03 Mayıs 2018 15:25

24 Haziran’a sayılı günler kala beşi bir yerdeyiz

Sürekli gündemde olan erken seçim üzerine Hukuk öğrencileri ne düşünüyor? Mete Kağan Yıldırım, Genç Hayat'a yazdı.

Fotoğraf: Unsplash

Paylaş

Mete Kağan YILDIRIM
İstanbul Aydın Üniversitesi

Son günlerde sokakta, üniversitelerde, işyerlerinde, toplumsal hayatın her alanında, toplumun her kesimi “seçim ittifakı düzenlemesi ve erkem seçim” üzerine tartışıyor. Bu gelişmeleri daha önce ülke siyasi tarihinde yaşamasa da ders kitaplarından kaynaklı, gerek ülke gerek dünya ölçeğinde benzer gelişmelere aşina olan Hukuk Fakültesi öğrencileri ne düşünüyor? İki aylık süreçte gündem olan bu gelişme, tabii ki de geçmişten bağımsız olarak “bir anda” ya da “keyfi” bir şekilde gerçekleşmedi. 2 aylık bu kısa süreci, çok değil 11 yıl öncesinden günümüze sararak bir yönüyle 5 öğrenci değerlendirdik.

21 Ekim 2007’deki Anayasa Değişikliği Referandumu’nda, Cumhurbaşkanının halk oyuyla seçilmesi başta olmak üzere anayasa değişiklikleri halka sunulup kabul edilmişti. 2007 Referandumu somut biçimde rejim değişikliği, parlamenter sistem ve başkanlık tartışmalarıyla 16 Nisan’a önayak olmuştu. Anayasa değişikliği doğrultusunda 10 Ağustos 2014’te halk oylamasıyla ilk kez Cumhurbaşkanlığı seçimi gerçekleşti. 15 Temmuz sonrasında ilan edilen ve hala süren OHAL ile ülke, 16 Nisan 2017’de Başkanlık Referandumuna sürüklendi. Referandum öncesi iktidar, OHAL’i bahane ederek muhalefeti, demokrasi, eşitlik ve adaletten yana olan kesimleri bastırmaya girişti. Seçimdeki hukuksuzluklar, mühürsüz oylar; şaibeli ve meşruiyeti sorgulanan bir referandumu ortaya çıkardı. 2019’daki Başkanlık seçimine yönelik ilk hamle, AKP ve MHP’nin hazırladığı “İttifak Kanun Teklifi”nin, 21 Şubat’ta Meclis Başkanlığına sunulması oldu. Siyasi partilerin seçim ittifakına ilişkin düzenlemeyi kapsayan teklif, 13 Mart’ta Meclis’ten geçti. Düzenleme, aslında 16 Nisan’daki hukuksuzlukların yasallaştırılmasıydı. Değişiklikle “mühürsüz oyların geçerli sayılması” da bunun en net örneği. “Seçim İttifakı Yasası”nın mimarı AKP-MHP’nin erken seçim önergesi de TBMM’de kabul edildi. 3 Kasım 2019’da yapılması gereken seçimlerin tarihi 24 Haziran 2018 olarak kararlaştırıldı. 11 yılda yaşanan tüm bunların, ülkeyi tek adam-tek parti rejimine doğru sürükleyen iktidar politikalarının siyaset sahnesine genel bir yansıması olduğunu düşünüyoruz.

SEÇİME DAİR ENDİŞELER

Hukuk öğrencileri olarak 24 Haziran seçimlerine giderken kaygılarımızın önemli kısmını 16 Nisan referandumu tecrübemize dayandırıyor. Seçim sürecinde yaşanan hukuksuzlukların 24 Haziran’da da yaşanacağı endişesi hakim. Arkadaşlarımızdan biri en yakıcı endişemizi şöyle anlatıyor: “Milyonlarca mühürsüz oyun sayıldığı referandumda, itirazlara rağmen hiçbir sonuç alınamadı. Bu seçimde de aynısı olabilir. İrademle kullandığım oyun güvende olduğunu düşünmüyorum.” 16 Nisan’da müşahit olan bir öğrenci, “Bu seçimde sandıkta görev almama kararı aldım. Aynı sınıfta bulunduğumuz müşahitler sürekli gerginlik, kavga çıkarma peşinde. Rahatsız oluyorum.” Diyor.

SEÇİM İTTİFAKI DÜZENLEMESİ

AKP-MHP ittifakını değerlendiren bir öğrenci, “AKP ve Erdoğan 15 yıllık iktidarına karşın desteğinin azaldığının farkında. Anketlerde AKP de, halk da görüyor. MHP ise tabanının büyük bir kısmını kaybetti, baraj altı kalma tehlikesi var. Bu iki parti, çıkarları doğrultusunda Cumhur İttifakı’nda buluştu.” diye vurguluyor. AKP-MHP’nin hazırladığı düzenlemede özellikle bazı maddelerin “art niyet”, “hile”, “hukuksuzluk” içerdiği düşünülüyor. 298 sayılı Kanunun 98 ve 101.maddelerindeki değişikliklerde, mühürsüz oyların da sayılabileceğinin belirtilmesi hali hazırdaki en büyük kaygı. 14.maddedeki değişiklikte, hastalığı veya engeli sebebiyle yatağa bağımlı seçmenlere “seyyar sandık” götürülmesi seçim güvenliğini ihlal olarak değerlendiriliyor. Bu seçmenlere sandık götürülmesi değil, seçmenlerin sandığa götürülmesi gerektiği; seyyar sandığın araçla taşınırken kontrol ve güvenliğinin sağlanamayacağı düşünülüyor.

82.maddedeki değişiklik, bir öğrencinin yaşadığı olayın izdüşümü oluyor. Sandık başında düzeni bozduğu iddia edilen kişilerin, sandık kurulu başkanı veya üyelerinden biri tarafından kolluk kuvvetlerine şikâyet edilmesi ve o kişilerin sandıktan uzaklaştırılmasını öngörüyor. Sandık müşahitliği yapmış bir öğrenci “Farklı partilerin müşahitleri birbirlerini bu yöntemle sandıktan uzaklaştırabilir.” tahmininde bulunuyor. Değişikliğin bir diğer sonucu ise sandıkların bulunduğu sınıfların, “oda, bölüm” diye adlandırılması. Bu, kolluk kuvvetlerinin okul çevresindeki konumundan sandığa olan müdahalesine kadar yetkilerini genişletiyor. Bir öğrenci, referandumda Güneydoğu’daki illerde sandık başındaki askerlerin konumuna, müdahalesine şahit olduğumuzu söylüyor.

ERKEN SEÇİM

2019’da yapılması gereken seçimlerin 1,5 yıl erkene alınmasını tartışan öğrenciler, AKP iktidarının son dönemdeki iç ve dış politikasının tablosunu da çiziyorlar. Ekonominin kötü gidişatını sebep gören bir öğrenci “Türkiye, ekonomik çöküşe sürükleniyor. Krizi ve olası daha büyük bir krizi örtebilmek için erken seçim kararı almış olabilirler.” diyor. Bir başka fikir ise iktidarın son dönemdeki savaş politikalarıyla aldığı halk desteğini kaybetmeden seçimi kazanmak istediği yönünde. Toplumsal muhalefetin güçlü olmadığı bir dönemde, 2019’u beklemeden muhalefeti hazırlıksız yakalamak için seçimin erkene alındığı da belirtiliyor.

ÖNCEKİ HABER

Bölünerek değil, birleşerek çoğalacağız!

SONRAKİ HABER

Gerçek antiemperyalizm Denizlerin mirasında

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa