16 Mayıs 2018 09:47

Parrhesia: Marx 200 yaşında!

Dergilerinin 4. sayısını, Marx'ın 200. doğum gününde ona ayıran Parrhesia dergisinin yazı kurulundan isimlerle konuştuk.

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Mesut BAYLAV
Çukurova Üniversitesi 

Marx’ın doğumunun üzerinden 200 yıl geçti. Marx ve eserleri Dünya’nın dört bir yanında anılmaya, konuşulmaya, tartışılmaya devam ediyor. Çukurova Üniversitesi’nden felsefe öğrencileri de 4. sayısını çıkaracakları dergilerinin bu sayısını Marx’a ayırdı. Parrhesia dergisi yazı kurulundan Mustafa Ağaoğlu ve Zahid Bilal Özhanlı ile hem derginin bugüne kadarki yolculuğunu hem de Marx sayısını konuştuk.

Derginin kurulma aşamalarını konuşarak başlasak iyi olur sanırım. Bir felsefe dergisi çıkarma ihtiyacı nereden doğdu?

Mustafa: İnsan ve toplum kulübü kuruluş süreci ile birlikte öğrencilerin bir araya gelmesi ile bir dayanışma ruhu ortaya çıktı. Dergi sürecine girilmesi ise bu dayanışma ruhunun yazılı olarak bir yansıma ihtiyacı duyması ile başladı. Öğrenciler felsefeyi nasıl anlıyor, tarihe ne notlar düşmek istiyor, yani bunları söyleme amacıyla dergimiz ortaya çıktı. Akademinin dışında öğrencinin kendisi de “evet bu süreçte ben de varım” deme imkanı buldu. 

Zahid: Arkadaşlarımızla birlikte “Bizim de yaşama dair söyleyecek sözlerimiz var ve söylediklerimizi birileriyle paylaşalım.” diye düşündük. Nasıl ki statü sahibi birçok insan (sanatçı, yazar, akademisyen) dergiler, bildiriler vb. faaliyetlerde bulunabiliyorsa biz de yapabiliriz diyerek arkadaşlarımızla Parrhesia felsefe dergisini kurduk. 

Öğrencilerin felsefeyle ilgili olarak bilgilerini aktarması açısından öğrencilere bir alan açma olarak düşünülebilir. Felsefe bir zümreye aitmiş gibi görünüyor biraz da bu görüntüyü yıkmak için felsefenin yaşamın içinde olduğunu gösterebilmek amacı da güdülüyor.

Şu ana kadar üç sayı çıkardınız ve bu röportaj çıkacağı güne kadar dördüncü sayınız da çıkmış olacak. Derginin buraya kadarki serüvenini konuşmak da fayda var. Neleri konu edindiniz ve nasıl tepkiler aldınız? 

Mustafa: Dergimiz birinci sayısına Çukurova’daki felsefe öğrencilerinin Eskişehir’de felsefe sempozyumunda sunduğu bildirileri “Felsefeyle Varolmak” teması etrafında bir araya getirmesi ile başladı. Burada felsefi konuları hayatın içerisinde nasıl var edebilirizin kaygısını güttük. İkinci sayının ana teması elbette ki yine insandan kopamayarak “Felsefe ve İnsan” oldu. Üçüncü sayımızda “Felsefe ve Sanat” diyerek bu alanların yakınlaşma uzaklaşma meseleleri üzerinde durmaya çalıştık. Bu yolu izleyerek dördüncü sayıya kadar geldik. 

Gerek öğrenciler içerisinde gerek üniversite dışından çok iyi tepkiler aldığımızı söyleyebilirim. Böyle iyi tepkiler alabilmemizin sebebi elbette ki böyle bir zamanda felsefenin konuşuluyor olmasına bir alan açmamız oldu. Aynı zamanda dergimizin karşılık bulması öğrencilerin ortaya çıkardığı şeye değer verildiğini de bana gösterdi. 

Gelelim son çıkacak sayıya. “Doğumunun 200. yılında Karl Marx” başlığıyla geliyor. Marx’ı neden son sayınızın dosya konusu haline getirme gereksinimi duyduğunuzu konuşalım. 

Zahid: Felsefe tarihi Marx olmadan düşünülemez. Belki üzerine en çok yazı yazılan hakkında en çok konuşulan filozoftur Marx. Felsefe tarihinde önemli figürler vardır: ilk çağda Platon, Aristoteles modern dönemde Descartes, Spinoza daha sonra Hegel ve 19. Yy. da Marx... Verdiğim örneklere bakıldığında ismini söylediğim filozoflar yaşadıkları döneme damga vurmuş isimlerdir. Örneğin ilk çağda stoacılar, Platon kadar rağbet görmemişlerdir. Marx döneminde ve Marx’tan sonra da sanki böyle görünüyor. Yaşadığımız döneme baktığımız zaman çoğu düşüncenin Marx’ın yanında veya Marx’ın karşısında konumlandığını görüyoruz. Bundan dolayı kendimize, topluma, insanlığa dair birçok şey gördüğümüz bu dergide özel bir Marx sayısı yapmasak üzülürdük. 

Mustafa: Hegel “her filozof kendi çağının çocuğudur” der. Ama biz Marx’ta şunu görüyoruz. O kendi çağını aşmış bir filozof. Aslında bizim Marx’a 200. yılında dergimizde yer vermemizin sebeplerinden biri bu. Bu bizim için önem arz ediyor. 

Üniversitede ya da felsefe bölümünde Marksizm okumalarına, tartışmalarına ilişkin neler söyleyebiliriz? 

Mustafa: Aslında Marx’ın ortaya koyduğu praksis felsefesinin biraz yabana atıldığını düşünüyorum. Yani Marx’ın da üzerinde hep durduğu “değiştirmek” kısmının çok konuşulmadığı, tartışılmadığını görüyorum. Marx’ın felsefesinin özünde praksis vardır, doğumunun 200. yılında da bu kısmın daha çok üzerinde durulması ve tartışılması gerektiği kanaatindeyim. 

Son olarak “Marksizm güncelliğini yitirdi” tartışmalarına ilişkin konuşsak. ‘Marx’ın görüş ve öğretilerinin sistemi olan’ Marksizm geçmişte kalan ve tarihselliğini yitiren bir düşünce sistemi midir? Yoksa Marksizm güncelliğini koruyor mu?

Zahid: Marx’ın “kehanetlerini” dünyanın dört bir yanında görmeye devam ediyoruz bu konuda Marx’ın güncelliğini tartışmak çok mantıklı görünmüyor bana. Marx’ın güncelliğini ya da “güncellenmesini” tartışan düşünürler tabii ki var. İşte postmarksistler, postyapısalcı birçok filozofun bu konuyu tartıştığını görüyoruz. Marksizmin günümüzde yeterli olmadığını düşünüyorlar ama sınıf çatışmaları sürdükçe Marksizm güncelliğini koruyacaktır.

Marksizmi sınıf çatışmalarından uzaklaştırmanın, Marksizmin özünden sapma olacağını düşünüyorum. “sınıf”ı Marksizmden koparamayız. Marksizmin ölmesi için, diyalektiğinde bir son bulması, yaşamın durması gerekiyor. 

Mustafa: Doğumunun üzerinden 200 yıl geçmiş ve hala Marx’ın değindiği sorunlar ve sunduğu çözümler güncel. Emek süreci olsun, sınıf süreci olsun ya da diğer başka sosyal süreçlere baktığımız zaman Marx hala güncel. Sorunlar güncelse Marx da güncel olmaktan geri durmayacaktır elbette. Bu güncelliği görmekle beraber tartışmaların da güncel üzerinden devam etmesini önemli buluyorum. Dergimizin bu sayısında Marx’ı tarih anlayışından, insan anlayışına oradan yabancılaşmaya, kültüre kadar bir çok bağlamda ele almaya çalıştık.

ÖNCEKİ HABER

Akşener'den dolar yorumu: Uçuruma yuvarlanacak bir otobüs gibiyiz

SONRAKİ HABER

Bugünü ve 'şey'leri tiyatroyla anlamak

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa