HDP’nin politik ekonomisi: Seçimin ışığında bir yerel ölçek denemesi
'Kürt siyasal hareketinin ana akımı, yükselen orta sınıfın kuşatması altında. Yerel alandaki yeni-orta sınıflaşma, bu sürecin belirleyenidir.'

Fotoğraf: İnanç Yıldız/EVRENSEL
Vedat KOÇAL
Siyaset Bilimci
24 Haziran seçimlerinin sonuçlarının Kürt coğrafyasındaki görünümleri iki gerçekliği öne çıkardı: Kürt siyasal hareketinin HDP merkezli ana akımının sayısal gerileyişi ve buna rağmen barajı bir puan yukarıdan geçmesini sağlayan bir “ikame” etkisine ve kaynağına da erişmeyi başarmış olması.
Bu durum, iki tespiti doğrulamaktadır: HDP, tüm baskılara ve yıldırma politikalarına karşın Türkiye siyasal alanındaki yerleşikliğini teyid etmiş, bununla birlikte Kürt coğrafyasında baskılara karşı tepki oylarına dair beklentileri boşa çıkaran belirgin bir geri rüzgâr yemiştir. Bu yazı, bu iki tespiti, Diyarbakır şehir merkezinin örnekliği etrafında tartışmayı amaçlamaktadır.
KENTSEL MEKANSAL BÖLÜNME ÇARPICI BOYUTLARA GELDİ
Irak Kürdistanı bölgesi ile yasal-yasa dışı sınır ticareti, başta inşaat-imar rantı olmak üzere göç ve kentleşme süreçlerinin getirdiği kentsel hizmetler ve ticaret, Diyarbakır’da yerel sermaye birikiminin temel kaynaklarını oluşturmaktadır. Bu birikim rejimi etrafında, yeni-orta sınıflaşmanın ekonomik kaynakları üretilmektedir. Diğer yandan, şehrin ağırlıkla önceki yönetimleri de bu kapsama hakkıyla dahil olmakla birlikte, özellikle kayyImlaştırılmış yerel yönetimlerin yeniden inşa politikaları ve uygulamaları etrafında doğan ihale rantı, kentin yerel sermaye çevrelerinin birikim arzularını karşılayan ve kamçılayan kaynaklardır. Şehrin her yerindeki yerel işletme şantiyelerinin sayısındaki artış, “inşaat-taahhüt” şirketlerine dair istatistikî verilere ihtiyaç bırakmamaktadır.
Yeni-orta sınıfın talepleri doğrultusunda, kentsel mekânın sınıfsal bölünmesi, çarpıcı boyutlara ulaşmıştır. Sosyoloji literatüründe “soylulaştırma” denilen kapitalist değişim çerçevesinde, kent merkezi, Ofis ve Dağkapı alanları, “kentsel dönüşüm” adı altında ticarîleşirken, Urfa ve Elazığ yolu güzergâhları, yeni tip konutlaşmanın, hava yolculuğunda şehre yukarıdan bakıldığında ilk anda ayrımına varılabilecek ölçüde çarpıcı boyutlara ulaştığı bir görünüme ilerlemektedir. Bununla birlikte, kapitalist metropol modeline uygun olarak, kentin bir yanı Bağlar-Şehitlik-Fiskaya üçlemesinde gettolaşırken, diğer yanı şimdilik Kayapınar (Peyas) merkezli olarak, alışveriş merkezleriyle, bulvarlarıyla, bulvar kafeleri-restoranlarıyla, rekreasyon alanlarıyla, parklarıyla, bisiklet yollarıyla, kapalı-güvenlikli-havuzlu yeni tip siteleriyle alabildiğine orta sınıf karakterine büründürülmektedir. Peşpeşe açılan ve genellikle Türkiye’deki özel sağlık zincirlerinin markalarını taşıyan özel hastanelerin coğrafî yerleşimleri de, kentsel mekânın sınıfsal bölünmesine bir başka belirgin ve doğrulayıcı örnektir.
ÖZEL OKULLAŞMA HARİTASI SINIFSAL AYRIŞMANIN KANITI
Diğer yandan, özellikle son birkaç yıldır, kentsel yaşamın tüm alanlarını işgal eden, “yabancı dil öğretimi” odaklı reklamları ile “çıplak gözle” bile görünür olmayı aşıp, görünümünden kaçılamayan özel okullaşmadaki çarpıcı artış, diğer yandan yabancı dil kurslarının çoğalışı, yeni-orta sınıfın küreselleşmeye dayalı popüler kültüre eklemlenme taleplerini somutlamaktadır. Özel okulların kent haritasındaki mekânsal dağılımı, bu sınıfsal ayrımı doğrulamaktadır. Öte yandan, özel okullaşma, yerel sermaye çevrelerine, özellikle devlet katında “makbûl” bir girişimcileşme alanı ve birikim kaynağı açmaktadır.
Bir yandan HDP söylemli “Türkiyelileş(tir)me, bir yandan Hüda-Par görünümlü İslâmcılaştırma, sosyo-ekonomik temelde, metropolleşen yerel alanda yükselen yeni-orta sınıfın, Türkiye kapitalizmine bağımlı ekonomik kişiliğinin siyasal gereksinmelerine dayalı tercihlerini ifade etmektedir. Bu haliyle, Kürt siyasal hareketinin hegemonikmerkezî niteliği kırılmakta, yeni oluşumlar, girişimler ve söylemlere yansıyan arayışlar, Kürt siyasal hareketini, bir “ana akım” veya “omurga” ile farklı ve küçük parçalar etrafında şekillenen çeşitlenmeye, parçalanmaya dayalı bir yeniden yapılanmaya itmektedir. Özcesi, HDP, Kürt kimliğinin tekil siyasal ifadesi olma halini ve yeteneğini yitirmektedir. Bunun temel nedeni, sosyo-ekonomik alt-yapıdaki sınıfsal bölünmedir.
MAKBUL OLAN / OLMAYAN KÜRT TASARIMI
Esasen orta sınıflaştırılmış ve bağımlılaştırılmış yerel toplum kesitini ifade eden “Makbûl Kürt” tasarımı, günlük yaşam konformizmine temellenen ekonomik, Kürt kimliğinin hukuksal-siyasal taleplerinden arındırılmış, folklorik özelliklerden ibaret kılınmış kültürel ve parlamentarizmle sınırlandırılmış ve sağcılaşma eğilimi gösteren siyasal unsurları ile birbirlerini tamamlayan parçaların bir araya getirilmesiyle, bir bütün olarak cisimleşmekte ve etkinleşmektedir. Bu noktada, “Makbûl Kürt” tasarımının ve inşasının kendisiyle birlikte, onun ışığında, şehrin getto mahallelerinde yaşam savaşı veren “Makbûl olmayan Kürt” üzerine de düşünen, kafa yoran “sınıfsal” akılların yoksunluğu, yaşamsal bir eksiklik olarak kendini dayatmaktadır.
Küreselleşme öncesinin politik zihin zeminlerine kökenlenen klasik algının sürekliliğinde, “Kürt” kavramı, “ulusal kimlik” etrafında homojen, tek merkezli bir yapı olarak varsayılmakta, yeni-liberal kapitalizmin ürettiği toplumsal parçalanmalar, ayrışmalar ve sınıfsal davranışlar, gözden kaçırılmaktadır. Örneğin, “Sur Savaşı”nda, akıl yürütme faaliyeti, askerî çatışma ve onun taraflarının savunulması-eleştirisi üzerinde yoğunlaşırken, dönemin Başbakanınca “Toledo modeli” diye adlandırılan yeniden inşa-kapitalistleştirme-insansızlaştırma hedefinin ekonomi-politik özü ve bu öz etrafında kümelenen yerel rant özneleri önemli ölçüde gözden kaçırılmıştır. Yine bu minvâlde, Büyükşehir Belediyesi’nin ve merkez ilçe belediyelerinin kayyımlaştırılması politikasına karşı devlete yönelik seslendirilen politik ve kitlesel tepki, bu yerel yönetimlerin yörüngeleri etrafında uydulaşan ve giderek büyüyen yerel ihale rantı unsurlarını tepkiselliğine konu etmemektedir.
ORTA SINIFIN KUŞATMASI ALTINDA
Bu çerçevede, Kürt siyasal hareketinin ana akımı, yükselen orta sınıfın şimdilik kuşatması altında, içinden çıktığı coğrafyanın sınıfsal gerçekliklerine yabancılaşma eğilimini ve sürecini belirginleştirmektedir. Post-Marksist Radikal Demokrasi düşüncesine dayalı olarak kimliklere odaklanmış politik algı ve akıl, toplumsal alt-yapısındaki sınıfsal gerçekliğin dönüşümlerine, yeniden yapılanmalarına ve dolayısıyla taleplerine yönelik görme kaybı yaşamakta, giderek körleşmektedir. Ana dili sorunu etno-kültürel ya da Newroz gibi sembolik folklorik temalara dayandırılmış bir Kürt kimliği kurgusunun Alevîlik, eşcinsellik gibi diğer ulusal kimlik sorunlarıyla buluşturulduğu kimlik sorunsalı gündeminin karşısında, yeni-orta sınıflaşma ve buna karşılık yoksullaşma odaklı yerel sınıfsal çelişkiler, ikincil düzeyde bile yer edinememektedir.
Bununla birlikte, bu eğilimin, daha köklü tarihsel ve toplumsal temelleri de vardır. Yerel orta sınıfın, günümüzdeki ticarî ağırlık merkezine ulaşmasından önce, yakın geçmişteki kurucu çekirdeğini oluşturan doktor-avukat gibi meslekî kimliklerin siyasal temsiliyetteki etkinlikleri, şehrin ve bölgenin eşitsiz gelişimi koşullarında bile çocuklarının şehir dışında yüksek öğrenim imkânına sahip eski seçkinlerin sınıfsal kişilik etkilerinin sürekliliğini ifade etmektedir.
TARİHSEL VE SINIFSAL BİR YOL AYRIMI
Sonuçta, HDP siyasetinin, 24 Haziran seçimlerinin ulusal, bölgesel ve yerel sonuçları ışığında açığa çıkan ve yakın zamanda bu konuda etkili bir “merkez”in “HDP bir Kürt partisi değildir, Kürtlerin de desteklediği bir partidir” deyiminde ifadesini bulan tarihsel yol ayrımı ve daha doğrusu tercihi; esasen, toplumsal temellerindeki ve bu kapsamda sınıfsal aidiyetindeki güncel değişmeleri ortaya koymaktadır. Yerel alandaki yeni-orta sınıflaşma, bu sürecin belirleyenidir.
Evrensel'i Takip Et