4 Nisan 2018 16:17
/
Güncelleme: 15:23

Dilay AKINCI 
Özgül KARAMAN 
Aydın

Aydın’ın Söke ilçesinde faaliyet gösteren ve çoğunluğunu genç kadınların oluşturduğu Sibaş Gıda Fabrikası’nda geçtiğimiz günlerde işçiler sendikaya üye oldukları için işten atıldılar. Sendikal haklarının tanınması için mücadele eden işçilerden Dilek, 21 yaşında olduğunu ve iki yıldır bu fabrikada çalıştığını belirterek söze başlıyor. Liseyi bitirdiğini ama ailesinin maddi koşullarından kaynaklı okumaya devam edemediğini ekliyor. Dilan da 25 yaşında olduğunu, kendisinin de yaklaşık 1 yıldır bu fabrikada çalıştığını söylüyor. Dilan ortaokulu bitirmiş ama liseye açık öğretimden devam etmiş. Elif 7, Meral 9, Ayten ve Halime ise 4 yıldır bu fabrikada çalıştıklarını belirtiyorlar.

'SİBAŞ BÜYÜDÜ, İŞÇİ YERİNDE SAYDI'

Fabrikaya sabah sekizde girdiklerini ama akşam işten çıkacakları saatin hiçbir zaman belli olmadığını söyleyen Elif, “İşe başladığımda fabrika çok küçüktü, ömrümüzü, sağlığımızı verdik ve Sibaş böyle büyüdü. Çalışmaya başladığımızda sigorta nedir bilmedik, sigortalarımız daha sonra yapıldı.” diyor. Turşu, konserve vb. gıda üretiminin olduğu fabrikada, bu gıdaların yapımında kullanılan asitlerin fabrikada çalışan birçok işçiyi astım hastası yaptığını belirten Elif, çalışma koşulları deyince aklına zorunlu mesailer, şef ve müdürlerin sürekli “haydi, haydi” diyerek yaptıkları baskılar ve ağır iş yükü geldiğini söylüyor.

Dilan ise kadınların, erkeklere göre daha fazla sömürüldüğünden bahsederek, “Kaldıramayacağımız kadar ağır işleri bize yüklüyorlar. Bazen üç kişinin yapması gereken işi kendi başıma yapmaya çalışıyordum. Tuvalete gittiğimizde dakika tutuluyordu. Üretim müdürü, usta başlarına gelip “Regl olmayanları sık sık tuvalete gönderme.” diye talimat veriyordu. Yemek için verdiğimiz molaları bile zorunlu mesai ile geri alıyorlardı. Çalışma koşulları ile ilgili sorunlar üzerine taleplerimizi ilettiğimizde, “Fabrikanın kuralları böyle, işine gelirse.” deniyordu. 13 yıldır çalışan ile 4 aydır çalışanın ücreti aynı asgari ücret. Sibaş bizim sayemizde sürekli büyüyordu fakat bizler sürekli olarak yerimizde sayıyorduk.” diyor.

Bütün bu haksızlıklara karşı bir şeyler yapmaları gerektiğini düşündüklerini belirten Ayten, “Kötü çalışma koşulları, ağır hakaret ve sürekli psikolojik şiddete maruz kaldığımız, insanca yaşanacak bir ücret alamadığımız için ‘bir şeyler yapmalıyız’ dedik. Her gece farklı bir işçi arkadaşımızın evinde toplantılar yaparak tartıştık ve sendikal örgütlenme çalışmalarına başlama kararı aldık. Sendikalaştığımızı öğrenen patron ve müdürler, e-devlet şifrelerimizi zorla almak istedi. Bizler de bunun kişisel bilgimiz olduğunu ve vermek zorunda olmadığımızı belirtince 43 işçi arkadaşımız işten atıldı. Sendika çoğunluğu sağladı ve yetkiyi aldık.” diyor.

'İNSANCA BİR YAŞAM İÇİN SENDİKALAŞTIK'

Sendikal örgütlenme deneyiminden önce iş yerinde her şeyin normal geldiğini, her zaman böyle olduğunu ve böyle kalacağını düşündüklerini ama sendikal örgütlenmeden sonra böyle olmadığını fark ettiklerini söyleyen Dilan, “Biz işçilerin de hakları var ve eğer haklarımız için birleşirsek başaramayacağımız bir şey yok, bunu gördük” diyor ve “Bu süreçten önce herkes birbirine selam verir geçerdi ama şimdi öyle değil, neredeyse her gün görüşmeye çalışıyor, süreç hakkında tartışıyoruz. Aramızdaki bağlar eskiye göre çok güçlü ve dayanışma duygusu bize başka bir pencere açtı. Bizim sendikaya üye olmamızın asıl nedeni ücretler değil, insanca çalışmak istediğimiz içindi." diye ekliyor.

Bu çalışma koşullarında maddi olarak hiçbir şey biriktiremediğini, zaten yaşamını sürdürebilecek kadar ücret aldıklarını söyleyen Halime, “Hiçbir zaman emeğimizin hakkını alamadık ki. Sadece patron için çalışıyoruz. Manevi olarak bize kazandırdığı tek şey dostluk, onun dışında getirdiğinden çok götürdüğü var, hepimiz sağlık sorunları ile boğuşuyoruz." diyor.

Sosyal hayatlarından konu açıldığında Meral, hem fiziksel hem psikolojik olarak çok fazla yoruldukları hem de işten sonra kendilerine ayıracak çok fazla vakit bulamadıkları için sosyal aktiviteleri olmadığını, tatile bile hiç gidemediklerini ifade ediyor ve ekliyor, “Hepimizin tek sosyal aktivitesi ya düğüne ya da cenazeye gitmekten ibaret.”

'ŞİMDİ SIRA HEPİMİZDE!'

İşçilerin birlik, mücadele ve dayanışma günü olan 1 Mayıs yaklaşırken Sibaş işçileri için 1 Mayıs’ın anlamını ve alana hangi taleplerle gideceklerini Ayten, "Bu zamana kadar bizim için 1 Mayıs'ın anlamı, o gün zorunlu mesai olmadığı için sevinç ve mutluluktan ibaretti ama şimdi 1 Mayıs’ın sadece bir güne sıkışmasından şikayetçiyiz. Geriye kalan bütün günlerde biz işçiler aynı çalışma koşullarına devam ediyoruz. İşçilerin bütün talepleri göz ardı ediliyor. Zaten bizi o kadar bastırmışlar ki 1 Mayıs'ta ne talep edilir onu bile bilmiyorduk. Ama bu 1 Mayıs'ta, köle gibi değil, insanca çalışmak, insanca yaşamak istiyoruz, bunun için de sendikal örgütlenmemizin tanınması taleplerimizle alanda olacağız." diyerek açıklıyor.

Son olarak Meral sözü alıyor, “İşçiler haklarını öğrensinler, bizim gibi geç kalmasınlar ve haklarını aramaktan korkmasınlar. İşçinin insanca çalışma ve yaşama hakkı vardır. Eğer korkmak yerine birleşir, bir araya gelirlerse yapamayacakları bir şey yoktur. Biz birleşince bu korkuyu yendik, şimdi sıra hepimizde.” diye belirtiyor.

Evrensel'i Takip Et