Aşı reddi yüzünden salgın yaşanabilir!
TTB Aile Hekimliği Kolu Sekreteri Dr. Filiz Ünal, çocuklarına aşı yapmayı reddeden ailelerin sayısında ciddi düzeyde arttığına dikkat çekti.
Diren YURTSEVER
Son dönemlerde artış gösteren, ailelerin çocuklarının aşı olmasını kabul etmeme durumunu ifade eden “aşı reddi”ne karşı Türk Tabipleri Birliği (TTB) “Aşı Candır, Hayat Kurtarır” diyerek kampanya başlattı. Sağlık Bakanlığı açıklamalarına göre, aşıyı reddeden ailelerin sayısı 2011 yılında 183 iken, 2018’de 23 bine ulaştı. Bu sayı ise sadece resmi olarak kayıtlı olan ailelerle sınırlı. Bu yüzden aşı olmayan, olamayan çocukların sayısı tam olarak bilinmiyor.
TTB Aile Hekimliği Kolu Sekreteri Doktor Filiz Ünal, aşı reddinin vardığı boyut ve sonuçlarına ilişkin önemli değerlendirmelerde bulundu.
Hükümetin “sağlıkta dönüşüm” adı altında neo-liberal ve gerici-dinci politikaları hayata geçirdiğini belirten Ünal, bu politikaların bir sonucunun ise aşı reddi olduğunu ifade etti. Ünal, “AKP hükümetinin yaptığı en önemli şey, dinci-gericilikle neo-liberal politikalarla birlikte her şeyi paraya çevirmek. Her şeyden kar etme hırsını gütme. Onun için TTB ya da hekimler bu iki kötü sonuçla mücadele ediyor” dedi.
İKİ KÖTÜ SONUCU VAR
Aşı reddinin halk sağlığı açısından önemi üzerinde duran Ünal, “Kar edebilecekleri politikalar genellikle popülist politikalar. Aşı, popülist politikalara girmiyor. Bu nedenle AKP hükümeti aşı reddinde iki kötü sonuca ulaştı. Birincisi, dinci gericilikle birlikte aşı reddinin artmış olması. İkincisi, ‘Ben sadece bana başvuran kişilere hizmet veririm’ demesi. Yani ‘bana başvurmuyorsa’ diyor, ‘başvuramıyorsa’ demiyor. Çünkü neo-liberal politikaların özü budur. Daha az hizmet edeceksiniz, daha çok kar edeceksiniz” dedi.
‘ASM’LERİ KARAKOLA ÇEVİRİRSENİZ ÇOCUKLAR AŞIYA ULAŞAMAZ’
Aşıyı reddeden ailelerin sayısının katlanmasına da dikkat çeken Ünal, şunları söyledi: “Suriyeli göçmenleri biz hiç bu sayının içine koymadık. Aslında 23 bin değildir aşı reddi. 23 bin aile hekimlerine başvuran, kayıtlı olan aşıyı reddeden ailelerin sayısıdır. Aşı olmayan, olamayan çocukların sayısı değildir.
Aşı olmayan çocukların içinde mevsimlik tarım işçileri var, Sur’da yıkılan evlerde ki çocuklar var. Yine Bağlar’da Aile Sağlığı Merkezlerini (ASM) karakola çevirirseniz işte o çocuklar aşı olamamıştır demektir. Yani siz sadece aşı reddi ile şu anda mücadele etmeyeceksiniz aşıya ulaşmayan, sağlığa ulaşamayan çocuklarla mücadele etmek zorundasınız. Suriyeli çocukların kaçının aşılandığını bilmiyoruz. Kaçıncı keredir kampanya yapıyorlar, kampanya sonuçlarını paylaşmıyorlar. Sur’dan farklı illere giden çocukların aşıları yapılamadı. Çünkü Aile Sağlığı Merkezleri’ne verem aşısını sayıyla veriyorlar.”
‘SALGIN BEKLEYEBİLİRİZ!’
Dr. Ünal, AKP hükümetinin aşı reddine ilişkin kar amaçlı politikalarının halk sağlığı açısından iki sonuç doğurduğunu kaydetti. Ünal, “Dinci-gerici politikalar nedeniyle ‘ben çocuğumu aşı yaptırmayacağım’ diyen ailelerin sonuçları var. Bu artık vahim düzeye geldi. Biz artık bir salgın bekleyebiliriz. Salgını, bu sayı 50 bine ulaştığında bekliyoruz. Türkiye’nin nüfusunu böldüğümüzde aşılar çok nettir. 50 bine ulaşmamıza ne kadar kalmış, 20 bin. Suriyeli çocukların ve mevsimlik tarım işçilerin ülke içi göçlerin 23 bin olmadığını söyleyebilir miyiz? Bu nedenle de bakanlığı uyarıyoruz. Biz TTB olarak bunu 2016’dan beri görüyoruz” diye belirtti.
YASA ÇIKARILMALI
Konuyla ilgili en büyük taleplerinin aşının zorunlu hale gelmesine dönük yasa çıkarılması olduğunu ifade eden Ünal, “Bulunduğu ülkenin koşulları göz önünde tutulmalı. Savaşın göbeğinde olan bir ülke, iç ve dış göçün olduğu, çocukların küçük yaşlarda oradan oraya savrulduğu bir ülke. Çocuk felci, kızamık tekrardan yayılabilir. Geçen yıl 84 tane kızamık vakası vardı, ama bu yıl 2 ayda 46 kızamık vakası çıktı sayı giderek artıyor” uyarısında bulundu.
‘BİLİMİN IŞIĞINDAN UZAKLAŞAN BİR KÖRLEŞME VAR’
Türkiye’de devletin sağlık konusunda hiçbir sorumluluk almadığını belirten Ünal, “Devlet sosyal devletten çıktı. Bir sistem kurmuyor ve denetlemiyor. Türkiye’de sağlıkta bilimin ışığından uzaklaşan bir körleşme var. Karmakarışık, karanlık, bilimsel verilerden uzak, koşarak kötülüğe doğru gidiyor. Bilimin ışığını tekrar bu sistemin üzerine tutup yeniden planlamadığımız sürece düzelme mümkün değil" dedi. (MA)