Bursa'da 3 sendika performans sistemine karşı ortaklaştı
Bursa'da Eğitim Sen, Eğitim-İş ve Türk Eğitim-Sen Bursa şubeleri, performans sistemine karşı ortak mücadele edeceklerini duyurdu.
Uğur ÖKDEMİR
Bursa
Eğitim Sen, Eğitim-İş ve Türk Eğitim-Sen Bursa şubeleri, eğitimin içeriğini boşaltacak, eğitimciyi hedef haline getirecek “Öğretmen Performans Değerlendirme Taslağı”na karşı ortak mücadele edeceklerini duyurdu. Okul önlerinde, öğretmen odalarında ortak basın açıklamaları yapan sendikalar, 13 Nisan Cuma günü de Setbaşı’dan Heykel’e bir yürüyüş düzenleyecek. Okullarda kokart takma eylemi, imza kampanyası başlatan eğitimciler bu kampanyayı da 17 Nisan günü sonlandırarak imzaları Bursa Milli Eğitim Müdürlüğüne teslim edecek.
Gazetemize konuşan eğitimciler sistemin, “Öğretmenlerin mesleki yeterliliklerini artırmak” şeklinde sunulduğunu ancak gerçeğin öyle olmadığını söylüyor. Eğitimciler, “Bu olayın sadece makyajı. Kuzu gibi görünen postun altında kurt var. İktidar istediği öğretmen tipini yaratmaya çalışıyor” diyor.
‘ÖĞRETMENLİK MESLEĞİ MEKANİK BİR MESLEK DEĞİL’
Sistemle birlikte rekabetçi bir ortamın yaratılacağını ifade eden Eğitim Sen Bursa Şube Başkanı Atakan Erdağı şunları anlattı: “İş barışını, insan ilişkilerini ve eğitimin zaten var olmayan niteliğini bozacaktır. Daha çok yaranmak daha çok yükselmek için de, insanlar birbirleriyle çatışacaktır. Öğretmenlik mesleği sadece okullarda sınıflarda ders anlatılan mekanik bir çalışma değildir. Öğretmenlik mesleği aynı zamanda bu ülkenin sorunlarına bu sorunlara eğilecek bireylerin yetişmesini sağlamaktır. Biz öğretmenleri mekanik birer malze-meye ya da mekanik bir makineye dönüştürme çabası olarak görüyoruz.”
TABANIN BİRLİK TALEBİ VAR
Sendikalar olarak defalarca bir araya geldiklerini dile getiren Erdağı, “Bu bir araya gelişlerin en önemli sebeplerden biri sorunlarımızın ortaklığı. Okullarda işyeri gezileri yaptığımız zaman bize üye olan arkadaşlarla diğer sendikalara üye olan arkadaşların böyle bir talebi olduğu, böyle bir talep üzerinden yola çıkmamız gerektiği düşüncesiyle bu birliktelik için Eğitim Sen olarak çağrı yaptık. Bir araya gelen sendikalar, bu konuya odaklanıyor, samimi ve birbirine güven duyuyor. Eylem takvimimiz daha bitmedi. Birçok eylem ve etkinliklerimiz var. 13 Nisan’da büyük bir eğitimci yürüyüşü gerçekleştireceğiz ve ardından kitlesel bir basın açıklaması yapacağız. Bu açıklamaya herkesi buradan bir kez daha çağırıyoruz” dedi.
‘EĞİTİM-BİR-SEN NEDEN YOK SORUSU SORULUYOR’
Okul gezilerinde eğitimcilerin, ‘Keşke Eğitim-Bir-Sen de aramızda olsaydı’ ya da ‘Eğitim-Bir-Sen neden olmadı’ gibi söylemlerin olduğunu belirten Erdağı, şöyle devam etti: “Bunun da basit ve çok dayanaksız bir gerekçesi var o da sadece şube başkanının diğer iki şube başkanıyla kişisel husumeti. Oysa biz siyasal, düşünce, eğitime bakış alanlarında diğer sendikalardan farklı olmamıza rağmen bunları bir kenara bırakıp, özellikle eğitim emekçilerinin çıkarları konusunda her sendikayla her kuruluşla, ortak bir mücadele yürütmeyi ve buradan da bir başarı elde etmeyi kendimize bir görev biliyoruz. Bu birlikte çalışma yöntemi özellikle merkez ilçeleri dışında taşra ilçelerinde de hayat buldu. Yıllardır o ilçelerde yapılmayan eylem ve etkinlikler yapıldı bu OHAL ortamında. Buna rağmen biz bütün ilçelerde alanlara çıkıp kitlesel basın açıklamaları yaptık. Düşüncelerimizi halkımızla velilerimizle öğrencilerimizle paylaştık.”
MESELE YETERLİLİK DEĞİL, KENDİ İSTEDİKLERİ
AKP’nin iktidara geldikten 2 yıl sonra devlet memurluğunu tartışmaya açtığını dile getiren Eğitim-İş Bursa Şube Başkanı Özkan Rona şunları söyledi: “2005’te de bir kamu personeli rejimi ve yasa taslağı ortaya çıktı. Bugün getirilen taslak 2005’te hazırlanan taslağın maddelerine istinaden çıkarılan maddeler. Öğretmenlerin mesleki yeterliliklerini artırmak şeklinde kamuoyuna sunuyorlar ama bu gerçek değil. Bu olayın sadece makyajı. Kuzu gibi görünen bir post var ama onu açtığımızda altından bir kurt çıkacak. Bütün formlarda standart bir soru var: Öğretmenin milli manevi değerlere bağlılığı. İktidarın istediği insan tipi belli zaten, dindar kindar nesil. Öğretmenleri de kendi istedikleri gibi yapmak istiyorlar. Kendi standartlarına uyup uymadığını kontrol edecekler. Bütün bu değerlendirmelerin temeli eğitim göstergeleri ya da eğitim yeterlilikleri olmayacak. Herkesin değerlendirmesindeki temel kriterleri siyasi düşünceleri, üyesi olduğu sendika, bakış açısı, inancı, mezhebi, partisi... Bunlar ön plana çıkacak. Böyle bir değerlendirmede de öğretmenin mesleki yeterliliğini/yetersizliğini ortaya koyacak bir sonuç çıkmaz” dedi.
BU SİSTEMİ İŞLEVSİZ HALE GETİRMELİYİZ
Üç sendika arasında birlik oluştuğunda Eğitim-Bir-Sen’e de çağrı yaptıklarını vurgulayan Rona şöyle devam etti: “Bu çağrımıza olumlu karşılık verilmedi. Eğitim-Bir-Sen’in yöntemlerini, örgütlenme tarzını, hatta sendika olgusunu bile tartışıyoruz ama nihayetinde bugün 400 bine yakın öğretmen arkadaşımız o sendikada örgütlü. Onları temsil eden bu sendikanın da onların iş güvencesine yapılan bu büyük saldırıya karşı bizimle birlikte olmasını beklerdik. Sendikalar iş kolunda öncelikle çalışanların iş güvencesini sağlamalı. Ama bu sendika çeşitli gerekçeler söyleyerek çağrımıza olumlu yanıt vermedi.”
'SANIRSINIZ ÜLKE AYA ÇIKACAKTI BUNA MEMURLAR ENGEL OLDU'
Milli Eğitim Bakanlığının herhangi bir bilimsel veriye dayanmadan, bir analiz yapmadan uygulamaya çalıştığı bu sisteme karşı olduklarını belirten Türk Eğitim-Sen Bursa Şube Başkanı Selçuk Türkoğlu “Türk milli eğitim sisteminin devasa sorunları var iken kamuoyuna bu sorunların müsebbibi öğretmenleri göstermeyi, öğretmenin tartışmanın odağına konulmasını iyi niyetli bulmamız mümkün değildir” dedi. Sisteme göre performans notunda belirleyici olanın okul müdürü olacağını vurgulayan Türkoğlu, “Okul müdürlerinin neredeyse tamamı yandaşlık hukukuna göre belirlenmiş. Hal böyle olunca bu sistem okullarımızda huzur, çalışma barışı, verimlilik bırakmayacak. Çünkü öğretmenlik özü itibari ile dayanışma sevgi mesleğidir. Vicdan mesleğidir. Bunları baz almayan, rakibini elemeye yönelik uygulamalar beraberinde sorun ve sıkıntı getirecektir. Performans değerlendirmesi beraberinde performansa göre istihdam, performansa göre ücretlendirme, performansa göre tayin terfi, performansa göre idareci atamaları kapsayacak bu yol açıldığında. Bu da beraberinde kamu çalışanı olmanın, varsa eğer küçücük bir avantajı kısmen iş güvencesini ortadan kaldıran bir sisteme götürecektir. Biz bundan dolayı bu sisteme net ve kalın kırmızı çizgilerle karşıyız” diye konuştu.
BU BİRLİKTELİĞİN OLUMLU YANSIMALARINI ALDIK
Bu birlikteliğin öğretmenler odasında çok olumlu yansımalarını aldıklarını ifade eden Türkoğlu, “Yani insanlar hem birbirlerinden güç alıyor hem de doğru bir meselede aslında birleşilebileceğini göstermiş oluyor. Ancak bu birlikteliğe katılmayan kesim yandaş sendika ve taraftarları tarafından sürekli olumsuz bir propaganda yapılıyor. Bugün sürekli topluma ‘Ülkemiz hassas bir süreçten geçiyor. Her zamankinden fazla birlik ve beraberliğe ihtiyaç var’ şeklinde çağrı yapılıyor. Söylerken böyle söylüyorsunuz. Tamam işte birlik olduk, niye rahatsız oluyorsunuz? Siyasi iktidar ve yandaşları niye rahatsız oluyor? Kardeşim hak arıyorum ve bu konu özelinde bir birliktelik eylem ve söylem birlikteliği koyuyoruz koymaya da devam edeceğiz. Eğer bu sistem geçerce sendika olarak açık ve net bir karar aldık. Biz öğretmen arkadaşımıza not vermeyeceğiz. Bu sistemin bir parçası olmayacağız” dedi.
HER YIL GELİR KAYBI YAŞIYORUZ
Kamu çalışanlarının genel bir sorunu olduğunu dile getiren Selçuk Türkoğlu, “Sürekli fakirleşen bir kesimiz. Reel olarak gelir kaybı yaşayan bir kitleyiz. 2018 ve 2019 yılını kapsayan toplusözleşme geçen sene ağustosta yapıldı. Şu an 2018 yılındayız. Ocak ayında biz yüzde 4 zam aldık. Nasipse haziran ayında da yüzde 3.5 daha alacağız. Bizim 2018 zammımız yüzde 7.5. Peki son açıklanan aylık enflasyon ve buna bağlı yıllık ortalama enflasyon kaç çıktı yüzde 11. Aslında gerçek enflasyon ülkede en az yüzde 18, 20 bandında. Yüzde 18 enflasyon olan bir ülkede biz yüzde 7.5’e mahkum edildik. Her yıl gelir kaybı yaşıyoruz. Siyasi iktidar öyle bir tablo çiziyor ki sanırsınız ülke aya çıkacaktı buna memurlar engel oldu” dedi.
Kamu çalışanlarının iş güvencesine değinen Türkoğlu, “Kamu çalışanının değil, aslında kamu hizmetlerinin güvencesidir. Adil bir kamu hizmeti sunabilmesi için kamu çalışanının iş güvencesi olması lazım. Yani ben eğer bir hukuksuzluğa, haksızlığa, hırsızlığa imza atmıyorsam kamu çalışanı olarak ben iş güvencemden dolayı atmıyorum. İş güvenceme güvenerek yanlış işlere evet demiyorum. Benim iş güvencemi kaldırdığında oraya imza atacak adam çok bulunur. Sen atmazsan başkasını getirirler. Eğer kamu çalışanının iş güvencesi kalmasın, kamu kurumları artık sadece parti kurumu haline gelir. Parti mensupları hizmet alır diğerleri havasını alır” dedi.
OKULLARDA NİTELİK SORUNU VAR
Eğitim emekçileri okullarda yaşanan en önemli sorunlardan birinin de eğitimin niteliği olduğunu söylüyor.
Türk Eğitim-Sen Bursa Şube Başkanı Selçuk Türkoğlu: “Türk Milli Eğitim sisteminin iki tane büyük sorunu var bunlardan biri eğitim diğeri sistem ikisi de yok. Yani çok sık ve çok fazla değişim. Bürokrat, bakan, sınav sistemi, müfredat değişimi... Liyakat ve kariyer hakkaniyet gibi ilkeleri de ortadan kaldırınca, okul müdürlüğünden müsteşarlığa kadar bütün alanlar yetkili kişilerce değil de yandaşlarla dolduruldu. Bu da beraberinde zırt pırt yapboza döndürdi işi. TEOG süper sistem diyorsun, bir gün sonra TEOG kalkacak çok kötü diyorsun. Ya ilk söylediğinde yalan söylüyorsun ya da sonraki söylediğinde yalan söylüyorsun.”
Eğitim-İş Bursa Şube Başkanı Özkan Rona: “Öğretmenin bir kere sağlıklı bir eğitim yapacağı fiziki bir ortam yok. Ülkeyi yönetenler etrafı tuğlalarla çevrilmiş çatısı olan beton yapıya okul diyorlar. Okul dedikleri o beton yığınların okul olma özelliği yok. Çünkü sosyal alanları eksik, sanat okullarda yok, bilim okullarda yok. Laboratuvarlar yok, kütüphaneler yok, çok amaçlı salonları yok, spor salonları yok. Bütün bunların olmadığı yerde çocuğun bütün enerjisi sınıfa yansıyor. Okullarımızda gerçek anlamda bir nitelik sorunu var. Fiziki anlamda büyük bir yetersizlik hakim. Bu olumsuz ortamda ortaya nitelikli bir eğitim çıkmayınca velinin de öğrencinin de tepkisiyle öğretmen muhatap oluyor. Öğretmen okulda sınıfta özgür olmadığı zaman etkin çalışmaları da ister istemez yapamıyor.”
Eğitim Sen Bursa Şube Başkanı Atakan Erdağı: “Eğitim bilimsel değil, laik değil, pedegojik değil. Eğitim bilimi açısından sıkıntılı bir durum var. Önce eğitimdeki dizgiyi yerli yerine oturtmak lazım. Siz eğitimde yaşanan hiçbir sorunu eğitimciye danışmadan, yukarıdan, eğitimle uzaktan yakından ilgisi olmayan insanlarla çözmeye çalıştığınız zaman bu garabet ortaya çıkar.”
ÖĞRETMENLİK MESLEĞİ BİLİNÇLİ OLARAK EROZYONA UĞRATILDI
Öğretmenliğin son yıllarda bilinçli bir şekilde erozyona uğratıldığını ifade eden Eğitim Sen Bursa Şube Başkanı Atakan Erdağı şöyle konuştu: “Öğretmenlik mesleği herkesin yapabileceği sıradan, hiçbir uzmanlık gerektirmeyen bir meslek haline getiriliyor. Halkı öğretmene karşı kışkırtıyorlar. Biz her zaman söylüyoruz angarya diye tabir ettiğimiz bir çalışma düzenleri var. Şu anda eğitim emekçilerinin en büyük sorunlarından biri bu angarya çalışmayla karşı karşıya kalmalarıdır. Bugün tam gün eğitim yapan okullarda öğretmenler odasına gittiğiniz zaman bir evin mutfağından farkı yok. Bir diğer sorunumuz da liyakatsız yöneticiler tarafından yönetiliyor olmak. Burada mobbing dediğimiz bir tavırla karşı karşıyayız. İdareciler özellikle kendilerinden olmayan öğretmenlere karşı baskı kurup çeşitli nedenlerle çeşitli bahanelerle onları huzursuz ediyor. Bu birlikteliğimizden sonra bu üç sendikanın genel merkezi, üyelerinin bu angarya çalışmayı kabul etmemeleri yönünde karar aldı. Bu sistem geçerse taraf olmayacağız ve değerlendirme yapmayacağız sendika olarak. Ben arkadaşımın omuzuna basarak, arkadaşımı ezerek iterek yükselmek istemiyorum” dedi.
SENDİKA GENEL MERKEZLERİNE ÇAĞRI
Sistem uygulansa dahi ortak mücadeleden vazgeçmeyeceklerini belirten Eğitim-İş Bursa Şube Başkanı Özkan Rona, “Amacına ulaşmamalı diye bir kararımız var. Velilerimizi de örgütleyeceğiz. Devlet okullarını bir kaosa terk etmemelerini söyleyeceğiz. Buna katkı sunmamalarını isteyeceğiz. Bunun yanında tabii hukuki girişimlerimiz de olacak. Kalıcı eylemler de olacak. Genel merkezler düzeyinde eylemler olabilir mi onları genel merkezler değerlendirecek. Ama beklentimiz kalıcı, sürekli halde performans sistemine karşı bir mücadeleyi yürütecek eylem kararları olmalı. İş bırakma eylemlerinden daha ileriye taşınacak şey de bu sistemi işletmeyerek atıl duruma getirmektir” dedi.