21 Mart 2018 17:56

Gençlik zirvesi, bağımsızlık ve antiemperyalizm

ODTÜ'den Sinancem Alikoç, 6. Genç Türkiye Zirvesi'ni, patronların 'yerli-milli ekonomi'sini ve antiemperyalist mücadeleyi yazdı.

Paylaş

Sinancem ALİKOÇ
ODTÜ

6. Genç Türkiye Zirvesi’nin teması: Büyümek için milli, gelişmek için yerli! Zirvenin amacı üniversite öğrencilerini ve “genç profesyonelleri” bir araya getirip ülke geleceğini tartışmak. Önceki buluşmaların bazılarında “Lider ülke, genç Türkiye”, “Girişimci, genç, güçlü Türkiye” sloganları kullanılmış. Zirveye de konuşmacı olarak gençlerden ziyade rektörler, bakanlar ve en önemlisi en çok yer kaplayan patronlar katılıyorlar. Bu seneki zirvede, yarının yöneticisi olacak gençlerin “Türkiye’nin gelişmişliğini en üst düzeye çıkarmak için” yerlileşmeyi, millileşmeyi öğrenmesi kampanya ediliyor. Zirvenin “stratejik ortakları” arasında ise Hasan Kalyoncu Üniversitesi ve Türkiye İhracatçılar Meclisi var. Alt sponsorlar arasında ise Arçelik, EnerjiSA, Zorlu Enerji, TÜPRAŞ ve İGDAŞ dikkat çekiyor. Peki, bu zirve gençliğe ne vadediyor? “Türkiye’nin ekonomik gelişmişlik düzeyini üst sıralara çıkarabilmek için kendi milli ve yerli sanayisini kurması gerekmektedir. Bu kapsamda enerji, savunma ve üretim gibi sektörlerde gerçekleşecek yerlileşme ve millileşme çalışmaları Türkiye’nin dışa bağımlılığını azaltacaktır.” İfade ettikleri de vadettikleri bu. Etkinlikler kamuoyuna kapalı olduğu için zirvenin gerçekleşeceği tarihe bırakmadan zirveyi bu yazıda tartışmak isteriz. 

BÜYÜYEN EKONOMİ, GENÇLİĞİN SIRTINDA BÜYÜYOR

AKP hükümeti  ve çeşitli devlet protokollerinin defaatle ifade ettiği ve zirvenin ortaya attığı “Büyümek için milli, gelişmek için yerli” sloganı ve büyüyen Türkiye metinleri, Türkiye kapitalizminin ihtiyaçlarına göre şekillenmektedir. Ekonomik büyüme ve yerlilik - millilik vurgusu, tarih boyunca bağımlı kapitalist devletlerin sloganı olmuştur. Türkiye’yi ele alalım. Şeker fabrikalarının özelleştirilmesi uzun zamandır gündemde. Özellikle AKP iktidara geldiğinden beri özelleştirilemeyen kamu kurumu neredeyse kalmadı. Ayrıca bu kurumların birçoğu yabancı menşeli şirketlere satılmakta. Ülkemizdeki sermayedarların, uluslararası sermaye grupları ile iş birlikleri ortadadır. Ülkeler arası ticari anlaşmalar son dönemde hızlanarak devam etmiş, Türkiye bunca “yerli milli üretim” naralarının yanında rahatça üretilebilecek tarım ürünlerini ithal eder konuma gelmiştir. En yerli en milli nitelendirilen ürünlerde (enerji, metal, savunma sanayi) yerli üretim oranı %30’u geçmiyor. Yerli ve millilikten söz eden makam sahiplerine sormak gerekir, bu ne perhiz bu ne lahana turşusu? Öte yandan, büyüyen ekonomi ve iddia edilen “yerli milli” üretim anlayışının halkın geniş kesimlerine yararı olmasının aksine zamlar halkın belini bükmüştür. İşsizlik oranı %19.02 olan gençlik ise gelecekteki belirsizlikle gün be gün yüz yüze gelmektedir. Siemens CEO’suna ödül verip yerlilikten ve millilikten dem vuran Genç Türkiye Zirvesi mevcut hali nasıl yorumlar bilinmez ama sermayedarlar ve uluslararası tekeller büyüdükçe gençlik içinde büyüyen tek şey sırtındaki kambur oluyor. Genç Türkiye Zirvesi dışa bağımlılığı azaltmak istiyorsa bunları göz ardı edemez. Türkiye gençliğinin tümü buna karşı zaten mücadele etmelidir. 

KİM EMPERYALİST? KİM ANTİEMPERYALİST?

Türkiye görünürde siyasal açıdan bağımsız, iktisadi açıdan büyük emperyalist devletlere bağımlıdır. Gerçekte ise bu bağımlılık, siyasal alandaki politikalara da sıçrar. Bunu en son Afrin Operasyonu ve Deniz Yücel meselesinde gördük. Bu durumda Türkiye emperyalist zincirin bir parçası ve büyük emperyalist devletlere bağımlıdır. Hatırlatmakta fayda var, Lenin’in emperyalizm teorisine göre; meta üretiminin yoğunlaşması sonucu; meta ihracatının yanı sıra sermaye ihracatının belirleyici olması bunların iç içe geçmesi ve mali sermayeyi oluşturmasıyla kapitalizm yeni bir aşamaya (Lenin’e göre son) geçmiş olur. Zaten okurlarımızın birçoğu bunu dergimizin 299. Sayısındaki kuram sayfasından hatırlayacaktır. * Ancak bizim ele almak istediğimiz, emperyalizmin karşısında kimlerin nasıl tavır alacağıdır. 5. Haçlı Seferleri’ne karşı mücadele, 2. Kurtuluş Savaşı gibi söylemlerine bakarsak en ala antiemperyalist kendileri olan Erdoğan yönetimi; Rusya ile anlaşmalar yapıp ABD ile ortaklık, Almanya ile ticari ilişkiler kurmaktadır. İşte bu noktada kimin yayılmacı emelleri ve emperyalistlerle olan iş birliği doğrultusunda hareket ettiği, kimin gerçekte emperyalizme karşı duruş sergilediği ortaya çıkıyor. Elbette toplumun geniş kesimleri (emekçiler, gençler, kadınlar) emperyalizme karşı mücadele etrafında birleşmeli, ülkenin tam bağımsızlığı için çabalamalıdır. Ancak nasıl tavır alacağını da tartışmalıdır. 

BİZİM İÇİN EN DOĞRU SEÇENEK

Herkesin kendini emperyalizme karşı ilan ettiği bir dönemde Türkiye gençliği için en doğru seçenek; doğal kaynakların, sanayiinin ve ziraatın; emperyalistlerin ve patronların değil toplumun yararına kullanıldığı, geleceğin insani biçimlerde inşa edildiği bir yaşamın mücadelesini vermektir. 

ÖNCEKİ HABER

'Sen mi güçlüsün? Hayır ben!'

SONRAKİ HABER

'Büyümek için yerli, gelişmek için milli'

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa