1994 ABD: Brezilya kazandı, akıllar Baggio’da kaldı
Sonucu penaltılarla belirlenen ilk kupa ABD '94'tü ve turnuvanın yıldızlarından Roberto Baggio, kaçırdığı penaltıyla hak etmediği bir sona razı oldu.
Fotoğraf: Wikimedia Commons
Mithat Fabian SÖZMEN
ABD, 1994 Dünya Kupası’nın ev sahibi olarak belirlendiğinde ülkede profesyonel futbol bitme noktasına gelmişti. Birleşik Devletler, 1950’den bu yana hiçbir Dünya Kupası’na katılamamıştı ve 70’lerin ortasında Pele gibi şöhretli isimlerin transfer edilmesiyle popülaritesini artıran ulusal ligin kapısına 1984’te kilit vurulmuştu. Bu şartlar altında Brezilya ve Fas’ın önünde ABD’nin ev sahibi olarak seçilmesi “Bir Afrika ülkesinde kayak yarışması düzenlenmesi”yle kıyaslanmıştı.
1994 ABD, SSCB’nin yıkılması sonrası Rusya’nın Bağımsız Devletler Topluluğu değil Rusya olarak katıldığı ilk turnuvaydı. Aynı zamanda 1990 Dünya Kupası’ndaki defansif taktiklerin kızdırdığı FIFA, kalecilerin geri pası elle tutmasını yasaklamıştı ve galibiyete 3 puan verilen sisteme geçilmişti.
Chicago’daki açılış töreninde şarkıcı Diana Ross’un kaçırdığı penaltıyla başlayan turnuva Los Angeles’ta maalesef başladığı şekilde, bir penaltının kaçmasıyla bitti.
Turnuvanın ilk maçında, 1938’den bu yana ilk kez bir Dünya Kupası’na birleşik olarak katılan Almanya, Bolivya’yı Jürgen Klinsmann’ın golüyle mağlup etti ve son şampiyonların ilk maçı kazanamama lanetini kırdı.
ESCOBAR’IN TRAJEDİSİ
Ev sahibi ABD, İsviçre beraberliğiyle moralli bir giriş yaptığı turnuvanın ikinci maçında Kolombiya’yı 2-1 yendi. Bu maçta ilk golü kendi kalesine atan Andres Escobar, turnuvaya iddialı gelen ülkesinin grup maçlarında elenmesi sonrası döndüğü Kolombiya’da silahlı saldırıda hayatını kaybetti. Medellin’de bir barda gerçekleşen saldırının arkasında “kızgın” bir taraftarın mı uyuşturucu çetelerinin mi olduğu halen ikna edici bir şekilde açıklanmadı.
‘KARPATLARIN MARADONASI' VE MARADONA
Turnuvanın akılda kalan takımlarından biri Romanya’ydı. Gheorghe Hagi’nin önderliğindeki Balkan ekibi, Kolombiya’yı Hagi’nin Cordoba’yı avladığı muhteşem golle 3-1 mağlup ettikten sonra İsviçre’ye 4-1 yenildi. Son maçta ABD’yi tek golle geçip tur atladı. 2. turda Maradona ile ‘Karpatların Maradonası’nın randevusu herkesi heyecanlandırıyordu. Ancak Arjantinlinin kanında yasaklı maddeye rastlandı ve Maradona için turnuva sona erdi. Hagi’nin takımı, sahadan 3-2 galip ayrıldı.
İSVEÇ ÜÇÜNCÜ, BULGARİSTAN DÖRDÜNCÜ
Romanya çeyrek finalde penaltılarla İsveç’e elenirken bir başka Balkan ülkesi Bulgaristan, Hristo Stoichkov ve Iordan Letchkov’un golleriyle Almanya’yı mağlup etti ve son dörde kaldı. Bulgaristan yarı finalde Roberto Baggio’nun 2 golüne engel olamadı ve üçüncülük maçında da İsveç’e 4-0 yenildi.
MILLA, SALENKO, OWAIRAN
ABD ’94, pek çok yan hikayeye de sahip. 42’lik Roger Milla’nın Rusya’ya 6-1 yenildikleri maçta attığı golle Dünya Kupası tarihinin en yaşlı golcüsü olması bunlardan biri. Aynı maçta Oleg Salenko, 5 gol kaydederek kupa tarihinin bir maçta en fazla gol atan oyuncusu oldu. 1996’da İstanbulspor’a gelen Salenko, aynı zamanda Stoichkov’la birlikte kupanın gol kralıydı. Bir ilginç not da Suudi Arabistan’ın Fas ve Belçika’yı yenerek 2. tura kalmasıydı. Belçika karşısında galibiyeti getiren gol Said al Owairan’ın galibiyeti getiren Maradonavari golü aynı zamanda Dünya Kupaları tarihinin hak ettiği oranda hatırlanmayan gollerinden biri.
BREZİLYA-İTALYA FİNALİ
Tarihteki en gösterişsiz kadrolarından biriyle mücadele eden Brezilya, 1970 sonrası dönemin eksikliklerinden ders aldığını göstermek istiyordu. Carlos Alberto Parreira, savunma güvenliğini önceliyor, gol için Romario ve Bebeto’ya güveniyordu. 18 yaşındaki Ronaldo, diş telleriyle henüz kenarda beklemeyi sürdürüyordu. 2. turda ABD’yi, çeyrek finalde Hollanda’yı, yarı finalde İsveç’i mağlup eden Brezilya’nın finaldeki rakibi İtalya’ydı.
Milan’la 80’lerin sonunda futbol devrimine imza atan Arrigo Sacchi, İtalya’da presçi ve hücumcu sistemini sahaya tam anlamıyla yansıtabilecek parçalara ve organizasyona sahip değildi. Ancak yine de elinde turnuvanın en iyi takımlarından biri vardı. Sık sık sorun yaşadığı Roberto Baggio, 1993’te Altın Top’u kazanmıştı ve çok formdaydı. Ancak İtalya, turnuvaya kötü başlamıştı. İlk maçta New York’taki Giants Stadyumu’nda kentin iki önemli göçmen topluluğunu tribünlere toplayan müsabakada İrlanda’ya yenildiler. Norveç’e karşı oynanan ikinci maçta ise Kaleci Pagliuca’nın kırmızı kart görmesi sonrası Sacchi, 21. dakikada Roberto Baggio’yu oyundan çıkararak şimşekleri üzerine çekti. İtalya, 69’da Dino Baggio’nun golüyle kritik bir galibiyet elde etti. Son maçta Meksika ile 1-1 berabere kaldılar ve 2. tura yükseldiler. Bu noktadan itibaren sahne Roberto Baggio’nundu. Nijerya’ya karşı bitime 2 dakika kala attığı golle önce maçı uzatmaya taşıdı, sonra takımını üst tura yükselten golü kaydetti. Çeyrek finalde İspanya’ya karşı 88’de galibiyeti getiren golün sahibiydi. Yarı finaldeyse Bulgaristan’ı üzdü.
Final maçına gelindiğinde Roberto Baggio’nun ve Romario’nun beşer golü vardı. Michel Platini, İtalya kazanırsa Baggio, Brezilya kazanırsa Romario’nun turnuvanın oyuncusu olacağını söylüyordu.
120 dakika boyunca gol sesinin çıkmadığı, her iki takımın da yolculukların, sıcaklığın ve nemin etkisiyle çok yorgun gözüktüğü final, tarihte sonucu penaltı atışlarıyla belirlenecek ilk Dünya Kupası olacaktı. İlk penaltıyı Kaptan Franco Baresi kaçırdı. Marcio Santos’un penaltısı ise Pagliuca tarafından kurtarıldı. Sırasıyla Albertini, Romario, Evani ve Branco hata yapmadı. Ancak Massaro’nun vuruşunda Taffarel başarılıydı. Kaptan Dunga’nın penaltısıyla avantaj Brezilya’daydı. Roberto Baggio son penaltıyı atsa dahi Brezilya’nın beşinci vuruşu gol yapması kupayı dördüncü kez sambacıların ülkesine götürecekti. Ancak Baggio, topu yandan auta gönderdi ve süreci kolaylaştırdı. Onun penaltı çizgisinin üzerinde donup kalması pek çok futbolsever için turnuvanın “O an”ı oldu. Harika bir futbolcu artık hak etmediği bir şekilde anılacaktı.