Türkiye 'en' parantezine girerken
'Tarihe, bu yoğun saldırı dönemini Türkiye'deki egemen sınıfların hak gaspları açısından 'en' saldırgan oldukları dönem olarak geçebiliriz.'
Timur CANSIZ
Türkiye'de OHAL düzeni olağanlaşırken, “en” dikta yönetimlerden ne eksiğimiz kaldı diyenlerimizin sayısı da az değil!
Tarihimizin “en” kitlesel haziranının, çözüm sürecine “en” yakın olduğumuz zamanların, bir süredir nerede denilen işçilerin metal greviyle “en” belirgin oldukları bir dönemin içinde ve ardında, başka bir “en” parantezi oluşturuldu. İşçiler ve emekçiler daha kötü günler görmüşlerdi ama kazanılmış haklarına, mücadeleyle aldıklarına, yüz yıllardır biriktirdiklerine, bu denli hırsla, bu denli pervasızca saldırı olmamıştı. Tarihe, bu yoğun saldırı dönemini Türkiye'deki egemen sınıfların hak gaspları açısından “en” saldırgan oldukları dönem olarak geçebiliriz. Burada “en” bazı tarihsel olgularla desteklenmediğinde kafa karıştırıcı bir hal alır. Çünkü “en”, sonuçta bir nicelik bildirir ve normalde yılda bir grevin olduğu bir ülkede üç grev olduğunda bile literatüre grevlerin “en” yoğun olduğu yıl olarak geçebilir. Türkiye'de inşası sürdürülen “en” parantezi ise saldırıların nicelik olarak artmasını da kapsayan ama giderek tekelci burjuvazinin işçi ve emekçiler üzerindeki egemenliğini en dolaysız biçimde, tüm demokratik kanalları kapatarak, en gerici, en şoven, en saldırgan ve en kanlı yöntemlerle sürdürülmesini bir devlet biçimi haline getirmeyi amaçlar.
EMPERYALİZM ÇAĞININ HASTALIĞI: FAŞİZM
Elbette, amaçlamasıyla olması aynı şey değildir. Yine bugün en parantezinin henüz kapatılmamış olması da yarın kapanmayacağını göstermez. Son tahlilde bu “en parantezine” verilen tarihsel isim “faşizm”dir. Faşizm, burjuvazinin tekelci kısmının, baskı ve sömürü politikalarını, burjuva demokrasisinin sınırları içinde sürdüremeyeceğinin, sömürü iktidarının varlığının tehdit altında olduğunun ifadesidir. Faşizm, Komuntern'in açıklığa kavuşturduğu gibi, emperyalizm çağının hastalığı ve tekelci burjuva bir sınıfın iktidarıdır. Dünyada emperyalizm vantuzlarıyla demokrasiyi yutarken kapitalizm gelişimini tamamladığı her yerde “demokrasiyi” kendiyle birlikte çürütür. Kendi kofluğunu ve asalaklığını gizlemeye çalışan burjuva iktidar, bir manüpülasyon ve demagoji makinası olarak çalışır; din ve miliyetçiliğin kullanılmasını itibarsızlaşan parlamentoya ve bazı burjuva kliklere saldırı izler. Savaş çığırtkanlığı ve emperyalist saldırganlıkla, faşizme giden “en”lerin yolu açılır. Saldırıların “en”leşmesi sadece siyasal, ekonomik, sosyal hakların gasplarındaki artış değildir. Aynı anda hak gasplarına karşı mücadeleye olanak tanıyan mücadele örgütlerinin, araçlarının ortadan kaldırılmasını içerir. Siyaset alanı, tekelci burjuvazi dışında herkese kapalıdır. Biçimsel olarak bile demokratik hiçbir kurumun varlığına, “en” diktası izin vermeyecektir. “En” parantezinin yaratıcısı burjuvazi, diktatörlüğünün “en” sert önlemlerini, işçi sınıfının önderlerine, örgütlerine ve mücadele araçlarına yöneltir.
YENİ BİR 'EN' PARANTEZİ İÇİN
Burjuvazinin iktidardaki tekelci kliğinin, faşizme yönelmesi genel hatlarıyla emperyalizm çağında tekniğin gelişmesinin bir sonucu olarak, finans kapitalin sermayenin organik bileşimindeki değişimin kâr oranlarını düşürmesi karşısında kârını yükseltmek için çalışma koşullarını ağırlaştırmasının işçi sınıfı ve emekçilerde yarattığı öfke ve uyanışla, hak ve özgürlüklerin kısıtlanması karşısında işçi sınıfı başta olmak üzere küçük burjuva sınıfların biriktirdiği tepki ve hoşnutsuzlukla, halkları köleleştirme tutumu karşısında ulusal kurtuluş mücadeleleriyle, eskisi gibi yönetmesinin ve iktidarını korumasının olanaklarının azalmasıyla koşullanır.
Bu koşullar mali sermayenin faşizmi bir devlet biçimi haline getirilmesi olanağıysa, aynı zamanda işçi sınıfı ve emekçilerin, demokrasiyi savunan güçlerin kendi “en parantezini” oluşturmasının koşullarını doğurur. Türkiye'de tekelci burjuvazinin en barbar yöntemlerle inşaya giriştiği “tek adam tek parti diktatörlüğünün” durdurulmasının koşulu, demokrasi ve özgürlüğü savunanların son yıllarda eşine az rastlanır genişlikte bir birliktelik kurmalarıdır. İçinden geçtiğimiz günler, bu birlikteliğin “en” olanaklı olduğu dönemlerden biridir. Türkiye'de tek adam diktatörlüğünün örgütlenme süreci tamamlanmamıştır, tamamlanamaması, bizim “en” yakıcı talepler etrafında, diktatörlüğü durdurmak üzere mücadelemize bağlıdır. Türkiye'de burjuva diktatörlüğünün, baskı ve sömürü rejiminin içinde bulunduğu tıkanmayı, tek adam diktatörlüğüyle aşmasına izin verilmez ise, “en” demokratik, “en” özgür, “en” eşit toplumun kapısı aralanır. Yeni bir “en” parantezi açılır!
'SİYASET ALANI, TEKELCİ BURJUVAZİ DIŞINDA HERKESE KAPALIDIR'
Siyaset alanı, tekelci burjuvazi dışında herkese kapalıdır. Biçimsel olarak bile demokratik hiçbir kurumun varlığına, “en” diktası izin vermeyecektir. “En” parantezinin yaratıcısı burjuvazi, diktatörlüğünün “en” sert önlemlerini, işçi sınıfının önderlerine, örgütlerine ve mücadele araçlarına yöneltir.