Neden şimdi? Var mı bir hikmeti?
Özge Ayaz / Tuba Güngör / Sevda Karaca
Toplumun her kesiminden yükselen sorulara cevap vermek üzere Milli Eğitim Bakanlığı “12 Yıl Zorunlu Eğitim: Sorular Cevaplar” başlığıyla bir broşür hazırladı. Bu broşürde en çok sorulan 93 soruya Bakan Ömer Dinçer imzasıyla cevap veriliyor. Biz de dosyamız boyunca her gün, bu broşürde yer alan sorulara “gerçek” cevapları arayacağız. Bakanlık ne diyor? Uzmanlar ne söylüyor? Bakanlığın açıklamaları yeterli mi? Yaş sorunundan, okulların fiziki koşullarına, öğretmenlerin karşılaşacağı güçlüklerden, seçmeli derslere, müfredattan, çocuk işçilik ve çocuk gelinliğe uzanan sorunlar yumağına uzmanların, eğitimcilerin, velilerin, demokratik kitle örgütü temsilcilerinin ve akademisyenlerin cevaplarını paylaşacağız. Dosyamız boyunca MEB’in “bütün sorularınızın cevabı burada” diye sunduğu broşürdeki soruları sorarak ve cevaplayarak ilerleyeceğiz.
Dosyamızın ilk gününde, yeni sisteme neden ihtiyaç duyulduğunu, bu sistemle ne yapılmak istendiğini tartışmaya açtık.
DEĞİŞİKLİĞE NEDEN GEREK DUYULDU?
MEB NE DİYOR?
* Amaç okullaşma oranını yükseltmek: Gelişmiş dünya ülkeleri ile Türkiye’nin eğitim süresi arasında tam yarı yarıya bir fark söz konusudur. Ülkemizde ise nüfusun sadece yüzde 28’inin lise mezunu olduğu dikkate alınırsa, bu değişikliğe ihtiyacın ne kadar büyük olduğu anlaşılmaktadır.
* Düzenlemenin en önemli amaçlarından biri de eğitim sistemimizi demokratikleştirme ve esnekleştirme arzusudur.
* Öğrenciler sporda, sanatta veya başka bir alanda yetenek sahibi ise veya bu alanların birinde kendini geliştirmek istiyorsa 5. sınıftan itibaren kendisine bu imkân tanınmış olacaktır.
* Yeni sistem, yaş aralığını düşürerek ilkokulların ayrı binalarda, diğer okullara (ortaokul ve lise) devam eden öğrencilerin ise farklı binalarda eğitim yapmasına imkân tanımıştır.
UZMANLAR NE DİYOR?
EĞİTİM SEN- Anadilinde eğitim olanağı verilmedikçe, mevsimlik tarım işçiliği, çocuk gelinler gibi sorunların çözümü için somut adımlar atılmadıkça okullaşma oranlarında yurdun genelinde eşitlik sağlamak mümkün değil. Değişiklik böyle bir dertle planlandı ise öncelikle bu kritik sorunların ortadan kaldırılması, sonra sistemde değişiklik yapılması gerekir. Yine “ortaokul ve liselere devam eden öğrencilerin farklı binalarda eğitim yapmasına imkan tanıdığı” için yeni düzenleme savunulurken, birkaç soru sonra karşımıza şu değerlendirme çıkıyor: “Yeni düzenleme ile ilkokul, ortaokul ve liseler bağımsız (fizikî olarak) oluşturulabileceği gibi, imkân ve şartların elverişli olmadığı yerlerde ortaokulların ilkokullarla ya da liselerle birlikte oluşturulmasına da fırsat verilmektedir.” Milli Eğitim Bakanlığı karar versin: Kademelerin öğrencilerinin bir arada olabilmesi bir fırsat olarak mı dezavantaj olarak mı algılanmaktadır?
Dünyada, Bakanlığın iddiasının aksine, okul öncesi eğitimi ilköğretimin ilk yılına sıkıştırmak yönünde değil, ayrı bir alan olarak düzenlemek şeklinde bir eğilim söz konusudur. 5 yaşın zorunlu eğitim kapsamına alındığı gelişmiş ülkelerde bu yaş, “okul öncesi eğitim çağı” olarak belirlenmekte, okul öncesi eğitime erişim yaygın hale getirilmeye çalışılmaktadır. Bu konuda MEB, kamusal ve yaygın bir okul öncesi sistemi kurmaktan kaçınmakta, her sözünü harfi harfine dinlediği Dünya Bankası’nın bile bu yöndeki tavsiyesini burada göz ardı etmektedir. İstenen sadece broşürde de söylendiği gibi çocuğun “hayata erken adım atmasıdır”.
ERKAN AYDOĞANOĞLU - Eğitim Uzmanı- Asıl amacın bir süredir istihdam ilişkilerinde yaşanan esnekleşmeye paralel bir temel eğitim sistemi oluşturmak olduğu göz ardı etmemek gerekir. Son on yılda eğitim sisteminde yapılan her değişikliğin öncelikle “piyasa için” yapıldığı asla unutulmamalı. Bu düzenlemeleri, 2012-2023 döneminde uygulanması planlanan Ulusal İstihdam Strateji Belgesi ile birlikte değerlendirdiğimizde, zorunlu eğitimdeki değişiklikler ile toplumda tartışılanın çok daha ötesinin planlandığı anlaşılıyor. Ulusal İstihdam Stratejisinin ilk hedefi “Eğitim ve istihdam ilişkisinin güçlendirilmesi” olarak belirlenmiş durumda. Örneğin strateji belgesinde “Zorunlu eğitim dışındaki öğrenme fırsatları çeşitlendirilecektir” vurgusu, 4+4+4 şeklindeki kademeli eğitim ile hedeflenen “açık öğretim” sistemi ile zorunlu eğitimin “esnekleştirilmesi” arasında nasıl bir bağ kurulduğunun anlaşılmasını kolaylaştırıyor. Yine belgede yer alan eğitim ve istihdam ilişkisinin güçlendirilmesi başlığı altında kamu kesiminin, mesleki eğitimden kademeli olarak çekilerek, bu konudaki inisiyatifin “yerel aktörlere ve/veya özel sektöre bırakacağı” ifadesi. AKP, eğitimi piyasalaştırma ve dinselleştirme uygulamalarının iç içe geçtiği bir ortamda hayata geçirmeye çalıştığı eğitim politikalarıyla piyasa değerlerini, “girişimciliği” ve “rekabeti” yücelten adımlar atıyor.
BU DÜZENLEME İLE ŞİMDİ DURUM NE OLMUŞTUR?
MEB NE DİYOR?
* Özellikle ikinci kademe, yani ortaokullar, öğrencilerin daha özgür bir birey olarak sivil toplum ve demokratik devlet anlayışı gereğince eğitim süreçlerinde özgür ve karar değiştirme hakkına sahip olmalarına fırsat vermektedir.
* Ortaokullar, program bütünlüğü korunarak, üst öğretim programlarının bütününe yönelik olarak fazla sayıda seçeneği barındırıp, lise öğrenim sürecinde yer alan programların tercih edilmesine fırsat verecek esneklikte tasarlanacaktır.
* Yeni düzenleme ile ortaokul ve liselerde, Kuran-ı Kerim ve Hz. Peygamberimizin hayatının seçmeli ders olarak okutulması sağlanmıştır.
UZMANLAR NE DİYOR?
ÜNSAL YILDIZ- Eğitim Sen Genel Başkanı- AKP aslında yeni bir düzeni inşa etmeye çalışıyor. Bu düzenin uzantılarına baktığımız zaman öncelikle uluslar arası egemen güçlerin tüm dünyada uygulamaya çalıştığı neoliberal düzene paralel adımlar atıldığını görebiliriz. Eğitim yaratılmak istenen bu düzende en kritik yeri tutmaktadır. Eğitim alanının ciddi bir şekilde birikmiş, çözülmesi gereken, köklü tartışmalarına dair atılması gereken adımlar var aslında. Siyasal iktidarın yapmaya çalıştığı şey bu sorunları çözmek değil, bu sorunları gerekçe haline getirerek o yeni düzene olumlu adımlar atmak olarak görüyoruz. Yasa okul içi demokratik ortamla ilgili herhangi bir adım içermiyor. Özgürleşme denilen şey kendi seçmen kitlesine yönelik. Yani dindar kesime yönelik talepleri özgürlük kapsamı olarak görmekten kaynaklı bir yanılgıdır bu. Toplumsal talepler içinde sadece din derslerinin arttırılması yok, başka pek çok talep var. Örneğin anadil ve din derslerinin zorunlu olmaktan çıkarılması gibi. Bunlar toplumsal talep değil mi?
BU SİSTEM NEDEN 4+4+4 DİYE AYIRIP TANIMLANIYOR?
MEB NE DİYOR?
Eğer bize neden 4+4+4 diye sorulursa, benzer bir sorunun mesela Hollanda’ya neden 6+2+4, Japonya’ya neden 6+3+3, Rusya’ya neden 4+5+2, Fransa’ya neden 5+4+3 … şeklinde sorulması gerekir.
UZMANLAR NE DİYOR?
ÜNSAL YILDIZ- Eğitim Sen Genel Başkanı: Yapılan birçok bilimsel çalışma, eğitimin kesintisiz olmasının, eğitim bütünlüğü ve devamlılığı açısından, çocuklarımız açısından daha gerekli ve yararlı olduğunu söylemektedir. Siyasi iktidarın yapmış olduğu bu bölme, ilk ve orta öğretim sonrasında kız öğrencilerimizi özellikle taşra ve yoksul kesimlerde eve gönderecektir. Erkek çocuklarımızın ise ucuz iş gücü arayışlarının karşılığı olabilecek tamirhane dediğimiz ortamlara doğru olarak yönlendirecektir. Bu cevap bunları tartıştırmamaya yöneliktir.
MEB NE DİYOR?
1997 yılında 8 yıllık kesintisiz zorunlu eğitim, hiçbir hazırlık yapılmadan ve olağanüstü yönetim şartlarının geçerli olduğu bir dönemde, bir dayatma olarak getirildiğinden bu yana eğitim yapımızın kesintili veya kesintisiz olması tartışılmaktadır. Yani kesintililik veya kesintisizlik sorunu bu ülkede 15 yıldır tartışılan bir konudur. Yeterince tartışılmıştır.
UZMANLAR NE DİYOR?
EĞİTİM SEN- Türkiye’nin önde gelen köklü Eğitim Fakülteleri hem kesintili eğitimi hem de okula erken başlama yaşını uygun bulmadıklarını söyleyen raporlar yayımlamış, her nedense işin uzmanı olan üniversitelerin hazırladığı bu bilimsel görüşler “uygun görülüp” taslağa yansımamıştır. Örneğin, broşürde bilim insanlarının eleştirel yaklaştığı okula başlama yaşı konusunda “yaşça kayıt hakkı elde etmemiş olduğu halde fizikî ve ruhî gelişim yönünden hazır olduğu düşünülen 61 – 66 ay arasındaki çocuklar da velisinin yazılı isteği üzerine ilkokul eğitimine yönlendirilebilir” denmektedir. Çocuğun fiziksel ve zihinsel olarak okula başlamaya hazır olduğu nasıl belirlenecektir? Bu noktada bilimsel veriler tersini söylüyorken sadece ailenin “hazırdır” diye beyan etmesi, hangi bilimsel gerekçelerle açıklanabilir?
ÖVDER İZMİR ŞUBE BAŞKANI ORHAN YÜCE - Veliler bu sistemi sadece medyada anlatılan kadarıyla biliyor. Bilgiler de çelişkili. MEB’in hazırladığı broşür hiçbir soruya cevap vermiyor. Örneğin seçmeli derslerin ve eğitimde yapılacak değişikliklerin yalnızca imam-hatipler ve dini seçmeli dersler üzerinden anlatılması doğru değil. Çocuklarımızın geleceği belirlenirken bizim söz sahibi olamamamız anlaşılmaz bir durum. Bu yasa gerek uluslararası sözleşmelere gerekse anayasanın maddelerine aykırı. Biz şöyle bir çalışma yapıyoruz. İzmir’de 43 noktada toplantılar yaptık, kimi zaman evlerde kimi zaman okulların karşısındaki kafelerde. Gördük ki velilerin bu konuda tedirginlikleri var ama bilgileri yok. Sorularının cevapları öğretmenlerde de okul yöneticilerinde de yok. Peki o zaman Milli Eğitim Bakanlığı nasıl yeterince tartışıldığını söyleyebiliyor? Velilere çağrımız şu: Birlik olalım. Bu sistem sadece okulda okuyan 5.5 yaşındaki çocukların velilerini etkilemiyor. Velilerin tamamını etkilediği gibi toplumu etkiliyor. 15 Eylül’de Ankara’da eylem yapacağız.
NİÇİN MEDYA VE DEMOKRATİK KİTLE ÖRGÜTLERİ BU KONUYA BU KADAR OLUMSUZ YAKLAŞIYORLAR?
MEB NE DİYOR?
Bu düzenlemeye karşı çıkışları iki temel nedene dayandırabiliriz. Birincisinde ideolojik bir bakış vardır. Böyle düşünenler, bireysel ve kültürel farklılıkları bir potada eriterek tek tip insan yetiştirmek alışkanlığından vazgeçemiyorlar. Dünyayla rekabet etmek gibi bir amaç taşımıyorlar.
İkinci neden ise bilgi eksikliği, yapılan değişikliğin objektif bir şekilde ve çok yönlü değerlendirilememesidir. Eğitim ile ilgili konularda bilimsel yeterliliği bulunmayan ve düzenlemeden habersiz, ama kategorik olarak belirli bir taraf içinde olanların eleştirileri gerçeği yansıtmamaktadır.
UZMANLAR NE DİYOR?
ÜNSAL YILDIZ- Eğitim Sen Genel Başkanı- 4+4+4 düzenlemesini gerekçelerini sunarak eleştiren, bu konuda olumsuz yönde görüş beyan eden tarafların görüşleri “ideolojik” olarak tanımlanırken, değişikliği tüm topluma resmen dayatanların yaklaşımının “ideolojik” olarak ifade edilmemesi dikkat çekici. Sermayenin, egemenlerin dünyası yaratılmak isteniyor ve biz buna itiraz ediyoruz. Ama bizim dışımızdaki birçok çevrenin buna itiraz etmesi, tepki göstermesi, özellikle dinsel referanslarla toplumun yoğrulmak istenmesine karşı olduklarının göstergesidir. Bilgi dediğimiz şey somut olarak yasa, yasanın dayanakları ve yasanın getirdikleridir. Aslında biz tam da bunu buradan tartışıyoruz. Siyasi iktidar ise konuyu buradan kaçırarak var olanın dışına doğru itiyor. Biz bu yasaya itiraz etmenin toplumsal olarak mümkün olduğunu, bunun biraz da bizim elimizde yoğrulabileceğini düşünüyoruz. Bu konuya dair geniş mücadele planı öngörüyoruz.
GÜNÜN “BÜYÜK” KONUŞANI
Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer açıkladı: Yeni sistemle personel, cari, donatım, yapım maliyetlerinin hesaplandı. 30 milyar liraya ihtiyaç var.
Türkiye’deki mevcut 60 bin 165 okulda 25 milyon 429 bin 670 öğrenci eğitim görüyor. Toplam derslik sayısı ise 607 bin 98. Eğitimde 4+4+4 sisteminin hayata geçmesiyle birlikte yaklaşık 200 bin yeni dersliğe ihtiyaç duyulacağı tahmin ediliyor.
GÜNÜN İSTATİSTİĞİ
*Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre, 2003-2011 yılları arasında Türkiye’de kamuya ait ilköğretim okullarının sayısı 35 bin 501’den 31 bin 899’a düştü. Ancak aynı dönemde açılan özel ilköğretim okulu sayısı yüzde 46 arttı.
*AKP döneminde açılan Kuran kursu sayısı 3 katına çıktı. Diyanet İşleri Başkanlığının verilerine göre, 2003 yılında 3 bin 852 olan resmi Kur’an kursu sayısı, 9 binlere ulaştı.
*Diyanet İşleri Başkanlığının verilerine göre, 2011 yılı itibariyle ülkemizde 81 bin cami bulunuyor. Yani her ilimize bin cami düşüyor. Okul sayısı ise toplamda sadece 53 binde kalıyor.
GÜNÜN SAÇMASI
Yeni Akit Gazetesi 4+4+4’e karşı çıkan ve eylemlere hazırlanan demokratik kitle örgütlerinin “şeytani planlarını” açıkladı. Bakın neymiş bu şeytani planlar:
. 4+4+4’ü durdurmak için okul önlerinde bildiriler dağıtılacak.
. 2-5 Eylül tarihleri arasında Antalya, İstanbul ve Ankara’da eylemler yapılacak...
. Muhtarlar üzerinden örgütlenme çalışmaları yapılacak.
. Halka medya üzerinden bilgilendirme yapılacak
Bu “şeytani planın” amacı ise Yeni Akit’e göre “İdeolojik ve marjinal yapılarıyla cuntacı anlayışa çanak tutan sözde sivil toplum örgütleri, toplumun muhafazakar-dindar yapısını kırmaya yönelik en önemli proje olarak hayata geçirilen, eğitimde hayatı zindana çeviren 28 Şubat artığı 8 yıllık kesintisiz eğitim sevdalarından bir türlü vazgeçmemeleri” imiş!
SİZDEN GELENLER
4+4+4 sistemi ile ilgili en çok kaygısını duyduğunuz konu nedir?
ABDURAHMAN BALCI: Öğrencilerin ve öğretmenlerin durumu. Onlar o yaşta öğrenmeye, biz de o yaştakilere öğretmeye hazır değiliz.
ESRA DOĞAN: ilk 4’ten sonra evden eğitim modeli sebebiyle engelli ve kronik hasta çocukların sistemin dışına itilmesi olasılığı
AKİF YEŞİLYURT: sistemin oturması uzun zaman alacak, eski uygulamalar ve yatırımların birçoğu atıl duruma düşecek.
DENİZ GÜMÜŞOĞLU: Din dersi, Kuran dersi ile cocuğumun asimile edilmeye çalışılması... bunun yüzünden özel okula bile veririm devlet okulu yerine
DENİZ YILMAZ : çözülmesi kısa vadede çok zor olan norm kadro fazlalığı.
SEMİH: “çocuk işçi”lerin çoğalmasına sebep verecek olması.
ERAN: tartışılması bir şeyi değiştirmiyor ki, ferman okundu mu kanun oluyor, uymuş uymamış kimsenin umrunda değil..
AKİF YEŞİLYURT: Okullar açılmadan sistem hata veriyor. Birkaç seneye sistemin enkazını toplarız.
YARIN: “YAŞ”TAN EĞİLEN ÇOCUKLAR
evrensel.net
Evrensel'i Takip Et