1970 Meksika: Muhteşem Brezilya’nın ardına gizlenen kanlı cunta
1969’da görev başına gelen Emilio Medici, rejimin meşruiyetini kabul ettirebilmek için futbola ve milli takıma sarıldı.
![1970 Meksika: Muhteşem Brezilya’nın ardına gizlenen kanlı cunta](https://staimg.evrensel.net/upload/dosya/111217.jpg)
Fotoğraf: Wikimedia Commons
Brezilya, 1964’teki askeri darbeyle 21 yıl sürecek karanlık bir döneme girdi. “Ulusal kalkınma” ve “ekonomik mucize” demagojisi, ilerici güçlere karşı sürdürülen devlet terörünü gizlemek için kullanılırken çok geçmeden ülkenin en büyük sevdası, cuntanın yardımına koşuldu: Futbol.
1969’da görev başına gelen Emilio Medici, rejimin meşruiyetini kabul ettirebilmek için futbola ve milli takıma sarıldı.
Faili meçhul cinayetler, gözaltı ve tutuklama furyaları, insan kaçırmaların zirveye çıktığı bu dönemde Medici, ülke genelinde 13 büyük stadyumun inşasını başlattı. Her hafta Flamengo maçlarına giderek futbola olan ilgisini herkesin görmesini sağlayan Medici, teknik direktörün tercihlerine bile müdahale ediyordu. 1970 Dünya Kupası arifesinde aynı huyunu Brezilya milli takımı üzerinde de kullanan Medici, Joao Saldanha’yı kovarak onun yerine Mario Zagallo’yu getirdi. 1966 Dünya Kupası’ndaki hayal kırıklığı, Seleçao’nun fizik güç olarak rakipleriyle mücadele edememesine bağlanmıştı. Cunta, bunun bir kez daha yaşanmasına izin veremezdi bu yüzden 3 aylık özel bir kamp dönemiyle turnuvaya hazırlanıldı.
TARİHİN EN İYİ TAKIMLARINDAN BİRİ
Medici şanslıydı çünkü 1970 Meksika’daki Brezilya, futbol tarihinin en iyi takımlarından biriydi.
Kalede Felix, sağ bekte Carlos Alberto, sol bekte Everaldo, savunmada Piazza ve Brito, orta sahada Clodoaldo ve Gerson, hücum hattındaysa Pele, Jairzinho, Rivelino ve Tostao’lu takım 1958 ve 1962’deki kadroları da aşan bir yıldızlar topluluğuydu.
Grup maçlarında Çekoslovakya’yı 4-1, İngiltere’yi 1-0, Romanya’yı 3-2 yenen sambacılar, çeyrek finalde Peru’yu 4-2, yarı finalde Uruguay’ı 3-1 mağlup etti. Finalde rakip, yarı finaldeki unutulmaz eşleşmede Batı Almanya’yı 4-3’le geçen İtalya’ydı. Azteca Stadı’nda 107 bin 412 biletli seyircinin önünde ilk yarı Pele ve Boninsegna’nın karşılıklı golleriyle 1-1 sona erdi. İkinci yarıda Brezilya, Gerson’un muhteşem golüyle öne geçtikten sonra 71’de Jairzinho farkı ikiye çıkardı. 86’da sahadaki tüm Brezilyalıların topa değdiği bir hücum organizasyonunun sonucunda sağ bekten fırlayan Kaptan Carlos Alberto’nun kaydettiği gol, Dünya Kupası tarihinin en meşhur gollerinden biri oldu. Brezilya böylece Jules Rimet kupasını 3. kez kazanarak kupayı ebediyen müzesine götürdü.
Şampiyonluğa en çok sevinenlerin başında Medici geliyordu. Brezilya takımının ülkeye dönüşüyle ulusal tatil ilan edildi. Zagallo ve öğrencilerinin uçağı ise başkent Brasilia’ya inecekti. Şampiyonlar, Medici’nin huzuruna çıkmalıydı!
‘JOGA BONİTO’YU ÇALAN CUNTA
‘Joga Bonito’(Güzel futbol), cunta tarafından hızla bir halkla ilişkiler kampanyasına dönüştürüldü. Milli takım için yapılan kupa şarkısı, “Brezilya ileri!” iktidar tarafından “Kimse Brezilya’nın ilerleyişini durduramayacak” sloganıyla “kendine bağlandı”. Pele bu süreçte kampanyanın yüzü haline getirildi. Cunta tarafından adım adım takip edilmenin tehdidini de yaşayan Pele, 1972’de ülkedeki siyasi durumun sorulması üzerine “Brezilya’da diktatörlük yok. Brezilya liberal bir ülke, bir mutluluklar ülkesi. Bizler özgür insanlarız. Liderlerimiz bizim için neyin iyi olduğunu biliyor, bizi hoş görü ve vatanseverlik ruhuyla yönetiyor” diyecekti.
İzleyen yıllarda askeri cuntanın futbol üzerindeki kontrolü artarak devam etti. 1974’te federasyon başkanlığı emekli amiral Helio Nunes’e teslim edildi. 1974 ve 1978 Dünya Kupalarındaki başarısızlıklar ve ‘ekonomik mucize’ olarak sunulan yüksek büyüme rakamlarının yalnızca halkı daha da yoksullaştırmaya ve eşitsizliği büyütmeye yaradığının görülmesiyle 1980’lerde yeni bir süreç başlayacaktı. Hem futbolda hem siyasette…
Evrensel'i Takip Et