05 Haziran 2018 23:43

1982 İspanya: Cezayir’in onuru, futbolun utancı

Dünya Kupası hikayelerinde başrolde her zaman kazanan yoktur. 1982'yi en iyi anlatan takımlar kaybedenler Cezayir ve Brezilya'ydı.

Wikimedia Commons

Paylaş

Mithat Fabian SÖZMEN

8 Mayıs 1945’te SSCB karşısında bozguna uğrayan Nazi Almanyası’nın teslimiyet ilanı dünyanın dört bir yanında coşkuyla karşılanmıştı. Radyodan haberleri alanlar sokaklara çıkarak kutlamalar gerçekleştiriyordu. Fransa işgali altındaki Cezayir’de de vaziyet farklı değildi. Setif kentinde yaklaşık 5 bin Cezayirli, “Yaşasın özgür ve bağımsız Cezayir” sloganlarıyla meydanlara dökülmüştü ki Fransız askerleri kitlenin üzerine ateş açtı ve yüzlerce kişiyi katletti. Setif’te yanan kıvılcım kısa sürede yayılırken Fransızlar, havadaki özgürlük arzusu ve öfkenin korkusuyla kapsamlı operasyonlar başlattı. 22 Mayıs’a kadar Setif ve Guelma’daki hava saldırıları, köy baskınları ve infazlarla Cezayir kaynaklarına göre 45 bin kişi katledilmişti. Katliamın tanıklarından biri 9 yaşındaki Raşid Meklufi’ydi.

SÖMÜRGECİ İLE KARİYERİ DEĞİL VATANLA DİRENİŞİ SEÇENLER

Meklufi, 18 yaşına geldiğinde 1.70’i bulmayan boyuyla ele avuca sığmaz bir golcü haline gelmişti. Fransa’nın St.Etienne kulübünde başlayan profesyonel kariyerinin ilk sezonunda 16 maçta 9 gol kaydetmişti. 2. sezonunda 21, 3. sezonunda 25 golü rakip kalelere bırakacaktı. 1958 Dünya Kupası’na gelindiğinde Stoper Mustafa Zituni ile birlikte Meklufi, Fransa milli takımıyla İsveç’e gitmesine kesin gözüyle bakılan oyuncular arasındaydı. Ancak aynı dönemde Cezayir’in bağımsızlığı için mücadele eden Ulusal Kurtuluş Cephesi, başka ülkelerde forma giyen Cezayirlilere bir çağrı yaptı. Cezayir’in bağımsızlık mücadelesinin duyurulmasına yardımcı olacak bir ulusal takım kurulacaktı. Zituni ve Meklufi gibi yıldızlara “Fransa ile kariyer” değil “Vatanlarıyla direniş” görevi verilmişti. Kabul ettiler. Fransa’da büyük tepkiyle karşılansa da, FIFA tarafından men cezası alsalar da kararlarından geri dönmediler. Meklufi ve arkadaşları bağımsızlık hareketinin müttefiki olan SSCB, Çin, Kuzey Vietnam gibi ülkelerde ve Ortadoğu’da çok sayıda maça çıktı.

Cezayir 1962’de bağımsızlığını kazandı. Fransa ile 4, Ulusal Kurtuluş Cephesi ile 40 milli maçta oynayan Meklufi, Cezayir’le oynadığı 10 maçta 5 gol attı. 1970’te futbolu Bastia’da bıraktıktan sonra ülkesine döndü ve milli takımın teknik direktörlüğünü üstlendi. 

Cezayir bu dönemde SSCB’nin yakın müttefikiydi ve spor, iş birliğinin kapsamlı şekilde sürdüğü alanlardan biriydi. Meklufi, zaman zaman siyasi iktidarla futbola yaklaşımı daha Avrupai, Fransız bulunduğu için sorunlar yaşasa da 1982 Dünya Kupası’na gelindiğinde yine takımın başında o vardı.

Cezayir ilk kez bir Dünya Kupası’nda mücadele ediyordu ve 1958’deki fırsatı elinin tersiyle iten Meklufi, bu kez teknik direktör olarak bu onuru yaşayacaktı. İlk maçta rakip turnuvanın favorileri arasında yer alan Batı Almanya idi.

ŞIMARIK ALMAN TAKIMINA SÜRPRİZ!

Turnuva öncesi Kaptan Paul Breitner, Teknik Direktör Jupp Derwall’i takımı disiplin konusunda fazla zorlamaması konusunda ikna etmişti. Bunun sonucunda Alman kampı tam bir curcuna halindeydi. Bu ruh hali maç öncesi hazırlıklarına ve tavırlarına da yansıyordu.

Almanlar ilk maç öncesi Cezayir’e karşı o kadar küçümser konuşuyordu ki tarafsız gözlemcilerin “Şu maçı Cezayir kazansın” diyesi geliyordu. Derwall, Cezayir’e dair kasetleri oyuncularına izletmediğini “İzletseydim bana gülerlerdi” ifadesiyle açıklarken “Maçı kaybetmeleri halinde ilk trenle eve döneceğini” söylüyordu. Bir oyuncu “Yedinci golümüzü eşlerimize, sekizincisini köpeklerimize armağan edeceğiz” diyordu, diğeri “Ağzında sigarayla bile oynayabileceğini” söylüyordu. 

Almanya rakibine saygı duymuyor ve bunu ilan etmekten de çekinmiyordu.

Karşılarında onurlu olduğu kadar yetenekli bir takım bulunduğunun farkına değillerdi. Cezayir, bağımsızlık ilanının 20. yılındaydı ve halen antiemperyalist hareketin yurtsever izlerini güçlü bir biçimde taşıyordu. Her gece kumar partileri düzenlediği söylenen Almanların aksine Cezayirli futbolcular turnuvaya güçlü bir motivasyonla gelmişti.

Almanya çok geçmeden Cezayir’in gözü kara, canlı, teknik ve zarif futboluyla tanışacaktı. Golsüz geçen ilk yarının ardından 54. dakikada fevkalade gelişen bir kontra atakta Reba Macir* (Rabah Madjer) perdeyi açtı. Derwall’in öğrencileri, 67’de Karl-Heinz Rummenigge ile eşitliği sağladı ama sadece 1 dakika sonra Cezayir, 9 pasla Salah Esad’ı sol çizgiye indirdi ve onun ip gibi ortasında Lahdar Bellumi topu ağlarla buluşturdu. Maç sonrası Bellumi, galibiyeti bağımsızlığının 20. yılını kutlayan Cezayir halkına hediye ederken “Alman takımına ve ülkesine saygı gösterdik onların da bize saygı duymasını sağladığımız için mutluyuz” diyecekti. Macer ve Bellumi’nin yanı sıra maçın oyuncusu seçilen Sol Bek Şaban Merzekane de dünyayı kendine hayran bırakmıştı.

GİJON UTANCI

Avusturya’ya karşı oynanan ikinci maçta roller değişmişti. Zafer sarhoşu Cezayir’e karşı dersini iyi çalışan Avusturya sahadan 2-0 galip ayrıldı ve 2’de 2 yaptı. Almanya ise Şili’yi 4-1 mağlup etti. Grubun 3. maçında Cezayir, ilk yarısında 3-0 öne geçtiği maçta Şili’yi 3-2 yendi. 

Final niteliğindeki Almanya-Avusturya müsabakasında Almanya’nın 1 ya da 2 farklı galibiyeti dışında Cezayir’i saf dışı bırakacak bir sonuç yoktu. Gijon’daki maçın 10. dakikasında Horst Hrubesch Almanya’yı 1-0 öne geçirdi. Bu dakikadan itibaren maçta hiçbir şey yaşanmadı, ne kaleyi bulan bir şut ne de tehlikeli pozisyon. Resmen şike yapan iki takım sadece top çevirdi ve el ele 2. tura yükselirken Cezayir’i dışarıda bıraktılar. Maçı anlatan Alman ARD kanalının spikeri “Burada yaşananlar utanç verici ve futbolla hiçbir ilgisi yok” derken Avusturya televizyonunun spikeri ise izleyicilere televizyonu kapatmasını söyledi ve son yarım saatte maçı anlatmayı reddetti. 

Dünya Kupası tarihinin en rezil dakikaları tarihe “Gijon Utancı” olarak geçecekti.** 1982 artık Cezayir’in hakkı yenen güzel futbolu ve bu utançla hatırlanacaktı.

ŞAMPİYON İTALYA

Almanya ikinci grup aşamasında İngiltere’yle berabere kaldıktan sonra ev sahibi İspanya’yı 2-1 yendi ve yarı finale yükseldi. Fransa’ya karşı oynanan yarı final mücadelesi, Kaleci Schumacher’in Battiston’a yaptığı vahşi faulle hatırlanıyor. Maçın bitiminde kazanan, penaltı atışları sonucu Almanya olmuştu. Almanya’yı “nihayet” durduransa finalde İtalya oldu. Paolo Rossi’nin golleriyle sürüklediği İtalya, sahadan 3-1 galip ayrıldı ve ilk “meşru” Dünya Kupası şampiyonluğunu elde etti.

‘FUTBOLUN ÖLÜMÜ’

Kuşkusuz Tele Santana’nın yönetimindeki Brezilya milli takımı, 1982 İspanya’nın en göz alıcı takımıydı. Falcao, Socrates, Zico, Eder gibi sihirbazlarla dolu ekip, tarihin en yetenekli 11’lerinden biriydi. Ancak 1958, 1962, 1970 şampiyonu Brezilya’yla karşılaştırıldığında handikapları olan da bir takımdı. Çok iyi merkez orta saha oyuncuları vardı ama Eder dışında iyi bir kanat forveti yoktu. Santrfor Serginho da kalitesinden çok Careca ve Reinaldo’nun sakatlığı sebebiyle sahadaydı. 

İlk grup maçlarında toplam 10 golle 3’te 3 yapan sambacılar, ikinci grup aşamasında son şampiyon Arjantin’i 3-1 mağlup ettikten sonra İtalya karşısına çıktı. Bu maç hücum futboluyla savunma futbolunun karşılaşmasıydı. İşin enteresan yanı hücum futbolunu temsil eden Brezilya’ya 1 puan yetiyordu. Ama buna uygun bir oyun oynama becerisini henüz geliştirememişlerdi. Laubalilik ve savunmadaki hatalar İtalya’yı sürekli oyunun içinde tuttu. Paulo Rossi’nin 3 golü, Avrupa ekibini 3-2’lik galibiyete taşıdı ve Brezilya elendi. Zico bu sonucu “Futbolun ölümü” olarak tanımlayacaktı.

*Macir, 1987 Şampiyon Kulüpler Kupası finalinde Porto formasıyla Bayern Münih’e karşı kaydettiği şık topuk golüyle Almanları bir kez daha üzecekti. Macir’in golüyle 1-1’e gelen maçı Porto 2-1 kazanmıştı.

**1978’deki Arjantin-Peru rezaletinden sonra şimdi de Almanya-Avusturya şikesiyle karşılaşan FIFA, bundan sonra son grup maçlarının aynı anda oynanması kararını aldı.

ÖNCEKİ HABER

'Çevre sorunlarının çözümüne dair politikalar üretilmeli'

SONRAKİ HABER

İYİ Partililerden CNN Türk’e ‘ambargo’ protestosu

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa