14 Mayıs 2018 00:37
/
Güncelleme: 14 Mayıs 2018 04:22

Bakanlık 10 Ekim Katliamında kendisini 'sosyal risk' diyerek savundu

Burcu YILDIRIM
Ankara

10 Ekim Ankara Katliamı'nda İçişleri Bakanlığı'nın kusuru nedeniyle açılan davada, Bakanlık kendisini "sosyal risk" diyerek savundu. Dava açan Fotoğrafçı- Yazar Özcan Yaman'a 5 bin TL manevi tazminat veren mahkeme, IŞİD'in saldırısının mitingdekilere değil devlete yönelik olduğunu iddia etti.

10 Ekim Ankara Katliamı’nın tanığı Fotoğrafçı- Yazar Özcan Yaman, patlamanın yaşanmasında İçişleri Bakanlığı'nın kusurlu olduğunu ileri sürerek Ankara 17. İdare Mahkemesi'nde 50 bin liralık manevi tazminat davası açmıştı. Mahkeme, 31 Ocak 2018 tarihli kararında, Bakanlığın 5 bin lira manevi  tazminat ödemesine karar verdi. Mahkeme kararında, davacı Yaman'ın katliamda Bakanlığın "ağır kusurlu" olduğu yönündeki iddiasını reddetti. Ancak sosyal hukuk devletinin, vatandaşın can güvenliğinden sorumlu olduğuna atıf yaparak, sosyal risk ilkesi gereğince, Bakanlığın manevi  tazminat ödemesi gerektiğine hükmetti. Mahkeme kararında, Yaman'ın olay nedeni ile psikolojisinin bozulduğuna ilişkin rapordan söz etmedi. Olay günü orada bulunmayı manevi tazminat almaya yeterli gördü.

BAKANLIĞIN  KUSURU YOKMUŞ!

Bakanlık davada kendisini, olayın miting alanı dışında ve kararlaştırılmış miting saatinden önce gerçekleştiği, terör eylemi sonucu oluşan zararın tazmini isteminden kaynaklanan uyuşmazlığın 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun kapsamında çözümlenmesi gerektiği şeklinde savundu. Bu kanun kapsamında da manevi zararların tazmini yoluna gidilemeyeceğini belirten Bakanlık, diğer yandan 'sosyal risk ilkesi' gereğince de katlanda sorumluklarının bulunmadığını iddia etti.

MAHKEMEYE GÖRE MİTİNGE DEĞİL DEVLETE SALDIRI

Yaman'ın avukatı Songül Beydilli, davada mülkiye müfettişlerinin raporu başta olmak üzere, sundukları delillerle, ağır hizmet kusuru nedeniyle idarenin katliamdan ve ortaya çıkan zararlardan sorumlu olduğunu ortaya koyduklarını söyledi.

Beydilli, "Ancak mahkeme, 'terör olayları' olarak nitelenen eylemlerin, devlete yönelik olduğu, bu tür olaylarda zarar gören kişi ve kuruluşlara karşı kişisel husumetten kaynaklanmadığı; olaylar nedeniyle zarara uğrayan kişilerin, toplumun bir bireyi olmaları nedeniyle zarar gördükleri; terör olaylarını önlemekle yükümlü olduğu halde önleyemeyen idarece, sosyal risk ilkesine göre, topluma pay edilmesi suretiyle tazmininin hakkaniyet gereği olduğu gerekçesiyle manevi tazminata hükmetti. Diğer bir deyişle, mahkeme, olayın gerçekleşmesinde, idarenin ağır hizmet kusuru bulunmadığı, ancak olayların önlenmesi sorumluluğunu yerine getiremediği gerekçesi ile sosyal risk kapsamında manevi tazminat  ödenmesine hükmetti. Biz, katliamın gerçekleşmesinde idarenin ağır hizmet kusuru olduğuna inanıyoruz. Bu nedenle mahkemenin aksi yöndeki gerekçesine katılmıyoruz" dedi.

'ÜZÜNTÜYÜ TELAFİ EDEMEZ'

Belirlenen tazminat miktarının da katliamın niteliği ve yarattığı acı ve ızdırap dikkate alındığında, duyulan elem ve ızdırabı giderecek bir oranda olmadığını ifade eden Beydilli, "Maddi tazminatta zarar bellidir. Ancak manevi tazminatın oranı belirlenirken; kişinin duyduğu üzüntünün, acının büyüklüğü  dikkate alınır" dedi.

'CEZALANDIRILMALARINI SAĞLAMALIYIZ'

Dava sonucunu değerlendiren Fotoğrafçı- Yazar Özcan Yaman, "O dehşeti yaşayanlar ömürleri boyunca taşımak zorunda oldukları ağır bir yükle yaşayacaklar. O güzel insanlara borcumuz var. Devlete bu sorumluluğu hatırlatmak için ceza ve hukuk davalarında müdahil olarak mücadele etmeliyiz. Katliamın sorumluları ihmali bulunanlar ve nereye uzanırsa uzansın, soruşturmaların derinleştirilmesi ve cezalandırılmalarını sağlamalıyız. Devlet bu katliamın suçlularının bulmak ve cezalandırmak zorundadır. Bu manevi tazminat davası, devletin ihmalini bir kusur olarak kabul edilmesinin göstergesi" diye konuştu.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Egemenlik kayıtsız şartsız doların!

Egemenlik kayıtsız şartsız doların!

Saray iktidarı, Türk lirasının parasal egemenliğine darbe vuracak bir kararla, tüm satış sözleşmelerinin döviz cinsinden yapılmasının önünü açtı. Böylece enflasyonun en temel dinamiklerinden olan dolarizasyonun eksik ayağı da Mehmet Şimşek imzasıyla tamamlanmış oldu. Türkiye’nin, başta ABD doları olmak üzere yabancı paraya bağımlılığı daha da derinleşecek.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek imzasıyla taşıt alım satımı hariç ülkedeki tüm alım satım işlemlerinde dövizle ödemenin önü açıldı.

Evrensel'i Takip Et