09 Nisan 2018 12:15

Fatih Yaşlı: Suriye yeniden uluslararası güçlerin savaş alanı olacak

Suriye’de yaşanan son gelişmeleri Yrd. Doç. Dr. Fatih Yaşlı Evrensel’e değerlendirdi.

Paylaş

Şerif KARATAŞ
İstanbul

Doğu Guta’taki Duma kentindeki kimyasal saldırı iddialarıyla gözler bir kez daha Suriye’ye çevrildi. Suriye’deki son gelişmeleri Evrensel’e değerlendiren Abant İzzet Baysal Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Fatih Yaşlı, bu gelişme ile birlikte Suriye’ye yönelik yeni bir askeri müdahalenin söz konusu olduğunun altını çizerek, “Suriye topraklarının önümüzdeki süreçte de uluslararası ve bölgesel güçler açısından bir savaş sahnesi olarak görülmeye devam edilebileceğini söyleyebiliriz” dedi. 

ABD’nin hedefinde İran olduğunu söyleyen Yaşlı, Suudi Arabistan ve İsrail’in de desteğiyle ABD’nin kısa vadede Suriye’den çekilmeyeceğini dile getirdi. 

Türkiye dışişlerinden yapılan “umarız bu saldırı karşılıksız kalmaz” şeklindeki açıklamaları “ABD’ye ve Batıya Suriye’yi bombalama çağrısı” olarak değerlendiren Yaşlı, bunu Türkiye-İran-Rusya ilişkileri açısından şöyle yorumladı: “Eğer bu röportaj yayımlandıktan sonra ABD Suriye’ye yeni bir saldırı başlatırsa, ki yüksek bir ihtimal bu, bundan en büyük memnuniyeti iktidarın duyacağını söyleyebiliriz. Bu ise az önce söylediğim üzere, Rusya ve İran’la yakınlaşmanın nesnel sınırlarını bir kez daha gösterecek.”

SURİYE’YE ASKERİ MÜDAHALE İÇİN Mİ?

Doğu Guta’da kimyasal silah kullanıldığı iddiaları var. En son Rusya yaptığı açıklamada ‘Suriye’deki havalanını İsrail vurdu’ dedi. ABD Başkanı Donald Trump, İran, Rusya ve Esad’ı suçladı. Keza yine Fransa’dan da açıklamalar var. Bütün bu açıklamalar üzerinden, ortaya çıkan tabloya dair neler diyeceksiniz?
Fikri takip yapmak adına önce bir hatırlatmada bulunayım. Evrensel’e Suriye’deki son gelişmeleri değerlendirdiğim 27 Mart tarihli röportajda, İngiltere’deki Skripal hadisesinin, yani eski bir Rus ajanının Rusya tarafından kimyasal bir maddeyle zehirlendiği iddialarıyla birlikte yükselen gerilimin Suriye’ye kaçınılmaz yansımaları olacağını belirtmiş ve şöyle demiştim: “Rusya’ya yönelik gayet organize olduğu görülen diplomatların sınır dışı edilmesi meselesinin ‘yeni soğuk savaş’ı ne kadar derinleştireceğini önümüzdeki günlerde göreceğiz. Bu soğuk savaşın en sıcak cephelerinden biri Suriye olduğuna göre, bunun buraya yansımaması imkansız. Önümüzdeki süreçte, ABD ve İsrail’in Suriye’ye yönelik yeni bir saldırı başlatması, Batının da bunu desteklemesi, hatta Fransa’nın aktif rol oynaması olasılık dahilinde görünüyor.”

Aradan geçen ve çok da uzun olmayan zaman diliminde ABD/Batı ve Rusya arasındaki gerilim karşılıklı sınır dışı etmeler ve Rusya’ya yönelik ambargonun genişletilmesiyle hayli arttı. Öte yandan Trump “Suriye’den çekileceğiz” derken, kısa süre içerisinde Pentagon tarafından çekilmemeye ikna edildi ama öte yandan da Fransa’yı Suriye’de daha aktif bir rol almaya davet etti. Bu esnada İsrail de güneydeki cihatçıların eğitimine hız verirken, Suriye’ye yönelik yeni bir saldırı için hazırlanmaya başladı. Tüm bunlar olurken, Suriye ve müttefikleri hem Doğu Guta’da ilerliyor, hem de Batının ve cihatçıların bir kimyasal provokasyonu içerisinde oldukları konusunda sürekli açıklamalarda bulunuyorlardı. Sahiden de Doğu Guta’daki son yerleşim yeri olan Duma’da da anlaşmaya çok yaklaşılmışken ve cihatçıların buradan çıkmasına ramak kalmışken bu saldırı iddiası gündeme geldi. Tüm bu gelişmeler üst üste konulduğunda saldırıya dair şüphelerimizin olması ve bunun Suriye’ye yönelik yeni bir askeri müdahale için yapılan bir provokasyon olduğunu düşünmemiz gayet doğal görünüyor. 

SURİYE ULUSLARARASI GÜÇLERİN SAVAŞ SAHNESİ OLACAK

Doğu Guta’daki kimyasal iddiaları IŞİD sonrası Suriye’de ne olacağına dair bir işaret olarak görmek mümkün mü? Bu durum uluslararası güçler ile bölgesel güçler açısından değerlendirecek olursanız neler diyeceksiniz?
Doğu Guta’nın cihatçılardan temizlenmesiyle birlikte, ortaya aşağı yukarı şöyle bir tablo çıkacak. İdlib’den Menbic’e kadar uzanan hat boyunca, yani Fırat’ın batısında, büyük ölçüde Türkiye’nin kontrolünde bir cihatçı/ÖSO bölgesi, Menbic’te ve Fırat’ın doğusunda ABD/YPG kontrolündeki topraklar, Güneyde, Keneytra’da İsrail tarafından desteklenen cihatçıların elindeki görece daha küçük bir bölge. Bunun dışındaki kalan topraklar ise Suriye ve müttefiklerinin, kontrolü altında. Suriye ordusu geçmiş yıllara nazaran çok büyük ilerlemeler kaydetse ve ülkenin çok önemlice bir bölümünü kontrolü altına alsa da, ortada fiilen üçe bölünmüş bir ülke manzarası var. Her ne kadar Trump ABD’nin Suriye’den çekileceğini açıklasa da şu an için bu durum pek gerçekçi görünmüyor; çünkü önümüzdeki günlerde iptal edilmesi ihtimal dahilinde olan nükleer anlaşmasını da hesaba katarak söyleyecek olursak, ABD’nin artık İran’ı durdurmak gibi öncelikli bir hedefi var, zaten bölgedeki iki müttefiki Suudi Arabistan ve İsrail de bunu teşvik ediyor ve destekliyor. Dolayısıyla kısa vadede ABD’nin Suriye’den çıkması pek mümkün görünmüyor. Rusya ve İran’ın ise bu saatten sonra Suriye’yi yarı yolda bırakma ihtimali bulunmadığına göre, Suriye topraklarının önümüzdeki süreçte de uluslararası ve bölgesel güçler açısından bir savaş sahnesi olarak görülmeye devam edilebileceğini söyleyebiliriz. 

ABD’YE ‘SURİYE’Yİ  BOMBALAYIN’ ÇAĞRISI YAPILDI

Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AKP Hükümetinin dış politikası ABD ve Rusya ile ilişkilerini bir ‘denge politikası!’ gözeterek, sürdürüyor. Doğu Guta’daki gelişmeler Erdoğan’ın ve AKP’nin dış politikasını nasıl etkiler?
Bu soruya yanıt verirken yine aynı röportajdan bir hatırlatma yapmak istiyorum. Orada şöyle bir cümle sarf etmiştim: “Rusya ve İran’la yaşanan yakınlaşmanın giderek nesnel sınırlarına doğru geliniyor. İktidarın ABD ve Batıyla yeniden yakınlaşma çabası, ABD’yle yürütülen pazarlıklar, güvenli bölge arayışları, Patriot alımına açık kapı bırakılması vs. tüm bunlara bakıldığında ABD’yle ve Batıyla yeni bir Suriye uzlaşısı söz konusu olabilir önümüzdeki süreçte.”

Geçtiğimiz günlerde Türkiye’de yapılan Rusya-İran-Türkiye zirvesine ve verilen mesajlara bakılarak bu söylediklerime itiraz edilebilir ancak tabloya daha yakından bakıldığında ortada ciddi sıkıntıların olduğu görülebiliyor. Örneğin zirvenin sonuç bildirgesinde YPG ile ilgili herhangi bir şey yok, zirveden birkaç gün sonra Ruhani “Afrin’i Suriye ordusuna devredin” şeklinde bir açıklama yaptı, Lavrov ise, yaptığı açıklamada, “Türkiye Afrin’i Suriye’ye vermeli” dedi, Esad konusunda ise herhangi bir mutabakata varılamadı.

Kimyasal saldırı iddialarının hemen ardından yapılan açıklamalar ise bu iki ülkeyle Türkiye arasında stratejik bir müttefiklik ilişkisinden çok taktik ve konjonktürel bir yan yana geliş olduğunu gösterdi. Çünkü dışişleri anında kınama açıklamaları yayımlarken, hükümet sözcüsü “Umarız bu saldırı karşılıksız kalmaz” şeklinde bir açıklama yaparak adeta ABD’ye ve Batıya Suriye’yi bombalama çağrısında bulundu. Eğer bu röportaj yayımlandıktan sonra ABD Suriye’ye yeni bir saldırı başlatırsa, ki yüksek bir ihtimal bu, bundan en büyük memnuniyeti iktidarın duyacağını söyleyebiliriz. Bu ise az önce söylediğim üzere, Rusya ve İran’la yakınlaşmanın nesnel sınırlarını bir kez daha gösterecek.

SURİYE'DE GÜN BOYU NELER YAŞANDI?

ÖNCEKİ HABER

İstanbul Barosu’ndan Av. Nazan Moroğlu’ya ödül

SONRAKİ HABER

Göç raporu: Mültecilere yaşatılanlar açık insan hakkı ihlali

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa