22 Nisan 2018 00:04

Bir kadının sanata dönüşen güncesi: Günlük İlhamlar

Heykeltıraş Ayça Tufan ile Mod-ada Galeri'nin ev sahipliği yaptığı 'Günlük İlhamlar' sergisini konuştuk.

Fotoğraf: Başak Şahindoğan/EVRENSEL

Paylaş

Başak ŞAHİNDOĞAN
İstanbul 

Kadıköy Moda’da Cemal Süreya Sokak’taki Mod-ada Galeri geçtiğimiz günlerde heykeltıraş Ayça Tufan’ın ‘Günlük İlhamlar’ isimli sergisine ev sahipliği yaptı. İşlerini kadın ve anne rollerini sanatçı üst kimliğiyle yoğurarak ortaya çıkaran Tufan’ın sergisi ziyaretçilerine tüm bu kimlikleri bir arada taşımanın zorlu serüveninin ipuçlarını sundu. Bir sanatçı için belki de en önemli ilham kaynağı olan mekan ve zaman özgürlüğü olmadan üretmenin yol haritasını gözler önüne serdi.

Tufan’ın “Gündelik İlhamlar” başlığı altında topladığı işleri yalnız bir anne ve haftanın 7 günü çalışan bir kadın olarak sürdürdüğü zorlu sanat yolculuğunu ve bu yolculuğun içindeki her şeye rağmen gelişen mutlu varoluşun hikayesini anlatıyor. Sanatçı sergisindeki 7 ahşap heykel ile haftanın 7 gününe gönderme yapıyor. Sıcak ve yaşayan bir malzeme olan ahşap ile bir çocuğun yaşam serüveni arasında bağlantı kuruyor. Sabahları pişirilen yumurta, banyodaki oyun arkadaşı plastik örnek, hastalıkla geçen gecelerin işareti şurup şişesi, odanın boşluğunda duran minik bir çorap gibi objeleri tıpkı bir çocuk gibi kırılgan, şekil vermesi emek, sabır ve güç isteyen ahşaptan yontarak bu ilişkiyi keyifli bir meydan okumaya dönüştürüyor. Ayrıca Tufan sergideki ütüyle kurulan ironik bağ ya da boşlukta uçuşan çamaşırlar gibi diğer işlerle bir kadının zor ve rutin yaşantısına göndermeler yapıyor.

Tufan’ın ahşap heykellerden oluşan işleri günlük hayatın engellerine meydan okuyan bir kadının yaşamda ve sanatta kendini ifade süreci üzerine düşünmenize yol açıyor. Sanatçı ile sergisinin ardından bu yolculuk boyunca yaşadıkları ve hissettikleri hakkında konuştuk.

Serginizin adı “Günlük İlhamlar”dı. Sanatçının yaratım sürecinde hayatla bağı ne düzeydedir? Gündelik hayat gerçekten bir ilham kaynağı mıdır? Yoksa ilhama sekte vuran bir engel midir?

Yaratım sürecinde hayatla bağ nasıl olsun? Ev kadını artı çalışan kadın melezinin sanat yapmaya çalışan hali benim durumum. Gündelik  işler inadına var olmaya çalışıp hayatta kocaman bir yer kaplayınca ister istemez bir ilham kaynağına dönüşüyor. Yani aslında günümüzde kimse ilham perisi beklemiyor sanırım. Herkesin hayatla ilgili bir meselesi ve buna dair üreteceği bir şeyler oluyor. Dolayısıyla zaman sorununu çözebilirseniz aslında yaşanan her olay iş üretmeniz için olanak sağlıyor.

İşlerinizde gündelik objelerin çok katmanlı bir anlatım diline büründüğünü görüyoruz. Nesnelerle sanatseverlerin zihnine sorular sorarak onları görünenin ötesini keşfetmeye davet ediyor gibisiniz.

Öyle tabi… Aslında burada bir kadının güncesi var... Her gün tekrarladığı ve artık otomatiğe bağlayarak yaptığı işlerden bazılarının listesi. Mesela objelerin çoğu böyle boşlukta gibi, bazıları düşecek, devrilecek gibi… Genel kompozisyon kurallarını umursamadan öylece atılmış gibi duran objeler. 

Sizin serginizi gezerken insan bir taraftan da mücadelenin ayak izlerini takip ettiğini hissediyor. Hayatın size verdiklerini sanata çevirmenin serüveni izlemek gibi.

Böyle düşünmenize sevindim zira aynen öyle. Mesela hakkını vererek çocuk büyütmek gibi bir derdiniz varsa çocuk sahibi olmak çok zor iş. Ama aynı zamanda da tam da dediğiniz gibi hayatın bana verdiği bir şey. Hem de en güzeli. Zorluklarının acısını da ahşaptan çıkarınca da ortaya bu işler çıktı.

Bu duruma coğrafyanın ve zamanın ötesinde ‘kadın sanatçı olmak’ üzerinden baktığınızda tabloyu nasıl görüyorsunuz?

Keşke insanlar  kadın/erkek  durumuna bukadar takık olmasa. Bizdehiç bu işlerle uğraşmak zorunda olmasak. Keşke eğitimli kadın öğrenilmiş çaresizliklerinden kurtulmak halini içselleştirebilse. Eşit haklara sahip olunduğu anlaşılabilse… Ama şahsen tanıdığım kimi eğitimli hemcinslerimin eşitlikçi görüntüleri altındaki karanlığı gördükçe durumun ne kadar fena olduğunu anlıyorum. Kendilerini koydukları yer ve erkeklerden beklentileriyle işimizin çok zor olduğunu fark ediyorum. Ama tabii ki buna karşılık süper kadınlar da var, güçlü, dirençli, başarılı savaşçı kadınlar…İyi ki varlar inadına da var olsunlar.

O ÇUKURA DÜŞMEMEK LAZIM

Biraz da kadın olmak kimliğinden bahsedelim. Bu coğrafyada kadın olmak, yalnız bir anne olmak beraberinde neler getiriyor?

Yani, bizim gibi eğitimli ve bir erkeğe maddi bağımlılığı olmayan kadınlar için tabi daha kolay. Ama aslında bu söylediğim şey ölümü görüp sıtmaya sevinmek gibi bir şey. Ve durumun gerçekliği de bu sorunun asla bir erkeğe sorulmamasında gizli.

Kadın olmak dünyanın her yerinde  beraberinde bir takın zorluklar getirir  ama  bu coğrafya itibariyle doğuya doğru ilerledikçe işlerin daha da zorlaştığını biliyoruz. Düşünsenize; bu toplumun “dişi köpekkuyruğunu sallamazsa erkeği peşinden gitmez”,  “saçı uzun aklı kısa” gibi tarifleri var. Maalesef tarifte meymenet yok ki davranışta olsun…

Meseleye biraz da kendi özelim üzerinden bakacak olursam; mesela yalnız anne olunca herkesin size verecek bir aklı oluyor. Bu durum başlarda birçok lüzumsuz sosyal diyalog yaşamama neden olsa da sonra baktım olacak gibi değil dinlememeye, duymamaya başladım. İnsanlar yalnız ayakta kalabilen, koltuk değneksiz yaşayabilen insanları sevmiyor. Aksine acıyla beslenen mağdur olmaktan keyif alan insanları seviyorlar. Kişi, şartlarıyla barışık, sorunlar karşısında çözüm üretip yoluna devam ediyorsa kimi insanlar bunu anlamak istemiyor. “Dul kaldı yazık çok gençti ah ah tuh tuh” falan diyerek etkilemeye çalışıyorlar. Konuşacak konular belli tabi fikir beyan etmek istiyorlar, domates, patates, trajedi, dulluk, deprem falan gibi şeyler konuları…

Sonuç olarak aslında yalnız anne olmak, boş konuşmaları dinlemeyip kendinizi size acıyan gözlerle bakan herkesten uzak tutmayı öğrenmenizi gerektiren bir yolculuk. O çukura düşmemek lazım.

AYÇA TUFAN HAKKINDA 

Ayça Tufan 1977 yılında İstanbul’da doğdu. Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Heykel Bölümü`nde lisans, yüksek lisans ve sanatta yeterliliğini tamamladı. 2007’de Lüksemburg’da “DearDeer”, 2010’da Avusturya’da “SomeMoreTraps” adıyla kişisel sergiler açtı. “Günlük İlhamlar” Ayça Tufan’ın Türkiye’deki ilk kişisel sergisidir. 2005’ten bu yana Yıldız Teknik Üniversitesi Sanat ve Tasarım Fakültesi Sanat Bölümü’nde eğitim veren Tufan, çalışmalarını Moda’daki atölyesinde sürdürmektedir.

ÖNCEKİ HABER

Ümit Kartal’dan işçi öyküleri: Ahraz

SONRAKİ HABER

'Muhteşem çocuklar' Tiran yolcusu

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa