Soma mitingi ve sendikaların sorumluluğu
Emine Uyar, üzerinden 4 yıl geçmesine rağmen sorumluların yargılanmadığı Soma Katliamı mitingini yazdı.
Fotoğraf: Evrensel
Emine UYAR
İzmir
Soma’da 301 madencinin yaşamını yitirmesi ile sonuçlanan Türkiye’nin en büyük iş cinayetinin üzerinden 4 yıl geçti. İşçi katliamının dördüncü yılında ailelerin acısını paylaşmak ve davanın hâlâ sonuçlanmamasına, işçilerin ölümünün kamu ayağındaki sorumlularının yargılanmamasına, kamuoyu baskısıyla çıkarılan İşçi Sağlığı İş Güvenliği yasasının -güdük de olsa- uygulanmasının AKP Hükümeti tarafından sürekli olarak ertelenmesine tepkimizi ortaya koymak için Soma’da idik.
Mitingin üzerinden günler geçti, gündem yoğun ama aslında ülkenin en önemli gündemlerinden biri de iş cinayetleri, öyle imiş gibi görünmese de, gereken önem verilmese de...
Soma yerelinde başta 301 Madenci Aileleri Derneği, Eğitim Sen olmak üzere çok sayıda kurum temsilcisinin bir araya gelerek düzenlediği mitinge, seçimlerin de etkisi ile muhalif partilerin ilgisi yoğun olurken ve az-çok kitle getirmeye gayret göstermişlerken emek ve meslek örgütlerinin ise üyelerini taşımayıp temsil düzeyinde katılması, hem Soma’nın yıl dönümüne hem de süregiden iş cinayetlerine yaklaşımlarını göstermesi açısından düşündürücüydü.
İş cinayetlerine karşı güçlü bir ses çıkarmanın olanağı olarak değerlendirilmesi gereken mitingde yaşanan kürsü rekabetinin sebebi biraz da işin asıl sahiplerinin mitinge olan ilgisizliğiydi denilebilir.
Patronlara, “OHAL’i sizin için yaptık, grevleri yasaklıyoruz” diyen, mahkemelerin defalarca gündeme getirmesine rağmen Soma davasında kamudaki sorumluların yargılanmasını engelleyen, iş cinayetlerini fıtrat, kader şeklinde açıklayarak hem kendini hem de patronları sorumluluktan kurtarmayı tercih eden AKP iktidarından çözüm beklemek ölü gözünden yaş beklemek. Yereldeki yetkililer ise çok sıkıştırıldığında “Yeterli sayıda denetçi yok” açıklaması ile yetiniyor.
Buradaki asıl sorun, işçilerin örgütleri olan sendikaların iş cinayetlerinin önlenmesi için mücadele yürütülmesi ve bunun örgütlenmesi konusunda kendilerini sorumlu görmemeleri. Mitinge genel merkez düzeyinde temsilci ile katılan sendika ve meslek örgütleri üyelerini mitinge getirmemişti. KESK’in İzmir ve Manisa’dan katılan az sayıdaki kitlesi ve Ege Üniversitesinde işten atılan DİSK Genel-İş 7 No’lu Şube üyesi işçiler dışında katılım nerede ise yoktu.
Katliamdan önce işçilerin ocaktaki sorunlara ilişkin şikayetleri karşısında hiçbir şey yapmayan, ölen üyelerinin davasına sahip çıkmayan patron güdümlü Soma Maden-İş, bu yıl İmbat Maden Ocağında lokma döktürerek andı ölen maden işçilerini.
Peki Soma’daki Maden-İş böyle, TÜPRAŞ’taki patlamanın ardından Aliağa Demokrasi Meydanı’nda bu konuda adım atma sözü veren Türk-İş’in Ege Bölge Temsilciliği ve Türk-İş’e bağlı sendikalar niye yoktu mitingde? Aynı şekilde DİSK’e bağlı sendikaların şubeleri de... Ya da iş cinayetleri konusunda pratikte yaptıkları bir şey var mı?
Gerçek anlamda örgütlü olmayan maden işçileri, üzerlerindeki baskı ve işsiz kalma korkusu ile mitingde yoktu. Soma’dan katılım seçimler dolayısı ile eskiye göre biraz daha fazla idi. Soma’nın AKP’li ve MHP’li yöneticileri yerel gazeteler aracılığı ile “Muharrem İnce’nin mitingi idi”, “Aileleri istismar ettiler”, “HDP’liler katıldı, Demirtaş’a özgürlük istendi”, gibi söylemlerle mitingi karalamaya çalıştı, tepkiler üzerine haberler kaldırıldı.
Bir hafta önce Maden-İş Soma şubelerinin genel kurulları eski usullerle yapıldı. Katliamın ardından işçilere verilen iki asgari ücret düzeyindeki ücrete son yapılan asgari ücret zammı yansıtılmadığı için işçiler huzursuz. İki hafta tatilinin biri ise yine çeşitli şekillerde patronlar tarafından gasbedilmeye çalışılıyor. Artan bu gibi huzursuzluklar nedeni ile İmbat’ta ağır malzemelerin yer altına taşınmasından sorumlu işçilerin başlattığı ve çok sayıda işçinin de destek verdiği iki-üç saatlik yer altından çıkmama gibi eylemlerin yapıldığı belirtiliyor. Soma, madencilerin çözülmeyen sorunları nedeni ile yeni gelişmelere gebe.
Öte yandan İzmir’de, özellikle Bakırçay havzasında yani yanı başımızdaki HABAŞ, SİDER gibi demir-çelik fabrikalarından, Aliağa’daki gemi sökümlerden, Star Rafinerisi inşaatından, Soma’daki Kolin Termik Santral inşaatından iş kazası haberleri alıyoruz nerede ise iki günde bir. Gencecik hayatlar sönüyor. Sayılar o kadar çok ki...
Kârları eksilmesin diye gerekli tedbirleri almayan, fazla üretim için işçiler üzerinde baskı kuran, onları zorlayan, düşük ücret vererek işçilerin geçinebilmek için nerede ise çalıştığı kadar da fazla mesai yapmasına neden olan, işçi kaza geçirdiğinde onu suçlayan, ölen işçinin ailesine para vererek dava açılmasını önleyen patronlara dur demenin yolu birleşik örgütlü mücadeleden ve bunun için adım atmaktan geçiyor.