'Çalıştırılmayan mekanizmalar çalışsa TRT halkın televizyonu olur'
Yıllarca TRT'de çalışan Haber Sen Genel Sekreteri Burak Ustaoğlu, TRT'nin yaşadığı dönüşümü ve çalışanların durumunu Evrensel'e anlattı.

Fotoğraf: Evrensel
Eren YILMAZ
İstanbul
Medya organları üzerindeki baskı ve sansür uygulamalarına her gün bir yenisi eklenirken sermaye medyasındaki iktidar lehine tekelleşme de muhalefeti adeta görünmez kıldı. Öte yandan kamu yayıncılığı yapmakla sorumlu olan Türkiye Radyo Televizyon Kurumunun da (TRT) 24 Haziran Milletvekili ve Cumhurbaşkanlığı Seçimleri yaklaşırken, muhalefet temsilcilerine oldukça kısıtlı yer vermesiyle yine siyasetin en sıcak konularından. TRT’nin geçirdiği dönüşümü, bu dönüşüm sırasında TRT çalışanlarının yaşadıklarını ve Türkiye’de kamu yayıncılığının mümkün olup olmadığını Haber Sen Genel Sekreteri Burak Ustaoğlu ile konuştuk. Yıllarca TRT’de çalışan Ustaoğlu, yaşanan dönüşümü Evrensel’e anlattı.
TRT’de uzun süre çalışmış biri olarak siz TRT’yi nasıl görüyorsunuz? Yayın politikası geçmişte nasıldı, geleceğini nasıl görüyorsunuz?
TRT anayasada özerk olarak ilan edilmiştir ama TRT yasasında bu özerkliği göremiyoruz. Onun için geçmişte de TRT, amiyane tabirle söyleyecek olursak, “iktidar borazanlığı” muhakkak yapıyordu. Ancak, kamu hizmeti yayıncılığı anlayışı, editöryel bağımsızlık anlayışı bu kadar tahrip edilmiş, dejenere edilmiş halde değildi. Biz haberlere dair verileri paylaştık. Sadece TRT Haber’i verdik ve bu yüzdeler ekrana yansıyan yüzdelerdi. Yani o parti liderinin ekranda bulunuş süresi. Yüzdeler bu kadar oynarken var sen düşün tartışma veya yorum programlarında muhaliflerin sesleri nasıl kesiliyor! Kaldı ki şu an Türkiye Olağanüstü Halde seçime gidiyor. (HDP’nin Cumhurbaşkanı adayı) Selahattin Demirtaş cezaevinde, siz ve iki üç gazete dışında, birçok yerde zaten sesi çıkmıyor. Olaylar yer bulamıyor, gündem olamıyor. Mesela, MHP’nin milletvekili adayı, SP’nin milletvekili adayını dövüyor. Adamı hastanelik ediyor. Bu insan elini kolunu sallayarak geçip gidiyor ve TRT gibi kamu hizmeti yapan bir yerde bu olay haber olamıyor.
‘LİYAKAT DEĞİL BİAT’
TRT, geçmişte nasıl bir yayın çizgisi izliyordu? Bizim kuşağımız, arşivde başbakanların muhalefet liderleriyle birlikte katıldığı açık oturumları görünce çok şaşırıyor örneğin...
Çok doğru, ama o sırada AKP yoktu. Geçmişte de bir iktidar seviciliği vardı ama kamu hizmeti yayıncılığı ilkesi ile hareket edilirdi. Yani bir tartışma programı yaparken, bir atıfta bulunuluyorsa, karşı tarafa da söz hakkı verirdi. Seçimler öncesi ‘liderler açık oturumu’ yapılırdı, bütün liderler kendini anlatma imkanı bulurdu. Şimdi yüz yüze gelmekten kaçan bir iktidar varken, devamlı arkadan saldırmayı, çelme takmayı düşünen bir iktidar varken buna hizmet eden bir yayıncılık yapılıyor. Çünkü TRT’de de liyakatın yerini biat almış.
TRT özelinde bu değişim nasıl yaşandı? Ne oldu da TRT bu ilkeleri bir kenara kaldırdı?
TRT’de, 2003 yılında bir acil eylem planı açıklandı.* Buna göre, TRT’nin elektrik payı kesilecekti. Biz, TRT’nin ilk baştan beri özerk, demokratik yapıda olmasını istiyoruz. Özerkliğin olabilmesi için de devlete göbeğinden bağlı olmaması lazım. Onun için TRT’nin yapısını, yayın politikasını, yönetim şeklini eleştirebiliriz. Ama kamu hizmeti yayıncılığının bir finansal ayağı vardır, bu da bütün dünyada böyledir. Kamu hizmeti yayıncılığı yapan kurumlar halk tarafından finanse edilir. AKP, daha iktidara gelir gelmez ilk başta TRT’nin elektrik payına saldırdı. Burada amaç şuydu: TRT göbekten bana bağlı olsun. Bunu yaptıktan sonra TRT kurumlar içinde en zor düşen kurumlardandı, çünkü yetişmiş personelleri yoktu onların. Ne yaptılar? 2008 yılında iki bin, üç bin kişi aldılar ve bunlar tamamen Cemaat yanlısı insanlardı.
DIŞ YAPIMLARA BAĞIMLI HALE GETİRDİLER
Devlet kurumlarında güvenlik hizmetlerini özelleştirdiler, taşeronlaştırdılar. Bu sırada TRT’deki güvenlik personelleri memuriyete geçirildi. Bu insanlar hayatları boyunca görmedikleri ünvanları gördü. Yıllarca kapıda nöbet tutan güvenlikçileri müdür yaptılar, yayın müdürü, daire başkan yardımcısı yaptılar. Çünkü biat önemliydi, ona gelen evrakı imzalaması önemliydi. TRT’yi adeta paravan şirket gibi kullandılar. TRT ciddi bütçesi olan bir kuruluş. İçinde çok değerli yapımcıları olan bir kurumu tamamen dış yapımlara bağımlı hale getirdiler.
TRT’nin şu an yapamayacağı yayın yok. Yapamayacağı program, film veya dizi de yok. Ama kendi şişirdikleri faturalarla iç yapımların pahalı olduğu, çok insan çalıştığı gibi bahaneler göstererek dış yapımlara dönüldü.
Önceki Genel Müdür Şenol Göka, bir genelge yayınladı. Bozuk saat bile iki kere doğruyu gösterir, Göka genel müdürlüğü boyunca doğruyu bir kere gösterdi. Dedi ki: “Dış yapımlar nedenleri açıklanmadığı sürece iç yapım olarak yapılacaktır” ve bu nedenlerin de kabul gören nedenler olması gerekiyordu. Bu genelge yayınlandığında ilk biz (Haber Sen) çıktık, “çok doğru bir şey sözlediniz, bunun takipçisi olacağız” dedik ve dış yapımlar yine arttı. Genelge yayınlandı askıda kaldı.
‘ÖKSÜRDÜ DİYE SORUŞTURMA AÇTILAR’
TRT’de bir kadrolaşmadan söz ettiniz. Peki bu sürede TRT’de halihazırda çalışanlar neler yaşadı?
Ne olduğunu şöyle çok net söyleyeyim: Onlarca yüzlerce ödülü olan bir yönetmeni aldılar “Televizyon izleme” denen bir yere koydular. “Hataları bul bize söyle” dediler. Avrupa çapında başarılara imza atmış olan kameramanları sürgün ettiler. Teknik yönetmenlerin yerine vasıfsız insanları koydular. Emekliliğe zorladılar. İki senedir KHK’larla ihraçlardan kafamızı kaldıramıyoruz. Sansür had safhada. Yayında ağzınızdan bir şey kaçırsanız, o yapımcının yönetmenin bir sürü şey geliyor.
Yayında bir kameraman öksürdü diye, hastaydı çünkü, yayını izleyen zamanın genel müdür danışmanı “Bu arkadaş burada hükümet yanlısı şeyler konuşulurken öksürerek yayını sabote etmek istiyor. Bu arkadaş muhaliftir” diyerek hakkında soruşturma başlattılar. TRT Kürtçe’de sette ayağınız takılsa ‘yayını sabote etmek’ten soruşturma açılıyor.
Zamanın haber dairesi müdürü, 2008 ve sonrası giren personeli topluyor, “Gerçek TRT çalışanı sizlersiniz, bu eski çalışanlar komünist, sakın ha onların güler yüzüne ve insani davranışlarına aldanmayın” diye toplantıda söylüyor. Tarafsız ve ilkeli yayıncılık yapılması gereken bir kuruma, siyaseti göbeğinden soktular. Bu siyaseti soktukları gibi yeniye eskiyi usta göstereceklerine düşman gösterdiler.
Bu kurumu bu hale nasıl getirdiler? Bir genel müdür yardımcısı, Abbas Adalı takma ismiyle “Ekranın büyüsüne kapılmadan” isimli bir kitap yazıyor. Orada diyor ki: “Aslolan dini yayın yapmak değildir, aslolan dini benimsemiş bir kanal yayınlamaktır. Şeytan icadı fitne fücur şeyi izleyeceğime...” gibi ifadelerle televizyona ‘şeytan icadı’ diyor. Bunu diyen TRT’de genel müdür yardımcısı. Bu kurum bu hale böyle geldi.
3 AY İÇİNDE TRT’Yİ ‘ESKİ TRT’ HALİNE GETİRİRİZ
Peki TRT’nin kamu yayıncılığını hakkıyla yapabilmesi için çözüm öneriniz var mı? TRT’de ne değişmeli?
Biz gerek Haber Sen olarak, gerek TRT emekçileri olarak gerek vergisini veren vatandaşlar olarak; bir ülkede, TRT’de kamu hizmeti yayıncılığı olmalıdır. Yalnız, özerkliğini, demokratikliğini net bir şekilde ortaya koyan bir TRT olmalıdır. Şu an bile bize yetki versinler, çok ciddi söylüyorum 3 ay içinde TRT’yi ‘eski TRT’ haline getiririz.
Her şeye rağmen kurum içindeki dinamiklerin, kurum içindeki ilkelerin hepsi yıkılmadı. Hala bu kurum içinde çalıştırılmaytan mekanizmalar, çalıştırılmayan insanlar önemsenmeyen ilkeler çalıştırılırsa, işte o zaman gerçekten halkın televizyonu TRT olur.
* 58. Hükümet Acil Eylem Planında TRT için “Elektrik fiyatlarının ucuzlatılmasına yönelik TRT payı aşamalı olarak kaldırılacak” deniliyordu.
Eylem planının tamamını okumak için tıklayın...
Evrensel'i Takip Et