2002 Kore-Japonya: Sürprizler, şaibeler ve Türkiye’nin yükselişi
Türkiye'nin 48 yıl aradan sonra katıldığı ilk Dünya Kupası, ülke futbolunun '90'lardan bu yana kat ettiği mesafeyi göstermişti.
Fotoğraf: Wikimedia Commons
Mithat Fabian SÖZMEN
3 Haziran 2002’de okul yolunu tutarken kafamızda tek bir soru vardı: “Maçı nasıl izleyeceğiz?”
Türkiye, 1954’ten bu yana ilk kez Dünya Kupası’nda sahaya çıkacaktı ve derslerin çoktan serildiği böylesi bir yaz gününde bu maçı kaçırmamız düşünülemezdi. Spor olsun diye okuldan kaçmayı marifet bilen bizler elbette bir organizasyonla TSİ öğlen saatine denk gelen Brezilya maçı için okuldan tüyecektik.
Firar planları son aşamasına getirilirken okul yönetiminden maçın oditoryumda izleneceği açıklaması geldi! Haylazlık yapma fırsatını kaçırdığımız için üzülerek salonun yolunu tuttuk ve unutulmaz maçı tüm okul ve hocalarla birlikte izledik.
Sonradan öğrendim ki şartları müsait olan pek çok okulda benzer bir uygulamaya gidilmiş. Bu kolektif “kıyak”, 48 yıl sonra gelen Dünya Kupası’nın ülkede yarattığı motivasyonu özetliyordu.
PIONTEK'TEN TERİM'E, DENİZLİ'DEN GÜNEŞ'E
Türkiye, 2002 Dünya Kupası’na ’90’lardan bu yana sürekli yükselen bir ivmenin sonucunda katıldı. ’90’ların başında Sepp Piontek’in Fatih Terim’in yardımcılığında değiştirmeye giriştiği futbol anlayışı, başta Hakan Şükür olmak üzere üst düzey genç yeteneklerin tabloya dahil olmasıyla ete kemiğe bürünmeye başladı. Son 30 yılda Avrupa’ya çalışmaya giden ailelerin çocuklarının da orada futbolu öğrenerek Türkiye’nin futbolcu havuzuna katılması yeni jenerasyonu güçlendiriyordu. Türkiye önce Fatih Terim’le tarihinde ilk kez Euro 96’ya kaldı. Terim’in Galatasaray’la 4 yıl üst üste şampiyon olup UEFA kupasını kazandığı dönemde milli takımın 2002’deki çekirdeğini oluşturacak ekip önemli tecrübeler elde etmişti.
Türkiye, Mustafa Denizli ile 2000 Avrupa Kupası’nda çeyrek finale çıkma başarısı gösterdi. Denizli sonrası sıra Şenol Güneş’teydi.
O dönem spor medyasında büyük gücü olan Hıncal Uluç’un akıl almaz muhalefeti (Güneş’in imajına, saç kesimine bile takmıştı) medyanın genel tonunu belirliyordu. Türkiye’nin iyi bir takımı vardı ama bu sahaya yansıtılabilecek miydi?
GRUP AŞAMASI
Brezilya, Kosta Rika ve Çin’le aynı gruba düşen Türkiye’nin yolu açık gözüküyordu. İlk maçta Brezilya karşısında presle kapılan top, Yıldıray Baştürk’ün nefis pası ve formunun zirvesindeki Hasan Şaş’ın golü ay yıldızlıları devreye 1-0 önde götürdü. Sambacılar, 50. dakikada Ronaldo ile yanıt verdi. Maçın sonunda yaşanan hakem hatalarına turnuvanın geri kalanında bolca rastlanacaktı. 86. dakikada Alpay Özalan, 1996’da yapmadığı için çok eleştirildiği şeyi yaptı ve Rüştü Reçber’in hatasıyla topu kapan Luizao’yu ceza sahasına girerken düşürdü. Güney Koreli hakem Kim Young Joo, hatalı bir kararla faulu ceza sahası içine taşıdı ve Brezilya, Rivaldo’nun penaltısıyla öne geçti. Maçın uzatma dakikalarında Hakan Ünsal’ın yumuşak bir şekilde attığı top, Rivaldo’nun kalçasına çarptı ve Brezilyalı futbolcu otoriteler tarafından en iyi erkek oyuncu ödülüne layık görüldüğü bir pompalı tüfekle vurulma taklidi yaparak Hakan Ünsal’ı attırdı.
Tüm tartışmalara rağmen fena bir başlangıç yapılmamıştı ancak ikinci maçta Kosta Rika karşısında alınan beraberlik Şenol Güneş üzerindeki baskıyı artırdı. Son maçta Kosta Rika’ya Brezilya karşısında beraberlik yetiyordu ve ilk müsabakada yaşananların ardından Luiz Felipe Scolari’nin öğrencilerine ne kadar güvenilebileceği kestirilemiyordu.
Ancak Brezilya maça yıldızlarıyla çıktı ve Kosta Rika’yı 5-2 yendi. Türkiye ise Çin’i 3 golle geçti ve adını ikinci tura yazdırdı.
AVRUPA TAKIMI GÖRMEDİK!
2. turda rakip ev sahibi Japonya’ydı ve turnuvada ‘Mohikan’ saç modeliyle oynayan Ümit Davala’nın golü kırmızı beyazlıları çeyrek finale çıkardı. Davala’nın korkunç saç stili kimsenin anlam veremediği bir şekilde tüm ülkeye yayılacak, berberler “Bana Ümit Davala saçı yap” diyen çocuklarla dolacaktı.
Çeyrek finalde rakip turnuvanın bir başka sürprizi Senegal’di. Turnuvada bekleneni veremeyen Hakan Şükür’ün yerine 67’de oyuna giren İlhan Mansız’ın altın golü Türkiye’yi yarı finale taşıdı.
Hiçbir Avrupa takımıyla karşılaşmadan son dörde kalan Türkiye, Brezilya karşısında yine iyi direndi ancak 49’da pis burunun dahi usta bir şekilde kullanılabileceğini gösteren Ronaldo’nun golüyle sahadan 1-0 mağlup ayrıldı.
3.’lük maçında Hakan Şükür, Dünya Kupası tarihinin en erken golüne imza attı. Ona İlhan Mansız iki golle eşlik etti ve Şenol Güneş’in öğrencileri turnuvayı üçüncü tamamladı.
RONALDO, 98’İ UNUTTURDU
Finalde Brezilya, tarihinin en gösterişsiz kadrolarından biriyle mücadele etmesine rağmen finale kadar gelmeyi başaran Almanya’yı Ronaldo’nun golleriyle 2-0 yendi ve Dünya Kupası’nı beşinci kez müzesine götürdü. Turnuvayı Ümit Davala’yı kıskandıracak absürtlükte bir saç modeliyle geçiren Ronaldo, 1998’deki hayal kırıklığını unutturarak 8 golle gol kralı oldu. Almanya ise finale kalmanın gözlerini boyamasına izin vermedi ve ülkeyi yeniden dünya futbolunun zirvesine taşıyacak adımları atmak üzere kolları sıvadı. Bunun meyvelerini 2006’dan itibaren almaya başlayacaklardı.
ŞÜPHE UYANDIRAN HAKEM HATALARI
Dünya Kupası sürpriz üçüncülere alışıktır ama 2002, bunun haricinde pek çok açıdan enteresan bir kupaydı. FIFA’nın Asya pazarından maksimum yararı sağlamak üzere ev sahipliğini Güney Kore ve Japonya’ya vermesi Dünya Kupası’nın ilk kez Asya’da ve iki ülke tarafından düzenlenmesi anlamına geliyordu. Senegal’in son Dünya ve Avrupa şampiyonu Fransa’yı yenmesiyle başlayan turnuva benzer sürprizlerle devam etti ve çeyrek finale ABD, Türkiye, Senegal, Güney Kore gibi kupa acemisi takımlar kaldı.
Ancak özellikle Güney Kore’nin 2. turdaki İtalya ve çeyrek finaldeki İspanya maçlarında hakemler tarafından kollandığı şeklindeki güçlü kanı, turnuvaya gölge düşürdü. İlerleyen yıllarda FIFA’nın Başkan Sepp Blatter dahil neredeyse tüm yönetim kademesinin yolsuzluk suçlamasıyla görevden alınması bu iki kritik maçta Byron Moreno ve Cemal el Gandur gibi tanınmamış hakemlerin düdük çalmasına dair şüpheleri artırdı. İtalya’da takımın haksızlığa uğradığı yönündeki tepkiler o kadar güçlüydü ki yaratılan ateşli atmosferde Perugia Başkanı Luciano Gaucci, altın golü atan Ahn Jung-Hwan’ın kulübe geri dönemeyeceğini söylemişti.