Avcılar çarşamba pazarında ekonomiyi sorduk: Pazar bile lüks oldu
Avcılar’da çarşamba günleri kurulan pazara giderek doların pazara yansımasını bizzat yerinde inceledik. Vatandaşa bir dokunan bin ah işitiyor.
Vedat YALVAÇ
İstanbul
Dolar 5 liraya, avro da 6 liraya yaklaşırken çarşı pazar da yanıyor. Avcılar’da çarşamba günleri kurulan pazara giderek doların pazara yansımasını bizzat yerinde inceledik. Vatandaşa bir dokunan bin ah işitiyor. Pek çok insanın eli boş, meyve lükse kaçıyor, pek çok vatandaş yalnızca karnını doyuracak şeyler alabiliyor. Çünkü pazardaki ürünlerden 1 kilo alınması durumunda bile en az 200 lira lazım. Bir vatandaşın ayda 4 kere pazara gittiğini düşünürsek asgari ücretin yarısını pazara bırakması gerekiyor. Üstelik bu 200 liranın içerisinde et yok. Hal böyle olunca vatandaş da duruma tepkili. Pazar yapmanın bile lüks haline geldiğini söyleyen vatandaş, "Kimsenin cebinde pazara gelip de çantalarını dolduracak kadar para yok” diyor. Arada “Her şey çok iyi” diyenler çıksa da bir anda 10-15 kişinin hışmına uğruyor. “Nerede yaşıyorsun?” diyerek tepki gösteren vatandaşların yaratılan pembe tabloya en ufak tahammülü dahi kalmamış durumda.
Kirada olup emekli maaşı ile geçinen bir teyze ile başlıyoruz konuşmaya ilk olarak. “Pazar oldukça iyi” diyor. "Kiradasın ve emekli maaşı ile geçiniyorsun, istediğini alabiliyor musun?” diye sorduğumuzda şu yanıtı veriyor: 1 kilo alma, yarım kilo al yavrum. Ne fark eder? Yarım kilo alamıyorsan 250 gram al ama alıyorsun sonunda. Ben 2 kişiyim. Kendime göre konuşuyorum, benim karnım doyuyor. Çok şükür geçiniyorum.
Başka bir kadın yaklaşıyor yanımıza, konuşmak istiyor: İleride A Haber var, sinir etti beni. Kötülersen çıkmıyorsun, asla seni yayınlamıyorlar. Konuşmak istiyorum, içimi boşaltmak istiyorum” diyerek başlıyor söze: Pazar çok pahalı. 2 çocuğum var, ikisi de üniversite okuyor. Yakın zamanda işten çıkarıldım. Ayda 1 kere pazara gelebiliyorum. 50 lira ile pazara geldim, ne alacağımı çok merak ediyorum. Meyve lükse giriyor, dolarla yarıştığı için. Meyve alamıyoruz zaten, yaklaşamıyoruz yanına. İşte 2 tane patlıcan, 2 tane kabak, 4-5 tane patates. Onlarla döneceğiz geri. “Çoğu kimsenin eli boş, neden?” diye sorarak devam ediyor sözlerine. “Alamıyor millet, alamıyor. Benim küçük çocuğum olsaydı pazara bile gelmezdim. Çünkü çocuğum her şeyi isteyecekti ve ben alamayacaktım. Benim çocuklarım orada ne yiyor diye sabah akşam düşünüyorum, çok zor” diyor.
'PAZAR BİLE ARTIK LÜKS GELİYOR'
Pazarın bile artık kendilerine lüks geldiğinden yakınan kadın “Aman iyisin, padişahım çok yaşa diyorsan senden iyisi yok. Ama kimsenin cebinde pazara gelip de çantalarını dolduracak kadar para yok” diyerek geçen diğer bir kadına “Kaç para var ablam cebinde?” diye soruyor. Sorusuna bir yanıt alamasa da “Benim 50 lira var cebimde” diyerek devam ediyor: Utanmıyorum söylüyorum. Bana bunu söyletenler utansın. İki tane çocuğum okuyor, ben ayda 50 lirayla bir kere pazara geliyorum.
'ONA BAKIYORUZ, BUNA BAKIYORUZ ALAMIYORUZ'
Daha sonra yaşlı bir kadınla başlıyoruz konuşmaya. "Ne aldınız, fiyatlardan memnun musunuz?" sorusuna "Pek bir şey alamıyoruz yavrum. Ya her şey pahalı. Ona bakıyoruz, buna bakıyoruz alamıyoruz. Temel ihtiyaçlarımızı alamadık. Meyve alamadık. Bir tek kiraz aldık 5 liraya. Gezip duruyorum" yanıtını veriyor.
'ALDIĞIMI KOMŞUMLA PAYLAŞIYORUM'
O sırada başka bir kadın söze karışıyor. “Bende var, yiyorum” diyor ve “ama” diyerek ekliyor: Yiyemeyenler var, açlar var. Okula çocuğunu götüremeyenler var. Türkiye mahvolmuş, kimsenin kimseden haberi yok. Perişan etti bizi. Biz daha geçtik de torunlarımız, çocuklarımız... Bu nasıl bir şey, nasıl bir ülke?
Komşusunun hiçbir şey alamamasından yakınıyor. Aldıklarını komşusuyla paylaştığını anlatan teyze: Götürüyorum, yarısını veriyor çocuklarına. Ben yiyeyim o baksın mı? O alamıyor kiraz. Ee yan yana oturuyoruz. Çıkarıyorum ona da veriyorum. Hani gözü kalmasın. Kendisi de hasta. Baştaki yedi, bizi de birbirimize düşürdü. Haram olsun. 3 çocuğu var.
'ZENGİN FAKİRİN HALİNDEN NE ANLAR?'
“Tuzu kurudur ne de olsa. Zengin, fakirin halinden ne anlar. Bir kere bizim gibi fakirleri karşısına almıyor ki Cumhurbaşkanımız, zenginleri alıyor” diyerek bir başka teyze söze karışıyor: Hülya Avşar’ı alıyor, Alişan’ı alıyor, Seda’yı alıyor. Hele bir de mahalleyi dolaşıp bizim gibi fakirleri alsın. Bir parça yer açtık, 10 senedir vergiden kurtaramıyoruz yakamızı. Bir asgari ücretle çalışıyor eşim, 900 lira kira veriyorum, 700 lira kalıyor. Elektrik, su veriyorum, bir şey yoktur ki çoluk çocuğum yesin. Biz ne yapacağız böyle? Hani ülkemiz çok iyi.
O sırada yanından geçen bir kadın ise “CHP mi düzeltecek, nankörsünüz nankör!” diyerek sataşıp hızla uzaklaşıyor. Kısa süreli bir gerginliğin ardından yanıma yaklaşarak “Senin kartın nerede? Sen ortalığı karıştırıyorsun, polisi ararım” diyen yaşlı bir amca gerilimi yine tırmandırıyor. Ancak, amcaya kartımı gösterip "Asıl ben polisi arayacağım, sen benim işi nasıl engellersin!” dediğimde ise polise o kadar çok güvenen amca hiç durmadan uzaklaşıyor.
HERKES KONUŞMA İHTİYACI HİSSEDİYOR
Tezgahların önünde bir anda çok büyük kalabalıklar oluştuğu için pazarın dışında röportajı sürdürmeye karar veriyoruz. Ancak orada da durum pek farklı değil. Daha önce röportaj yapmakta zorluk çekerken bu sefer herkes konuşma ihtiyacı duyuyor.
“Her şey ateş pahası” diyen bir başka kadın, “Dolarların hali belli zaten. Onun için memnun değiliz. Hiçbir şeyden memnun değiliz. Yarı yarıya istediklerimizi alabiliyoruz, tam alamıyoruz yani. İki kişi de olsa yeterli olmuyor aldıklarımız. Ekonomi battı. Her şey belli. Dolar 5’e, avro 6’ya gidiyor. Daha bunun ekonomisi mi kalmış! Çiftçiliğe önem verilmiyor. Çiftçilik de bu gidişle battı. Kimse çiftçilik yapamayacak bu durumda. Maydanozu bile artık ithal ediyoruz” diyor.
'ET NEREDE VAR, KOKUSU BİLE YOK'
“Her bir sene geçmiş seneyi aratıyor. Sosyal hayatımız vardı, o da şimdi bitti” diyen bir kadın söze karışıyor ve "Pazara gidemiyorsun, sinemaya, tiyatroya para mı var? Pazara gidelim de alabilelim yeterli” diyerek yanıt veriyorlar. Et alamadıklarını, yalnızca sebze aldığını ve 100 lira verdiğini söyleyen bir başka kadın, etin ayda bir bile eve zor girdiğini söylüyor. Başka bir kadın da “Et nerede var, kokusu bile yok” diyerek konuşan kadına destek atıyor.
O sırada “Her şey pahalı yavrum” diyen bir kadın yaklaşıyor ve elindeki poşetleri göstererek “Bak hiçbir şey almadım. Allah çoluk çocuğu olana yardım etsin. Bakıp geçiyoruz, vallahi alamıyoruz” diyor.
'AVRO 6 LİRA, ALTIN 335 LİRA AMA BU HÜKÜMET YERİNDE DURUYOR HALÂ'
“Avro 6 lira, altın 335 lira ama bu hükümet yerinde duruyor hâlâ” diyen bir kişi şöyle devam ediyor: Bu topluma seslenin Allah rızası için. Yani doların 10 lira olması mı gerekiyor bunların gitmesi için? Ama ülkenin haline bir bak. Petrole zam geliyor, petrole zam gelince hayatımızın her alanına geliyor. Hesabını veren de yok, hesap soran da yok. Halen çıkıyor ortaya, bas bas insanlara hakaret ediyor. 1 kilo kıyma 45 lira, o da yarısı yağ. Kim etkilenmiyor? AKP’lisi de CHP’lisi de etkileniyor. Artık siyaseti aşmış bu iş. Bu iktidar gitmediği sürece bu ülke bu beladan kurtulamaz. Bu toplum uyanmalı. Ekonomi ilerlemiyor ki, iflaslar yarın başlayacak. Türkiye’nin en büyük 2 tane şirketi yapılanmaya gitti. Ülker gibi dev yapılar yapılanmaya gitti. Doğuş, Garanti Bankası yapılanmaya gidiyor. Yani bunlar yaparsa, emeklinin aldığı 1000 lira, 1500 lira memurun aldığı para, asgari ücret 1600 lira. Ekonomi yok, ekonomi 5-6 kişinin elinde. Bakın dolar dolar diyor. Borsa İstanbul demiş ki hükümete destek için doları bozduruyor. Köprü yapıyorsun dolarla, havalimanı yaptırıyorsun dolarla... Eee dolar hayatımızın her alanında.
'PAZAR YANIYOR'
“Pazar yanıyor, ateş. Hiçbir şey alamıyoruz” diyen bir başka kadın şöyle devam ediyor: 1600 lira aylık alıyoruz. Neyle yaşayacağız. Baştakiler kendileri yaşasın 1600 lirayla! Kendi paralarını da versinler bize. Beştepe yapmakla olmuyor bu iş. Biz de bu ülkenin insanıyız değil mi? Yurt dışından mercimek ithal ediyoruz. Bizim paramız oraya niye gidiyor? Konya’da buğday üretiliyor, Rusya’dan buğday ithal ediyoruz. Doğu hayvancılık cennettiydi, şimdi eti ithal ediyoruz. Tarım bitti, hayvancılık bitti, üretim bitti. Daha ne söyleyelim ki!
Hayvancılığın ve çiftçiliğin azalmasını herkesin büyük şehirlere gelmesine bağlayan ve “Rahatlığı için geliyor köyden. Ben de geldim. İşin zorluğundan geldim. Hayvan beslemesinin zorluğundan geldim” diyerek hükümete destek veren bir başka teyze biraz sonra sözlerine tezat şu sözleri söylüyor: Gübre Amerika’dan geliyor, buğday Amerika’dan geliyor, ayçiceği Amerika’dan geliyor. Bunları eke eke tarlanın feri kalmamış artık. Bizim başımızdaki Amerika ile alışveriş yapa yapa amerikana döndük biz. Ne gereğimiz var bizim, ne ihtiyacımız var? Tarlamız mı yok, suyumuz mu yok? Neden senin paran varken dolar alıyorsun?
'AZ ALIRIZ YERİZ, ÖNCE VATAN'
“Az alırız yeriz, önce vatan” diyen AKP’li bir kadın, “Önceden halimiz çok mu iyiydi? 80’ler çok mu iyiydi? Elektriğimiz yoktu, suyumuz yoktu. Alt kattakilere gelirdi, üst kattakilere su çıkmazdı. Çöpler yığın yığındı. Yine bu adam geldi de Allah razı olsun. Azıcık kemerleri kısalım ne olur? Vatan hainlerine, Avrupa’ya mı verelim, Suriye mi, Irak mı olalım, vatan mı bölünsün? Yapmayın, bu kadar değil! Recep Tayip Erdoğan asılsın, kesilsin! Hiçbir şey olmaz Recep Tayip Erdoğan’a, arkasında bizler varız. Soğan ekmek yerim, vatanı böldürmem. Vatanım için canımı veririm. İnsanlarımız nankör. Herkes alıyor, kim aç?” demesi üzerine bir anda diğerlerinin tepkisine neden oluyor. “Nerede yaşıyorsun!” diyerek tepki gösteren bir başka vatandaş, “Yalan söylüyor. Asgari ücret kaç para, neyle geçiniyor insanlar belli değil. Ekonomi ne durumda hiç belli değil. 1 trilyona yaklaşmış dış borcumuz. Neyin mücadelesi bu?” diyor. Bir başka kadın da “Neden bu kadar tuzu kuru anlamıyorum” diye tepki gösteriyor.
YARDIM ÜRÜNLERİNİ SATARAK ELEKTRİK FATURASI ÖDENİYOR
Mahallesinde tanık olduğu bir olayı anlatan kadın ise şunları aktardı: Temizlik ürünü satan bir esnaf komşum var. Onun yanına gittim. Ona gittiğimde hep pekmez vs. gibi şeyler görüyordum. 'Hayırdır burayı dükkana çevirdin iyicene' diye takıldım. O da bana 'İnsanlar zor durumda, bana veriyorlar ki satayım. Yardım olsun diye koyuyorum, satıyorum'dedi. Önceki gün kadında paketli ürünler gördüm. Pirinç, fasulye gibi şeyleri görünce sordum 'Bu nedir?' diye. Bir hanımın eşinin işsiz olduğundan dolayı bu ürünleri satıp elektrik ve su faturasını ödemeye çalıştığını anlattı. Üstelik o ürünleri de yardım amaçlı vermişler. Yani kendi aldığı ürünler de değil. Yardım amaçlı verilen pirinç, fasulye gibi ürünleri satarak elektrik ve su faturalarını ödeyemeye çalışıyor. Türkiye’nin neresi iyi? 'Türkiye’de para var, ekonomi iyi' diyorlar. Bunları gördükçe soruyorum, ekonominin neresi iyi?
'7 LİRA VERİP ÇORAP ALAMIYOR İNSANLAR'
Türkiye’nin geleceğinin çok karanlık olduğunu söyleyen bir başka kadın başlıyor konuşmaya: Halkı sokakta gördüğüm zaman her gün daha kötüye gittiğini fark ediyorum. Çünkü insanları dinliyorum, sokakta yürürken konuşulanlara kulak veriyorum. Çünkü insanlar hep hayat koşullarından bahsediyor ve hayatlarının iyi olmadığını söylüyorlar. Bugün pazara girmiştim. Bir tane hanım çorabın fiyatını sorunca çok yadırgadı, '7 liraya çorap olur mu?' diye. Ben de dedim ki 7 lira çok gibi geliyor ama aslında değil. Paran olsa ona çok demeyeceksin. O da dedi ki 'Ah yavrum, harcamaya param olsa elbette ki alıp giyeceğim ama benim için o 7 lira çok büyük para.
HER ŞEYDEN 1 KİLO ALABİLMEK İÇİN 200 LİRA LAZIM
Yapılan röportajın ardından tekrar pazarı geziyoruz. Tüm fiyatları tek tek not almaya başlıyoruz.
- Bir adet Karpuz 15 ile 20 lira arası
- Muz 8 lira
- Bir demet sarımsak 5 lira
- Hurma 30 ile 50 lira arası
- Domates 3 ile 5 lira arası
- Patlıcan 5 lira
- Kabak 4 lira
- Fasulye 6 ile 8 lira arası
- Peynir 12 ile 24 lira arası
- Bir koli yumurta 12 ile 15 lira arası
- Zeytin 9 ile 24 lira arası
- Mantar 8 lira
- Salatalık 2 ile 5 lira arası
- Kıvırcık 2 buçuk lira
- Roka 1 lira
- Nane 1 lira
- İstavrit 20 lira
- Kiraz 5 ile 8 lira arası
- Erik 5 lira
- Çilek 7 lira
- Biber 8 lira
- Kayısı 6 lira