1986 Meksika: Tanrı’nın eli ve ayağı
Maradona'nın damga vurduğu 1986 Meksika, Dünya Kupası tarihinin en renkli turnuvalarından biri olurken unutulmaz anlara ev sahipliği yaptı.
Fotoğraf: Wikimedia Commons
Mithat Fabian SÖZMEN
1970’lerin sonu ve ’80’lerin başında Kolombiya çalkantılı bir süreçten geçiyordu. Dünya genelindeki ekonomik durgunluk kahve fiyatlarının düşmesine yol açmıştı ve ülkenin en büyük ihracat kalemi, bundan büyük zarar görmüştü. Uyuşturucu ticareti zirveye çıkmış, Pablo Escobar’ın da dahil olduğu çeteler önemli bir servet ve güç elde etmişti. FARC ve ELN ile barış müzakereleri inişli çıkışlı bir seyir izlerken devrimci örgütlerle uyuşturucu çeteleri arasında çatışmalar başladı.
FIFA, Kolombiya’nın 1986 Dünya Kupası ev sahipliğini 1974’te ilan etmişti. Ancak 1982’de göreve gelen Muhafazakar Belisario Betancur, “Ülkesinin FIFA’nın talep ettiği savurganlığa ayıracak vakti olmadığını” belirterek ev sahipliğinden çekildi.
FIFA, yeni ev sahibini belirlemek için toplanırken ABD, Kanada ve Brezilya’nın adaylığı öne çıkıyordu. Ancak sonrasında Meksika devreye girdi. 1970 Dünya Kupası’na ev sahipliği yapan Meksika, medya devi Televisa ile FIFA üzerinde önemli bir etkiye sahipti. Dönemin FIFA asbaşkanlarından Guillermo Caneda da Televisa’nın kurucularından biriydi.
FIFA üzerindeki Meksika lobisi o kadar güçlüydü ki, aynı zamanda bir futbolsever olan ABD Dışişleri’nin önde gelen figürlerinden Henry Kissinger, yenilgiyi kabullendiğinde “Futbolun etrafında dönen politika bana Ortadoğu siyasetini hatırlatıyor” diyecekti.
Meksika, 1986’yı “çaldı” ve tarihin en eğlenceli kupalarından birine ev sahipliği yaptı. Turnuvayla birlikte tüm dünyaya yayılan -aslında bir ABD icadı olan’ ‘Meksika Dalgası’ndan, Brezilya, Danimarka, SSCB, Belçika, Fransa, Almanya, İspanya gibi etkileyici hücumcularla dolu takımlara, 3 turnuvaya yetecek güzellikte gollerden -elbette- Diego Armando Maradona’ya, ‘Tanrı’nın eli’ne ve şampiyon Arjantin’e Meksika 1986 halen tarihin en çok konuşulan dünya kupasıdır.
Başroldeki şampiyon Arjantin ve Maradona’ya gelmeden önce turnuvanın en iyi “yardımcı oyuncularına” değinelim.
DANİMARKA DİNAMİTİ
Sepp Piontek’in “Dinamit” olarak anılan Danimarkası Michael Laudrup, Preben Elkjaer Larsen, Jesper Olsen gibi isimleriyle oynadığı futbolla parmak ısırttı. Batı Almanya, Uruguay ve İskoçya’nın bulunduğu gruptan tüm maçlarını kazanıp 9 gol atarak çıkan İskandinav ekibi, 2. turda İspanya’ya karşı dağıldı(1-5) ve ümit veren serüveni erken sona erdi.
SSCB UMUT VERDİ AMA…
Grubundan 9 golle ve güzel futbolla lider çıkıp 2. turda elenen bir başka takım Valeri Lobanovski’nin çalıştırdığı SSCB’ydi. Igor Belanov’un turnuvadaki 4 golünden 3’ünü kaydettiği Belçika maçında 2-2 tamamlanan normal süre sonucu kazanan 4-3’le Enzo Scifo ve arkadaşları oldu. SSCB, 1988 Avrupa Kupası’nda zafere daha da yaklaşacaktı…
BREZİLYA’YI PENALTILAR YEDİ
Brezilya, 1982’deki takıma göre daha dengeliydi ama artık Zico 33, Socrates 32 yaşındaydı. Gruptan gol yemeden 3’te 3 yaparak çıkan Tele Santana’nın öğrencileri, 2. turda Polonya’yı 4-0 mağlup etti. Çeyrek finaldeki Fransa maçı dramatikti. Skor 1-1 devam ederken 71’de oyuna giren Zico, 73’teki penaltıyı çok kötü bir vuruşla Joel Bats’a nişanladı. Penaltılara giden maçta bu kez Socrates 11 metreden başarısız oldu. Platini’nin de penaltı kaçıran yıldızlara eklenmesi sonrası 5. penaltılarda Julio Cesar topu dışarı attı ve Luis Fernandez Fransa’yı yarı finalist yapan penaltıyı ağlara gönderdi.
HARİKA GOLLER VE MARADONA
Meksika 1986 harika golleri futbolseverlerle buluşturdu. Manuel Negrete’nin makas dömivolesi, Igor Belanov’un füzeleri, Michael Laudrup’un zarif çalımlarla Uruguay kalesinin içine kadar girmesi ve Brezilyalı sağ bek Josimar’ın 2 müthiş golü bunların arasındaydı.
Ancak bir gol var ki Maradona’nın yarı finalde Belçika’ya karşı icra ettiği müthiş soloyu dahi sıradan gösteriyor. Herhalde futbolu az biraz takip edip çeyrek finalde İngiltere’ye karşı attığı ikinci golden bahsettiğimi anlamayan olmamıştır.
56. dakikada kendi yarı alanında topla buluşan Maradona, 62 metre sürdüğü topla, kaleci dahil beş kişiyi çalımladı, altıncısını da gol vuruşuyla geçti ve 5 dakika önce imza attığı ‘Tanrı’nın eli’ fiyaskosunu -kısmen- unutturdu. Maradona’nın golü 2002’de FIFA tarafından yüzyılın golü seçildi. İlk goldeki hilekarlığı sebebiyle 25 yaşındaki fenomene çok kızgın olan Gary Lineker dahi ikinci goldeki hüneri sebebiyle Maradona’yı affetmişti: “Hayatımda ilk kez rakibi alkışlamak istedim.”
FİNAL: ARJANTİN-ALMANYA
Finalde Azteca Stadı’nda 114 bin 600 biletli seyirci vardı. Franz Beckenbauer’in çalıştırdığı Almanya önemli oyunculara sahip olmakla birlikte pek parlak bir turnuva geçirmiyordu yine de çeyrek finalde Meksika’yı penaltılarla yarı finalde ise Fransa’yı 2-0’la geçmeyi başardılar. Final maçında Lothar Matthaus’a Maradona’yı kilitleme görevi verilmişti. Maradona nefes alacak alan bulmakta zorlanıyordu ama zaten Arjantin de ondan ibaret değildi. Jorge Valdano, Jorge Burruchaga, Sergio Batista gibi isimler Carlos Bilardo’nun takımının başarısında önemli rol oynuyordu. Schumacher’in hatasında Jose Luis Brown ilk golü attı. 56’da Valdano farkı ikiye çıkardı. Daha sonra bir Almanya klasiği sahneye çıktı. Pes etmiyorlardı. 74’te Rummenigge, 81’de Völler’in golleriyle eşitlik yakalandı. Ancak 84’te Maradona, sihrini konuşturacak kısa bir an buldu ve ‘Tanrı’nın ayağı’ bu kez Burruchaga’ya nefis bir ara pas attı. Almanya savunmasını ileride yakalayan ‘Burru’ topu yaklaşık 35 metre sürdükten sonra ağlara gönderdi.
Almanya üst üste 2. kez finalde kaybederken Arjantin, 2. kez dünya şampiyonu oluyordu. 4 yıl sonra bu iki takım bir kez daha finalde karşılaşacaktı.