‘Demokrasi, laiklik, barış için seferber olmalıyız’
HDP, ÖDP, HTKP ve Halkevleri temsilcileri, Emek Partisi’nin tek adam rejimine karşı yaptığı ortaklaşma çağrısını değerlendirdi.
Fotoğraf: Eylem Nazlıer/Evrensel
Meltem AKYOL
İstanbul
Türkiye 58 gün sonra yapılacak seçime kilitlendi. AKP-MHP ittifakının aldığı erken seçim kararı sonrası CHP’nin merkezde olduğu ittifak arayışları ve tartışmalar sürüyor. Tek adam ittifakına karşı ise ortaklaşma çağrıları devam ediyor. Önceki gün Emek Partisinden gelen bu çağrıyı HDP, ÖDP, HTKP ve Halkevleri Temsilcilerine sorduk. Gazetemize konuşan siyasiler, demokrasi, barış ve laiklik için ortak bir çalışma yaparak bu kötü gidişatı durdurabileceklerini vurguladılar.
‘DEMOKRATİK BİR ÜLKEDE YAŞAMAK İSTİYORUZ’
Halkevleri Eş Genel Başkanı Nuri Günay yaptığı değerlendirmede AKP iktidarının Türkiye’yi sürüklediği tabloyu özetledi.
Baskın seçim kararını, “İktidar, en asgari demokratik koşullar sağlandığında kaybedeceği açık olan bir seçim sürecinden kaçmıştır” sözleri ile değerlendiren Günay, “İktidar hiçbir toplumsal, siyasal, ekonomik soruna çözüm üretememektedir. Halk, ekonomik krizi yaşamın her alanında hissetmekte ve tepki büyümektedir. Suriye sahasında emperyalistler arası rekabete yaslanarak sağladığı manevra alanı daralmakta ve ertelenmiş krizler ufukta görülmektedir” dedi. Tüm bu sayılan nedenler dolayısıyla demokrasi güçlerinin bu süreçte ‘seyreden’ olmaması gerektiğini belirten Günay, “AKP’nin yaşadığı meşruiyet krizi solun mücadeleleriyle ortaya çıkmıştır. Gezi direnişi, haziran isyanı, 7 Haziran, referandum gibi çok önemli dönemlerde solun söylemi, mücadelesi, toplumun bütün kesimlerine etki edebilme kapasitesi kendisini defalarca ispat etmiştir. Dolayısıyla ülkemizin sürüklendiği bu kötü tablodan çıkışı demokrasi, laiklik, eşitlik, barış gibi ilkelerin tesisiyle mümkündür. Solun görevi bu ilkeler çerçevesinde bir seferberlikle seçim sürecini ve sonrasını örgütlemektir” diye konuştu.
SEÇİM GÜVENLİĞİ İÇİN SEFERBER OLUNMALI
Günay devamında şunları söyledi: “Biliyoruz ki bu seçimler aynı zamanda geçtiğimiz yıl 16 Nisan’da yapılan referandumun devamı. Bu açıdan mesele yalnızca aday çıkartmak ya da çıkartamamak değil. Türkiye halklarının büyük bölümü demokratik bir ülkede yaşamak istiyor. Bu ancak sol bir programla mümkün olabilir. Seçimlerde büyük bir halk seferberliği yaratılabilir, seçim güvenliği için ülke çapında yaygın bir faaliyet örgütlenebilir. Ve bunlarla beraber 25 Haziran’da sandıktan çıkan her sonuca göre yükselen bir mücadele hayata geçirilebilir. Biz çerçevede yan yana gelebilecek bütün dostlarımızla beraber yürümenin mümkün olduğunu düşünüyoruz.”
‘SEÇİME GİRME HAKKIMIZ GASBEDİLİYOR’
ÖDP Başkanlar Kurulu Üyesi Alper Taş ise seçime girme haklarının gasbedildiğine dikkat çekti. İktidarın tüm antidemokratik yöntemleri devreye soktuğuna dikkat çeken Taş, “İktidarın ve ittifakın 2019’u görme şansının giderek azaldığı bir noktada seçim kararı alındı. AKP, OHAL koşulları altında ülkeyi idare edebiliyor. Seçimler de OHAL altında, devletin tüm imkanlarının iktidar tarafından kullanılacağı adaletsiz ve eşitsiz bir seçim olacak. Uyum yasaları acele biçimde ve kendilerine avantaj sağlayacak şekilde çıkartılıyor. Demokratik muhalefetin siyaset yapma hakkını ortadan kaldıracak bir baskıyla birlikte getirilen kısıtlılıklar seçimi bir seçim olmaktan çıkartıyor. Cumhurbaşkanı aday göstermek için, parlamento dışındaki siyasi hareketlerin 100 bin imza toplama koşulları engelli atlamaya çevrilmiş durumda. Seçime girme hakkımız gasbediliyor. Ancak böyle kazanabileceklerini düşünüyorlar” dedi.
‘HERKES KENDİ ‘HAYIR’INI ÖRGÜTLESİN’
ÖDP olarak içinde yer aldıkları Haziran Hareketi ile birlikte uzun zamandır bir araya geliş için çaba içerisinde olduklarının söyleyen Taş, “Haziran Hareketi olarak biz sol-sosyalist ve ilerici güçlerin birleşik mücadelesini öncelleyen bir ekseni temel aldık. Bu noktada topluma sol bir seçeneği de sunabilecek bir adaylık etrafındaki mücadeleyi önemli bulduk. Ancak gelinen noktada bunun mümkün olmadığı da görülüyor. Bu koşullarda YSK’nin engellemelerini aşarak adaylı bir şekilde gerçekleştirilmesi mümkün olmasa da bu birleşik siyaseti adaysız bir biçimde sürdüreceğiz. Bugün de bu eksende ilerici güçler, toplumsal inisiyatiflerle birlikte seçimler boyunca aktif bir mücadeleyi hayır ekseninde sürdüreceğiz. İleri güçlerle dayanışma ve koordinasyon içinde 16 Nisan referandumuna benzer şekilde herkesin ‘adaylı’ ya da ‘adaysız’ kendi ‘hayır’ını örgütlediği bir mücadelenin doğru olduğu kanaatindeyiz” diye konuştu.
‘MUHALEFETİN ORTAK TUTUM GELİŞTİRMESİ ÖNEMLİ’
HTKP Genel Başkanı ve Türkiye İşçi Partisi kuruluş çağrıcısı Erkan Baş, baskın seçim kararı ile, “AKP ve daha özel olarak da Erdoğan Türkiye’yi yönetemediklerinin” ilanı olarak değerlendirdi.
İktidarın baskın seçim kararına rağmen “korku” yaşamaya başladığını belirten Baş, “İktidarın, Ali Cengiz oyunları diyebileceğimiz hamlelerine karşı muhalefetin ortak tutumlar geliştirmesini önemsiyoruz. Bu kapsamda, örneğin, kamuoyuna “sıfır baraj” ittifakı olarak yansıyan ve siyasal-ideolojik değil ama deyim yerindeyse “teknik” bir anlam taşıyan girişimler sonuç verebilir. Örneğin, benzer biçimde sandıkların korunması, seçim güvenliği gibi başlıklarda halkın tercihlerinin seçim sonuçlarına doğru biçimde yansıması için yapılacak ortaklıklar kıymetlidir. Ancak mesela, şekilsiz, ne dediği bile belli olmayan “Herkes yan yana gelsin, yeter ki Erdoğan gitsin” formülasyonları doğru değil. Birincisi, böylesi bir şekilsizliğin Erdoğan’ı yenmesinin mümkün olmadığını düşünüyorum. Biz bunun olasılığını görmüyoruz ama diyelim oldu, ortaya çıkacak sonucun işçi sınıfı ve emekçi halkımız açısından en küçük bir ilerleme getirmeyeceği açık değil mi” diye konuştu.
‘GERÇEK BİR ALTERNATİF GÜÇLENMELİ’
Demokrasi güçlerinin bu süreçte geciktiğini kabul etmek gerektiğini belirten Baş, şunları söyledi: “Seçimin ilanı, seçim ilanından bu güne kadar geçen süre bunun ne kadar önemli bir ihtiyaç olduğunu sanırım bir kez daha ortaya koymuş oldu. Bu kritik süreçte işçi sınıfı ve emekçi halkın sesinin en etkin biçimde siyasal alanda olması gerektiğini düşünüyor, gerçek bir alternatifin güçlenmesi için bu süreci olabilecek en verimli biçimde değerlendirmenin yol ve yöntemleri üzerine ön şartsız, ön yargısız bir tutum alınmasına çabalıyoruz, biz çalışmalarımızı bu doğrultuda sürdürüyoruz. Halkımızı hem bu baskıcı iktidardan kurtarmanın, hem sahte umutlar yayarak AKP/Saray iktidarına karşı birikmiş büyük tepkinin etkisizleştirilmesi girişimlerini engellemenin tek yolu, emekçi halkın sesinin yükselmesidir. Sosyalistlerin, devrimcilerin görevi budur.”
DEMOKRASİ GÜÇLERİ İLE GÖRÜŞMELERİMİZ DEVAM EDİYOR
HDP Parti Sözcüsü Ayhan Bilgen, demokrasi güçlerinin ortaklamasının önemine vurgu yaptı.
Bu konuda bizim açımızdan iki ölçü var diyen Bilgen, “Birisi demokrasi konusunda net, ilkeli, tutarlı bir tutum, diğeri de buna uygun buluşmalar, ortaklaşmalardır. Yani programı da net, dolayısıyla formülü açık ve bu eksende güçler birliği. Emek demokrasi güçleri ile birlikte bir demokrasi programıyla kampanya yürütmek, seçim planlamasını yürütmek konusunda artık daha fazla zaman kaybetme lüksümüz yok” dedi. Demokrasi güçleri ile ortaklaşmadan aday açıklandığı iddialarını da değerlendiren Bilgen, “Basına yansıyan bilgi, daha Parti Meclisinde toplantı devam ederken yansımış bir bilgidir. Yani bizim Parti Meclisindeki ağırlıklı önerimiz Selahattin Demirtaş’tır. Ama bizim sürecimizin bitmediğini, demokrasi güçleri ile daha önce başlamış görüşmelerin devam edeceğini, MYK’nin bu konuda yetkili kılındığını, ilgili komisyonun da bu konuda bu görüşme süreçlerini tamamladıktan sonra hem adayın belirlenmesi hem çalışmaların ortak yürütülmesi konusunda bir ortaklaşma imkanını arayacağımızı ifade etmeliyim “ dedi.
TEK ADAM KARŞI BAŞKA BİR TEK ADAM ÖNERMİYORUZ
Bilgen devamında şu değerlendirmede bulundu: “Şunun altını çiziyoruz, biz ‘tek adam’ rejimine karşı başka bir tek adam önermiyoruz. Bunu Sayın Demirtaş da bunu çok açık ilan etti. Biz Türkiye’de çoğulcu, emekten yana, özgürlükçü, demokratik anayasa konseptinin hayata geçirilmesini savunuyoruz. Adayımız kim olursa olsun çalışmamızın zeminini bu oluşturacaktır. Dolayısıyla bu programı önemseyen, öğrencilerin bu yönde irade beyan edenlerin bu konuda yeniden açık bir tutum ortaya koyması gerekir. Bu nedenle çalışmanın ortak yürütülmesi sonrası ortaya çıkacak güçle hem milletvekili sayısı, birinci turda çünkü milletvekili sayısı çok önemli olacak, hem de ikinci tura çıkan adayın da bu konseptte bir vizyon çizmesi ortaklaşmayı kolaylaştıracaktır.”