Savaşa gitme Samet!
“Bu olay acımıza, yaramıza kezzap döken bir olaydır. Bu bombalama olayından daha kötüdür. Bu polisin şehit edilmesinden daha çirkindir, daha iğrençtir. Bu milletimizin duygularıyla alay etmektir. Şehitlerimizin kanlarıyla alay etmektir. Vatanımızın, milletimizin bütünlüğü için hayatını ortaya koyan göğs&uum
Başka bir şey olmasına gerek yok. Bülent Arınç’ın bu sözleri tahrip gücü yüksek, döşendiği yolların, dağların ortasında koca çukurlar açan mayınlar gibi, halkların kardeşliğinin, dostluğunun orta yerinde patlıyor zaten. Savaşta ısrarın artık tutulamaz bilançolarıyla, Antep’le, Şırnak’la, Hakkari ile dağlardan, kentlerden, köylerden gelen ölüm haberleriyle gerilmiş sinirler, medya tarafından tel tel çekiliyor. Savaşın asıl sorumlularının zehirli sözleri, ırkçı, faşist, militarist haberlerle tamamlanıyor. Gazetelerde, televizyonlarda, İnternet sitelerinde, vuralım, kıralım, yıkalım”lar had safhaya çıkıyor. Barıştan söz edenlerin sesi kısılıyor. Düşmanlaştırma ve ayrıştırma her seferinde biraz daha çoğaltılıyor.
Sonra ne oluyor? Askere giden 20 yaşındaki Samet, “Beni doğuya gönderin” diyor. İki gün önce kimi gazetelerde yer alan fotoğraflarından tanıyoruz onu. Antep’teki saldırı sonrasında sokağa çıkarak “intikam” sloganları atan kalabalığın arasına, üzerinde “Gaziantep gazi olur, şehit olur asla teslim olmaz” yazan dövizle katılmış, gazeteler bu vatanperver genç görüntüsünü elbette kaçırmamıştı.
İşte o Samet, askerliğini yapmak üzere önceki gün birliğine teslim olmuş. Akşam gazetesi de, dün, milliyetçi propagandaların etkisindeki Samet’in, vatanını koruma aşkı ile nasıl yanıp tutuştuğunu manşetine taşımış.
…..
“Samet Eryatan, 20 yaşında Antepli bir Türk genci” böyle diyor Akşam muhabiri. Samet hakkında başka da bilgi vermiyor. Zaten öyle çok uzun bir haber de değil. İhtiyaç da yok. Gazete, Samet’in milli şuuru, vatan aşkının ne kadar göz yaşartıcı olduğu ile ilgilenmiş. Yoksa, Samet ne yapar, ne eder, okur mu, çalışır mı?.. Önemi yok.
Şehit olana kadar. Bi de o zaman kahramanlaştırılır sıvasız evlerin yoksul çocukları. Ama yine öyle uzun uzadıya değil, epi topu 3 dakika sürer televizyondaki görüntüleri. Gazetelerde ise en kıyıcı hikayenin değeri yarım sayfadır. Birey olmaya, bir hikaye kurmaya yeni başlayan tüm genç çocuklar gibi, hikayeleri iç burucudur. Askerlikten hemen sonra evlenecektir mesela. Düğün salonu bile tutulmuştur. Doğan çocuğunu görememiştir diğeri. Bir diğeri baba olacağını…
Neden savaşıldığının, bu bir hikaye bile kurmalarına izin verilmeyen genç çocukların neden öldüğünü sorgulayan bir tek cümle yer almaz o haberlerde.
…
Kucaklaşmayı, barışmayı, gözyaşları yerine gülümsemeyi, bombadan daha korkunç, polisin şehit edilmesinden daha iğrenç gören bir anlayış, gerçekten onurlu bir barışı kurabilir mi? Kurmaz.
Nasılsa, Sametler ha bire üretiliyor.
O yüzden, savaşa gitme Samet. Arkadaşına silah çekme. İç burucu hikayesi 3 dakikaya indirilen kahramanlardan biri olma.
SAVAŞ KAZANINI ‘HABERLE’ HATIRLAMAK
Sadece Anteplilerin değil, insanlığını yitirmeyen herkesin canını yakan patlama inatla, ısrarla PKK’ye ihale edilmek isteniyor, malum. PKK’nin ne ilkel, ne barbar bir örgüt olduğu kanıtlanmaya çalışılıyor canhıraş bir vaziyette. Bu yolda düştükleri hal gerçekten acıklı. İşte Akşam gazetesi de dün “PKK’nin Suriyeli elebaşısından vahşet talimatı başlığı ile verdiği haberde, Bahoz Erdal’ın, 2 ay önce teröristlere “Eylemlerinizi beğenmiyorum, kan gövdeyi götürmeli talimatı verdiği ortaya çıktı” demiş. Aynı ya da benzer “ortaya çıktı” haberleri diğer gazetelerde de var.
Yandaşıyla candaşıyla bu bir refleks artık. Hareketi değersizleştirme, itibarsızlaştırmak için sık sık başvurulan bu yöntem, her çoklu sivil-asker ölümü, PKK’ya yıkılmak istenen her karanlık olay sonrası merkez medyanın tümünde karşımıza çıkar. “PKK’li teröristlerin telsiz konuşmaları” yayınlanır mesela. Eylem talimatının verildiği konuşmalardır bunlar. Hattın bir ucunda Kandil, diğerinde eylemi yapan birimin sorumlusu konuşmaktadır. Öyle amatör, öyle cahil cühela cümlelerdir ki bunlar. Bu haberleri kuranlar, “Ya, böyle yazıyoruz ama 30 yıldır dağda olan bir örgütten söz ediyoruz. Bu konuşmaları yapanlar değil 30 yıl, 3 gün bile dağda kalamazlar” bile dememektedirler. Okurlarının zekasına şuncacık saygı duymayan gazetecilik anlayışının ürettiği bu haberler için tonla soru yöneltilebilir elbette. Ama, savaş konseptinde üstüne düşeni yapmak için bu kadar gönüllü olan bir medyaya, daha doğrusu medya belirleyenlerine ne deseniz boş.