Antep'te seçimin nabzı: İşçiler umutsuzlukla patlama arasında
Antepli işçilerle seçimleri değerlendirdik. İşçiler gelişmeleri yakından takip ediyor ancak vaatler ödenemeyen faturaların gölgesinde kalıyor.
Fotoğraf: Deniz KAR/Evrensel
Çağrı SARI
Antep
Antep, 2 milyona yaklaşan nüfusuyla, Güneydoğu’nun en büyük ili. Başlı başına bir sanayi kenti. Organize Sanayi Bölgesinde yaklaşık 130 bin işçi istihdam ediliyor. Kentte, irili ufaklı işyerlerinde çalışanlarla beraber 270 bin kayıtlı işçi bulunuyor. Ayrıca Türkiye’nin en büyük toplu konut projesinin hayata geçirildiği Antep’te haliyle inşaat sektörü de çok önemli.
TÜİK’in verilerine göre Antep, Adıyaman ve Kilis’in yer aldığı bölgede işsizlik oranı yüzde 15’lere dayanıyor. Antep’te işsizlik her daim sorun, ancak konuştuğumuz bir çok kişi sorunun kaynağı olarak Suriyelileri işaret ediyor. Antep, Suriye’ye sınır kenti olmasının da etkisiyle (Kesin sayı tam olarak bilinmemekle birlikte) 300 bine yakın Suriyeli mülteciye ev sahipliği yapıyor. Antep’te uzun yıllardır Türkiyeli ve Suriyeli halk bir arada yaşıyor, bu kadar zaman bir arada yaşayan halkın kaynaşması beklenirken, yoksulluk ve işsizliğin iki halkı birbirine karşı daha da körüklediğini söylemek mümkün.
Antep’te işçi duraklarında, kahve masalarında mevzu hep geçim sıkıntısı. Seçimlerle ilgili tartışmalar ve tüm gelişmeler ilgiyle takip ediliyor, fakat ana gündem olası ekonomik kriz. Seçimler, vaatler ödeyemedikleri faturaların gölgesinde kalıyor.
Antep’in büyük ilçelerinden Şahinbey’de Düztepe ve Vatan Mahallelerinde dolaştık. Tekstil işçilerinin yoğun olarak yaşadığı yerlerden sadece ikisi Düztepe ve Vatan. Kiralar ortalama 500-800 TL arasında değişiyor. Kiraların bu kadar yüksek olmasını da, tıpkı işsizlik meselesinde olduğu gibi, Suriyelilerin varlığına bağlıyorlar.
Kiminle konuşsak söz mutlaka işçilerin bir araya gelmemesine uzanıyor. İşçiler arasında umut zayıf fakat satır araları patlama noktasında olduklarının işaretlerini veriyor.
Örneğin Şireci Tekstil’de çalışan işçilerle yaptığımız röportajdan iki gün sonra fabrikada AGİ paralarının yatırılmaması nedeniyle eylem yapıldı. İki vardiyada iş bırakan işçiler, şimdilik ‘söz’ aldılar ama ekonomik durumdan şikayetleri ve kaygıları devam ediyor. Ceplerindeki paranın erimesinin nedeni AKP’li işçiye göre “dış güçler”, İYİ Partili işçiye göre ise ‘Büyük devletsen bu dış güçleri engelle!’ Yani Antepli işçi Türkiye’nin aynası...
Konuştuğumuz AKP’li işçilerin çoğu huzursuz. Huzursuzluğun temel gerekçesi: İşsizlik, ekonomi ya da gelir adaletsizliği... Ancak ciddi bir kopuş yaşandığı söylenemez. AKP’ye doğru basılan mühür durmuş, ancak ‘karşı tarafa’ da gitmiyor. 24 Haziran’da ne olacak? Antep’te muhalefetin kararsızları ikna edebilmesi, oyların rengini değiştirebilmesi, ekonominin gidişatı üzerinden yapacağı çalışmanın inandırıcılığına bağlı. Zira yüksek perdeden verilen boş vaatlerin etkisi sınırlı.
'AKP ÇOK İYİ, İŞSİZLİĞİN NEDENİ DE SURİYELİLER'
İlk olarak bir kahvede 6-7 gencin bulunduğu bir masaya oturuyoruz. Çoğu evli, çocukları da var. İkisi kahve sahibi, ortaklar. Diğerleri işsiz. Aralarında 4 yıldır işsiz olan var. AKP’ye oy verecekler. Nedeni; emeklilere bayramda verilecek ikramiye, hastanelerde sıra olmaması, yolların, köprülerin yapılması... AKP dışında bir hükümet görmemiş olmalarına rağmen geçmiş dönemi hatırlatarak konuşuyorlar. “CHP döneminde her şey çok kötüydü”, “33 yaşındayım biz bunları görmedik” gibi cümleler kuruyorlar. Geçmişle yapılan kıyaslamaların kaynağı AKP’nin yayımladığı videolar. Sosyal medyadan bu videoları takip ediyorlar.
Diğer siyasi partilerin adaylarını da dinlediklerini ama vaatlerine inanmadıklarını söylüyorlar. Örneğin Muharrem İnce’nin Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nın gereksiz olduğuna yönelik eleştirilerini “yersiz” buluyorlar. Zira Türkiye gibi büyük bir ülkeye yurt dışından gelen bakan, cumhurbaşkanı gibi unvana sahip insanların böyle yerlerde ağırlanması lazımmış!
Konuşmaya başladıklarında ise hayatlarından hiç de memnun olmadıkları ortaya çıkıyor. Bir kere işsizlik en büyük sorun. Ama ondan da Suriyelileri sorumlu tutuyorlar:
- Zam zam zam, her şeye zam! İnan yetiştiremiyoruz. Buradaki hiç kimse ‘memnunum’ diyemez. Kıt kanaat geçinen insanlarız. Bu adam iki aydan beri çalışmıyor. Bu adam 4 seneden beri çalışmıyor. Bu adam 3-4 aydır çalışmıyor.
- ‘Bu işsizliğin nedeni nedir’ diye düşünüyor musunuz?
Suriyeliler... Valla, tam kendi kendimizi kurtarmıştık. Şimdi bu Suriyeliler, Allah yardımcıları olsun topraklarımıza sığındılar, ama geldiler bizim işimizi yapıyorlar. Bundan 10 sene önce yevmiye 70 milyondu. Şimdi yine 70 milyon ama Suriyeli geliyor 35 liraya çalışıyor. Piyasayı alt üst ettiler. Sigortasız falan da çalışınca onları tercih ediyor patron. Soruyorlar, Türk müsün, Suriyeli mi?
Masada Suriyelilerle arkadaşlık eden yok. Dil nedeniyle iletişim kuramadıklarını söyleseler de işlerinden ‘onlar yüzünden’ edildiklerini düşündüklerinden bir Suriyeli ile arkadaşlık yapmayı tercih etmiyorlar.
ÇEMEN İŞÇİSİ: MADEM DIŞ GÜÇLERİN OYUNU, ENGELLE!
Bir işçi kenti olması nedeniyle sık sık büyük direnişlerin yaşandığı bir il Antep. Ünaldı direnişi, Çemen grevi ya da Başpınar Organize direnişi işçiler arasında hâlâ sohbet konusu. Eski dayanışmanın şimdilerde olmadığı, eyleme çıkmanın çok zor olduğu gibi hayıflanmalarla beraber elbette...
2010 yılında Çemen Tekstil fabrikasında 74 gün süren greve katılan Abdullah, geçmişte MHP’ye oy veriyormuş. Hatta MHP’nin çağrısıyla Kobanê eylemleri sırasında HDP’ye karşı sokağa çıkmış. Şimdi ise, MHP’nin AKP’ye yaklaşmasından duyduğu rahatsızlık nedeniyle, İYİ Partiyi tercih ediyor.
HDP’nin Adayı Selahattin Demirtaş’tan hoşlanmıyor, fakat onun cezaevinde olmasının da “adaletsiz” olduğunu düşünüyor. “Madem suçlu, aday göstermeyeceksin. Madem gösterdin o zaman bırak herkes gibi çalışma yapsın” diyor. Ekonomideki kötü gidişatın, doların artmasının ‘dış güçler’e bağlanmasına tepkili: “Haydi öyle kabul edelim. Peki, siz bu dış güçlerin oyununu durdurmak için ne yapıyorsunuz? Bu dış güçler aynı oyunu 24 Haziran sonrası da oynayacak, ne yapacaksınız? Maaşımdan 500 lira eridi.”
Başka bir fabrikada vardiya amiri olan bir işçi de AKP’yi eleştiriyor ama “Erdoğancıyım” diyor. Ona göre AKP, Erdoğan’ın sözünü dinlemiyor.
BİR YILDA FİKRİM DEĞİŞTİ; NEDENİ İŞSİZLİK
Mehmet 40 yaşlarında, evli ve dört çocuklu bir işçi. Kolundaki bir rahatsızlıktan dolayı malulen emekli olmuş. Aileden kalma bir evi var. Aldığı ücret 900 TL kadar. Bir yıldır yapabileceği bir iş arıyor. Çünkü dört çocuklu bir aileye 900 lira yetmiyor. Bugüne kadar hep AKP’ye oy vermiş. 16 Nisan’da da ‘evet’ demiş. ‘Pişman mısın?’ diye soruyorum ‘Evet pişmanım’ diyor. Ne değiştirdi fikrini, sorusuna yanıtı kısa ve net; ‘İşsizlik.’ AKP’ye oy vermeyeceğini söylüyor ama henüz kararını vermemiş. Muharrem İnce’yi takip ediyor; konuşmasını beğendiğini söylüyor. “Meral Akşener’i arada görüyorum televizyonlarda. Demirtaş ise ne diyor hiç bilmiyorum, hiç göremiyoruz vaatlerini” diyor.
İŞKUR AKP’YE ÜYELİK ŞARTI MI ARIYOR?
Vatan Mahallesi’nde yine işçilerin ağırlıklı olduğu bir kahveye gidiyoruz. İŞKUR’un bir okula temizlik için gönderdiği bir işçiyle konuşuyoruz. İŞKUR’un iş bulmak için kendisine AKP’ye üye olma şartı koştuğunu iddia ediyor. “Mecbur, olduk” diyerek, şöyle devam ediyor: “Şimdi sürekli AKP’den mesaj geliyor. Yok toplantı var. Ben hiç o toplantılara katılmadım. Zaten oyumu da vermeyeceğim.”
ŞİRECİ İŞÇİSİ: ZENGİN VERGİ ÖDEMİYOR, BEN NİYE ÜÇ KURUŞ PARAMLA VERGİ ÖDÜYORUM?
Şireci Tekstil’de çalışan iki işçi ile birlikteyiz. Gazetemizi Başpınar Organize’de 2012 yılında yaşanan direnişten tanıyorlar. İş güvenlikleri dolayısıyla isimlerini veremediğimiz işçilerden A.Ş, CHP’ye oy veriyor ama “Siyasetle çok ilgilenmediğini” söylüyor. Diğeri H.K, bugüne kadar AKP’ye oy vermiş ama bu sefer kararsız. “AKP’ye bozuldum, koptum ama neye oy vereceğim konusunda karar vermedim” diyor ve ekliyor “Siyasetle işimiz pek olmaz. Bizim canımız fabrikada yaşananlara sıkılıyor...”
İkisi de 37 yaşında. H.K 10 yıl, A.Ş ise 15 senedir işçi. İkisi de en çok sürekli fazla mesaiye zorlanmaktan şikayetçi. Ellerinden geldiğince kabul etmiyorlarmış fazla mesaiye kalmayı. Ama bu kez de baskıyla karşılaşıyorlar. Patron tazminat ödememek için işten atmak yerine yıldırma yoluna gidiyor. Sık sık vardiyalarını değiştirmek gibi...
“Mesaiye gel, diye diretiyorlar. ‘E senin borcun var’ diyorlar... Sen benim borcumu düşünüyorsun da mesaide mi aklına geliyor. Madem öyle aylıkta gel yanıma, ‘Senin borcun var, al şunu harca’ de. Bir de mesai mecbur değil diye her tarafa yazı astılar. Şikayet gitti çünkü... Ama kalmazsan da baskı görüyorsun” diyor A.Ş.
- Ne borcu bu?
- Ben başladığımda Şireci’nin 4 fabrikası vardı. Şimdi 10’un üzerinde. Büyüdükçe gözünü daha çok işçinin parasına dikiyor. Kızım var epilepsi hastası. Ameliyat ettirecektim. İlaçlarının büyük çoğunluğunu Sağlık Bakanlığı karşılamıyor. Yurt dışından getirmek zorundayım. Patrondan kıdem tazminatımı almak istedim. Girdi çıktı yapsın dedim. İnanmadılar, doktor raporu istediler benden. Onu da verdik... Eee ‘para yok’. Sürekli aynı şey, para yok! Benim çocuğuma gelince mi para yok? Sonra kredi çektim 3-4 ay ödedim sonra ödeyemedim. Haciz koydular maaşıma 400 kağıt. Ben 25 bin kredi çektim. Oldu 40 bin. Aylık ödemem gereken para 1265 lira. Benim maaş 1650 lira. Belki merhamete gelir dedim ama yok...
- Ne kadar veriyorsun ilaca?
- Üç ayda bir 2 bin liraya yakın para veriyorum. Arkadaşlar aralarında para toplamışlar destek olalım diye, vardiya amirinin yanına da gitmişler. Elli kez yüzüme vurdu, iki lafının biri ‘Biz sana para verdik. Sen mesai bile kalmıyorsun’ oluyor. Mesai istemiyorum!
KEŞKE HEP SEÇİM OLSA!
Eskiden işten atarlar korkusuyla diye pazar mesaisine kaldığını belirten H.K, “Şimdi işçi yok, ilgi göstermiyor işçiler. Kalmıyorum...” diye anlatıyor.
- Neden ilgi göstermiyorlar?
- Çalışma koşulları ağır. Ücret yetersiz. İşçi tercih etmiyor.
- Fazla Mesai dışında bir sıkıntınız var mı?
- Devletin verdiği asgari geçim indirimi zamanında verilmiyor. Devletin ödediği para! Geçen ay 45 gün sonra aldık. Devlet bunu ayın birinden birine öde diyor. Hemen hemen iki ay sonra verdi bize. Ramazanda eylem de olur mu ki... Bunlar hep konuşuluyor. Sadaka mı istiyoruz... Hakkımız!
- Yemekler nasıl?
- Valla yemeğe gelene kadar çok sorun var... Yemek falan yemiyorum zaten. Bir pilav geliyor lapa.
- Çok sorun dediğin?
- Mesai işte... Kabul etmeyince bir kez ücretsize yolladılar. Göz korkutmaya çalışıyor. Bir de her yere asmışlar zorunlu değil diye... Seçim oluyor, fabrikalara vekiller, bakanlar geliyor. Masaları yemekhaneleri görsen örtüler, tuzluklar oh ne güzel yemekler. Hep seçim olsa! O gün öyle oluyor sonra yok bir şey. Bakan geliyor diye fabrikayı kapattı namaza yolladı milleti. Ama normal zamanlarda bu kadar işçinin çalıştığı yerde mescit yok. Makinelerin arasında namaz kılıyor insanlar. ‘22 dakikadan beri namazdasın’ diyor, ‘5 dakika namaz kılman, 5 dakika da abdest alman, hadi 10 dakika diyor. Nerde bunun 12 dakikası’ diyor...
VERGİ AFFI DA İMAR AFFI DA ZENGİNE
Daha önceleri hep AKP’ye oy veren H.K, bu seçimdeki kararsızlığının iki nedeni olduğunu söylüyor: “Biri vergi affı. Zenginler vergilerini ödemiyor, vergi affı çıkarıyor. Adamın vergilerini sıfırlıyor. Ben niye üç kuruş paramla vergimi ödüyorum. Onu neden sıfırlıyorsun? Diğeri ise imar affı. Adam kaçak ev yaptırmış, tapu veriyor... Gidelim her yere kaçak ev mi yapalım, seçim zamanı gidelim tapu alalım. Bugüne kadar sorgulamadım, neden AK Parti’ye oy verdiğimi. Şimdi kararsızım.”
İNŞAAT DURGUNLUK YAŞIYOR, KRİZ KAPIDA
Türkiye’nin en büyük toplu konut projesinin bulunduğu il olan Antep’te inşaat sektörü de durgunluk yaşıyor. Orta ölçekli bir inşaat firmasının sahibi olan A. D. söylediği bu. Şöyle anlatıyor durumu; “Son 6 ayda sadece malzemede inanılmaz farklılıklar var. Yılbaşında 2 bin liraya demir alıyorduk, şu an 2 bin 900 lira. Türkiye’nin her alanında durgunluk var ama Türkiye’yi ayakta tutan şey inşaattır. Ortada bir pazar vardı, ama şimdi düştü.
Birkaç ayda bu kadar fiyatın değişmesi normal değil. Yurt dışından eskiden gelir daire alırlardı, şimdi yurt dışında yaşayanların parası artmış, dolar, avro çıkmış, sen kazanmışsın, paran değerlenmiş ama Türkiye’ye yatırım yapmaktan korkuyor. Neden? İstikrarsızlık mı bilemiyorum...
İnşaatçıların büyük kısmı perişan, sanayiciler dolarla falan borçlandı. Onlar daha da perişan. Bu istikrarsızlık büyük belirsizlik yaratıyor. 24 Haziran’da değişim gerek... Yoksa büyük kriz kapıda.”