24 Nisan 2018 12:52

Stockholm’deki Af Örgütü seminerinde Türkiye’deki ihlaller tartışıldı

Af Örgütü, Stockholm'de Türkiye’deki insan hakları ve ifade özgürlüğü ihlallerinin ele alındığı bir seminer gerçekleştirdi.

Fotoğraf: Murat Kuseyri/Evrensel

Paylaş

Murat KUSEYRİ
Stockholm

Uluslararası Af Örgütü (Amnesty International), 2017-2018 yıllık raporunun yayınlanması dolayısıyla Türkiye’deki insan hakları ve ifade özgürlüğü ihlallerinin ele alındığı bir seminer düzenledi.

Stockholm’deki Af Örgütü lokalinde yapılan seminere örgütü temsilen Andrea Bodekull, Palme Center Türkiye Programı Sorumlusu Helin Şahin, Merkez Partisi Milletvekili ve Dış Politika Sözcüsü Kerstin Lundgren, HDP Milletvekili Gülser Yıldırım’ın kardeşi Newroz Yıldırım, Sosyal Demokrat İşçi Partisi Uluslararası İlişkiler Sekreter Yardımcısı Evin İncir, Çevre Partisi Yeşiller Milletvekili Pernilla Stålhammar, Stockholm Belediye Başkan Yardımcısı Ann-Margarethe Livh, İsveç-Kürt Dernekleri Federasyonu Başkanı Keya İzol, İnsan Hakları Örgütü CHAK İsveç Başkanı Azad Heyder konuşmacı olarak katıldı.

Moderatörlüğünü Akademisyen  Farhad Jahamihan’ın yaptığı seminerin açılış konuşmasını Uf Örgütü adına Andrea Bodekull yaptı.

OLOF PALME MERKEZİ: SİVİL TOPLUM BASKI ALTINDA

Olof Palme Merkezi’nden Helin Şahin, örgütlerinin Türkiye ve bölgede yürüttüğü projeler hakkında katılımcıları bilgilendirdi.

15 Temmuz darbe girişiminden sonra çok sayıda kitle örgütünün kapatıldığını, hâlâ çalışma yürütenlerin de büyük engellerle karşılaştıklarını somut örnekler vererek anlattı.

İsveç-Kürt Federasyonu Başkanı Keya İzol, Türkiye’de barış isteyenlerin hapis cezalarına çarptırıldıklarını Ayşe Öğretmenin tutuklanmasını örnek vererek aktardıktan sonra AKP Hükümeti ve Erdoğan’ın muhalifler, Kürtler ve insan hakları savunucuları üzerindeki baskıları artırdığına dikkat çekti.

SOSYAL DEMOKRATLAR: 80-90’LI YILLARDAKİNE BENZİYOR

Sosyal Demokrat İşçi Partisi Uluslararası İlişkiler Sekreter Yardımcısı Evin İncir, 15 Temmuz darbe girişiminden sonraki bölgede gerçekleşen hak ihlallerinin 80 ve 90’lı yıllardakine benzediğini söyledi.

Türkiye’de her dönem insan hakları ihlallerinin yaşandığını ancak AKP Hükümeti’nin son yıllarda Kürtler ve azınlıkların yanı sıra AKP’ye muhalefet edenlerin de haklarını ihlal ettiğine dikkat çekti.

İsveç Hükümeti’nin Türkiye ile ilişkilerin tamamen kesilmesine karşı olduğunu söyleyen İncir, diyalogun kopmasının daha çok Erdoğan’ın işine yarayacağını, barış için verilen mücadeleyi sekteye uğratabileceğini belirtti.

YEŞİLLER: TÜRKİYE DEMOKRASİDEN UZAKLAŞTI

Çevre Partisi Yeşiller Milletvekili Pernilla Stålhammar, demokrasi ve insan haklarının İsveç dahil her yerde saldırı altında olduğunu ve Avrupa’nın pek çok ülkesinde ırkçı ve milliyetçi partilerin güçlenmekte olduğunu söyledi.

Türkiye’de olanların da bu kapsamda ele alınması gerektiğine işaret eden Stålhammar, Türkiye’nin giderek demokrasiden uzaklaştığını belirttikten sonra AKP Hükümeti ve Erdoğan’a şu eleştirileri yöneltti: “Selahattin Demirtaş ve pek çok HDP milletvekili ve parti yöneticisi Erdoğan’ın iktidarını sürdürebilmesi için cezaevlerinde tutuluyor. Politikacı, yazar, gazetecileri temelsiz suçlamalarla hapsetmek hukuk suçudur.”

Çevre Partisi Yeşiller’in Türkiye’nin Avrupa Birliği’nden tamamen dışlanmasına karşı olduğunu söyleyen Stålhammar, bunun nedenlerini “Bu Erdoğan’ın işine yarar. Ona Avrupa Birliği’ni daha fazla eleştirme ve başka yöne kayma olanağını verir. Türkiye’de  görüştüğüm pek çok sivil toplum örgütünün temsilcisi de bu görüşte” diyerek sıraladı.

SOL PARTİ: DAHA SERT TAVIR ALINMALI

Stockholm Belediye Başkan Yardımcısı Ann-Margarethe Livh, Türkiye ile diyalogun sürmesinden yana olduğunu ancak Erdoğan’ın diyalogdan anlamadığını belirttikten sonra “Bir yandan diyalogu sürdürürken aynı zamanda daha sert olmalı ve nasıl bir diktatöre dönüştüğünü söylemeliyiz” dedi.

Üyesi bulunduğu Sol Parti’nin AKP Hükümetine açık bir tutum aldığını söyleyen Livh, diğer partilerin de aynı tutumu almasını umut ettiklerini belirttikten sonra kadın örgütlerine yönelik saldırıları gündeme getirdi.

Diyarbakır’da  6 kadın örgütüyle ortak projeleri yaşama geçirdiklerini hatırlatan Livh, Erdoğan rejiminin tüm kadın kuruluşlarını kapattığını ve çoğunun yöneticilerini tutuklattığını belirterek “Durum 80 ve 90’lı yıllardan daha kötü. Örgütler kapatıldı, insanlar tutuklandı. Bazıları da kaçmak zorunda kaldı. Türk devleti özellikle de kadın örgütlerini kapatıyor. Kapatılan örgütlerin destekledikleri şiddet gören kadınların başvurabilecekleri bir yer kalmadı. Bu sadece Diyarbakır’da değil Türkiye’nin diğer yerlerinde de oluyor” dedi.

CHAK İsveç Başkanı Azad Heyder, TSK ve ÖSO’nun Afrin operasyonunu resimler göstererek ve örnekler vererek anlatıktan sonra Avrupa Birliği, ABD ve diğer ülkeleri üç maymunları oynamakla suçladı.

MERKEZ PARTİSİ: ERDOĞAN TEHDİT OLUŞTURUYOR

Merkez Partisi Milletvekili ve Dış Politika Sözcüsü Kerstin Lundgren, Erdoğan’ın sadece Kürt, Ermeni, Asuri-Süryaniler için değil tüm insan hakları savunucuları, gazeteciler ve muhalifler için bir tehdit oluşturduğunu söyledi.

Erdoğan gibi düşünmeyen pek çok Türkiyeli aydın ve gazetecinin “terörist” suçlamasıyla cezaevlerinde tutulduklarını hatırlatan Lundgren, “Türkiye’de gelişmeler tamamen ters yönde. Ama biz tüm bunlara rağmen Türkiye’ye AB kapısının kapatılmasına karşıyız. Avrupa Birliği aracılığıyla Türkiye’yi doğru yönde etkileme şansımız olabilir” dedi.

ÖNCEKİ HABER

Şampiyonlar Ligi'nde yarı final: Liverpool, Roma'yı 5-2 yendi

SONRAKİ HABER

Paşinyan: Ermenistan’da şu andan itibaren yeni bir iktidar var

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa