Dantelin arka yüzü
Fahrettin Özüdoğru Çok Programlı Anadolu Lisesi'nde kurulan 'Şiir ve Düşünce Kulübü'ndeki öğrenciler Genç Hayat ile düşüncelerini paylaştı.
Fahrettin Özüdoğru Çok Programlı Anadolu Lisesi'nden bir öğrenci
İstanbul
Bir dantel ördüğümüzü farz edelim. İki yüzü olan bu dantelin ön yüzünde oluşturduğumuz desenleri görürüz. Arka yüzünde ise iplerin birbirine olan bağlarını, dantelin inceliklerini, yapısını görürüz. Bireyselleşme, yurt dışına kaçış hayalleri, postmodern kültür-sanat yayınların popülerliği, gençliğin milliyetçi, muhafazakâr bir görüntüsünün olduğu ve medyadaki milliyetçiliği körükleyen dizi, filmlerin benimsendiği ama tüm bunları benimsemeyen gençlik kesimlerinin de olduğu konusunda hemfikir olabileceğimizi düşünüyorum. Bu, özünde ördüğümüz dantelin ön yüzünü bize gösteriyor. Bir de dantelin arka yüzüne bakmayı deneyelim mi?
İplerin bağları, dantelin yapısı bize şunu gösterecektir: aslında tek sorunumuz kendimizi ifade edecek alanlara sahip olmamamız. Gençlik düşüncelerini dile getirecek bir dayanak bulamazken, düşüncelerini şekillendirecek farklı bir kapı yokken dantelin ön yüzünde gözükenler bana çok olağan geliyor.
Çok programlı bir lise olan okulumuz anadolu, meslek lisesi fark etmeksizin kalabalık sınıflar ve demokratik olmayan koşullar bizleri eleştirel bir bakış açısından uzaklaştırmakta. Bu durum biraz önce bahsettiğim “kendini ifade edecek alan” kavramının içini dolduruyor diye düşünüyorum. Okulumuzda geçen sene oluşturduğumuz “Şiir ve Düşünce Kulübü” isimli öğrenci kulübümüze dâhil olan arkadaşların olağanüstü bir film kültürü, okudukları kütüphanece kitapları veya İngiltere’de yaşama gibi hayalleri yoktu, bırakın hayalleri İstanbul’un yakalarından geçmeyen, vapura binmeyen, martıların sesini duymayan, boğazın güzelliğini görmeyen arkadaşlardı.
'ÖZGÜR HİSSETTİĞİMİZ TEK YER KULÜBÜMÜZ'
Tüm bunların ışığında bir yerde kendini var etmenin aslında meselenin özü olduğunu, gençliği böyle kucaklayabileceğimize inanıyorum. Kulübümüze gelen arkadaşlar, bu kulübün kendileri için nefes alınan bir ortam olduğunu, kendilerini var ettikleri, özgür hissettikleri tek yer olarak gördüklerini söylediler. Okulların o bunaltıcı havasında, okul saatlerinin bitiminin ardından otuz, kırk kişinin saatlerce süren tartışmalara katılması başka nasıl açıklanabilir?
Bizler en basit anlamıyla var olmak istiyoruz ve 1 Mayıs’ta da bizlerin var olduğunuzu duyurmak istiyoruz.
1 Mayıs sizler için ne ifade ediyor?
Buse: İşçilerin, emek verenlerin sonuna kadar hak ettiği, kendini ifade edebilecekleri bir gün.
Berivan: İşçilerin varlığını daha çok benimsendiği bir günü ifade ediyor.
Pelin: İşçi kesiminin haklarını devlete yansıtmak istemesi.
Mutlu: İşçilerin devlete karşı varlığını belli etmesi ve emeğinin karşılığını almaya çalışması.
Cansu: Benim için 1 Mayıs işçilerin seslerini duyurma girişimidir. Ama tabi artık bu güne tatil gözü ile bakılmakta.
Elif: İşçilerin haklarını savunduğu, bize de tatil olarak geri dönüşü olan adalet için savaşılan güzel bir gün.
Nergiz ve Gamze: Ben öyle şeyler düşünemem, benim için tatili ifade ediyor
Neden 1 Mayıs’a katılmalıyız?
Canan: O patronlara onlardan daha çok olduğumuzu göstermek için 1 Mayıs’a katılmalıyız. Aslında bu ülkeyi bizim kalkındırdığımızı, bizim sayemizde çarkın döndüğünü hatırlatmamız gerek. İşçinin yani işi yapan kişinin unutulup patronların isimlerinin hatırlanmasını istemiyoruz. Sesimizin duyulduğu 1 Mayıs’a da bu yüzden katılmalıyız.
Melisa: Öncelikle emekçi bir toplum olduğumuz için katılmalıyız. Ben, sen veya o işçi olmayabilir ama toplumumuzda birçok kişi bir şeyler için emek harcıyor. Bu günde onların yanında bulunduğumuzun ve aslında hep beraber birlik olarak birbirimizi destekleyebileceğimiz bir platformda bulunmanın önemini kavrayabilmek için katılmalıyız.
Kemal: İşçilerin ve emekçilerin sınıf mücadelesinde yalnız olmadıklarını, gençliğinde bu mücadelede işçi sınıfının yanında olduğunu göstermek, laik ve bilimsel bir eğitim görmemiz gençlerin geleceksizliğine “hayır!” demek için 1 Mayıs’a katılmalıyız.