10 Nisan 2018 11:01

Dersim Katliamının mağduru ve tanığı Ali Hıdır Şahin yaşamını yitirdi

Dersim Katliamının mağdurlarından ve 333 kişinin katledilmesine tanıklık etmiş Ali Hıdır Şahin, dün akşam yaşamını yitirdi.

Paylaş

Dersim Katliamın mağduru ve tanıklarından Ali Hıdır Şahin yaşamını yitirdi. Dün yaşamını yitiren Şahin, katliam sırasında 333 kişinin birlikte katledilmesini tanık olmuştu. Şahin, yarın Dersim’de toprağa verilecek. Ailesine de katliamda kaybeden Şahin, 2012’nin Kasım ayında gazetemize 333 kişinin katledilmesini şöyle anlatmıştı:

“Hepimiz köydeyiz. Yeni ismi Çığla eski ismi Xec köyünde mezradayız. Babam ve iki kardeşimle birlikteyiz. Nasıl ki bademler beyaz çiçek açıyor ya öyle, askerde Demirkapı’dan bizim köye kadar bembeyaz bir şekilde hareket ediyordu. Babam ağlıyordu. Bacımı ve çocuklarını götürdü. Mehmet isminde muhtar vardı. Belinde rahatsızlığı vardı. Hızlı yürüyemiyordu. Bağırıyordu: Kevra Ali bıreme şıma bene qırkene (Kirve Ali kaçın sizi götürüp katledecekler).Nasıl bağırıyordu? Sanki şu an bağırıyormuş gibi hala kulaklarımda sesi. Üç–dört kez bağırdı. Her bağırmasında asker ona vuruyormuş. Bunu da görenler bize anlattı. Biz de o zaman harmanla uğraşıyorduk. Harmanı bıraktık. Kardeşimle birlikte Çiçekli’ye doğru gittik. Ormanın içine gitmeye başladığımızda, sesler duyduk. Anladık insanlar katlediliyor. Silah sesleri peş peşe gelmeye başladı.” 

BIREME ŞIMA BENE QIRKENE(*)

Dersim Katliamı çok tartışıldı. Tanıkları dinlendi, acı ve yürek burkan hikâyeleri anlatıldı. Biz de bu gerçek ‘hikâye’lerden birisini dinlemek üzere yola çıktık. Dersim’in merkez köylerinden Türüşmek’e (Aktuluk) bağlı Meytan mezrasında evine gittiğimizde Ali Hıdır Şahin, yaşının ilerlemiş olmasına karşın evin önünde iş yapıyordu. Bize selam verdikten sonra üstünü değişip geleceğini söyledi. Eşi de bizi bütün sıcaklığıyla karşıladı. Buyur etti içeri. Çay koydu hemen. Seyit Rıza ve arkadaşlarının idamının yıl dönümü dolayısıyla geldiğimizi anlatıyoruz.

Seyit Rıza’nın idamıyla başlıyor... “Seyit Rıza’nın idam edildiğini büyüklerimiz bize anlattıklarında sanki Dersim kökten sökülmüş gibi, artık bir ot bitmezmiş gibi söylüyorlardı.” Duygulanıyor... Çalışmak için gittikleri Elazığ’da bu infaz tekrar tekrar hatırlatılmış ona: “Ne yapalım o zaman böyle değildi. Cesaret edip bir şey diyecek durumumuz da yoktu zaten. Mecburen söylenenlere katlanıyorduk!”

333 KİŞİ AYNI ANDA KATLEDİLDİ

Harekâtın başladığı 1937’de insanlar Demirkapı mevkiinde toplanmış. “Hepimiz köydeyiz. Yeni ismi Çığla eski ismi Xec köyünde mezradayız. Babam ve iki kardeşimle birlikteyiz. Nasıl ki bademler beyaz çiçek açıyor ya öyle, askerde Demirkapı’dan bizim köye kadar bembeyaz bir şekilde hareket ediyordu. Babam ağlıyordu. Bacımı ve çocuklarını götürdü. Mehmet isminde muhtar vardı. Belinde rahatsızlığı vardı. Hızlı yürüyemiyordu. Bağırıyordu: Kevra Ali bıreme şıma bene qırkene (Kirve Ali kaçın sizi götürüp katledecekler).” “Nasıl bağırıyordu?​” diyerek devam ediyor Şahin: “Sanki şu an bağırıyormuş gibi hala kulaklarımda sesi. Üç–dört kez bağırdı. Her bağırmasında asker ona vuruyormuş. Bunu da görenler bize anlattı. Biz de o zaman harmanla uğraşıyorduk. Harmanı bıraktık. Kardeşimle birlikte Çiçekli’ye doğru gittik. Ormanın içine gitmeye başladığımızda, sesler duyduk. Anladık insanlar katlediliyor. Silah sesleri peş peşe gelmeye başladı.” 333 kişinin kurşuna dizilerek katledilmesini de, esen sert rüzgârla birlikte otların devrilmesi gibi anlatıyor. Bunu da görenlerin anlatımı üzerinden söylüyor Ali Hıdır Şahin. Yaşanan katliama tepki gösteren muhtar ise albay tarafından hemen infaz ediliyor. İnfazdan sonra albay askere muhtarın uçkurunu aşağıya indirmesini söyler, uçkurun aşağıya indirilmesinden sonra muhtarı sünnetli olduğunu görür. Sünnetsiz olduğunu düşünmüştür ama yanılmış!

HAYVANLAR GERİ DÖNMÜŞ

7 Ağustos kasıma kadar köye yakın mağara ve ormanlık alanın içinde yaşamlarını sürdürmüşler. Harekâtın başladığı sırada 70’e yakın keçileri ve birkaç davarları varmış. Hayvanlar da askeri harekât sırasında kaçmış, aradan geçen üç aylık zamana karşın hayvanların neredeyse tamamı yine köye, ahıra gelmiş. Amelelik yapmak için çoğunlukla Palu, sonra ise yanlarında güvenebilecekleri büyükleri olmaları durumunda Adana’ya da gittiklerini anlatan Şahin, “Ayağımızda çarık bile yoktu” diyor. Babası ilgisi olmayan olay nedeniyle 12 arkadaşıyla birlikte 7 yıl cezaevinde kalmış.

1946’YA KADAR SÜREN YAS

1938’ten 1946’ya kadar düğünler de olmak üzere davul zurna çalınmamış. Bir yas hali sürüp gitmiş. Ali Şahin Hıdır geçmişi hatırlayınca yaptığı ‘hata’ları da söylüyor. Çocuklarının ilkokula gittiği dönemden bir örnek veriyor: “Öğretmene börekler yapıp götürüyorduk. Çocuklara Kürtçe konuşmasınlar Türkçe öğrensinler diye tembihliyorduk.”  Şimdilerde gençlerin idealleri için yaşamlarını yitirdiğini görüyor Şahin, yaşanan adaletsizliklerden söz ediyor. Artık gençlerin ölmemesini istiyor.

15 KASIM 1937

Seyit Rıza ve 16 yaşındaki oğlu Resik Hüseyin, Seyit Hüseyin, Fındık Ağa, Hasan Ağa, Ali Ağa, Hasan’ın, yapılan göstermelik yargılanma sonucunda idamlarına karar verildi. Seyit Rıza 15 Kasım 1938’de idam edildi. Seyit Rıza’nın yaşı küçültülürken, oğlu Resik Hüseyin’in de yaşı büyütüldü. İnfazlar Elazığ Buğday Pazar meydanında yapıldı.

AYIPTIR, ZULÜMDÜR, CİNAYETTİR

Seyit Rıza, sehpaları görünce durumu anladı. “Asacaksınız” dedi ve bana döndü: “Sen Ankara’dan beni asmak için mi geldin?​” Bakıştık. İlk kez idam edilecek bir insanla yüz yüze geliyordum. Bana güldü. Savcı, namaz kılıp kılmayacağını sordu. İstemedi. Son sözünü sorduk. “Kırk liram ve saatim var. Oğluma verirsiniz” dedi... Seyit Rıza’yı meydana çıkardık. Hava soğuktu ve etrafta kimseler yoktu. Ama Seyit Rıza, meydan insan doluymuş gibi sessizliğe ve boşluğa hitap etti. “Evlâdı Kerbelayıh. Bi hatayıh. Ayıptır. Zulümdür. Cinayettir” dedi. Benim tüylerim diken diken oldu. Bu yaşlı adam rap rap yürüdü. Çingeneyi itti. İpi boynuna geçirdi. Sandalyeye ayağı ile tekme vurdu, infazını gerçekleştirdi.” İfadeler Dersim harekâtının sonuçlanması üzerine 1937’de aralarında Seyit Rıza ve 6 kişinin idam cezalarının infazı için görevlendirilen İhsan Sabri Çağlayan’a ait.

Fotoğraf: Şerif Karataş

ÖNCEKİ HABER

Çocuk istismarıyla mücadeleye OHAL engeli!

SONRAKİ HABER

SES: Taksim İlkyardım'da uyarılar dinlenmedi, yangın ihmalden çıktı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa