Eğitimde performans değerlendirme sistemi ne getiriyor?
Eğitim emekçilerinin haftalardır tepki gösterdiği 'performans değerlendirme sistemi' nasıl işleyecek ve sonuçları neler olacak?
Performans, “Herhangi bir görevin gereği olarak önceden belirlenen standartlara uygun davranışların gösterilmesi ve beklenen amaçlara yaklaşma derecesini ifade eden bir kavram” olarak tanımlanıyor. Genellikle fabrikalarda uygulanan bu sistemin ardından da işçiler arasında acımasız bir rekabet yaratılması, peşinden de çalışma koşullarının ve ücretlerin kötüleşmesi, hakların birer birer budanması, var olan birliğin dağılması gelir. Hükümet işte bu sistemi kamuda, üstelik de sürekli sistem değişiklikleri nedeniyle gündemden düşmeyen eğitim alanında hayata geçirmek istiyor.
Peki bu sistem nasıl işleyecek ve sonuçları neler olacak, görelim:
İŞ YÜKÜ VE İKTİDARA BAĞIMLILIK ARTACAK
- Milli Eğitim Bakanlığı ‘öğretmen strateji belgesi’ne dayandırdığı performans sistemi ile öğretmenlerin iş yükünü arttırmak ve çalışma koşullarını kendi ihtiyaçlarına göre belirlemeyi hedefleyerek, aynı işi yapan öğretmenler arasında farklı statü, özlük haklar ve ücret farklılıklarına neden olması kaçınılmaz olan eğitimde performans değerlendirme sistemini uygulamakta ısrar etmektedir.
- Performans değerlendirme sisteminde öğretmenler, her yıl öğrenci, veli, okul müdürü ve meslektaşlarının değerlendirmeleri üzerinden puanlar alacaklar. Ayrıca ülke çapında bütün öğretmenler dört yılda bir merkezi sınava alınarak mesleki açıdan ‘yeterli’ olup olmadıkları ölçülecek.
- MEB, performans sistemi ile her işyerinde oluşacak ‘performans baskısı’ ile öğretmenlerin iş yükünün artması, mevcut işleri dışında farklı işleri yapabilir hale gelmeleri, bütün bunların sonucunda daha az kişi ile daha çok iş yapmayı mümkün hale getirmeyi hedeflemektedir.
- Eğitimde performans değerlendirme uygulamasıyla belirleyici olması beklenen öğretmenlerin iktidara, işverene olan bağımlılığını artırmak, iş güvencelerinin sürekli tehdit altında olmasından dolayı kendisinden istenilen ve önceden belirlenen rolleri oynamak zorunda bırakılmalarıdır.
BİLİM GİDECEK, MESLEK SAYGINLIĞI AŞINACAK
- Öğretmenlerin performans notu nedeniyle sürekli birilerini (öğrenci, veli, meslektaş, okul müdürü vb.) memnun etmeye çalışması ciddi bir karakter aşınmasına neden olacak, mesleki ve bilimsel değerlere olan bağlılığın yerini, kaçınılmaz olarak bireysel çıkarlar ve ‘sadakat’ alacaktır. Bu durum, Türkiye’de öğretmenlerin son yıllarda yok olma aşamasına gelen mesleki saygınlığı daha da azalırken, öğretmenlerin sınıf içi özerkliğini tamamen yok edecek.
- Aynı değerde iş yapanların bireysel performanslarına göre farklı ücretler alması, özlük ve sosyal haklarda farklılaşma, çalışma koşullarının tek taraflı olarak belirlenmesi (Sendikaların tamamen devreden çıkması) vb. gibi durumlar gündeme gelebilecektir.
- Performans değerlendirme uygulamasıyla birlikte ‘Öğrenci odaklı eğitim’ söylemi adı altında, öğrenciyi ve velisini birer müşteri, okulu üretim yapan bir fabrika, öğretmeni tedarikçi ve okul yöneticilerini de tahsildar olarak gören ‘yeni girişimci’ anlayışın sonucu olarak okullar, eğitim-öğretim yapılan kurumlar olmaktan çıkacak ve tamamen piyasa ilişkileri ve kuralları içine çekilecek.
OBJEKTİF VE BİLİMSEL DEĞERLENDİRME YAPILMASI İMKANSIZ
- MEB’in bugüne kadar yaptığı yazılı ve ‘sözlü’ sınavlar, çeşitli düzeyde değerlendirmeler, yönetici ve sözleşmeli öğretmen atamalarında yaşanan olumsuzluklar, performans sistemiyle objektif ve bilimsel bir değerlendirme yapılmasının mümkün olmadığının kanıtıdır. Eğitim alanındaki bütün sendikalar, bu nedenle performans sistemine karşı çıkmaktadır.
- Performans değerlendirme sisteminin uygulanması, uygulanacak alanda çalışanların onayına, gönüllü katılımlarına bağlıdır. Eğer işyerinde çalışan emekçiler uygulamaya onay vermez ve gönüllü olarak katılmazlar ise başarı şansı hemen hemen hiç yoktur.
LİYAKAT BİTECEK SUBJEKTİF KOŞULLAR GELECEK
Performans değerlendirmesi ile emekçilerin işi yapış yöntemleri, çalışma hızları, becerileri ve bilgilerini kullanma biçimi üzerinde mutlak denetim sağlanarak, işin yoğunluğunu arttırmayı ve emeğin verimlilik oranını (sömürü oranını) yükseltmek hedeflenir.
- Kamuda uygulanan ‘eşit işe eşit ücret’ ilkesi ile çelişen bu uygulama, aynı değerde işi yapanların, farklı ücretlendirilmesi, özellikle cinsiyete göre ücretlendirme gibi tehlikeli bir durumu beraberinde getirir.
- Kamu personel sisteminin yeniden yapılandırılmasında en önemli nokta, çalışma koşullarının ve ücretlerin işyerinde uygulanacak performans ölçütlerine göre belirlenmesidir.
- Türkiye’de kamu personel yönetiminde önemli bir yeri olan liyakat ilkesi, performans değerlendirme sistemi ile temelden çelişmektedir. Göreve başlama ve görevde yükselmelerde yeterlilik ve nitelikten çok hiçbir objektif ve bilimsel nitelik taşımayan, subjektif ölçütlere göre belirlenmis ‘performans’ın ne kadar etkili ve sonuç alıcı olacağı tartışmalıdır.
{{349570}}