İbrahim Karayeğen: Tek delil Zaman gazetesinde çalışmam
Kapatılan Zaman gazetesi eski yazar ve yöneticilerinin yargılandıkları davanın beşinci duruşmasında esas hakkındaki savunmalar alındı.
Fotoğraf: Pixabay
Zaman gazetesinin eski yazarları ve yöneticilerinin yargılandığı 15’i tutuklu 31 sanıklı davanın beşinci duruşması Çağlayan’daki İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinde görüldü. Duruşmada bir kısım tutuklu ve tutuksuz sanık ile avukatları hazır bulundu. Duruşmayı Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü (RSF) Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu, IPI Türkiye Savunu Koordinatörü Caroline Stocks, Article 19 Temsilcisi Georgia Nash, Britanya Barosu İnsan Hakları Komitesi temsilcisi, Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Genel Başkanı Gökhan Durmuş da izledi.
‘AFAKİ VE BOŞ İDDİALAR’
Duruşmada ilk olarak ifadesi alınan Zaman gazetesinin Eski Gece Sorumlusu ve Ankara Temsilcisi İbrahim Karayeğen, hakkındaki suçlamalara ilişkin tek delilin Zaman gazetesinde çalışmış olması olduğunu ifade etti. Karayeğen, “Savcı 28 Şubat darbesine destek vermekle suçlanan Zaman gazetesi o dönem hedef gösterilmiş Genelkurmayın etkinliklerinde akredite edilmemiştir. Muhsin Yazıcıoğlu’nun helikopter kazasında bir çalışanımız meslektaşlarını taşıyan askeri helikoptere alınmamış dağ başında bırakılmıştır. Görünmeyen suç icat eden belki de ilk savcıdır iddianameyi hazırlayan savcı. Oysa savcının görevi, görünür suçu görünür kanıtlarla ortaya koymaktır” diye konuştu.
‘SADECE HUKUK DEĞİL İNSANLIĞA DA AYKIRI’
Duruşma savcısının mütalaasını da eleştiren Karayeğen, “Mütalaada savcılık hakkımda istenen 3 müebbet cezasını 1’e düşürdü. 20 gün sonra ek mütalaada bulundu ve terör örgütü üyeliğinden yöneticiliğine terfi ettim. Yeni bir delil mi eklendi? Ben kimlere yöneticilik etmişim? Yönetici olduğum örgütte ne tür emirler verdiğim, kimlere üstlük yaptığım belirtilmemiştir. Ortaya tek kanıt koymadan keyfi suçlanmam sadece hukuka değil insanlığa da aykırıdır” dedi.
‘PROFESYONEL GAZETECİYİM’
Kapatılan Zaman gazetesinin eski yazarlarından Lalezar Sarıibrahimoğlu, iddianamede “hiyerarşik yapıya üye olmamakla birlikte örgüte bilerek yardım” suçundan cezalandırılmak istendiğini anımsattı. Sarıibrahimoğlu, hakkındaki suçlamalara dayanak gösterilen delillerin ise, 3 yazısından ve Zaman gazetesinde çalışmadığı dönemde kendisine sorulan soruya verdiği yanıttan ibaret olduğunu söyledi. Savcılığın suçlama konusu yaptığı yazılarının son derece barışçıl olduğunu savunan Sarıibrahimoğlu, “Savcılık makamının delilsiz suç atfetme sorunu var. İddianame şahsımla ilgili delillere bakılmadığını gösteriyor. Yazılarımda cebir şiddet yoktur. Siyasal mülahazalardan suç kavramına yaklaşılmış, niyet bile olmayan bir şeylerin okunmasıyla suç isnadında bulunulmuş. Savcılık, iktidarın müttefikken sonradan düşmanı olduğu bir kurumda yazı yazmam ve iktidarla cemaat arasındaki kavga sürerken iktidarın medya üzerindeki haksız eylemlerini eleştirmem unsurlarını bir araya getirip örgüte yardımla suçlamış. Yapay bir suç icat edilmiş. Dünya görüşüm yazılarımı şekillendirse de ben hep profesyonel gazeteci oldum.” diyerek beraatini talep etti. Sarıibrahimoğlu basın kartının geri iadesini ve yurtdışı yasağının kaldırılmasını da istedi.
‘HAK VE HUKUK KİBİRLE TESİS EDİLMEZ’
Zaman gazetesi yazarlarından Ali Bulaç, da hakkındaki suçlamaların mesnetsiz olduğunu beyan ederek, “Hak ve hukuk niyet okuma, mesnetsiz suçlama ve devlet adına kibirle tesis edilemez. Savcı, sahte deliller üretiyor, yorum yapıyor ve niyet okuyor. Sanık ve şüpheli olarak sayın savcının hasmı değilim. O da benim hasmım değil.” dedi. “İliştirilmiş gazeteciler tarafından aleyhimizde kampa yürütüldü” diyen Bulaç iddianameyi hazırlayan savcının hakkındaki haber ve yorumları suç delili olarak sunduğunu savundu. Darbeden haberdar olmadığını savunan Bulaç, “Bunca siyasetçi, yönetici, MİT müsteşarı darbeyi bilmiyor da ben nasıl bileceğim de darbe yapılacağına ilişkin yazı yazacağım?” diye sordu. Bulaç şöyle devam etti: “Temmuz 2016’ya kadar terör örgütünün başındaki şahsa devlet bankasından maaşı yatırılıyordu. Ne darbeden haberim oldu ne de terör örgütüne üye oldum. Her iki suçlamayı da reddediyorum. Cemaat büyüdükçe güç zehirlenmesine uğradı. Yabancı ülkelerin tuzağına düştü, acımasız bir darbe girişiminde bulundu. Türkiye’yi ateşe atmaya çalışan derin cemaate karşı yazılar yazdım ama işe yaramadı. Aklımıza her şey gelirdi ama Gülen grubunun darbe teşebbüsünde bulunacağı hiç aklıma gelmezdi. Suçlamaları kabul etmiyorum.”(İstanbul/EVRENSEL)