‘Tedbir’ diye çip taktılar, sadece üretimi takip ediyorlar
Arkadaşlarımız Fırat Turgut ve Dilek Omaklılar, 301 madencinin hayatını kaybettiği Soma’da maden işçileriyle görüştü.
Fırat TURGUT
Dilek OMAKLILAR
Manisa
“Soma’daki faciadan sonra İmbat’ta çok şey değişti.” Henüz görüşmemizin başında bu cümle çıkıyor bir İmbat işçisinin ağzından.
Her ne kadar şimdi ilgi azalsa da Soma Katliamı’nın yaşandığı süreçte tüm delilleriyle ortaya çıkan ihmaller ve alınmayan önlemler, bölgedeki madenlerin durumunu da gündeme getirmiş, Hükümet madenlerle ilgili kimi yasal düzenlemelere gitmişti. İşçiler de katliam sonrası yapılan bu düzenlemelere atıfla böyle söylüyor. “Sonuçta Soma faciası oldu, bir sürü arkadaşımız öldü. Ben isterdim ki ben 2 bin lira maaşla çalışayım ama o ölümler olmasaydı. Ama o ölümler oldu ve madenlerde çift asgari ücret uygulanmaya başlandı. Yani bedel ödenecek ki bir şeyler olsun. Burada işçi canıyla bedel ödedi” diyor bir işçi.
‘ÖNCEDEN ÜRETİM BASKISI VARDI’
Başka bir işçi katliamla gündeme gelen üretim baskısını hatırlatıyor: “Önceden bizde de üretim baskısı vardı. Üretim fazla olsun da ne olursa olsun. Bir vardiyada 3 bin ton kömür çıksın, kaza sayısı önemli değildi.” Peki şimdi? Aynı işçi yanıtlıyor: “Şimdi hadi hadi demiyorlar bize. Emniyet yönünden müthiş baskı var. Adam 1.5 metre yükseğe çıktı diye benim yanımda adama ihtar yazdılar. Adam çakmakla yer altına inerse direkt çıkışını verirler. Birini savcılığa vermişler, çakmakla girdi diye. Eskisi gibi değil.”
Başka bir işçi yine iş kazaları ve meslek hastalıklarına dair şunları söylüyor: “Düzenli olarak kontrole gidiyoruz artık. Mesela benim ciğerlerde problem çıktı mı doktor ‘Sen yer altında çalışamazsın’ diyor. Şirket de ‘Sana tazminatını verelim çık’ diyor. Maskelerimiz iyi. Çizmelerimiz iyi...”
Bir işçi sözünü bölüyor, “Çizmelerimiz iyi” diyen işçinin: “Ama çizmeyi tek veriyor. Mesela çizmen delindi, hangisi delindiyse o diyorlar. E diğeri. Diğerinde bir şey yok onu kullan.” İşçinin bu müdahalesinden sonra sıkıntılar bir bir dökülüyor ağızlardan.
‘KANUNDAKİ BOŞLUĞU KULLANIYORLAR’
“Burada ücretlerle ilgili bir sıkıntı var” diyor işçi: “Enflasyon zammı değil yüzde 4 zam veriyorlar. Bir şekilde çalıyor yine. Kanunda bir boşluk varsa onu kullanıyorlar. Haftada bir gün izin kullanıyorsun. Bir gün gelmezsen ya telafi yapacaksın ya da 1 güne karşılık 3 günlük kesinti yapacağız diyor. Öyle olduğu zaman da 300-400 lira gidiyor. Değil 3 gün, 1 gün hiç kesmese bile zarar etmez aslında. Ama her kuruşun hesabını yapıyorlar.”
‘FAZLA ÜRETİMDEN CEZA YİYOR AMA ETKİ ETMİYOR’
Diğer işçi arkadaşını destekliyor: “İmbat hayatta zarar etmiyordur. Ediyorum diyorsa da yalandır. 30 bin ton kömür ne demektir ya, 30 bin ton kömür. Günde, sadece bir günde. Geçen ay şirkete ceza gelmiş diye duydum. Fazla kömür çıkarınca ceza geliyor. 6 bin kişiyle günde 30 bin ton kömür çıkarırsan ceza yersin diyor devlet. Mesela işçi sayını 2 bin daha artıracaksın diyor. Ama bu cezalar etki etmiyor ki. Üretilen fazla kömürden, ödediği cezanın mislini kazanıyor. Aslında 6 bin kişi de değil. Kömürü çıkaranlar 4 bin kişi.”
ŞİMDİ ‘HADİ HADİ’ DEMİYOR AMA...
Dile kolay kömür üretiminin bir vardiyada 3 bin tondan, yani günde 9 bin tondan 30 bin tona çıkması. Eskisi gibi üretim baskısının olmadığını söylemişti bir işçi. Ama anlattıkları sadece söylemin değiştiğini gösteriyor: “İmbat’ta makineleşme çoğaldı. Artık eskisi gibi çok fazla kol gücü istemiyor. Yine bazı noktalarda gerekli ama eskisi gibi değil. Bir de mesela biz madene girmeden önce çip takıyorlar. Herkesin belinde çip var. Bu da faciadan sonra oldu. Yer altına da takip cihazlarını koymuşlar. Yer üstündeki iki adam seni takip ediyor. Nereye gittin, kaç defa oturdun, kaç kez hareket ettin, 50 metre mesafede kaç kez gidip geldin onun hesabını yapıyor. Bir şey olduğunda sizi rahat bulmamız için diyorlar. Malzeme çeken bir adama amir diyor ki kaç tur yaptın. Mesela 10 tur yaptım diyor. Amir hemen yukarı soruyor kaç tur yapmış diye. Yukarısı diyor ki 6 tur yapmış. Tedbir değil, işçiyi kontrol ediyorlar. Zaten üzerinde de takip cihazı yazıyor. Takip ediyor seni. Ne kadar çalışıyorsun diye.”
SENDİKA TEMSİLCİSİNİ PATRON BELİRLİYOR
İmbat’ta da tıpkı Soma gibi Maden-İş Sendikası örgütlü. Soma’da nasıl anılıyorsa, İmbat’ta da öyle anılıyor işçiler tarafından: “Sendika seçimini biz yapmıyoruz. İşveren temsilciyi seçiyor. Ben Ankara’ya bunu göndereceğim diyor, işçinin bir hakkı yok. Sendika lafta var. Temsilci diye bir şey var ama hiçbiri iş yapmıyor, sadece ocakları geziyor. Bedavadan para yediriyorlar. Ama bunlar işveren için çalışıyor. İşleri ispiyonculuk yapmak.” İşçiler “Bu sendikayla olmuyor, değiştirelim” diyerek DİSK’e geçmeyi denemiş: “1300 kişi üye oldu, az bir rakam değil yani. Ve işveren panik yaptı. Ondan sonra ne yapmaya başladılar. Tek tek çağırdılar. Sana iki seçenek sunuyor: Ya DİSK ya iş. Korkan oldu. Adam benim borcum var nasıl olacak diyor. Kendi işçi arkadaşlarını da yanında göremeyince bu kez ister istemez pes ediyor. 3 sene önce bir seçim oldu. Muhalefettekilerin hiçbirinin işe giriş kartları okunmadı. Diğer vardiyadakileri istifa ettirdiler. Serseri vardiyasında (16.00-00.00) 39 kişi vardı. Diyorlar ki ‘Siz ne yapmaya çalışıyorsunuz, amacınız ne?’ Serseri vardiyası da ‘Siz niye karışıyorsunuz. Bırak işçi rahat rahat seçimini yapsın’ dedi. Serseri vardiyasından ful çıktı. Ama diğer vardiyalarda muhalefettekileri istifa ettirdikleri için onlar aldı. Şimdi bazen prim ödemeleri oluyor. Çok çalışanlara ya da kendi adamlarına veriyorlar ama muhalefettekilere yok. Çünkü listede isimleri var.”
‘EN BÜYÜK SORUN BİR ARAYA GELEMEMEMİZ’
Yaşadıkları sıkıntıları sıralayan işçiler çözümün de farkındalar tabii: “Ama bütün suç işçiden kaynaklanıyor, kendimi de içine katarak söylüyorum. Nabız ölçüyorlar, biz böyle yaparsak işçi ne tepki verir diye. Bakıyorlar tepki yok, devam... En büyük sorun zaten bir araya gelemememiz. Yer altında da zor oluyor, işverenin muhbirleri de var. Ama tek kişilik iş değil, 10 kişilik de değil. 6 bin işçi var, birlik olmadan bir şey yapamayız. 6 bin kişinin çoğuna bile gerek yok, hatta yarısına bile gerek yok.”
“Soma’daki faciadan sonra İmbat’ta çok şey değişti.” Henüz konuşmamızın başında bu cümleyi kuran işçi, tüm anlatılanlardan sonra, şu cümleyle noktalıyor sohbeti: “Aslında değişiklik yüzde 30 civarında, yüzde 70 aynı...”
İŞ KAZALARI DEVAM EDİYOR
Madende iş kazalarının hiç durmadığını söylüyor işçiler. Bir işçi, “Bir arkadaş kaza geçirdi, mahkemeye verdi, 200 binin üzerinde tazminat aldı. Bir arkadaşın kolu koptu 1 milyondan fazla para aldı. Bir arkadaşın da ayağı kırıldı ama o şikayetçi olmadı” diyor.
Olası bir tehlike durumunda yer altındaki fosforlu telleri takip etmeleri istenmiş işçilerden: “Kırmızı yeşil iki tel var. Onları takip edeceksin. Ama Allah etmesin öyle bir şey olursa o telaşla falan... Soma daha önce devletteydi. Oradan kurtulamadılarsa, buradan kurtulma şansımız hiç yok.”
İMBAT PATRONU BÖLGENİN AĞASI GİBİ
İşçilerin anlattıklarına göre Soma’dan sonra şimdi bölgenin hakimi İmbat. “Zonguldak’tan işçi getiriyorlar, taşeron. Ama buradaki işçiyi almıyorlar. Adam diyor ki bu gurbette, ne yaparsam sesini çıkarmaz. Şu an bu bölgeye İmbat hükmediyor. Başka firmalara da. Buraya bu adamı alın, şuraya bu adamı almayın diye hep onun dediği oluyor. Adam şimdi Soma kömürlerine de hükmediyor. Bağlantıları da iyi. Bir işçi hak istediğinde hiç kimse bana CHP-MHP demesin diyor. Yok şu milletvekiline haber vereceğiz, yok bu vekil gelecek dinlemem diyor. Şu anda bizi İmbat’tan biri görüp haber versin, yarın işveren çağırır. Kimdi onlar, niye birlikteydiniz, ne konuşuyordunuz diye sorguya çekerler.”
IŞIKLAR OCAĞI İÇİN İKİ FARKLI GÖRÜŞ
Soma Katliamı’nın yaşandığı Eynez Ocağı şu an kullanılmıyor. Ancak Soma AŞ’ye bağlı Işıklar Ocağı işler durumda. Işıklar Ocağına ilişkin ise farklı görüş mevcut. Işıklar Ocağında çalışan bir işçi, “Devlet desteğiyle üretim yapılıyor şimdi. Devlet mal varlıklarına el koymuş durumda. 2008’de girdim işe. İşçiye şimdi üretim baskısı yapmıyorlar. Önceden daha fazlasını istiyorlardı” diyor. Daha önce Soma’da çalışmış iki işçi ise şu an Işıklar Ocağında çalışan arkadaşlarıyla konuştuklarını ve üretim baskısının hâlâ olduğunu ifade ediyor. Işıklar Ocağında çalışan işçi sendika konusunda ise değişen bir şeyin olmadığını söylüyor: “Sendika her zaman patron yanlısı oldu. Şimdi de öyle. Önce Soma AŞ işvereninin altındaydı. Şimdi İmbat’ın.”
İŞTEN ATILAN İŞÇİLERİN TAZMİNATLARI ÖDENMEDİ
Soma Katliamı’nın ardından işten atılan 2 bin 831 işçinin tazminatları hâlâ ödenmedi. Katliamdan sonra 2 bin 831 işçi işten atılmış tazminatlarının ise taksitle ödeneceği belirtilmişti. İşten atılan işçilerden biri, “Patlamanın olduğu zaman işe girecektim, biraz geç girdim. Benim vardiyamda olan arkadaşlarımdan bazıları girdi, öldü” diyor. Daha sonrasında işten atıldığını hatırlatan işçi yaşadığı süreci şöyle anlatıyor: “Bizi işten attıktan sonra tazminatlarımızı ödemediler. Mesela benim 20 bin lira civarı alacağım vardır. 1000’er liradan 3 taksit verdiler. Toplam 3 bin lira alabildim. Atılanların hiçbiri tazminat alamadı. Bazılarını Işıklar Ocağına aldılar. En fazla 1000 kişi. Onlara da imza attırdılar, tazminattan vazgeçtiklerine dair. Ben işten atıldığımda işe iade davası açtım. Davayı kazandık, şirket temyize gitti. Temyiz aşamasındayken FETÖ olayları patladı. Ben evde haberleri izlerken Tayyip Erdoğan ‘İşe iade davalarını da kaldıracağız’ diye bir şey dedi. ‘Bunlar vatan haini’ dedi. O zaman dedim ki FETÖ’cü değiliz ama bizi de arada kaynatacaklar. O esnada işe iade davasını kaybettik. Ondan sonra 1200 lira mahkeme masrafını ödedim, davadan vazgeçtim. İşi Anayasa Mahkemesine götüren var. Orada da kaybetti, şimdi AİHM’ye götürecek.”