Cinnet tablosu
Mehmet Özyazanlar, Fenerbahçe-Beşiktaş arasındaki Türkiye Kupası yarı finalinde çıkan olayları yazdı: Cinnet tablosu
Fotoğraf: Erol Kaçmaz/DHA
Mehmet ÖZYAZANLAR
Kazanmanın, rekabetin, taraftar kimliğinin kutsandığı ve kazanma uğruna saygı, vicdan, dürüstlük, ahlak gibi insani değerlerin tümüyle dışlandığı, lümpenliğe, fanatizme teslim olmuş bir futbol ortamı…
Taraftar denilen kitle, futbol endüstrisinin dayattıklarını sorgulamak bir yana, şevkle benimsiyor. Zaten bir sorgulama sürecine girişebilecek bilgiye, bilince sahip oldukları son derece şüpheli. Bilinç yoksunluğu, sorunlara çözüm bulmayı imkansız kıldığı gibi, farklı bir futbol kültürü oluşturma çabasının da güdük kalmasına yol açıyor. Bilinçsizliğin fanatizmle buluşması ise kaçınılmaz şekilde aptallık doğuruyor. Çok büyük ihtimalle turu geçecek kendi takımını sabote edercesine eylemlerde bulunabilecek ya da yaralanan teknik direktöre destek vermek için gidilen hastanede diğer hastaları hiç düşünmeden tezahürat yapabilecek kadar derin ve bencillikle kuşatılmış bir aptallık hem de…
Artık tam anlamıyla cinnet aşamasına geçtiğimizi söyleyebiliriz. Futbolun bütün unsurları cinnet ortamının hakkını vermek için ellerinden geleni ortaya koyuyor.
Top oynamak yerine hakemi aldatarak ya da hakeme sürekli itiraz ederek avantaj sağlama peşindeki futbolcular… Takımını yönetmek yerine saha kenarında şov yapan teknik direktörler… Saha dışından oyuna müdahale etmenin yollarını arayan yöneticiler… Takımını desteklemekten rakibe küfür etmeyi, cisim fırlatmayı, taşkınlık yapmayı, kin, nefret ve düşmanlık üretip yaymayı anlayan taraftarlar… Yaşananları, tuttukları takımın çıkarına göre çarpıtarak aktarmaya çalışan amigo yorumcular… Lümpenliğin, eril barbarlığın ve fanatizmin ürküntü verici yaygınlığını yansıtan sosyal medya paylaşımları… “Kışkırtıcılık” ortak paydasında buluşan bu unsurların hepsi cinnet tablosunun bir parçası…
Yaşananlara taraftar kimliğinden sıyrılıp objektif olarak bakabilen pek kimse yok… Yine, sorumluluğu başkasının üzerine yıkarak haklı çıkma çabaları ve yine olayları küçük çaplı göstermek amacıyla edilen “Üç beş kendini bilmezin yaptığı bir camiaya mal edilemez!” lafları. Korner atmaya giden oyuncuya yağmur gibi cisim fırlatılır ve ayrıca binlerce kişi, tecavüz arzusuyla yanıp tutuştuklarını ifade eden cinsiyetçi küfürlerle kendinden geçerken, bu “üç, beş” lafı hakikaten tiksinti yaratıyor. Küfür, şiddet değil mi? Bu küfürleri edenler için, “şiddetten uzak kişiler” denebilir mi? Onlar, ettikleri küfürler aracılığıyla, potansiyel tecavüzcü, potansiyel katil olduklarını göstermiyorlar mı? Cinsiyetçi küfürler maçoluktan kaynaklanan cinsel komplekslerin ürünü. Galip gelmenin sağlayacağı zevk ve tatmin olma duygusu sayesinde cinsel komplekslerinin üstesinden geleceğini hayal eden bir maçoluk hali… Küfrün yaygınlığı ile kadın cinayetleri arasında bir bağ yok mu sanıyorsunuz?
Bazıları da, memleketi idare edenlerden esinlenerek yaşananları “operasyon”, “düğmeye basıldı”, “futbol üzerinde oyunlar oynanıyor” gibi salakça klişelerle komplo teorisi sınırlarına çekmeye çalışıyor. Bu cinnet ortamında elbette paranoyaya da bolca yer var. Asıl dertleri, olan bitenin sorumluluğunu birtakım görünmez güçlerin üzerine yıkıp tuttukları takımın mağdur olmasını engellemek…
Ve Fenerbahçe’nin açıklaması… İçeriğinde Şenol Güneş’e bir geçmiş olsun dileği bile bulunmayan, olayın sorumluluğunu tamamen Beşiktaş yedek kulübesinde yer alan bazı futbolcuların üzerine yıkmaya çalışan tam bir utanç belgesi…
Herkesin gözünün önünde gerçekleşen olayları bu denli çarpıtabilmek nasıl bir yüzsüzlüktür?
Kulüpler taraftarlarının taşkınlıklarını görmezden gelmeye ya da küçük göstermeye devam ettikçe yeni taşkınlıklara davetiye çıkardıklarını bilmeliler…
Toplumsal hayatta ne yazık ki, ahlak, vicdan, erdem, duyarlılık, empati gibi insani değerlerin değil, kin, nefret ve düşmanlık üreten lümpenliğin, maçoluğun ve fanatizmin ağırlığı hissediliyor.
Futbol endüstrisinin kanatları altındaki lümpenlik, maçoluk ve fanatizm, kendisine sonsuz özgürlük sunan stadyum ortamlarında elbette aptallığın da, şiddetin de her türlüsünü üretecektir…