24 Haziran seçimlerine giderken sokakta canlı bir tartışma var
Erken seçim kararını İstanbul Şirinevler sokaklarında seçmenlerle konuştuk.
Fotoğraf: Uğur Zengin/EVRENSEL
Meltem AKYOL
Eren YILMAZ
İstanbul
Tam gaz erken seçime gidiyoruz. Ankara’da hızlı bir trafik var. Kim seçime girecek, 100 bin imzayı nasıl toplayacak, muhalefet ittifak yapacak mı, yapacaksa nasıl yapacak, aday kim olacak? Sorular havada uçuşurken seçmenler ne diyor bu erken seçim işine, seçimin neden erkene alındığını, düşünüyorlar, kimin aday olmasını isterler, ne bekliyorlar? Bu sorularla Şirinevler’de çıkıyoruz sokaklara. CHP’den İyi Partiye, HDP’den AKP’ye ve MHP’ye kadar her partiye oy verenlerle konuşuyoruz. Kahveler siyaset meydanı, yapılan her açıklamanın karşılığı, her polemiğin yansıması var.
Bütün bu görüşmelerden çıkarabileceğimiz fotoğraf şu. Bir kere vatandaşın gündemi erken seçim, her masa, her köşede seçim tartışılıyor. Zaman zaman gerginlikler yaşansa da şakalarla tatlıya bağlanıyor bu konuşmalar. Konuştuğumuz AKP’liler Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamalarını aktarıyor. 40 yaş üzeri MHP’liler Devlet Bahçeli’nin çağrısına uyacaklarını söylüyor, genç olanlar ise şimdi İyi Parti seçeneğini düşünüyor. AKP’liler ile seçim konusunda aynı fikirde olan MHP’liler tartışmalar biraz derinleştiğinde ayrılıkları ortaya koyuyor. Ekonomi politikaları, yolsuzluk tartışmaları ise bu ayrılıkların başında geliyor. Daha önce AKP’ye oy vermiş seçmenlerin bir kısmı kararsız, ekonomideki gelişmeler nedeniyle oy vermek istemediklerini söylüyorlar, ama kime vereceksiniz sorusu hâlâ yanıtlanamıyor...
‘OYUNU BOZMAK İÇİN SEÇİM YAPTILAR’
Erdoğan, evli, iki çocuğu var, servis şoförlüğü yapıyor. Servisini yapmış, kahvenin önünde oturuyor. Erken seçim kararının gerekli olduğunu söyleyerek başlıyor söze. Gerekçesi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gerekçesiyle aynı: “Ülkenin içerisindeki durum yüzünden. Her fesat dönüyor içeride. Cumhurbaşkanını dağıtmaya çalışıyorlar, onun için CHP de İyi Partiye 15 milletvekili kaydırdı.” Milletvekili geçişinin erken seçim kararı açıklandıktan sonra olduğunu hatırlatınca, yanıtı “Bunları tahmin etti AK Parti. Onun için erkene aldı” oluyor.
Erken seçim kararında ekonomideki kötüye gidişin etkili olduğu değerlendirmelerine yanıtı ise “Evet, ay sonunu zor getiriyoruz, kirada olunca daha da zor oluyor. Ama bunlar sadece bizde yok, her yerde böyle” oluyor.
‘KÜRT SORUNUNU ÇÖZER DİYE AKP’YE VERMİŞTİM AMA...’
Fesih amca, 61 yaşında, Diyarbakırlı. Alışveriş yapmış evine gidiyor. Erdoğan’la konuşmamıza tanık olmuş, sohbete oturuyoruz. “Bunu yazma” diyerek söze başlıyor. “Yazacağım” diyorum, o zaman ismimi vermem diyor, sonra ismini de söylüyor ve başlıyor anlatmaya: “Ben AK Parti’liydim. Ak Parti’ye iki nedenden oy verdim, bir İslamiyet’in cümlesini konuştuğu için, iki olur ki bu ülkede en büyük sorun olan Kürt sorunu onun eliyle, Ak Parti’nin eliyle çözülür diye. Çözüm süreci başladığında da ben Ak Parti’nin savunmasını yaptım, dedim ki hiçbir şey yapılmasa bunda diğerlerine nazaran bir ışık görünüyor, meyil görünüyor. Gelin bu tarafa dedim, başka da bir çözüm yok dedim. Yakınlarım da oy verdiler. Ve şu anda en yakınlarım tarafından taşlandım. Diyorlar ki kesinlikle ama kesinlikle oy vermeyiz. Ben de onlar da...”
Şimdi kime oy vereceksiniz diye sorduğumuzda ise yanıtı, “Kendime veriyorum, Kürtlere veriyorum” oluyor: “Yani beni de yanlış anlamayın ben bu ülkede Kürt’ün, Türk’ün ayrılmasını istemiyorum. Ben sadece kanın durmasını istiyorum. HDP’yi de eleştiriyorum, onaylamadığım şeyler de oluyor ama en azından kanın durması için uğraşıyorlar”
‘GREV YASAĞINI DUYAN İŞÇİNİN OY VERMEMESİ LAZIM’
Fesih amca fikrinin böyle keskinleşmesinde Afrin operasyonunun da, sokağa çıkma yasakları sürecinde bölgede yaşananların da etkisi olduğunu söylüyor: “Ben bütün bunları takip ettim, gördüm, biliyorum. Şimdi Erdoğan çıktı televizyonda bir tek cümle söyledi, o benim tüylerimi diken diken etti. Diyor ki ‘Biz OHAL’i yapmamış olsaydık bir çok fabrikada grev olacaktı ve o grevlerde işçiler sizin yakanıza yapışacaktı. Biz şu anda grevi engelliyoruz, bizim hayrımıza siz feraha kavuşuyorsunuz’. Şimdi bunu duyduktan sonra diyorum ki, bunu duyan işçinin ona oy vermemesi lazım.”
Fesih amca “tek adamlığa da karşı”: “Bütün yetki tek başına bir tek Allah’ın olur. Öyle bir yetkinin içerisine girerse birisi kudurur.”
Fesih amca “Abdullah Gül’e oy veririm, Meral Akşener’e hayatta vermem” diyor. CHP’de kim çıkarsa çıksın oyu yok. Abdullah Gül için ise, “Tamam o da Erdoğan’ın yanındaydı hep ama onun az da olsa bir dürüstlüğü var” diyor.
‘ÜRETİM BİTMİŞ, MAZOT 5.20, BENZİN 6 LİRA...’
Şirinevler’in arka sokaklarında bir kahvenin önünde toplanmış dört beş kişi seçim konuşuyor. Masada CHP’li de var, AKP’li de, MHP’li de, İyi Parti’li de...
Hüseyin, CHP’li. Erken seçim kararının alınma nedeni açıklamakla başlıyor söze: “Şimdi bunlar istikrar falan diyor ama biz asıl nedeni biliyoruz. Üretim bitmiş, ithalat, ihracat bitmiş; memleket tamamen sıkışmış, mazot olmuş 5 lira, (Yan masadan bir düzeltme geliyor 5.20 diye) benzin olmuş 6 lira. E ne olacak, patlayacak bir yerde. Baktılar daha fazla gitmeyecek, kendilerini kurtarmak için erken seçim kararı aldılar. Bu kadar basit.”
Hüseyin, AKP ile MHP’nin ittifakı için ise, “Bir çıkarları olmasa, biri ırkçı, öteki ümmetçi bunlar nasıl bir araya gelir?. Tabii ki birbirlerini kurtarmak için...” diyor.
Bir süredir CHP’nin de içinde olduğu çok sayıda ittifak modelini hatırlatıyoruz, CHP merkezi gibi o da isim söylememeyi tercih ediyor. “Ama” diyor, “Ben parlamenter sisteme dönüşü sağlayacak bir adayı destekleyeceğim. Yani tüm yetkiler tek adamda olmaz, o faşist bir yönetim olur, bir kişinin iki dudağının arasından çıkar her şey kanun. Astığı astık kestiği kestik. Ben bu yüzen bunu durduracak birisini destekleyeceğim.”
‘ALTTAKİLER FAKİRLEŞİYOR, YUKARIDAKİLER MALI GÖTÜRÜYOR’
Ali, MHP’li. Dekorasyon işleri yapıyor. AKP-MHP ittifakını desteklediğini söyleyince yan masadan, “Nasıl destekliyorsun, dün neler söylüyordunuz” gibi sataşmalar geliyor. Ali, “Demek iki taraf da vatanını sevdiği için ittifak yaptı, sonuçta her taraftan baskı var, değişik hesaplar var, değişik partiler var, ne olacağı belli olmuyor” diye yanıtlıyor. Değişik partiler derken neyi kastettiğini sorduğumuzda ise yine yan taraftan geliyor yanıtı: “İyi Parti, İyi Parti.”
Erken seçim kararı ile ilgili ne düşündüğünü soruyoruz, “Ülke için gerekliydi. Bunlar kriz var ondan diyorlar ama kriz falan yok” diyor. Hüseyin araya giriyor, “Kriz yoksa bu hükümet niye her gün dolarlarını bozdur, yastık altından altınları çıkar diyor” diye soruyor. Ali’nin yanıtı, “Bizi batırmaya çalışanlara karşı önlem için. Ekonomi iyi” oluyor. Bu kez ismi Nuri olan bir başkası araya giriyor: “Benim hanımın bir tane beşibiryerdesi vardı bir de muskası vardı. Bozdurduk geçim derdinden. Ekonomi iyi mi şimdi yani?”
Ali geri adım atıyor: “Ben hükümetin her şeyini savunmuyorum, ben MHP’liyim, Devlet bey ‘oy ver’ dediği için oy vereceğim. Alt tabaka fakirleşiyor, yukarıdakiler malı götürüyor. Altlar çatırdıyor. Bunu onaylamıyorum ama Bahçeli oy verin dedi” diye yanıtlıyor.
‘SEÇİMDEN SONRA DÜZELTECEĞİZ DİYORLAR, E ŞİMDİ DÜZELTİN’
Nuri devam ediyor: “Benden oy mu istiyorlar. Eğitimi, sağlığı, ekonomiyi düzeltsinler vereyim... Düzelteceğiz diyorlar, ne zaman? Seçimden sonra? Eee şimdi niye düzeltmiyorsun? Şimdi çocuğunu okula göndereceksin yer yok, nereye gönderebilirsin belli değil? Eğitim ticarete dönmüş. Hukuk diye bir şey yok, adalet yok.”
‘Hukuk yok’ deyince bu kez AKP’li olduğunu söyleyen Serdar giriyor araya. Serdar, Gümüşhaneli. Türkiye’de “hiçbir” sorunun yaşanmadığını düşünüyor. Cezaevindeki gazetecileri soruyor Hüseyin, Serdar’ın yanıtı “Matbaadan çıkan bir kitaptaki şiiri okudu diye hapis yattı bu adam, o zaman hukuk var, bugün hukuku yargılayacaksınız. O zaman neredeydiniz?” oluyor: “İçeride gazeteci yok, gazeteciler kendileri de söylüyor, şu toplantıya gittik şunla görüştük, fiilen örgüte katıldık... Terör örgütlerinin propagandasını yapıyor milletvekili, suç işlerse cezaevinde. Türkiye özgür değil diyorlar, Cumhurbaşkanına hakaretler ediyorlar, bir şey oluyor mu?”
Hüseyin giriyor araya tekrar: “Erdoğan’ın miting yaptığı yerde bozkurt işareti yapan kadını indirip aldılar, sesini çıkaranı alıyorlar. Şimdi hukuk var diyorsun.” Nuri de ekliyor: “Hukuk var tabii, Tayyip ne dese hukuk o...”
Serdar’ın buna yanıtı ise “Bu adam başımızdan giderse Türkiye çok büyük felakete sürüklenir, Suriye olur” oluyor.
Yanlarından ayrılmadan önce MHP’li Ali’ye “Yerel seçimler önce olsaydı ittifak çatlardı” tartışmasını soruyoruz, onaylıyor: “Yerel seçimler önce olsaydı biraz karışırdı. Araya çomak girecekti, o yüzden bir an evvel seçim kararı alındı.”
‘MHP’LİYDİM, ŞİMDİ İYİ PARTİLİYİM’
Aynı grubun içindeki Ahmet 22 yaşında. Üniversite öğrencisi. MHP’liymiş eskiden, “ama” diyor, “Şu anda Meral Akşener’i destekliyorum. Bahçeli’nin yönetimini beğenmiyorum. O kadar imza toplandı kongreye gidilmedi, demokratik değil yani. Bir de dün (Erdoğan’ı) eleştiriyordu, bugün kimseye izin vermiyor konuşsun. Akşener çok delikanlı bir kadın, kendisini ben ülkü ocaklarındayken tanıyorum. Akşener yönetimi bana daha yakın geliyor.”
CHP’nin İyi Partiye 15 milletvekili geçmesini de onaylıyor Ahmet: “CHP iyi yaptı, onların da artık bir şey yapması lazımdı, Ak Parti siyaset yapıyordu, CHP peşinden gidiyordu. Böyle olunca iş biraz değişti. CHP de siyaset yapmaya başladı”
Ali Usta araya giriyor, “Bak burada her görüşten insan var ne kadar rahat konuşuyoruz. MHP’li var, AKP’li var, İyi Parti var, CHP var...”
Başından itiberen arada gelip dinleyip, söze girmeden dönen kahveci de biz ayrılırken, “Ben de MHP’liydim ama İyi Parti’ye vereceğim” diyor.
‘BİZ FINDIĞI 8-9’A SATIYORUZ, BURADA 50 LİRA’
Şirinevler'de dolaşmaya devam ediyoruz. Bir anne ve iki genç kızı alışveriş yapmışlar, dinlenmek için oturmuşlar. Konuşuyoruz. Kübra giriyor önce söze, “Bence erken seçim şimdi ikilik var, bu çözülsün diye oldu. Tek kişi olsun diye” diyor. Annesi Gülbeyaz itiraz ediyor: “Aslında tek kişinin de sürekli dediği olmaması lazım. Eski sistem daha iyiydi, Cumhurbaşkanı var, Meclis var. Tek başına olmaz yani.”
İş ekonomiye gelince anne kız aynı fikirde birleşiyor. Gülbeyaz anlatıyor: “Ekonomi de iyi değil doğru, yani belki seçilemeyiz diye düşündüler. Şimdi bak biz Karadenizliyiz. Çifçi de her şey ucuz ama işte gelene kadar çok yükseliyor fiyat. Benim fındığım 8.5-9 lira. Benden ona alıyorlar. Şimdi git şuradan fındığın fiyatını sor, 50 lira. Bize verdikleri emeğimizi kurtarmıyor. Ben ondan çok kızgınım ama işte bakıyorum. Cumhurbaşkanını çok onaylamıyorum aslında. Ama bakıyorum, onaylamak zorunda kalıyorum. Kimse yok, daha iyisi gelebilecek mi?”