3 Haziran 2018 11:35

Aydın YİĞİT
Adana

Her geçen gün hararetlenen, hız kazanan bir atmosferde Türkiye tarihinin en kritik seçimlerine doğru gidiyoruz. Bir çok kesim açısından ölüm kalım meselesi gibi sunulan seçim tam olarak böyle bir şekilde hayati olmasa da seçimlerin ertesi gününden itibaren memleketin havasını olumlu, olumsuz yönde değiştireceği ve hatta halkın tek adam rejimine dur diyebileceği gibi anlamları da içeriyor elbette. Bu konuya dair son sayıda ve bu sayıda dergimizde, günlük işçi basını Evrensel gazetesinde çokça yazıldı ve yazılacak da. O açıdan bu yazımızda konuyu buradan ele almak yerine, seçime giren tüm partilerin ve cumhurbaşkanı adaylarının açıkladıkları seçim bildirgeleri üzerinden ve daha ziyade 16 yıldır ülkeyi yöneten AKP ve Erdoğan Hükümeti’nin bildirgesi ve manifestosu üzerinden ele alacağız. Okuyucularımızın bu yazı sırasında dikkate almasını isteyerek bir hususu hatırlatalım. Seçime giren partilerin yanında Emek Partisi de “Tek Adam Tek Parti Rejimine Geçit Yok” başlığıyla bir seçim bildirgesi yayınladı ve halk iktidarı, halk demokrasisi için her milliyetten işçileri, gençleri, kadınları tüm ezilenleri mücadeleye, sınıfın saflarında örgütlenmeye çağırdı.**

BİLDİRGEDE SAKLANAN GERÇEKLER

Tüm seçim bildirgeleri, kent sorunundan işsizliğe, ekonomiden dış politikaya, yargıya vb. onlarca konuyu da içeren anayasa metinleri gibi yüzlerce sayfadan oluşuyor. Burada bir sorun elbette bulunmuyor. Zira, her seçim döneminde olduğu gibi vaatler havada uçuşuyor, adaylar arasında atışmalar eksik olmuyor. Sorun, bizzat yöntemin kendisi. Vaatler, emekçilerin, halkın taleplerini içerirken seçildikten sonraki tüm yasa ve uygulamaların patronların hayatını kolaylaştırmaya, sömürü politikalarını hayata geçirmeye yönelik. Ancak bu sistem içerisindeki seçimlerden çok alışık olmadığımız bir adım ile de karşı karşıya olmadığımızı belirtelim. Normalde bu işlerin şöyle olmasına alışığızdır sanırım. Hükümetteki parti, hükümet olduğu sürece icraatlarını anlatır ve daha iyisini de yapacağını söyleyerek halktan seçimde güvenoyu ister. Bu seçimde ise Erdoğan’ın AKP İstanbul İl Kongresi’nde açıkladığı cumhurbaşkanlığı seçim manifestosu, AKP’nin seçim bildirgesi içerikleri az önce yaptığımız tanımlara pek uymuyor. Zira 16 yıldır iktidarda olan bir parti ve onu yöneten cumhurbaşkanı açısından “daha fazla özgürlük, daha fazla demokrasi, bağımsız yargı” vaatleri günlerdir herkesin sorduğu “16 yıldır neredeydi?​” sorusunu akıllara getirdi. Yine AKP seçim bildirgesinde de her ne kadar 360 sayfa gibi görünse de yüzlerce sayfanın hamaset ve suya yazı yazar gibi propaganda yapıldığından başka bir anlam çıkmıyor. 

AĞZA BİR PARMAK BAL ÇALMAK

Birçok muhalefet partisinin seçim çalışması yapan üyelerine yönelik fiziki saldırılar, YSK’nın Kürt illerinde bazı sandıklarının taşınmasına yönelik kararı, Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce’nin fakülteye girmesine izin verdiği için görevden alınan Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Dekanı, Mersin’de işi, ekmeği, hakkı için birleşen Soda Kromsan işçilerinin yasaklanan grevi, Türk Lirası’nın müthiş bir hızla dolar karşısında değer kaybetmesi ve daha birçok şey. Tüm bunlar son 16 yıl içerisinde bile değil yalnızca 10 gün içerisindeki gelişmeler. Peki, Erdoğan hem daha fazla demokrasi ve daha fazla özgürlük vaat edip hem de bu kadar kısa bir zaman içerisinde bu anti-demokratik uygulamaları nasıl hayata geçiriyor? “Hem karnım doysun hem pastam dursun” atasözü de buna yakın bir anlam içeriyor gibi geldi. Zira, Erdoğan ve hükümeti seçimlere bu kadar kısa bir süre kalmasına rağmen 16 yılın sonunda burjuvazinin en gerici, en saldırgan yönetim biçimine yönelmiş hallerinden vazgeçecek bir programları olmadığı ilan ediyor. Hem de halkın taleplerini karşılamak bir yana dursun sadece ağza bir parmak bal çalmak derdinde olduğunu ilan ediyor. Ancak hem manifesto ilanı sırasındaki salonun hali, hem de AKP seçim bildirgesi sırasındaki salonun hali kendi üyelerinin dahi bu gidişata uyum sağlamak istediği ve AKP içerisinde dahi bir heyecan uyandırmadığının işareti olarak yorumlanmalı.

AKP’NİN GERÇEK SEÇİM BİLDİRGESİNİ TOBB BAŞKANI AÇIKLADI

Geçtiğimiz hafta, patron örgütü olan Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nin (TOBB) kongresini gazete ve televizyonlardan takip etmiştik. Genel başkan Rifat Hisarcıklıoğlu, genel kurula kendi icraatlarını anlatırken son yıllarda çıkan işçi düşmanı yasalardan övünçle bahsediyordu. AKP’nin ve Erdoğan’ın kendilerine sağladığı kolaylıkla beraber patronlar için daha fazla kar getirecek uygulamalar ve yasaların neler olduğu bir bir anlattı Rıfat Hisarcıklıoğlu. Peki, herhangi bir işçi sendikası genel kurulunda işçi lehine çıkan yasaları Rıfat Hisarcıklıoğlu gibi uzun uzun ve iştahla anlatabilir miyiz? Cevap evet olmayacaktır. Zira, ne böyle yasa çıktı ne de işçiler de yaşamlarındaki değişimi anlatacak heyecan! Tam da bu yüzden ve son 10 gün de gerçekleşenlere bakarak gönül rahatlığıyla ama içimizi sıkarak diyebiliriz ki “Erdoğan demokrasi değil diktatörlük, özgürlük değil baskı vaat ediyor!”

DÖRT BİR YANI SARAN VAATLERİN ARASINDA GERÇEKLER!

Bu manifesto ve vaatlerin hava da uçuştuğu tüm bildirgelerden gençliğin yaşamını iyileştirecek bir “sihir formülü” çıkmayacağı aşikâr. Zira, insanca bir gelecek inşa etmek için sihre, büyüye değil birleşen ellerimize ihtiyacımız var. Cumhur ittifakı, seçim tarihini erkene alarak bitiş çizgisini kendisine yakınlaştırmak istemişti ancak her geçen gün azalan halk desteği onların hızını yavaşlatıyor. 

SEÇİME CEZAEVİNDEN KATILAN ADAY

Bir adayı farklı bir yerden ele almak gerekecek. Selahattin Demirtaş, temsil ettiği değerler, savunduğu yaşam ve yönetim şekli ile tüm adaylardan farklı bir noktada duruyor. Ayrıca cezaevinde olması başlı başına bir hukuksuzluk iken cumhurbaşkanlığı seçime yine cezaevinden katılıyor olması ülkedeki yönetim şeklinin nasıl olmaması gerektiğine dair de ipucundan fazlasını veriyor.

NEFES ALACAK BİR ORTAM İÇİN MÜCADELEYE!

Seçimleri, bu ceberut yönetim şekline, sömürü politikalarına ve bu düzene karşı mücadeleyi büyütecek ve halkın nefes alacağı bir platforma çevirmek için hepimize çok iş düşüyor. İlk adım, elbette tek adam rejiminin inşasına dur demekten geçiyor ve bu yolun açılması için taleplerimizle birlikte okullardan, iş yerlerinden, semtlerden başlayarak birleşmeliyiz. Bunun sağlanabilecek ortamın inşa edilebilmesi, anti-demokratik baraj sisteminin fiilen yıkılabilmesi ve asgari ölçüde de olsa ezilenlerin parlamentoda temsil edilebilmesi için sandıkta da oylar HDP’ye ve Demirtaş’a.

*’Kişinin aynası yaptığı işlerdir, laflarına bakılmaz’ anlamına gelen ve halk arasında yaygın şekilde kullanılan bir söz dizisi. Bu dize, Osmanlı’da ‘batılılaşmayı, aydınlanmayı’ savunan devlet adamlarından Ziya Paşa’nın beyitlerinde yer alır. 
**https://www.evrensel.net/haber/353394/emep-tek-adam-tek-parti-rejimine-gecit-yok-cozum-halk-demokrasisi

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Yasak çuvala sığmıyor

Yasak çuvala sığmıyor

KAMUAR’ın hesaplamalarına göre son bir yılda meyve fiyatları yüzde 154.5, sebze fiyatları yüzde 116.5, gıda fiyatları ortalama yüzde 70 arttı. Hane halkının bir yıl sonrası için enflasyon beklentisi yüzde 59’u, işçilerinki ise yüzde 62’yi aştı. Emekçiler için bıçak kemikte! Yasak, tutuklama, işten atma tehdidi işçilerin harekete geçmesini durduramıyor.

Has Çuval 37 ülkeye ihracat yapıyor.

İstanbul Sanayi Odası nın ikinci en büyük 500 listesinde.

Has Çuval'ın iki fabrikasında 600 işçi fiili greve katıldı

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
Erdoğan: Dünya bir imtihan yeridir, ekonomik zorluklar gelip geçer.

Evrensel'i Takip Et