28 Haziran 2018 14:38

47 ayın sultanı Dünya Kupası

'FIFA’nın paragöz yöneticileri gelirleri biraz daha artırmak için pazarlayabildiği kadar pazarlıyor güzelim kupayı.'

Fotoğraf: DHA

Paylaş

Şiar ARGIN
İstanbul

“Dünya kupası futbol müminlerinin Ramazanıdır. Küsler barışır, kızgınlıklar yatışır, futbolseverler birbirine sevgiyle bakarlar. Telefonlar edilip hâl hatır, ama ondan önce yorum ve tahmin sorulur. Maç izleme garantisi varsa misafirliğe gidilir. Devre araları ve iki maç arası o tahammülü zor saatler, huzur verici sohbetlerle geçer.” 

Tanıl Bora bir kitabında* Dünya Kupası’nı böyle tanımlar. Sosyal medya mizahşörleri de bu metafordan etkilenmiş olmalı ki “geliyor 47 ayın sultanı” şakaları-komiklikleri eksik olmadı kupa yaklaşırken. Nihayet, futbol dünyasının en büyük turnuvası geldi. 4 yıllık hasret bitti, dünyanın dört bir tarafından gelen ülke takımları sahaya çıktı. 

DÜNYA KUPASI SÜRPRİZLERLE DOLU

Fena da başlamadı turnuva, Meksika’nın son şampiyon Almanya’yı futbolun keyif verici maddesi “kontra atak” futboluyla devirdiği, Vasat İran’ın yetenekli Fas’ı yenip yeni devrimler kovaladığı, İsviçre’nin Brezilya’ya direndiği, iki Kosovalı’nın Sırbistan’ı çift başlı kartal sevinçleriyle yıktığı, Tunus’un İngiltere’den puan koparmaya çok yaklaştığı, Hırvatistan’ın Messi’nin hayallerine kilit vurduğu maçlar gördük. Bazı futbol düşmanları pek sevmez Dünya Kupası’nın sürprizlerini. Onlara göre Panama, Tunus, İran falan bir aradan çekilsin hele o zaman izlenebilir olur turnuva. Yıldız takımların ezmediği, yıldız topçuların domine etmediği Dünya Kupası olmazdır bu futbol markacıları için. Tanıl Bora aynı kitabında bu hasımlara “sair takımları figüran gözüyle gören oligarşik yaklaşımın en uç tezahürüdür” der. Çünkü onlar için Dünya Kupası’nda süper güçler (Brezilya, Almanya), büyük güçler (İngiltere, Fransa) ve üçüncü dünya takımları (İran,Tunus) vardır. Oysa Dünya Kupası’nda maç seçmek büyük günahtır futbol müminleri için. En güzel yanı da burasıdır zaten, Japonya ile Kolombiya’yı bir daha nerede maç yaparken görebiliriz ki? Dünya Kupası’nın sihri bir başkadır evet ama futbol kalitesinin üst düzey olduğunu söylemek mümkün değil maalesef. Çünkü futbol kalitesinin seviyesini belirleyen kulüp takımlarından birçok takım bu ülke takımlarına futbol dersi verir. Şampiyonlar Ligi, Premier Lig, La Liga gibi liglerin futbol seviyesi Dünya Kupası’nı üçe-beşe katlar. Ancak yerli-milli-tarafsız kanalımız TRT’de yayınlandığı için ücretsiz izleyebildiğimiz en kaliteli turnuva olduğu kesin.

Kosta Rika’nın rüyasından Garrincha’nın sihrine, Diego’nun elle attığı golden Zidane’ın kafasına, Ahtapot Paul’ün bahisçiliğinden Fenomen Ronaldo’nun gölgesiyle oynadığı final maçına, Eusebio’nun Kuzey Kore fethinden Higuain’ın kaçırdığı gole kadar say say bitmeyecek hikayesi var Dünya Kupası’nın ancak hepsi tebessüm bırakacak hikayeler değil ya, gelelim işin organizasyon boyutuna.

RANT, RÜŞVET, MEŞRUİYET KUPASI

Dünya Kupası gibi dünya çapındaki organizasyonları FIFA düzenliyor. FIFA’nın paragöz yöneticileri de gelirleri biraz daha artırmak için pazarlayabildiği kadar pazarlıyor güzelim kupayı. Dünya Kupası da ev sahibi ülkeler için sorunları gizleme aracına dönüşüyor her seferinde. Kaliningrad, Kazan ve Saransk gibi Rusya’dan ayrılma potansiyeli olan şehirlere yepyeni stadyumlar yapan Rusya hükümeti şehirlerin federasyondaki yerini de garantileme çabasında muhtemelen. Yoksa 4-5 binlere oynayan şehirlere 45-50 binlik stadyumlar yapmanın mantıksızlığı açıklanamaz. Uluslararası spor organizasyonlarının ev sahibi ülkelerin siyasal iktidarı için meşruiyet kaynağı olduğunu biliyoruz. Mussolini’nin İtalyası zorla şampiyon yapıldı bu turnuvada, Arjantin’in darbeci diktatörü Videla bir de “şike darbesiyle” götürdü kupayı ülkeye. Daha fazla para uğruna yazın yaprak kıpırdamayan 60 derecelik Katar’a verildi 2022 ev sahipliği. Brezilya 2014’ü hatırlayın, polisle fotoğraf çektiren Podolski’yi protesto eden Brezilyalıları. FIFA denen sözde organizasyon kurulu gerçekte hazıra konan rüşvetçiler çetesi futbolun en güzel “şey”lerinden Dünya Kupası’nı bile bürokratlara, diktatörlere, krallara satmaktan-pazarlamaktan çekinmiyor. Çünkü onlar için esas mesele ne olursa olsun gelirleri artırmak!

Televizyon yayınları, sponsorluk anlaşmaları, reklam gelirleri derken ortaya milyonların döndüğü bir piyasa çıkıyor ve bu piyasadan aslan payını “organizasyon kurulu’ denilen çete alıyor. FIFA ve organizasyonlarında her dönem rüşvet ve yolsuzluk skandallarının patlaması tesadüf değil elbette.

FIFA’SIZ DÜNYA KUPASI DAHA GÜZEL OLURDU

Bir de VAR meselesi çıktı. Video Hakem Ugulaması(VAR)’nın futbolu eskisinden daha adil bir oyun haline getirdiği kesin. Tartışmalı pozisyonları azaltması güzel ancak hakemlerin VAR’a başvurmadığı pozisyonların hesabı nasıl kapatılacak orası meçhul. Ne dediği anlaşılmayan, konuşmayı bilmeyen yorumcuları maç sonu tartışma programlarından uzaklaştırma ihtimali bile Türkiye futbolu açısından bir gelişime işaret eder tabii. 

Bütün bunlara rağmen Dünya Kupası her zaman özeldir. İyi maç-kötü maç ayrımı yapmadan izlenmeli, her yerde tartışmalı. FIFA’sız Dünya Kupası daha güzel olurdu, onu hayal ediyoruz ama onla beraberken de futbol işte, idare ediyoruz. 

*Tanıl Bora, Kârhanede Romantizm, İletişim Yayınları, 2006

ÖNCEKİ HABER

Kültürel evrim - 2

SONRAKİ HABER

İspanya’da iktidara “sosyalistler” mi geldi?

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa