Mülteci kadın: Kaçmak için yedi kere dağa çıkıp indim
Ankara’nın Şentepe Mahallesi’nde bir grup Iraklı kadınla görüştük.
Fotoğraf: Evrensel
Burcu YILDIRIM
Nursel İNALCUK
Ankara
Günlük hayatlarından, hayallerinden, yaşam koşullarından kopartılıp savaşın ortasında kalan Türkiye’deki mülteci kadınlar. “Neden geldiler, paramızı yiyorlar, bedava yaşıyorlar, hep yardım alıyorlar, biz onların yüzünden işsiz kalıyoruz”cümleleriyle herkes haklarında konuşuyor. Biz de Ankara’nın Şentepe Mahallesi’nde bir grup Iraklı kadına sözü verdik. Türkçeleri kırık ama yaşamlarının gerçekleri baştan aşağı net olan bu kadınların her biri, her bir gününü ‘Var olma mücadelesi’ ile geçiriyor. Konuşma esnasında evlerini, mahallelerini hayal ediyorlar ve bir an önce savaşın bitmesi umuduyla yaşadıklarını ancak ölünce unutacaklarını söylüyorlar.
Kentsel dönüşümü yaşayan yerlerden Şentepe Mahallesi ve sakinleri eskiyle yeni arasında yaratılan somut bir ikilemde. Ekmek ve Gül Dergisi okurumuz Nuray ablanın evine konuk oluyoruz. Nuray abla, ev sahibi. Üç Iraklı aile ise kiracıları. Çok katlı yüksek ve çıplak apartmanlar arasında kalan bu eski üç katlı ev, küçük bahçesi ve koca dut ağacıyla dikkat çekiyor. İçinde yolların, yılların, emeğin ve mücadelenin izleri var. Nuray abla, komşularını eve davet ediyor “Konuşacağız, yaşadıklarımızı paylaşacağız” diye. Küçük çocuklarıyla gelen 3 kadından Afra ve Ahlem kardeş, Necah ise kuzenleri. Ahlem’in, Türkçesi biraz daha iyi ve genellikle o konuşuyor kendisi, akrabaları, kadınlar ve ülkesi adına..
‘30 YILLIK SAVAŞTA BÖYLESİNİ GÖRMEDİK’
Irak’ın 30 yıldır savaşta olduğunu ama böylesini görmediklerini söyleyen Ahlem, “Bombalar çok vurdu bizi. Evin içinde oturamıyor, dışarı çıkamıyorduk. Kardeşimin evini ateşe verdiler ve hepsini yaktılar. Yüzleri kapalı bu insanlar kimdir, nedir hiç bilmiyoruz. Eşyalarımızın hepsini çaldılar”diyor ve Türkiye’ye gelişlerinin zorunluluklarından bahsediyor. Irak’tan Suriye’ye sonra da Türkiye’ye gelen bu kafile epey de para vermiş kaçakçılara.
Orada durumlarının çok iyi olduğunu söyleyen Ahlem, “Evimiz, arabalarımız vardı. Çocuklarımız okuluna gidiyordu. Çok başarılıydılar” derken buraya gelmek için 30 bin dolar para verdiklerini veremeyen akrabalarının ise orada kaldıklarını söylüyor. Bir süre geçinebilmek için neleri var neleri yok satmışlar ama artık sokağa dahi çıkamadıklarında ve yiyecekleri bittiğinde orayı terk etmek zorunda kalışlarının hikayesini anlatıyor, Ahlem.
‘BİZ MUHACİR DERİZ’
Savaştan ve İŞID saldırılarından kaçmak için Suriye’ye gittiklerini dört ay kaldıktan sonra orada da savaş başladığını anlatan Ahlem, “O yüzden kalkıp Türkiye’ye geldik” diyor. Bu halde bile kendi gelişlerinin çok kolay olduğunu söyleyen Ahlem, burada ise hiç kabullenilmediklerini söylüyor. Bütün bunları yaşamasak biz de gelmezdik ki diyen Ahlem, “Biz Türkiye’den gelenlerle orada her şeyimizi paylaşırdık. Başka yerden gelenlere bizim dilimizde ‘muhacir’ derdik. Sizin dilinizde ise yabancı”diye ekliyor.
Savaşa kadar hayatımız yolundaydı diyen Ahlem sık sık sesli düşünüyor, “Evime ne oldu, Eşyalarıma ne oldu”? Kocasının elektronik aletlerinin tamir edildiği bir işte çalıştığını ve günlük olarak 40 lira ücret aldığını söyleyen Ahlem, “Kimliğimizi yeni aldık. Sonra kimlik olunca çocukları okula yazdıralım dedik ama ‘ikinci dönem olduğu için geç oldu seneye başlasın’ dediler” diyor. Hastaneye ise gitmekte sorun yaşamadıklarını iletiyor.
KIZ ERKEK KARIŞIK OLDUĞU İÇİN OKULA GÖNDERİLMEMİŞ
Aradan geçen iki yılın ardından kimlik alıp okula başvurma şansını 14 yaşındaki kızı Sadra, elde edemiyor. Sadra sonradan yanımıza geldiğinde düzgün ve akıcı Türkçesiyle “Okumak çok istiyorum. Orada derslerim iyiydi. Öğretmenlerim beni beğeniyordu. Kardeşlerimle aynı okula gidiyorduk ve başarılıydık. Burada kız, erkek karışık olduğu için babam okula gitmeme izin vermedi. Ben de korkuyorum zaten, bize kötü davranıyorlar. Ama ben imkanım olsa okumak isterim” diye bir anda anlatıverdi.
Erkek kardeşinin bir kaç ay okula gittiğini ama arkadaşlarının kötü davranmasıyla vazgeçtiğini söyleyen Sadra, “Bize neden böyle davranıyorlar, bilmiyorum” dedi.
‘HER YAKALANDIĞIMDA DAHA FAZLA PARA İSTEDİLER’
Türkiye’ye gelirken neler yaşadıklarını sorduğumuzda ise Afra söze giriyor. “Yedi kere dağa çıktım indim kaçmak için. Her yakalandığımda da fazla para aldılar.. Bir sürü çocuk yollarda öldü. Bize ateş ediyorlardı ki ‘Gelmeyin’ diye. DAİŞ bizi bir kere tuttu. Türkmen olduğumuzu söyledik ve yola devam ettik. Altınlarımızı, paralarımızı vere vere geldik” diye konuştu.
Devletin bilinenin aksine kendilerine para yardımı yapmadığını, sorularımıza verdiği cevaplarla anlatan bu kadınlar yolculuğun, savaşın ve kadın olmanın verdiği yükü sırtlarında fazlasıyla yaşıyor. Ama gitmeyi kafaya koyduktan sonra yedi kere dağa çıkıp inen Afra’nın duruşu da kumasına “Aynı kaderi paylaşıyoruz, benim yoldaşım” deyip onun elinden tutan tavrı da mülteci kadınların yaşam mücadelesini ortaya koyuyor.
KUCAĞINDA KUMASININ ÇOCUĞU
Sadece kendisi için kaçakçılara 25 bin dolar veren Afra, savaş koşullarına dayanamayarak her şeyi bırakıp Türkiye’ye geliyor. 8 çocuğu ve bir de kuması ile. Kucağında kumasının çocuğu var. Kumanla nasıl anlaşıyorsun, sorun yaşamıyor musun sorumuza “Aynı kaderi paylaşıyoruz, birbirimize yoldaş olduk” yanıtını veriyor ve ekliyor, “Kocam diğer karısıyla orada kaldı, biz yollara düştük”. Sonra anlatmaya başlıyor, “Neyimiz var neyimiz yok yollarda gitti. İmkan sunulsa burada çalışırım. Çocuklar çok küçük bir yere bırakıp çalışamıyorum. Bıraksam da burada para istiyorlarmış”.
‘11 YAŞINDA HAFTALIĞI YÜZ LİRAYA ÇALIŞIYOR’
Afra bizimle konuşmaya gelmeden önce ağlamış, sebebi ise elektrik faturası. 91 lira gelen elektrik faturasını nasıl ödeyeceğim bilmiyorum. Belediyeden çocuklarına verilen yardımlarla ve bir oğlunun çalışmasıyla yetiremediğini söylüyor. Afra’nın oğlu 11 yaşında ve haftalığı yüz liraya OSTİM’de çalışıyor.
ARTIK DOĞUM YAPMAK İSTEMİYOR
En az iletişime geçebildiğimiz Necah’ın da beş oğlu var. Artık doğum yapmak istemediğini söylüyor. Kocası, bulaşıkçıda çalışıyormuş ve yine çocuklarına belediyeden aldıkları yardımla geçimlerini sağladığını söylüyor. Yanıma usulca sokulan çocuğunun cinsiyetini soruyorum. Çocuklarımın hepsi erkek” demişti ama yokluktan kız çocuğu kıyafetleri giydirmiş.