Bakanlık 10 Ekim Katliamında kendisini 'sosyal risk' diyerek savundu
Özcan Yaman'ın İçişleri Bakanlığı'na 10 Ekim Katliamında kusurlu olduğu gerekçesiyle açtığı davada Bakanlık kendisini 'sosyal risk' diyerek savundu.

Fotoğraf: Evrensel
Burcu YILDIRIM
Ankara
10 Ekim Ankara Katliamı'nda İçişleri Bakanlığı'nın kusuru nedeniyle açılan davada, Bakanlık kendisini "sosyal risk" diyerek savundu. Dava açan Fotoğrafçı- Yazar Özcan Yaman'a 5 bin TL manevi tazminat veren mahkeme, IŞİD'in saldırısının mitingdekilere değil devlete yönelik olduğunu iddia etti.
10 Ekim Ankara Katliamı’nın tanığı Fotoğrafçı- Yazar Özcan Yaman, patlamanın yaşanmasında İçişleri Bakanlığı'nın kusurlu olduğunu ileri sürerek Ankara 17. İdare Mahkemesi'nde 50 bin liralık manevi tazminat davası açmıştı. Mahkeme, 31 Ocak 2018 tarihli kararında, Bakanlığın 5 bin lira manevi tazminat ödemesine karar verdi. Mahkeme kararında, davacı Yaman'ın katliamda Bakanlığın "ağır kusurlu" olduğu yönündeki iddiasını reddetti. Ancak sosyal hukuk devletinin, vatandaşın can güvenliğinden sorumlu olduğuna atıf yaparak, sosyal risk ilkesi gereğince, Bakanlığın manevi tazminat ödemesi gerektiğine hükmetti. Mahkeme kararında, Yaman'ın olay nedeni ile psikolojisinin bozulduğuna ilişkin rapordan söz etmedi. Olay günü orada bulunmayı manevi tazminat almaya yeterli gördü.
BAKANLIĞIN KUSURU YOKMUŞ!
Bakanlık davada kendisini, olayın miting alanı dışında ve kararlaştırılmış miting saatinden önce gerçekleştiği, terör eylemi sonucu oluşan zararın tazmini isteminden kaynaklanan uyuşmazlığın 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun kapsamında çözümlenmesi gerektiği şeklinde savundu. Bu kanun kapsamında da manevi zararların tazmini yoluna gidilemeyeceğini belirten Bakanlık, diğer yandan 'sosyal risk ilkesi' gereğince de katlanda sorumluklarının bulunmadığını iddia etti.
MAHKEMEYE GÖRE MİTİNGE DEĞİL DEVLETE SALDIRI
Yaman'ın avukatı Songül Beydilli, davada mülkiye müfettişlerinin raporu başta olmak üzere, sundukları delillerle, ağır hizmet kusuru nedeniyle idarenin katliamdan ve ortaya çıkan zararlardan sorumlu olduğunu ortaya koyduklarını söyledi.
Beydilli, "Ancak mahkeme, 'terör olayları' olarak nitelenen eylemlerin, devlete yönelik olduğu, bu tür olaylarda zarar gören kişi ve kuruluşlara karşı kişisel husumetten kaynaklanmadığı; olaylar nedeniyle zarara uğrayan kişilerin, toplumun bir bireyi olmaları nedeniyle zarar gördükleri; terör olaylarını önlemekle yükümlü olduğu halde önleyemeyen idarece, sosyal risk ilkesine göre, topluma pay edilmesi suretiyle tazmininin hakkaniyet gereği olduğu gerekçesiyle manevi tazminata hükmetti. Diğer bir deyişle, mahkeme, olayın gerçekleşmesinde, idarenin ağır hizmet kusuru bulunmadığı, ancak olayların önlenmesi sorumluluğunu yerine getiremediği gerekçesi ile sosyal risk kapsamında manevi tazminat ödenmesine hükmetti. Biz, katliamın gerçekleşmesinde idarenin ağır hizmet kusuru olduğuna inanıyoruz. Bu nedenle mahkemenin aksi yöndeki gerekçesine katılmıyoruz" dedi.
'ÜZÜNTÜYÜ TELAFİ EDEMEZ'
Belirlenen tazminat miktarının da katliamın niteliği ve yarattığı acı ve ızdırap dikkate alındığında, duyulan elem ve ızdırabı giderecek bir oranda olmadığını ifade eden Beydilli, "Maddi tazminatta zarar bellidir. Ancak manevi tazminatın oranı belirlenirken; kişinin duyduğu üzüntünün, acının büyüklüğü dikkate alınır" dedi.
'CEZALANDIRILMALARINI SAĞLAMALIYIZ'
Dava sonucunu değerlendiren Fotoğrafçı- Yazar Özcan Yaman, "O dehşeti yaşayanlar ömürleri boyunca taşımak zorunda oldukları ağır bir yükle yaşayacaklar. O güzel insanlara borcumuz var. Devlete bu sorumluluğu hatırlatmak için ceza ve hukuk davalarında müdahil olarak mücadele etmeliyiz. Katliamın sorumluları ihmali bulunanlar ve nereye uzanırsa uzansın, soruşturmaların derinleştirilmesi ve cezalandırılmalarını sağlamalıyız. Devlet bu katliamın suçlularının bulmak ve cezalandırmak zorundadır. Bu manevi tazminat davası, devletin ihmalini bir kusur olarak kabul edilmesinin göstergesi" diye konuştu.
Evrensel'i Takip Et