Liderler geçidi
Yücel Sarpdere, 'dünya liderlerini' Evrensel Pazar'a yazdı: Bakar mısınız dünya liderlerine!,,
Fotoğraf: Kaan Bozdoğan/AA
Yücel SARPDERE
Trabzon mitingindeydi:
“Trabzon’u Akdeniz’in incisi yapacağım” deyince Trabzon ahalisi şaşırmış, sevinsinler mi, üzülsünler mi bilememişlerdi?
Karadenizli bu kent nasıl Akdeniz’in incisi olacaktı?
Trabzon mu Akdeniz’e götürülecek, Akdeniz mi Trabzon’a gelecekti?
Akdeniz Trabzon’a gelirse Ruslar için iyi olabilirdi; boğazları aşmadan Akdeniz’e inerlerdi
Trabzon Akdeniz’e taşınmaya kalkışılırsa fındık bahçeleri ne olacaktı?
Hem Akdeniz Akşamlarının kemençe versiyonu da kulağa pek güzel gelmezdi.
Yine mesela, kürsüden Sivaslılara haykırmıştı:
“Bu bacınız sizi il yapsın mı?”
Sivaslılar, “Evet, yapsınnn” diye bağıramadılar, çünkü Sivas zaten ildi!
Bu bakımdandır ki Tansu Çiller hanımefendiyi, Yenikapı miting alanında görenler heyecanlandı.
Misal, kürsüye çıkıp diyebilirdi,
“Burası eski kapıydı, zamanında çok paralar harcadık, onarttık, Yenikapı yaptık. Bu bacınız sizin eski kapıları da Yenikapı yapsın mı?”
Ya da misal;
Başbakanken, postacıları, “Merhaba asker!” diye selamlamışlığı olan birisi olarak bacımız iskeledeki deniz otobüslerinin çımacılarını;
“Merhaba deniz kuvvetlerimizin kahraman amiralleri! Harekât Somaliye’mi?” diye selamlayabilirdi!
***
Eh tabii, sosyalizm geri düşüp, ortalıkta tek kalınca kapitalizm de tozuttu, odun olsun istediklerimizi yapsın deyip ipten kazıktan kopmuş tapon malları kürklere sarıp dayamaya kalkıştı.
Bakar mısınız dünya liderlerine!
Bir Bush vardı mesela, babasından bile aptal deniyordu.
Gerçi maharetli adamdı! Beyaz saraydaki oturma odasında Amerikan futbol maçı seyrederken yediği patlamış mısırlar boğazına takılıp boğulma tehlikesi atlatmış, aynı anda da koltuktan düşüp sakatlanmıştı!
Üstelik felsefi, derin derin düşünen bir tarafı da vardı;
“Kendime özgü fikirlerim var. Güçlü fikirler. Ama bu fikirlerle her zaman aynı fikirde değilim”
Kendi güçlü fikirleriyle aynı fikirde olmayan bir adamdı ve bu adam Amerikan başkanıydı!
Yine mesela Berlusconi diye İtalyan başbakanı hatıralarda duruyor.
Herif aklı fikri uçkurunda, biraz sapıtık bir bey oluyor!
Soruyorlar kendisine, “Trump’an nesini beğendiniz”
Cevap veriyor: “Karısını”
O zaman henüz başbakanken, Avrupa Gıda Güvenliği Kurumu’nun ülkesinde kurulmasını isteyen Finlandiya Devlet Başkanı Tarja Halonen’i vazgeçirmek için nasıl bir diplomasi izlediğini şöyle anlatmıştı:
“Bütün çapkınlık taktiklerimi kullanmak zorunda kaldım.”
Fransa’nın başına gelenler yine…
Sarkozy ya da Macron, al birini vur ötekine!
Ve şimdilerde Trump. Herif kendini hâlâ televizyon soytarısı sanıyor. İran ile İsrail meselesini karıştıracak kadar embesil. Bakın İran ile yapılan nükleer anlaşmaya karşı çıkarken neler söylüyor:
“Biliyorsunuz, orada bir madde var ki insanlar konuşmuyor bile. Esasında, İranlıları savunmak zorunda kalacağız. İsrail saldırırsa, biz neredeyiz?”
Ve bu herif “dünya lideri” oluyor!
Gerçi haklarını vermek lazım, bizimkiler de liderlik yarışını bırakmıyor.
Birisi, Karşıyakalıları, “sinkaf sinkaf” diye tezahürat yaptırmaya kalkıyor.
Diğeri çıtayı daha yukarda tutuyor:
“Namuslu insanlar namussuzlar kadar şerefli olmadıkça, cesur olmadıkça başarılı olamayız”
Namusluları anladık da, şerefli namussuzlar nasıl bir şey oluyor, orası anlaşılamıyor!