlar, satılmaması gerektiği konusunda hemfikir oldu, en azından duygu birliğine vardı. Bizler de Trakya Şeker Platformu olarak, 25 Mart’ta bir yürüyüş ve miting düzenlemek istedik. Bunun çalışmalarını yürütüyoruz. Bu mitingin gerekliliği zaten herkes tarafından kabul görmüştü. Lüleburgaz’da bulunan siyasi partiler, sendikalar, dernekler, satışa karşı çıkan bütün kurum ve kişiler, bu mitingde buluşacağız. Buradan hükümeti bir kez daha uyaracağız. ‘Şeker fabrikaları vatandır, vatan satılamaz’ temel sloganımız olacak. Amacımız, sadece Alpullu Şeker Fabrikası’nı değil, bütün şeker fabrikalarının satışını durdurmak. Biz sadece bir fabrika olarak, ya da fabrikanın arsası olarak bakmıyoruz olaya... Bu satışın, bölgenin tarımını yok edeceğini, üretici köylülüğü yoksulluğa ve işsizliğe sevkedeceğini düşünüyoruz, bunun için karşı çıkıyoruz.
Bir de tabii nişasta bazlı şeker (NBŞ) kullanımının çok yaygınlaştığını duyuyoruz. Bunun da insanlarda ve özellikle çocuklarda kanserden tutun da, şeker hastalığına kadar birçok hastalığa neden olduğunu söylüyor bilim insanları. Çocuklarımızın zehirlenmesini, kanser olmasını istemiyoruz. Bunun için de pancar şekerinin yerini mısır şurubunun almasını engellemeye çalışıyoruz.
Ayrıca pancar şekerinin kaldırılıp yerine NBŞ’nin kullanılması, Amerikan şirketi Cargill ve diğer uluslararası şirketlerin bir talebi. Biz de bunun karşısında hükümete, ‘Cargill’i değil, Alpullu’yu dinle’ diyoruz” dedi.
'HER TÜRLÜ İŞİ YAPMAYA HAZIRIZ'
Emekli-Sen Lüleburgaz Şubesi Başkanı Kemal Andoğlu: Emekli-Sen Lüleburgaz Şubesi olarak, sadece şeker fabrikalarının değil, özelleştirilen tüm diğer KİT’lerin satışına ve buralarda taşeron iççi çalıştırılmasına karşıyız. Bunun için kitle örgütlerinin özelleştirmeye karşı verdiği mücadeleye destek veriyoruz. Yapılacak olan mitinge geniş bir katılım sağlayacağız. Ayrıca Trakya Şeker Platformu’nun hazırladığı bildiri ve afilerin dağıtılmasına, asılmasına, köyleri dolaşmada, kahvelerde konulmada, halkı bilgilendirmede elimizden gelen her türlü katkıyı sunacağız. Koşturmaya, gezmeye, her türlü işi yapmaya hazırız.
'NBŞ ÇOCUKLARIMIZIN ÖMRÜNÜ TÜKETİYOR'
Lüleburgaz Kadın Platformu (LÜKAP) kurucusu ve Kırklareli CHP İl Genel Meclis Üyesi Gürcan Kırım: Özelleştirmeye karşı Şeker-İş Sendikasının üzerine düşeni yaptığına inanıyorum, ama Pankobirlik’in üzerine düşeni yaptığına inanmıyorum. Çünkü Şeker-İş, çağrı yaparak bir platform kurulmasına öncülük etti, imza kampanyası başlattı. Ama Pankobirlik, ‘Bizim bir B planımız var’ diyor... Bu B planına güvenerek, A planını çok hareketlendirmiyor. Pankobirlik’in B planı da fabrikayı satın almaktır! Pusuya yatmış öyle bekliyorlar, fırsat doğsun da alalım diye, ama bu doğru bir taktik değil bence. Oysa pancar üreticisinin örgütü ve aynı zamanda kooperatifi Pankobirlik’tir, 12 bin üyesi var! Üyelerini harekete geçirmelidir. Aynı tutum, Ziraat Odaları’nda da var. Bu eylemler, Şeker-İş, Pankobirlik ve ziraat odaları öncülüğünde olmalı. Böyle olsa ne kadar güzel bir mücadele olurdu, işçi köylü el ele! Biz ancak destek olabiliriz dışardan... Biz bir şeyler yapmaya çalışıyoruz, ama önümüzde bir lokomotif, işin sahibi olan bir örgütlenme yok. Kırklareli’de partiler ve sivil toplum örgütleri bir araya gelip ‘Bir şeyler yapmayı konuşalım’ diyoruz, davet ediyoruz, ziraat odaları yok; ‘Tarla sürmeye gideceğim’ diyor, gelmiyor. Ama bir bakıyoruz, İş Bankası’nın tarım konferansında sahnede görüyoruz. Bu ne kadar etik, bu ne kadar doğru? İş Bankası doğru bir iş de yapmış olabilir, ben ona bir şey demiyorum, ama senin önceliğin, burası olmalı! Herkes üzerine düşen sorumluluğu almalı, kaçmakla olmaz bu işler.
25 Mart’ta yapılacak yürüyüşe bütün kadınların çocuklarının ellerinden tutup oraya gelmeli, gönlümden geçen bu! Biz, Lüleburgaz Kadın Platformu olarak, yürüyüş ve mitinge, üzerinde ‘NBŞ’ye Hayır’ yazılı maskeler takarak katılacağız. Şeker fabrikaları satılsın ya da satılmasın, NBŞ’yle çocuklarını beslemesinler, gelsinler kadınlar sahip çıksınlar, birlikte sahip çıkalım... Çünkü çocuklar bizim geleceğimiz! Biz onlara bir hayat verdik, onlara karşı bir sorumluluğumuz var. NBŞ, onların ömrünü tüketiyor.
LÜKAP olarak biz, kadınlarda, ama özellikle Alpullulu kadınlarda bir hareketlilik sağlamamız gerekiyor. Kendi aramızda konuştuk, buraya gideceğiz. Köylerde, mahallelerde çalışmamız gerekiyor. Çok az bir süremiz kaldı ama, 25’inden sonra Pankobirlik’in de, üretici köylüleri çağırdığı bir buluşması olacak... Oraya yönelik de bir çalışma yürütmeyi planlıyoruz. Biz daha çok kadın açısından bakıyoruz bu meseleye... Ben, şalvarlı teyzeyi, şapkalı köylüyü, fabrikadaki işçiyi yan yana görmedikçe, bu işi kazanma şansımızın olmadığını düşünüyorum. Bunu başarmak için de örgütlenmeleri yerellere yaymamız gerekiyor.