EMEP seçim çalışmasından: Çare işçi sınıfının siyasete müdahalesinde
EMEP seçim çalışmaları kapsamında işçi toplantıları düzenliyor. İşçileri EMEP’te örgütlenmeye, ‘tek adamı engellemek’ için HDP’ye oy vermeye çağırıyor
Fotoğraf: Evrensel
Sinan CEVİZ
İstanbul
Millet İttifakı mı? Cumhur İttifakı mı? Seçimden kim galip çıkacak? Acaba HDP barajı aşabilecek mi? Halk AKP iktidarına ‘tamam’ mı diyecek ‘devam’ mı?.. Bu ve benzeri soruların herkesin aklında dolaşıp durduğu, adayların birbirine yönelik suçlamalarının ve bol bol verilen vaatlerin havada uçuştuğu bir ortamda, Emek Partisi (EMEP), başka bir politikayı örgütlemeye çalışıyor.
İşçi ve emekçiler 24 Haziran’da ne yapmalı? Düzen partilerinin sadece seçim dönemlerinde hatırladığı ‘demokrasi’nin garantisi nedir? İşçi ve emekçiler için gerçek bir değişim mümkün mü? Emek Partisi, seçim çalışmalarında işçi ve emekçilerle birlikte bu soruların yanıtlarını tartışıyor. ‘Sınırlı’ olanaklarıyla, gürültüsüz, mütevazı ama bir o kadar da kararlı ve inançlı bir seçim çalışması sürdürüyor EMEP yöneticileri ve üyeleri.
Bir yandan işçi sınıfını, saflarında örgütlenmeye çağıran EMEP, bir yandan da “tek adam rejimini engellemek/ geriletmek” bakımından HDP’ye oy verilmesi çağrısı yapıyor.
EMEP, bu tutumunu, seçim bildirgesinde şöyle açıklıyor: “HDP’nin barajı geçmesi demek AKP’nin 60-70 milletvekili daha az alması demektir. Bu durum tek adam rejimini engellemek ve/veya geriletmek bakımından son derece kritik önemdedir. Diğer yandan Kürt sorununun yeniden barışçıl bir çözüm sürecine girebilmesi açısından da Kürt halkının siyasi temsilcilerinin Mecliste bulunması oldukça önemlidir. ‘Büyüğünden’, küçüğüne sermaye partilerinin bloklaşarak seçimlere gitmesi nedeniyle yüzde 10 seçim barajı bir ‘Demokles Kılıcı’ misali yalnızca HDP’nin başı üzerinde sallanmaktadır. Bütün bu nedenlerle tüm emekçileri, halkın gerçek egemenliği, tekelci kapitalist sömürünün ortadan kaldırılması, gerçek bir demokrasi, laiklik ve barış için kendi partisi olan Emek Partisinde örgütlenmeye ve mücadele etmeye; tek adam rejimini engellemek için cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Selahattin Demirtaş’a, Meclis seçimlerinde ise HDP’ye oy vermeye çağırıyoruz.”
GERÇEK ÇÖZÜM TARTIŞILIYOR
Stantlar açılıyor, işçi duraklarında bildirgeler dağıtılıyor, işçi toplantıları düzenleniyor, ev ziyaretleri yapılıyor, iftar davetlerine katılınıyor. İşçilerin yakınmaları ve taleplerinin dile getirildiği tüm bu çalışmalarda elbette gerçek çözümün ne olduğuna ilişkin tartışmalar yapılıyor.
İstanbul 3. Bölge’de katılma fırsatı bulduğumuz iki ev toplantısında, işçilerin arayışının ifadesi olan tartışmalara tanık olduk. Toplantılardan birine EMEP MYK üyesi İsmet Dursun, diğerine Sema Barbaros katıldı. İşçiler, yaşadıkları sıkıntılar ve talepleriyle birlikte değişim isteklerini dile getirirken, EMEP yöneticilerine bunun nasıl olacağına dair sorular da yönelttiler.
Her iki toplantı da Emek Partisine yakın zamanda üye olmuş iki işçi tarafından kendi evlerinde organize edildi. Evlerinde toplantı yapılan EMEP’li işçilerin söylediklerinin ve deneyimlerinin diğer işçiler tarafından ilgiyle dinlenmesi dikkatimizi çekiyor. EMEP’li bir işçinin “Ben bu parti de örgütlendim, değiştim ve değiştirmek için çalışıyorum. Sizler de görev alırsanız başarırız” sözleri, aslında EMEP’in sadece seçimlere giderken değil, sonrasında da çalışmalarını nasıl ve hangi imkanlarla yürüteceğine işaret ediyor. Değişen işçinin değiştirmek için görev alması EMEP’in hızla örgütlenmesinde en etkili aracı olacak gibi.
GERÇEK BİR ‘DEĞİŞİM’ İÇİN...
EMEP İstanbul İl Başkanı Sema Barbaros’un katıldığı toplantıda daha çok kadınlar vardı. İlk sözü daha önce AKP’ye oy vermiş, bu kez vermeyeceğini söyleyen bir kadın aldı. Gerekçeleri özetle şöyle; “Bundan beş yıl önce geçinebiliyorduk, şimdi ise hayat öyle pahalı ki... Kocam ve oğlum taksi şoförlüğü yapıyor, ama geçinemiyoruz. Birkaç parça kahvaltılık alayım dediğinde bile markete 100 lira bırakıp çıkıyoruz. Zamanında komşumuzun oğlu tarafından AKP’ye üye edildim, oy da verdim ama artık vermeyeceğim. İnsanları çok mağdur ettiler. Adil bir durum yok! Birileri zenginleşiyor, biz giderek fakirleşiyoruz. Daha kime vereceğimi netleştirmedim ama AKP’ye vermeyeceğim kesin.”
Başka bir kadın işçi, aslında emekli olduğunu ama çalışmak zorunda kaldığını belirterek, şunları söyledi: “HDP’li değilim ama geçen seçimlerde HDP’ye oy verdim. Ama bir şey değişmedi, şimdi de verelim ama değişir mi bilmiyorum. Durumumuz ortada, emekli olmamıza rağmen geçinemiyoruz, üç kuruş zam yapıyorlar, fazlasını yine bizden alıyorlar. Her şey ateş pahası... Bunların gitmesini istiyoruz ama pek umutlu değilim.”
“Bu sefer değişecek” diyen HDP’li bir kadın ise bu sözlerine dayanak olarak şu gözlemini aktardı: “Bizim mahallede Ordulular var. Geçen sokaktaydık, AKP’liler tepsi dağıtıyorlardı, Ordulu kadınlar almadı. Sordum, niye almadınız, siz AKP’li değil misiniz, diye. Dediler ki, artık vermeyeceğiz. Her şey o olmuş, hakim o, savcı o. Artık yeter! Ülke batağa gitti, artık vermeyeceğiz... Yani dün en koyu olanlarda bile bir kopuş var bence.”
İŞÇİLER HAKLARINI KULLANAMIYOR
Toplantıya katılanlar genel olarak sağlık sisteminin paralı ve güvenilmez olmasından, hastanelerden randevu alamadıklarından, eğitimin kötü olmasından yakındılar. “Yandaşlar kalkınırken, halkın yoksullaşması” tespiti hemen herkesin ortak noktasıydı. Daha önce sendikal mücadele içinde bulunmuş olan işçiler, en ufak bir hak aramada işten atmaların yaşandığını, işçilerin sendikaya üye olmak, grev yapmak gibi en temel haklarını bile kullanamaz hale geldiğini ifade ettiler.
'ONLAR SERMAYENİN PARTİLERİ'
Sema Barbaros ise işçilerin örgütlü olarak müdahil olmadığı hiçbir sorunun gerçek anlamda çözüme ulaşamayacağını belirterek, özetle şunları ifade etti: “Bir tarafta Cumhur İttifakı var, bir tarafta Millet İttifakı. Biz Demirtaş ve HDP’ye oy istiyoruz. Çünkü ülkemiz 15 Temmuz’dan bu yana darbe girişimi bahanesiyle OHAL ve KHK’lerle yönetiliyor. 15 Temmuz’dan sonra sadece FETÖ’cülerin değil tüm muhalif kesimlerin yargılandığı, baskı altına alındığı bir süreç yaşadık. İş, ekmek isteyenlere saldırılıyor. Daha dün Bakırköy’de KHK ile işten atılanlara saldırı oldu. Bu iktidarın devam etmesi durumunda ne olacağı sorusunun yanıtı net, bugün yaşadıklarımızın iki katını yaşayacağız. Bu tablonun değişmesi için 24 Haziran’da HDP’nin barajı aşması gerektiğini düşünüyoruz. Bu nedenle de HDP ve Demirtaş’a oy verilmesi çağrısı yapıyoruz. Ancak belirtmek gerekir ki biz HDP’li değiliz ve herhangi bir ittifak içinde de değiliz. Biz tek adam ve tek parti rejimine karşı, işçi ve emekçilerin asıl olarak EMEP’te örgütlenmesi çağrısı yapıyoruz.
Aslında Cumhur ve Millet İttifakları sermaye partilerinin, onlar adına yaptıkları ittifaklardır. Erdoğan, OHAL’i patronların çıkarı için kullandıklarını, işçilerin grevlerini yasakladıklarını itiraf etmişti, biliyorsunuz. O zaman ne yapmalıyız? Biz diyoruz ki işçi ve emekçiler örgütlenerek, kendi iktidarlarını kurmalıdır. En ufağından en büyüğüne hiçbir sorunu örgütlenmeden ve birlik olmadan çözemeyeceğimizi kendi deneyimlerimizden biliyoruz. O halde işçiler ve emekçiler gerçek bir demokrasinin tesisi için örgütlenmelidir. Ülke ancak işçi sınıfının ve emekçi halkın örgütlü mücadelesiyle değişir.”
Suriyeli mültecilere yönelik geniş kesimlerdeki tepkiye işaret eden Barbaros, “Asıl tepki gösterilmesi gereken iktidarın politikalarıdır, bölge halkları ile barış içerisinde yaşamayı öngören bir politika yerine, emperyalistlerle iş tutarak bölge ülkelerinin karışmasına hizmet eden politikalar güdüldüğü için, bugün milyonlarca Suriyeli ülkemize göç etmek zorunda kalmıştır. Hepsi bizim kardeşlerimizdir. Bizi birbirimize karşı kullanmalarına izin vermeden, Suriyeli mülteci işçileri de mücadelemize katmaya çabalamalıyız” diye konuştu.
HER SEÇİM SONRASI ‘KANDIRILDIK’ DEMEMEK İÇİN...
EMEP MYK Üyesi İsmet Dursun’un katıldığı ev toplantısında, daha önce AKP’ye oy vermiş olan Bitlisli Kürt işçiler vardı. İçlerinden ikisi 24 Haziran’da da AKP’ye oy vermeyi düşünüyor. Onlar toplantı süresince genelde sessiz kaldı. Diğerleri ise artık AKP’ye oy vermeyeceklerini ifade etti. Bunun en önemli gerekçesi AKP’nin Kürt sorunu karşısındaki tutumu. “Erdoğan barış elçisi olacak dedik, Kürt sorunu benim sorunum dedi, şimdi böyle bir şey yoktur diyor” diyen işçiler, MHP ile ittifaka da tepkili. Kürt sorununun yanı sıra çalışma ve yaşam koşullarının ağırlaşmış olması da AKP’den kopuşlarının temel nedenlerinden. “Biz dedik bu tüm ezilenleri sorunları çözecek, ama bakıyorsun en dipte yaşıyoruz. Adam yol yapıyor, köprü yapıyor ama biz fakirleşiyoruz, hep rantçılara veriyorlar. Bunlar artık değişmeli” diyen işçiler, bu seçimde HDP’ye oy vereceklerini söylediler ama HDP’ye de eleştirileri yok değil.
İşçilerin her seçim sonrası “Kandırıldık” demekten vazgeçmesi gerektiğini söyleyen İsmet Dursun ise şöyle konuştu: “Mesele bu partilerin yöneticilerinin iyi ya da kötü olması değil, asıl olan bu partiler sermayenin partisidir. AKP de böyle bir partidir. Diğer bütün burjuva partiler gibi AKP’nin programında da işçi sınıfının taleplerini bulamazsınız. Hiçbiri ben patrondan daha çok vergi alırım, krizin faturasını patronlara yıkarım demiyor. İşçilerin her harcaması ise vergiye tabi tutuluyor. Onun için partilerin programlarına bakmak gerekir. Biz işçi sınıfının partisiyiz. Partimiz Türkiye’de işçi hareketinin bugüne göre daha gelişkin olduğu bir dönemde, ileri işçiler tarafından kuruldu ve işçi sınıfının iktidarını savunmaktadır. Programımızda ve seçim bildirgemizde de bu vardır. İspanya’da, Yunanistan da, İtalya’da da benzer tablolar yaşandı. Tıkanan kapitalist sistemdir ve biz bunun karşısında halk demokrasisinin egemen olduğu bir ülkeyi savunuyoruz. İşçileri de kendi partilerinde örgütlenerek bu amaç için mücadele etmeye çağırıyoruz.”