Elimiz, gözümüz, kulağımız Soma davasında olsun!
Soma Katliamı davası avukatlarından Evren İşler, katliamın unutturulmaya çalışıldığı belirterek 26 Mart’ta Akhisar’da görülecek duruşmaya çağrı yaptı.
Cansu PİŞKİN
İstanbul
Manisa’nın Soma ilçesinde 13 Mayıs 2014’te, Soma Holdingin işlettiği Eynez maden ocağında çıkan yangın sonucu 301 işçi hayatını kaybetmiş, 162 kişi de yaralanmıştı. Tüm ülkeyi yasa boğan bu büyük katliama ilişkin açılan dava 13 Nisan 2015’te Akhisar Ağır Ceza Mahkemesinde başladı. Geçen 3 yıllık sürede sanık ve tanık ifadeleri ile bilirkişi raporları tamamlanmasına, deliller toplanmasına rağmen dava halen karara bağlanmadı.
Soma Katliamı davası avukatlarından Evren İşler, bir yıldır aynı aşamada olduklarını belirterek, davanın sürüncemede bırakılmak istendiğine dikkat çekti. 5’i tutuklu 51 kişinin yargılandığı davanın 26 Mart’ta görülecek 21. duruşması öncesi sorularımızı yanıtlayan İşler, “Üç yıldır her duruşma öncesi tekrarladığımız çağrıyı tekrarlıyoruz; 26 Mart’ta herkesi Akhisar’a bekliyoruz. Soma’nın unutulmamasını, unutturulmamasını istiyoruz herkesten” dedi.
SAVCI MÜTALAA VERMİYOR
Davada gelinen aşama nedir?
Davada gelinen aşama 1 sene öncesi ile aynı. Bütün deliller toplandı, taraflar soruşturmanın genişletilmesi talepleri olmadığını söyledi ve bizler yani katılan vekilleri, esasa ilişkin beyanlarımızı sunduk. Dosya burada kitlendi. Normal şartlarda bu aşamadan sonra yapılması gereken savcının mütalaa vermesi, sanıkların savunma yapması ve karardır. Ancak duruşma savcısı mahkemeden, Manisa soruşturmasının beklenmesini talep etti ve bu gerekçe ile mütalaasını vermedi.
Manisa soruşturmasının dava ile ilişkisi nedir?
Sanıklar yargılamanın başından itibaren bir sabotaj yoklaması yapıyordu. Dosyada, “sabotaj vardır” laflarını ara ara geçiriyorlardı, ama 15 Temmuz’dan sonra açık açık “Soma’yı terör örgütleri yaptı” demeye başladılar. Sanıklardan Can Gürkan bu iddiayla şikayet dilekçesi verdi. Bunun üzerine Manisa Savcılığı tarafından yürütülen bir soruşturma başlatıldı. Mahkeme heyeti soruşturma ile ilgili bilgi istedi, ancak savcılık “gizli” olduğu gerekçesiyle mahkemeye bilgi vermedi. Duruşma savcısı buna rağmen soruşturmanın dosyasının beklenmesini talep etti. O dönemki mahkeme heyeti “Bana bilgi verilmeyen soruşturma dosyasını beklemem” dedi. Mahkeme dosyayı birden fazla kez, mütalaasını hazırlamak üzere savcıya verdi. Ancak savcı mütalaasını vermedi.
Buradaki kritik noktalardan biri şu: Önceki celselerden birinde savcı mütalaasının hazır olduğunu söyledi ve duruşmaya 15 dakikalık bir ihtiyaç molası verildi. Aradan sonra salona girdik ve savcı dedi ki, “Mütalaamı derleyip toparlayacağım bana süre verin.” Bundan sonraki celseden itibaren de mütalaayı vermemek için Manisa soruşturma dosyasının beklenmesini talep etti.
MANİSA SORUŞTURMASI SÜRÜNCEMEDE BIRAKMANIN BAHANESİ
Heyet değişikliği bundan sonra mı yaşandı?
Aralık 2016’dan itibaren dosya bu şekilde bekliyordu. Eş zamanlı olarak sanıklar el artırdı ve heyeti reddettiler; mahkeme başkanını kendi deyimlerine göre “en yüksek makamlara” şikayet ettiler. Mahkeme başkanı ve heyet, haklarında bir soruşturma olduğunu duruşma salonunda sanık avukatlarından öğrendi. Geçtiğimiz yıl yaz kararnamesi ile de heyetin görev yeri değişti. Ve böylelikle dosyayı bilen hakim kalmadı. Yeni gelen heyet çıktığı ilk duruşmada açık açık söylemeden, fiilen Manisa soruşturmasının beklenilmesine karar verdi. Bundan bir önceki duruşmada bizler, katılan vekilleri olarak, esasa ilişkin beyanlarımızı yeniden verdik, yeni heyete dosyayı bir kere daha anlattık ve soruşturma dosyasını bekleyemeyeceği konusunda ısrar ettik. Çünkü bu hukuka aykırı bir şey. Bir kere kovuşturma, soruşturmadan daha ileri bir aşamadır. Eğer bir soruşturma dosyası var ise ek iddianame düzenlenir ve gerekirse mevcut dosya ile birleşir. Kaldı ki mahkemeye bilgi verilmeyen bir soruşturma dosyası olamaz. CMK’de açık hüküm var; devlet sırrını dahi mahkeme heyetinden gizleyemezsiniz.
Mahkeme heyeti de geçen celse itibariyle dosyayı tarafların incelemesine açmayacağını, gizliliği ihlal etmeyecek şekilde inceleyip karar vereceğini belirterek Manisa dosyasını istedi. Bu celse arasında Manisa’dan dosya geldi ve geçen hafta itibariyle de Manisa dosyası iade edildi. Mahkeme heyeti dosyayı inceledi. Biz henüz UYAP’ta bir inceleme tutanağı göremiyoruz. İnceleme tutanağı yaptı mı, yapmadı mı, yaptıysa UYAP’a koymadı mı bilmiyoruz. Dolayısıyla sonuç bu duruşmada belli olacak.
Hukuk düzenimiz eğer hâlâ bir parça sağlamsa, biz artık bu duruşmada, bu dosyanın beklenmemesine karar verilmesini istiyoruz. Manisa soruşturma dosyasında hiçbir şey olmadığına eminiz. Çünkü katliama giden sebep ve süreç çok net. Yapılan araştırmaların hepsi katliamın adım adım geldiğini, madenin yapısal sorunlarını, üretim baskısını ve bütün işleyişin bir bütün olarak bu katliama sebep olduğunu aslında çok net olarak ortaya koyuyor. Dolayısıyla biz Manisa soruşturmasından bir şey çıkmayacağını, bunun sadece dosyanın sürüncemede kalmasını sağlamak için kullanılan yöntemlerden birisi olduğunu düşünüyoruz.
Ancak her şeyi üst üste koyduğun zaman ufak ufak el artırarak gelen sürüncemede bırakma adımlarının sonuçlanmaya başladığını görüyoruz. Biliyorsunuz ki süreç geçtikçe kamuoyu ilgisi azalıyor, ailelerin ister istemez ilgisi azalıyor çünkü bir yandan da hayat devam ediyor. Bu insanlar çalışmaya başladılar, her duruşmaya gelen eşler şu anda çalışıyor, işyerlerinden izin alıp duruşmalara geliyorlar vs. derken bunu sürece yaymak ve mahkeme heyetinin de değişmesini sağlamakla aslında bir şekilde hedeflerine ulaştılar.
DAVANIN DOĞAL HAKİMLERİ GİTTİ
Heyet değişikliği davayı ne yönde etkiler?
Yeni gelen heyetle ilgili sıfırdan, çok olumsuz şeyler söylemek istemem. Olumsuz şeyler söylenebilecek tesadüfler de var. Elbistan Maden Katliamı dosyasında çok cüzi cezalar veren mahkeme başkanı şu anda mahkeme başkanımız. Bu tesadüf müdür, bu başkan özel olarak mı getirilmiştir bilemem. Ama bizim burada heyet değişikliği ile ilgili tavrımız gelen insanın kim olduğundan bağımsız olarak giden hakimlerin bu dosyanın doğal hakimleri olması. Dosyayı ilk gününden itibaren yaşadılar, bütün tanık ve sanıkları dinlediler, hepsinin doğrudan sorgularını, çapraz sorgularını yaptılar, keşfe gittiler, madene girdiler bu insanlar. Kararları ne olacaktı bilmiyoruz; o hakimlere de bu anlamıyla kefil değiliz ama doğal hakim ilkesi gereği bu kadar şeyi yaşayan hakimin vicdani kanaatinin ve dosyaya hakimiyetinin daha sağlıklı olacağını düşünüyoruz. Bu nedenle de adil yargılama hakkı gereğince doğal hakimin karar vermesini önemsedik biz. Gelen hakimler belki yine doğru karar verecektir onu bilemeyiz. Belki giden hakimlerin kararını bilemeyecektik ve istinafa, temyize başvuracaktık ama sonuç itibariyle bu tip büyük aksaklıklar yaşandı. Geldiğimiz aşamada da heyetin Manisa dosyası ile ilgili yaptığı incelemenin sonuçlarını göreceğiz bu duruşmada. Umut ediyoruz ki, heyet de bizimle hemfikir olacak. Mahkemeden dosyayı artık mütalaa için savcıya vermesini bekliyoruz.
SOMA’YA ADALET GELMEDEN ADALET OLUŞMAYACAK
Baro başkanlarından avukatlara onlarca imzayla, ailelerin adalet talebinin gerçekleşmesi için tüm avukatlara bu duruşmaya güçlü ve etkili bir katılım çağrısı yapıldı. Bu çağrıya neden gerek duyuldu?
Memleket yangın yeri, her gün bir şey oluyor. Soma’nın üzerinden de 4 yıla yakın bir zaman geçti ve Türkiye’nin hatta belki dünyanın bu zamana kadar yaşadığı en büyük işçi katliamı unutulmaya başlandı. “Soma’yı unutturma”, “Unutursak kalbimiz kurusun”du slogan. Ama unutulmaya başlandı ve bununla birlikte süreç yukarıda anlattığım şekilde müdahalelere maruz kalmaya başladı. Soma’nın ne kadar önemli olduğunu, oradaki acının hâlâ taze olduğunu ve buradaki yargılamanın artık müdahalelerden uzak, ari bir şekilde sonuçlanması ve bunun için de kamuoyunun ilgisinin orada olması gerektiğini düşünüyoruz. O sebeple bu sefer biraz daha yaygın çağrı yapmaya çalıştık.
Davanın ilk duruşmasında herkes oradaydı duruşma salonuna sığmadık. Kurum temsilcilerini yer yokluğundan salona alamamıştık, milletvekillerimiz oradaydı, basının daha fazla ilgisi vardı ve bunların hepsi zaman içinde azaldı. Şimdi gittiğimizde aynı üç beş basın kuruluşundan arkadaşımızı görüyoruz, aynı sendikalardan, aynı demokratik kitle örgütlerinden insanları görüyoruz. Dolayısıyla ilginin azaldığını gözlemledik ve böyle olmaması gerektiğini düşünüyoruz. Soma’ya adalet gelmeden adalet oluşmuş olmayacak. En fakirin, ekmeğini kazanırken ölen işçinin hakları savunulamıyorsa, o dosyada adalet yoksa adaletin varlığından bahsedemeyiz.
İş cinayetleri dosyaları arasında da Soma’nın ayrı bir önemi var. Genelde iş cinayetlerinde taksirden açılır dava, Soma davası patronlar açısından olası kasttan açılmış bir dava ve benim hukuki görüşüme göre olası kasttan ceza verilmesi gereken bir dosya. Katliamın geleceğini görmüşler, umursamayıp devam etmişler. Kendi yazdıkları belgelerde bu iş yapılmazsa katliam olur demişler, kendi kelimeleri bunlar. Ve yapmamışlar o işi. Bu kadar net bir olası kastla gelen işçi katliamı varken hem duruşma salonunda hem her aşamada kamuoyunun elinin üstünde olması lazım. Elimizi çektiğimiz zaman neler olabileceğini tahmin bile etmek istemiyorum. Herkesin gözünün kulağının Soma’da olmasını önemsiyoruz bu yüzden geniş bir katılım çağrısı yaptık.
Davadan çıkacak olumlu ya da olumsuz sonucun işçi sınıfı açısından önemi nedir?
Ben mücadelenin duruşma salonunda olduğuna inanmam, ama bu dosya hakikaten işçi sınıfı mücadelesi açısından çok önemli. Olası kasttan yargılanıyorlar. Eğer bu dosyadan, dosyanın niteliğine uygun karar çıkarsa, olası kasttan bir ceza çıkarsa veya bazı sanıklar için kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi noktasında bir ceza çıkarsa patronlar artık bu kadar kolay değil diyerek bir önlem alacaklar. Ama eğer bunun yaptırımı taksirle insan öldürmek deyip 2 sene hapis cezasıysa ve bu da paraya çevriliyor, erteleniyor veya hükmün açıklanması geri bırakılıyorsa, maalesef ki maden şirketleri bunu bir işletme gideri olarak görmeye başlıyorlar. İşçi hayatı bir işletmenin gideri olarak düşünülemez, bu insanların her birinin hayatı var, her birinin hayatı tek başına değerli, aileleri var... Artık maden patronlarının “Ben madenime soktuğum işçiyi sağ salim dışarı çıkarmakla yükümlüyüm” demeleri ve bütün işletmelerinin organizasyonunu buna göre yapmaları gerekir.
Olası kastla taksir üzerinde bu kadar durmamızın sebebi şu: Taksirle bir kişiyi öldürmek ile 301 kişiyi öldürmek arasında çok büyük bir fark yok. Ama burada kast, olası kast aşamasına geldiğinde her bir öldürdüğü insan için ayrı ceza aldığın için ceza miktarı ve infazı çok yükseliyor. Her zaman ‘Bütün iş cinayetleri önlenebilirdir’ şeklinde söylediğimiz şeyi bu dosyada çok net, teknik olarak da görüyoruz. Heyet üzerindeki baskının ve mütalaanın bekletilmesinin sebebi aslında bu. Bu dosyadaki sorumluluklar taksir seviyesinde değil. Dosyanın teknik verisi de böyle, bilirkişi raporlarının ortaya koyduğu husus da böyle. Hiçbir önlem almamışlar, katliamın geleceğini görmüşler, umursamamışlar. Bu da teknik olarak olası kasttır ve buradan ceza almaları gerekir. Eğer bu dosyadan alınacak karar maden işçilerinin güvenliğinin sağlanmasında bir parça katkı sağlarsa, ki ben sağlayacağını düşünüyorum, sanırım işçi sınıfı mücadelesi açısından da iyi bir şey yapmış oluruz. Bütün aileler “Kaç sene yatarsanız yatın bizim evlatlarımız geri gelmeyecek ama başka anneler, başka eşler ağlamasın” diyor. Bu sağduyu ile oradalar aileler. Bizim de aslında temel olarak amacımız bu. Hak ettikleri cezayı alsınlar, iş güvenliği önlemlerini alsınlar, işçilerin hayatlarını ve sağlığını umursasınlar istiyoruz.