24 Haziran seçimlerinin gençliğe işareti: Tek seçenek mücadele!
'Kısa vadede kazanan Erdoğan ve AKP-MHP ittifakı gözüküyor, ilerleyen dönemlerde ne olacağını kestirmek mümkün görünmüyor.'
Sinancem ALİKOÇ
Ankara
24 Haziran seçimlerini geride bıraktık. Kesin sonuçlar YSK tarafından 5 Temmuz’da açıklanacak. Ancak kesin olmayan sonuçlara göre seçimin kazananı Cumhurbaşkanı olarak R. Tayyip Erdoğan, mecliste salt çoğunluğu alarak AKP – MHP ittifakı oldu. Yani en azından kısa vadede kazanın bu taraf olduğu gözüküyor, ilerleyen dönemlerde hem mecliste hem de memleketin siyasal hattında ne olacağını kestirmek mümkün görünmüyor. Ancak geçmişe esası itibariyle seçim gecesine kadar olan sürece kısa bir göz atabiliriz.
SİYASAL ÇIKMAZIN ÇÖZÜMÜ: BASKIN SEÇİM
Seçimlerin tartışılmaya başlandığı dönemin ülkemiz için sıkıntılı bir dönem olduğunu söyleyebiliriz. OHAL ve KHK’ler aracılığıyla yönetime katılan bir iktidar ve tek adam tek parti rejiminin fiilen zemin kazanmış olduğundan, işçi ve emekçiler başta olmak üzere geniş kesimlere yönelik bir baskının, sömürünün derinleştiğinden bahsedebiliriz. Erdoğan ve AKP iktidarı her ne kadar 16 Nisan referandumundan galip çıkmış görünse de içeride ve dışarıda izlediği politikalar geniş kesimler tarafından kabul görmemiş, iktidar bir bataklığa saplanmıştı. Bu bataklıktan çıkmak için çözüm olaraksa 24 Haziran seçimlerini gören iktidar siyasal açıdan sıkışmışlığını seçim sürecindeki manipülatif söylemleriyle aşmaya çalıştı. 16 yıldır iktidarda olan bir parti ve onun genel başkanı, sanki 16 yıldır iktidarda değilmiş gibi yapacaklarını anlatmaya koyuldu, projelerini anlattı. Bu projeler, halka, 16 yıldır vadettiği projelerinden farklı bir şey sunmuyordu. Bu projelerin, beyannamelerin halkın ve gençliğin taleplerini karşılamadığını sorunların çözümüne yaklaşmadığını daha önceki sayılarımızda çeşitli yazılarca derinleştirdik.
TEK ADAM YARIŞININ 'İNCE' TARAFI
Bir başka “Ben yapacağım, en iyisini ben getireceğim!” söylemini üretense CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce olmuştu. Muharrem İnce’nin, uzun zaman sonra Erdoğan’ın karşısına çıkan en iyi rakip ve onu yıkabilecek bir potansiyele sahip olduğu sık sık dile getirildi. İnce, 19 Mayıs’ta öğrencilere 500 TL burs vereceğini, çiftçiye mazotun 3 TL olacağını söyledi. Buna benzer halkın ekonomik açıdan refahını artıracak durumları kendisinin getireceğini iddia etti. İşin aslını söylemek gerekirse İnce, Erdoğan ile “en iyi tek adam benim” yarışına girdi. Birisi gerici, faşist bir rejim inşası vadederken diğeri eski baskı ve sömürü rejiminin devamını vadetti. Ancak Muharrem İnce’nin Cumhurbaşkanı adaylığının geniş kesimleri mobilize ettiğine doğrudan karşı çıkmak uygun olmaz. İzmir, İstanbul ve Ankara mitinglerinde özellikle gençlerin katılımının yoğun ve coşkulu olduğu mitinglerdi. Öte yandan mitingler Erdoğan’ın 3 büyük ildeki mitinglerini de sayıca geçmişti. Ancak şunu da görmek gerekir ki, o gün orada olanlar, Muharrem İnce’nin şahsı etrafında değil, aşağı yukarı ortaklaştıkları siyasal ve ekonomik talepler için orada bulunuyorlardı. Yani insanları bu mitinglerde buluşturan görünür sebep İnce’nin popülist vaat ve söylemleri olsa da gerçekte barış, demokrasi, parasız sağlık ve eğitim, adalet gibi talepler etrafında bir araya gelinmişti.
HALKIN GENİŞ KESİMLERİ OYLARINA SAHİP ÇIKMAK İÇİN ÇABA GÖSTERDİ!
Seçim süreci boyunca devletin bütün olanaklarının AKP ve Erdoğan lehine çalışması, birkaç basın organı dışında işlevi olan bütün basın organlarının yine AKP ve Erdoğan lehinde propaganda yapması vb. benzeri durumlar seçimin adaletsiz koşullarının bir parçası. Daha önceki seçimlerin şaibeli olması bu seçimde de muhalefetin sandık güvenliği için önlem alması gerektiğini gösterdi. Yine seçim günü hileli oy kullanma, çalıntı oy, silah altında oy kullanma, muhalif partilerin müşahit ve sandık görevlilerine saldırı, yaralanma ve ölüm haberlerini duyduk. Tüm bunların karşısında bu seçimde, özellikle genç yaşta olan yurttaşların sandıkların başında görevli, müşahit, hiç olmazsa kendi sandığının başında olduğu görüldü. Akabinde siyasi partilerin çağrısıyla sandık başından ayrılmama ve oyları seçim kurullarına bizzat götürme işlemi de birçok yurttaş tarafından yerine getirildi. Büyük iller başta olmak üzere birçok ilde seçim kurullarının önünde hatırı sayılır bir kalabalık sonuçları bekledi. Polisin sert fiziki müdahaleleri, çeşitli provokasyon girişimleri birçok yerde bu birikmelerin önünde engel olamadı. Bu süreç boyunca Anadolu Ajansı kaynaklı ya da başka bir kaynaktan yayılan manipülasyonlara kulak asılmadı. Özelikle Muharrem İnce’ye oy vermiş genç kuşak sandıkların peşinden ayrılmadı.
DÜZEN PARTİLERİ GENÇLİK İÇİNDE DAHA FAZLA TEŞHİR OLDU
Seçim süreci boyunca birçok siyasi parti ve Cumhurbaşkanı adayı yukardaki iki kilit aday gibi gençliğe, kadınların, işçilerin ve emekçilerin taleplerini karşılayacak vaatlerde bulunmuş olabilirler ancak bu vaatler “oy verin, biz yapalım”dan öteye gitmemiştir, bağlı bulundukları partilerin sınıfsal karakteri gereği olarak da gidemeyecektir. Seçimler boyunca gerçek demokrasi, halk iktidarı için sadece oy vermekle yetinmeyin örgütlü ve birlikte mücadele çağrısı yapan siyasi kurumlar ve anlayışlar seçim sonucu düşünüldüğünde de haklı çıkmıştır. Haklı çıkmıştır çünkü daha baştan burjuva siyasi partilerin adayları sözlerinde durmamıştır. CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce söz verdiği gibi sandıkların peşine düşmemiş, partisinin çizgisi gereği sokakta hakkını arayan yurttaşlara ancak sağduyu çağrısı yapmıştır, ertesi günkü açıklaması evvelkinden de beterdir. Muharrem İnce’nin bu tavrı kendisinin gençliğin içindeki “sempatisini” yok etmiş, düzen partileri arasında zaman zaman danışıklı dövüşün yapıldığını, uzun vadede sermayenin çıkarlarının her düzen partisi tarafından savunulduğunu teşhir etmiştir. Muharrem İnce kendi tabanının içinde hainlikle, satıcılıkla suçlanmıştır. Muharrem İnce’nin şahsi olarak nerede durduğunun bir önemi yoktur ama bir düzen partisinin Cumhurbaşkanı adayı olarak en fazla gidebileceği nokta burasıdır. Verdiği sözleri de bu nedenle tutmamıştır, tutamayacaktır. Öte yandan partisi oy kaybeden Erdoğan’ın balkon konuşması her ne kadar “biz milletimizden gerekli dersleri çıkardık.” ifadelerini içerse de tek adam tek parti rejiminin saldırılarının daha yoğun ve kapsamlı geleceğinin, memleketteki hiçbir sorunu çözemeyeceklerini işaret etmiştir.
TEK ÇIKAR YOL: TALEPLER ETRAFINDA BİRLEŞİK MÜCADELE
Seçim sonuçları, seçimlerin AKP’nin galibiyeti ile bittiği ancak bizim sorunlarımızın bitmediğini, aksine artarak devam edeceğini göstermiştir. İşsizlik, gelecek kaygısı hala devam etmektedir. Demokratik bir ülke, barışçıl dış politika, çatışmasız ortam talebimiz hala aciliyetini korumaktadır. Yaşam koşullarımız her geçen gün ağırlaşırken, parasız eğitim, demokratik ve bilimsel eğitim kurumlarının yokluğu bizler için hala başlı başına bir sorundur. Tek adam tek parti rejiminin bu seçimle birlikte ilerlediği, ilerleyeceği bir gerçektir. Bu saikle bizim için mücadeleden başka bir çıkar yol, seçenek kalmamıştır. Enseyi karartmak, İnce’ye veya Erdoğan’a öfkemizi kusmak, sahte, popülist söylemlerin arkasına sığınmak bizim için çıkar yol değildir. Bunları bu seçimle de tecrübe etmiş olduk. Bugün açısından yegane çıkar yol;
OHAL ve baskı koşullarının son bulması için
Parasız, bilimsel ve demokratik bir eğitim için
Tek adam rejimine karşı gerçek halk iktidarı ve demokrasisi için
Eşit ve özgür bir gelecek için
mücadele etmekten geçer. Savaşın ve sömürünün olmadığı bir ülke ve dünyanın yolu buradan geçer. Ancak birlikte ve doğru bir program etrafında mücadele ettiğimizde, bizim zaferimiz sarsılmaz ve nihai olacaktır.