25 Mart 2018 02:10

Gana: Altının mı cenneti, ucuz emeğin mi?

Mahmut Sezgin Memiş, 'Altın Cenneti' olarak nitelenen Gana'daki emek sömürüsünü Evrensel Pazar'a yazdı.

Paylaş

Mahmut Sezgin MEMİŞ

Madencilik sömürge döneminden beridir Gana’nın sosyo-ekonomik gelişiminde önemli bir rol oynamıştır. Sahip olduğu zengin maden yataklarının en önemli parçasını oluşturan altın nedeniyle eski sömürge sahibi Birleşik Krallık tarafından “Altın Sahili, Cenneti” ismini almıştır ve şimdilerde dünyanın ilk 10 altın üreticisinden biridir. Bu nedenle madencilik; ülkede daha görünür ekonomik faydalar sağlayacak ve bölge halkı için daha iyi geçim sağlayabilecek miktarda gelir ve istihdam yaratmaya yönelik bir potansiyel oluşturmuştur. Bu Altın Cenneti topraklarda altın üretiminin üçte biri, yerel olarak galamsey* adı verilen küçük ölçekli madenlerden çıkarılmakta ve yılda 1 milyar dolarının üzerinde bir ticaret değerinde özellikle İsviçre, Birleşik Arap Emirlikleri ‘ne ihraç edilmektedir. Fakat emekçiler açısından bu durum hiç de cennet gibi değildir.

*Küçük ölçekli madencilikten anlamamız gereken; basit makineler, sınırlı yatırımlar ve büyük bir işgücü ile harmanlaşmış çalışma ortamıdır. Bu madenlerin çoğu yasadışı bir şekilde ruhsatsız çalışır ve kayıt dışı sektöre aittir. Gana’nın kırsal nüfusu için önemli gelir fırsatları sunarken, ucuz emek gücü sebebiyle çocuk işçiliğini teşvik etmektedir. Çocuk işçiliğin de özellikle yeraltı madencilik faaliyetleri gibi tehlikeli makine ve aletlerle çalışma, ağır yüklerin taşınması ve toksik maddelere maruz bırakan işler bulunmaktadır.

Uluslararası yasaların çocuk işçiliğini yasaklarına rağmen, binlerce çocuk Gana’nın küçük ölçekli altın madenlerinde çalışmaktadır. Çoğu çocuğun yaş aralığı 15-17 arasındadır ancak; İnsan Hakları İzleme Örgütü tarafından görüşülen en küçük çocuğun yaşı da 9’dur.(1)

Çocuklar madenlerde aile üyeleriyle de birlikte çalışabilmektedir. Günde birkaç saatten 14 saate varan çalışma sürelerince; altını kuyulardan çekerler, ağır yükler taşırlar, bazen de bu yüklerin altında ezilirler. Nisan 2013’te, 17 yaşındaki bir çocuk, Merkez Bölge’deki bir madende çamur kaymasında ölmüştür. Madencilikte çalışan çocukların çoğunluğu erkek çocuk iken, cinsel taciz, sömürü ve tecavüz gibi risklerle de karşı karşıya olan kızlar da taşımacılık ya da maden civarlarında yiyecek satma gibi işler yapmaktadırlar. 2009 yılında da bir kaçak ocakta 14’ü kadın olmak üzere 18 işçi göçük altında kalmıştır. 

Gana’daki sosyo-ekonomik çerçeve içerisinde kaçak madenlerdeki emek sürecinini derinleştirmek çok derin bir çalışmanın konusudur. Madenciliğin legal olarak (lisanslı) yapıldığı madenlerde işçi grevleri sendikal mücadele ile birleşmiş ve son haftalarda çok kitlesel eylemler gerçekleşmektedir.(2) Bu süreç emek mücadelesi alanına nasıl yansıdığını irdelemek Gana’nın ve diğer sömürü ülkelerinde yaşayan emekçi halkların geleceğini anlayabilmek açısından mühimdir. Çünkü farklı mücadele tarzları Afrika ülkelerinin özgün yerel koşulları ile birlikte farklı tarzlara bürünebilmektedir. 

Örneğin; toprak mülkiyetini tehdit eden Topraklar Yasası’nın oluşturduğu bir organizasyon olan Altın Kıyısı Aborjin Hakları Koruma Derneği (The Aborigines Rights Protection Society of the Gold Coast) üyeleri hem halkın hem de atalarının adına çoğunlukla topraklar üzerinde yetki sahibi olduğu görülmektedir. Bir yandan ise bu geleneksel liderler devlet kurumlarının rolünü üstlenerek işçilerin daha çok güven duyduğu, problemlerini paylaştığı ve akıl danıştığı otoriteler haline gelmiştir.(3)

2014-15’te 36 Afrika ülkesini içeren anket, insanların %61’inin geleneksel liderlere güvendiğini ortaya koymuştur. İnsanların modern ve demokratik kurum ve politikacılara karşı daha temkinli davrandıkları için geleneksel bağlara dayalı eski ilişkiler önem kazanmıştır. Çünkü; geleneksel liderlik toplumda var olan normları, inançları, tabuları ve değer sistemlerini yansıtan şeflik ve yargı sistemleri gibi siyasal örgütlenme ve sosyalleşme araçlarını içermektedir.  

Sömürge dönemi hükümetleri Gana’daki altın madenciliğini tekelleştirmeye yönelik girişimlerde bulunmuşlardır. Ve geleneksel liderlerin toprağa erişim kontrolünü zayıflatan politika ve yasaları yürürlüğe sokmaya çalışmıştır. Ancak bu yasalar (başta altın olmak üzere) komşu ülkelerdeki diğer madenlerin uluslar arası şirketlere satılmasıyla kendi ülkelerinde geçersiz kılınmıştır. 1987’de hükümet, ülkenin Gana’daki minerallerin yasadışı ticaretinden komşu ülkelere göre gelir kaybettiğini fark ederek küçük ölçekli madenciliğin lisanslanması, düzenlenmesi ve desteklenmesi için komisyonlar oluşturmaya başlamışlardır. Devletin tüm bu çabalarına rağmen, birçok küçük ölçekli madenciler üzerinde faaliyetlerini düzenli hale getirememişler ve bu nedenle kaçak madenler faaliyetlerine devam etmektedirler. 

Kaynak

1-Child Labor and Corporate Responsibility in Ghana’s Artisanal Gold Mines, hrw.org
2-Ghana Coal Miners Threaten National Walkout Over Profit-Driven Mining Layoffs By The Charleston Chronicle, The Charleston Chronicle
3-Emmanuel Tenkorang, University of Cape Coast, Cape Coast, Ghana - Asgm Research Group

ÖNCEKİ HABER

‘Dönüş Yolu’nda yanıtlanan soru: Savaş nedir?

SONRAKİ HABER

Vicdan

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa