KODA'dan seminer: 'Üniversite tabanla entegre olmalı'
Kocaeli Dayanışma Akademisi'nin iki gün sürecek 'Ünivetsitenin Ötesinde' başlıklı sempozyumu başladı.
Kocaeli Dayanışma Akademisi'nin (KODA) iki gün sürecek 'Üniversitenin Ötesinde' başlıklı uluslararası sempozyumu Kocaeli Yüksek Öğrenim Derneği'nde (KYÖD) başladı.
Sempozyumun açılış konuşmasını Reşit Canbeyli, 'Üniversitenin Dünü ve Bugünü Yarını Belirliyorsa Ne Yapmak Gerekir?' başlıklı konuşmasıyla gerçekleştirdi. Umutsuzluğa kapılmamak gerektiğine vurgu yapan Canbeyli, "Geriye baktığımızda umutsuzluğa kapılmamız gerekebilir ama ben umutsuzluğa katılmadım. İçimden bir ses biz kazanacağız diyor. O yüzden umutla bakalım yarınlara" dedi.
'YAPMAMIZ GEREKENLERİ YAPMADIK'
Üniversitenin tabanla entegre olması gerektiğine değinen Canbeyli, "Üniversite ve korku birbiriyle hiç alakalı olmaması gereken iki kavram. Üniversitesi her şeyden önce toplumun gençlerini eğiten, onlara yeni şeyler kazandıran bir kurum. Üniversite daima yenilik peşinde koşan, doğruyu arayan bir kurum olarak görülüyor. Biz üniversiteler tepki gösterirken de yapmamız gerekenleri yapmadık, kendimizi uyararak ileride daha iyi şeyler yapabileceğimize inanıyorum. Üniversitenin her şeyden önce tabanla entegre olması gerekiyor, bunu başaramadığımız için bugün bu durumdayız" diye konuştu.
Açılış konuşmasının ardından 'Üniversitenin Ötesinde Deneyimler ve Arayışlar' başlıklı 1. Oturuma geçildi. Moderatörlüğünü Aslı Kayhan'ın yaptığı oturumda Fikret Başkaya, Hüsnü Öndül, Dinçer Mete ve Reşit Canbeyli konuşmacı oldu.
'ELEŞTİREL DÜŞÜNCE CANLANDIRILMALI'
İlk sözü Özgür Üniversite'den Fikret Başkaya aldı, Başkaya üniversitenin tanımını şöyle çizdi: "Bir kurumun üniversite olabilmesi için ilk önce özerk olması gerekiyor, kendine has bir üslubunun olması ve kendini savunabilmesi lazım." 1992 yılında kurulan Özgür Üniversite'den bahseden Başkaya, bilginin anonim olduğuna değinerek, eleştirel düşüncenin zaafı olduğunu ve canlandırılması gerektiğini ifade etti.
İnsan Hakları Akademisi'nden Hüsnü Öndül, İnsan Hakları Akademisi'nin 7 yıl önce İnsan Hakları Derneği'nin bir çalışması olarak kurulduğunu belirtti. Gönüllülük esasına dayalı çalışma yürüttüklerini belirten Öndül, "70'in üzerinde eğitimci eğitimlerimize katıldı. Tamamen gönüllülük esasına dayanan bir çalışma söz konusu" dedi.
'BİLGİNİN TAŞIYICILIĞI YAYILMALI'
Sosyal Araştırmalar Vakfı'ndan (SAV) Dinçer Mete, 1996 yılında 'Ne yapmalı' sorusunu sorarak yola koyulduklarını ifade etti. Bilginin taşıyıcılığına değinen Mete, "SAV kendisini bilginin taşıyıcısı olarak nitelendirdi. Bütün siyasi partilerin kullanabileceği bilgileri sağlıyoruz, bilginin taşıyıcılığı böylelikle yayılabilir" dedi.
Bilsak ve Bilar örneklerini Reşit Canbeyli anlattı. "Bilsak, 80 sonrası işsiz kalan akademisyenlere sahip çıktı, onlarla çalışmalar yaptı. Bir binamız vardı, bu bizim için avantajdı. Ama yaşatamadık" diyen Canbeyli, Bilar'ın garip hikayesinden de bahsetti. Aziz Nesin'in ülkenin her yerine kıraathaneler kurarak buralarda sohbetler yapılması isteğini ifade eden Canbeyli, "Bu proje için başvurular yapıldı, hepsinden olumsuz cevap aldık. Sonrasında şirketimizi Aziz Nesin'e satışını yaparak başka bir yol bulduk. Bir süre bunu da devam ettirdik. Bilsak ve Bilar yaşamıyor olsa bile şimdi yoluna devam edenlere sahip çıkmalı, dayanışma içerisinde olmalıyız. Her şeye rağmen üniversitelerden de vazgeçmemeliyiz" diye konuştu.
2. OTURUMDA DÜNYADAN DENEYİMLER KONUŞULDU
Sempozyumun 2. Oturumunda ise dünyadan deneyimler konuşuldu. Moderatörlüğü Derya Keskin Demirer'in yaptığı oturumda, İtalya'dan Anna Curcio, Polonya'dan Krystian Szadkowski, İngiltere'den Sarah Amsler ve Japonya'dan Kageki Asakura konuştu.
"Üniversitenin Ötesinde Deneyimler ve Arayışlar (Dünya)" başlıklı oturumda ilk olarak İtalya'dan Anna Curcio "Eğitim Fabrikasından Öte Eğitim Fabrikası: Küresel Üniversite, Küresel Kriz ve Mücadele Muamması" başlıklı sunumunda konuştu. Mücadele alanlarının birleştirilmesi gerektiğine değinen Curcio, "Temel düsturumuz 'Sizin krizininin bedelini biz ödemeyeceğiz' oldu. Ulus ötesi bağlamın parçalanmaya başladığını görmemiz lazım, hem öğrenciler hem de hocalar açısından maddi koşullar öncesine göre çok farklı. Üniversitelerin piyasalaşması tamamen sağlandı. Peki şuanda ne yapmalı? Bu konuyla ilgili hazır bir reçete yok, birlikte çalışmalı ve birlikte tartışmalıyız. Özerk bilgi alanı yaratılmalı. Bu özerk bilgi alanı üniversite dışında ve içinde sağlanmalı. Varolan parçalanmışlığın önüne nasıl geçeceğimizi konuşmak için yan yana gelmeliyiz. Mücadele alanlarını birleştirirsek bu yolda ilerleyebiliriz" diye konuştu.
'ÜNİVERSİTENİN HEM İÇİNDE, HEM DIŞINDA'
Polonya'dan Krystian Szadkowski ise "Üniversitenin İçinde, Karşısında ve Ötesinde Özerklik Mücadelesi ve Müşterekler" başlıklı sunumuna müşterek kavramını tanımlayarak başladı. "Müşterek kavramı devlet ile piyasa arasında gerçekleşen bir şey" diyen Szadkowski, "Polonya neo-liberalizmin laboratuvarı olmuş durumda. Üniversitelerde hocalar fazla Marksist kalıyordu devlet için, o yüzden öğrencilere hızlıca dışarıdan neo-liberal politikalar pompalandı, akademisyenlerin eli kolu bağlandı" dedi. Eleştirel bilgiyi değerli kılmaya çalıştıkları için mücadele ettiklerini belirten Szadkowski, "Şuana kadar yaptıklarımızın bir kısmı ders materyali olarak kullanılıyor, gazeteciler kullanıyor, haber oluyor. 10 yıl içinde daha da güçlü olacağız. Üniversitenin hem içinde, hem de dışında sol örgütlerle çalışıyoruz" ifadelerini kullandı.
İngiltere'den Sarah Amsler "Akıntıya Karşı Öğrenme: Özerk Eğitimde Umudu Örgütlemek" başlıklı sunumuna "Umudu örmemiz, örgütlememiz gerekiyor" sözleriyle başladı. "Gerçek anlamda çok az üniversite kaldı" diyen Amsler, "İnsanlar eğitim için mücadeleye hazır ama eleştirel bir mücadele önemli" dedi. "Üniversite nedir, ötesine geçmek dediğimiz şey nedir?" sorularını soran Amsler, "Sürekli öğrenme pratiği içinde olmalıyız. Farklı şeylerden, farklı kurumlardan öğrenmek önemli. Her şeyden önce birlikte mücadeleyi yükseltmeliyiz" diye konuştu.
'JAPON GENÇLER GELECEKTEN KAYGILI'
Japonya'dan Kageki Asakura "Diploma Yönelimli Bir Toplumda Öğrenci Yönetimli Bir Üniversite Başlatma" sunumunda Japonya'dan örnekler verdi. Japonya'daki gençlerin yaşamı demiryoluna benzetiklerini ifade eden Asakura, "Okul ve yaşamla ilgili gelişmeler bu demiryolundaki duraklardır. Ama bugün artık pek çok genç 'Hayatımdaki en önemli şeyler toplum tarafından karar veriliyor' diye düşünüyor. bir araştırmaya Japonya'daki gençler diğer ülkelere göre kendilerinden, geleceklerinden memnun değil. Japon gençliği sürekli gülümsemekten, pozitif görünmekten yorulmuş durumda. Depresyon ve intihar çok yaygın görülüyor" dedi. Böyle bir ortamda 20 yıl önce bir araya geldiklerini ifade eden Asakura, "Gençlerle 'Demokratik Üniversite' adında bir kurum oluşturduk. Her şeyi öğrencilerle birlikte kararlaştırdık, hayata geçirdik ve devam ediyoruz" dedi.
2. Oturumun ardından sempozyumun ilk günü çalıştay ile son buldu. Öte yandan Sempozyumun ikinci günü yarın Birleşik Metal-İş Kocaeli Şubesinde gerçekleştirilecek. (Kocaeli/EVRENSEL)