08 Nisan 2018 23:25

Rohingyalı mülteciler kız çocuklarını satıyor

İspanya’da yayınlanan El Mundo gazetesinin haberi, Bangladeş'teki mülteci kamplarında kalan Rohingyalı ailelerin, kız çocuklarını sattığını anlatıyor.

Paylaş

İspanya’da yayınlanan El Mundo gazetesi, Bangladeş’te Burmalı Müslüman azınlığın (Rohingyalılar) kaldığı mülteci kamplarından birinde düzenlenen bir düğüne katıldı. Aileler, sefaletlerini azaltmak ve onları insan kaçakçılığı yapan mafyadan korumak için başlık parası karşılığında küçük kızlarını satıyor.

Küçük gelinin kol ve ayaklarını kına ile süslemek, gelinin teyzesi Hamida Begum’un iki saatini aldı. “Böyle daha güzel” oluyor diyor kendinden emin bir şekilde.

Küçük kız konuşmalara başı öne eğik bir şekilde katılıyor. Anne-babası, onun 17-19 yaşlarında olduğunu söylemişti, ancak kendisine sorulduğunda, “15 yaşındayım” diyor.

Ailesi ile birlikte yaşadığı kamış ve çamurdan yapılmış kulübede bir hasır üzerinde oturan Nur Fatema, müstakbel kocasının gelip onu almasını bekliyor.

Damat öğleden sonra saat 4’de geldi; pis kokulu hastalık yuvası su kanalları ve çöp yığınlarının yer aldığı dar sokaklarda yol alarak müstakbel karısını, kendilerininki kadar yoksulluk içinde olan ve yeni ailesinin sekiz üyesi ile paylaşmak zorunda olacağı yeni konutuna götürdü. Fatema, orada saatlerce, evin geri kalanından gazete ve plastikle kaplı başka bir saz panel ile ayrılmış basit bir kabin olan “gelin-damat odası”nda kaldı. Burayı düğün nedeniyle tavandan aşağıya pembe güller sarkıtarak dekore etmişlerdi.

Küçük kız, bitişik kulübede yapılan dini tören bitene kadar yüzü örtülü olduğu halde ve yere oturmuş bir şekilde saatlerce kocasını beklemek zorunda kaldı. Boğucu bir sıcak vardı; başka bir kız da yelpaze ile onu serinletmeye çalışıyordu.

“Geleneğe göre yeni evlenenler bir kaç gün kendilerine ait özel bir odada kalabilirler. Sonrası için birşeyler yaparız” diyor Hakim.

GEÇEN YILKİ SALDIRILARDAN KAÇTILAR

Kutupalong mülteci kampının tepelerinde istif edilen Rohingyalıların geri kalanı gibi Fatema da, dört kardeşi ve anne-babası ile geçen yıl Ağustos ayında ordunun başlattığı acımasız etnik temizlik kampanyasında Burma’dan (Myanmar) kaçmak zorunda kalanlardı.

Hayatta kalmayı başarmışlardı; ancak tüm varlıkları, barakalarına yığdıkları birkaç metal tencere, insani yardım kuruluşlarının verdiği bir çuval ve bambu parçalarından oluşturulmuş bir rafa özenle yerleştirdikleri dört adet kurandan ibaretti. “Hiçbir şeyimiz kalmadı. O nedenle onu evlendirmek zorundayız.”

Babası Abdullah Rahman Dildar, iki aydan kısa bir süre içinde Fatema’nın Hakim ile evlenmesine razı olmasının esas nedenini gizlemiyor: “Evimiz yerle bir oldu. Dört akrabamız katledildi. Hiçbir şeyimiz kalmadı. Bize verilen yemek yetmiyor. Bu nedenle onu evlendirmekten başka çaremiz yok.”

Sefalet ve trajedinin Burma’daki bu Müslüman azınlık için zaten yaşam normuna dönüştüğü bazı parametreler altında Fatema’nın eşini kendisinin seçebilmesi ya da yetişkin yaşına gelene kadar beklemesi akıldan bile geçirilemeyecek bir seçenek.

Kızın mutsuzluğu yüzünden okunuyor. Yabancı ziyaretçilerden biri soruyor: “Memnun musun?​”

“Bu annemin kararıydı. O mutluysa ben de mutluyum,” diye yanıt veriyor fısıltıyla ve düğün boyunca yüzünde koruduğu utangaç edayla.

ZATEN VARDI, ZORUNLU GÖÇLE ARTTI

Uluslararası Göç Örgütü’ne göre, çocuk evlilikleri Rohingyalılar arasında uzun zamandır devam eden bir gelenek; ancak, vakalar, bu Burma topluluğunun 700 binden fazla üyesinin sürgün edilmesiyle ortaya çıkan insanı kriz ve Bangladeş’te içinde bulundukları acınası koşullar sonucu kat kat artmış bulunuyor.

Aslına bakarsanız Fatema’nın şanslı olduğu bile söylenebilir. Uluslararası Göç Örgütü’nün yaptığı bir araştırma, 11 yaşın altında kız çocuklarının evlendirilmesi vakalarının arttığını gösteriyor ve birçok ebeveynin daha fazla yiyecek elde etmek için kızlarına evlenmeleri yönünde baskı yaptıklarını doğruluyor.

‘BUNLARDAN BİR KISMINI SATMAK ZORUNDAYIM’

16 yaşındaki kızını evlendirmek üzere anlaşma yapan Toyoba Begum’un babası Jafer Alom’un da ileri sürdüğü gerekçe aynı: “Yedisi kız sekiz çocuğum var. Bize ayda iki kez 25 kilo pirinç, 8 kilo mercimek ve 3 litre zeytinyağı veriyorlar. Bununla nasıl geçinebiliriz? Ayrıca da işsizim. Bunlardan bir kısmını da satmak zorundayım” diyor 50 yaşındaki Rohingyalı.

“Bütün kırsal alanda yaşanan bu. Yağmurların başlamasına bir kaç hafta kala bu işi bitirmek istiyorlar” diyor yine Kutupalong bölgesinden olan bir başkası.

Bangladeş’te çocuk yaştakilerin ve 2014’de yürürlüğe giren yerlilerle Rohingyalıların evlendirilmesinin yasaklanması bu tür çocuk gelin vakalarını azaltmadı.

Batı normalarının geçerli olmadığı bir ortamda kız çocuklarının evlendirilmesi Rohingyalılar arasında insan ticaretine bir alternatif olarak da görülüyor. Bu kız çocuklarının yıllardır bu topraklarda faaliyet yürüten insan ticareti ağlarının tuzağına düşme riski oldukça yüksek.

Bu belanın kapsamını bilmek zor olsa da Help isimli kitle örgütü yenilerde, geçtiğimiz yılın Eylül ayından bu yana kamplarda yaklaşık 2 bin 500 kadın ve çocuğun “kaybolduğunu” açıkladı. Help, kayıpların genelinin insan ticareti ağlarına düşmüş olduğundan kuşkulanıldığı bilgisini de verdi.

“Ukhiya ve Teknaf’da Rohingyalıların bulunduğu kamplarda çok güçlü bir insan ticareti ağı var. Bu ağın esas kurbanları bekar ergen kızlar ve çocuklar” diyor Kutupalong Kampı Yönetim Kurulu başkanı Abu Siddique yerel sabah gazetesi Dhaka Tribune gazetesine verdiği demeçte. Bu gazete, bölgedeki yetkililerin, 2017’de krizin başlamasından bu yana bu suç gruplarıyla ilişkisi olan en az 352 kişiyi ele geçirdiklerini yazdı.

MÜLTECİLERİN YARISINDAN FAZLASI ÇOCUK

Göçün ilk aylarında hüküm süren ciddi kaos karşısında, buralarda, temiz su, hastane, okul ve namaz vakti geldiğinde hopörlorleri çoğalan yüzlerce cami gibi temel hizmetleri organize ettiler. “İlk defa bu kadar çok hoparlör organizasyonu yapmışlardı. Nasıl yapılmıştı; bilmiyorduk,” diyor bir insan hakları çalışanı.

Öte yandan insanı yardım, yüzde 55’i çocuk olan -yaklaşık 450 bin- aralarında difteri, ishal ya da 157 binden fazlası ciddi ya da akut yetersiz beslenme vakasına rastlanan bu olağanüstü kalabalık insan gruplarının yoksunluk ve yoksulluk içinde yaşamalarını engellemedi.

Fatma ya da Toyoba gibi çocuk yaşta evlendirilenlerin çektiği sıkıntı, bu topluluğun uğraşmak zorunda kaldığı sorunlardan yalnızca bir tanesi. Bölgede faaliyet gösteren pek çok kitle örgütü, bu felaketin en az görününen kalıtlarından -kaçanların büyük çoğunluğunun yaşadığı travmatik deneyler- birinin tedavi edildiği ruh sağlığı merkezi açma işini arttırmış.

KAMPLARDAKİ HERKES TRAVMA YAŞIYOR

Sınır Tanımayan Hekimler’den Kolombiyalı Psikolog Juliana Puerta, kaçışın yarattığı etkinin felç ettiği yedi çocuklu bir anneyi hatırlıyor. Jampoli’deki ofisinde şunları dile getiriyor: “Fiziksel olarak hiçbir sorunu yoktu. Yalnızca bacakları yürümeyi bırakmıştı. Çocukları onu çamurun içinden tekerlekli sandalye ile getirmek zorunda kaldı.”

35 yaşındaki Kolombiyalının yönettiği bu ekip, çalışmaya başladıkları Aralık ayında bu yana 800’den fazla kişiye destek verdi.

Dünya Tabipler Birliği’nden Safi Ullah günde bir düzine insana bakıyor. Gün boyunca küçük kabinine gelen hastalardan sonuncusu 65 yaşındaki Nur Mohammad’dı. Bir aydan fazla bir süredir kabuslara katlandığını ve yemek yiyemediğini; üç gündür aynı rüyayı, Burma’daki köyünde arkadaşları ile yaptığı bir buluşmanın trajedi ile sonuçlanmasını görmesi üzerine psikologa gitmeye karar verdiğini söylüyor: “Şakalaşıyorduk ve birden askerler ateş etmeye başladı ve hepimizi öldürdüler.”

Safi Ullah, “Değişik düzeylerde; ama herkes travma içinde” diyor.

(Çeviren: Hilal Ünlü)

Haberin El Mundo'daki aslına buradan ulaşabilirsiniz

ÖNCEKİ HABER

Taksim'de şeker eylemi: Özelleştirmeden vazgeçilmelidir

SONRAKİ HABER

Çeşme’nin ilk RES planları iptal edildi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa