Somalı ailelerin adalet nöbeti sürüyor

301 ișçinin yașamını yitirdiği Soma Katliamı'na ilișkin davada karar gününün ertelenmesi üzerine Somalı ailelerin bașlattığı adalet nöbeti sürüyor.

10 Temmuz 2018 05:39
Son Güncellenme Tarihi: 10 Temmuz 2018 10:23
Paylaş

Fırat TURGUT
Dilek OMAKLILAR
Manisa

301 ișçinin yașamını yitirdiği Soma Katliamı'na ilișkin açılan davada mahkemenin karar gününü ertelemesi üzerine Somalı ailelerin bașlattığı adalet nöbeti sürüyor. Davada karar günü diye ilan edilen 9 Temmuz'da devam edilen 22. durușmada mahkeme bașkanı, bir heyet üyesinin rahatsızlığını gerekçe göstererek, kararı 11 Temmuz'da açıklayacağını söyledi. Bunun üzerine avukatlar ve aileler durușma salonu önünde adalet nöbetine başladı. Dün geceyi durușma salonu önünde geçiren aileler, bu gece de nöbete devam edecek.

SICAĞA ALDIRMADAN, ÖFKEYLE VE ADALET TALEBİYLE

Mahkeme Başkanının salona girmesiyle oluşan sessizliği belki aralarında babalarını tanımayanların da bulunduğu, yaşları farkında olmayacak kadar küçük madenci çocuklarının insanı rahatsız etmeyecek bağırışları bozuyordu. Ufacık madenci çocukları dışında herkesin gözü mahkeme başkanının üzerindeydi. Başkan, diğer heyet üyeleriyle birlikte ona bakan yüzlerce göz altında ağır ağır yerine yürüdü. Kimsenin karşısında önünü iliklemesin diye düğme konulmayan cübbesini giydi ve yoklama alarak konuşmasına başladı. Başta aileler olmak üzere herkes pür dikkat... Bir süre sonra çocuklar da sustu, sanki kararın açıklanacağı duruşma olduğunu bir anda fark eder gibi!

Yoklama almayı bitiren başkan, mahkemenin bir üyesinin rahatsızlandığını söylüyordu. Yüzlerde ekşime olsa da sessizlik sürüyordu. Başkan devam etti: “Karar duruşması olduğu ve oy kullanma zorunluluğu olduğundan, yerine gelen üyenin dosyaya hakimiyeti bulunmadığından kararın 11 Temmuz Çarşamba günü açıklanacağı...”

YALAN SÖYLÜYORSUNUZ!

Söz daha bitmeden ani bir feryat yükseldi: “Yalan söylüyorsunuz”, “Davayı uzatıyorsunuz.” Bu sözlerden sonra yüzlerce kişinin bulunduğu mahkeme salonunda atılan sloganların dışarıdan da duyulmuştu: “Hak, hukuk, adalet”, “Soma’nın hesabı sorulacak.”

Ailelerin tepkisinin ne kadar artabileceğini hesap eden polis kalkanlarıyla sanıkların önüne duvar örerken, Başkan ailelerin tepkisini nafile bir çabayla dindirmeye çalışıyordu. “Bakın, lütfen, saygı” gibi kelimeleri kullanarak cümle türetmeye çalışan başkan her seferinde ailelerin daha da sertleşen tepkisiyle karşılaşınca başka yolu kalmadı. Kendisinden önce savcının ve iki heyet üyesinin yaptığı gibi salonu terk etti. Bu kez gelişinin aksine hızlı adımlarla… Sanıklar ise zaten salondan ‘kaçırılmıştı.’

Aileler mahkeme salonunun dışına çıkarken sloganlarla bağırışlar birbirine karışıyordu. Duruşma salonunun önünde biriken kalabalık, karşısında onlarca objektifi buluyordu. Karar duruşması olması vesilesiyle basının ilgisi artmıştı. Çevre ilçelerden gelen madenci aileleri “Şaka gibi” diyordu: “Girdik, 10 dakika oturduk, ertelendiğini söyledi. Sanki tiyatro oynanıyor.” Avukatlar yaptıkları açıklamayla ailelerle birlikte burada bekleyeceklerini, Soma için adalet nöbeti tutacaklarını söylüyordu.

O GELMEDEN ÜNÜ GELDİ

Hemen ardından aileler az önce çıktıkları duruşma salonunun kapısının önünde bağdaş kurdu. Duruşma salonunun bahçesinde koşturan madenci çocukları, çeşitli illerden gelen, belki de ilk defa gördükleri ağabeylerine ablalarına emanet edilmiş, büyükçe çemberler oluşturularak oynanan oyunlara kaptırmışlardı kendilerini.

Adalet nöbetine girişen ailelerin gözlerinden okunan öfkeleri sözlerine de yansıyordu. İstisnasız herkes başkanın geçmişini hatırlatıyordu. Çöllolar’da 11 işçinin hayatını kaybettiği, 9 işçinin ise cesedine ulaşılamadığı maden katliamında sanıklara para cezası vererek davayı kapatması her geçen zaman daha çok dillendiriliyordu, bu da aileleri ciddi bir şekilde kaygılarının artmasına sebep oluyordu. “O gelmeden ünü geldi” diye boşuna demiyordu bir madenci annesi. Bir baba “Çocuklarımızı öldürdüler, 301 tane çukur kazıldı Soma’da, 301 tane” diye haykırırken, savcının sanıklar hakkında niçin az ceza istediğini sorguluyor, en büyük delili ortaya koyuyordu. Güneş vız geliyordu ailelerin bekleyişine. “Eşlerimizi son bir hafta 46 derece sıcaklıkta çalıştırdılar, biz biraz güneşin altında kalsak ne olur” diyordu bir kadın.

“Otobüsler dönüyor” anonsu yapıldıktan sonra oyun oynayan çocuklardan bir eser kalmamıştı artık. Öğle yemeğini ekmek arasıyla geçiren madenci ailelerine akşamki ekmek arası da Dikili’den gelmişti. “Sağ olun, yeter fazla bile” diyerek kendileriyle bekleyen avukatlarla, gazetecilerle, destekçileriyle paylaşıyordu yemeklerini.

Güneş kaybolmuş hava kararmıştı artık. Kimisi üzerinde yatmak için minder temin etmişti, kimisinde battaniyeler vardı, özellikle sabaha karşı soğuktan korunmak için. Gece saatlerinde mumlarla 301 yazmışlardı aileler oturdukları yere. İlerleyen saatlerde son mum sönmüştü sönmesine ama hâlâ ayakta olanlar vardı.

Sabah erken saatlerde aileler hazırladıkları kahvaltıya çağırıyordu insanları: “Soma’dan geldi bunlar, buyurun gelin.”

Kahvaltı sonrası aileler yine yerlerine oturdu. Yine kavurucu sıcağa aldırmadan, yine öfkeyle, yine adalet talebiyle...

SOMA’DA BİR ŞEY DAHA OLMAZSA KARAR YARIN VERİLECEK

Duruşma bir gerekçe daha gösterilerek ertelenmezse davada karar yarın verilecek. Adalet nöbeti başlatan madenci aileleri bugün öğle saatlerinde bekledikleri duruşma salonu önünde açıklama yaparak adalet talebini yineledi. Madenci eşi Gülten Kavas, “Bir daha iş cinayetleri olmasın, analar evlatsız çocuklar babasız kalmasın. Bizim sesimizi duyun” dedi. Çorlu’daki tren kazasını hatırlatan Kavas, “Orada da 24 kişi öldü. Biz kimse ölmesin istiyoruz” dedi.

Daha sonra konuşan Avukat Can Atalay, karar gününün ertelenme gerekçesine değindi. Sağlık sorununun bir gerekçe olduğunu ifade eden Atalay, “Ama bu kadar oyun oynanan dosyada bu bizi kaygılandırdı” dedi. Davanın eksik olduğunu dile getiren Atalay, “Bu davada siyasiler yok. Bizim işimiz yine bitmeyecek. Biz kararın yüzümüze okunmasını istiyoruz. Tüm Türkiye’yi sabah 9’da duruşma salonu önüne bekliyoruz” dedi.

Açıklamada sık sık “Hak, hukuk, adalet” sloganı atıldı.

EMEP GENEL BAŞKAN YARDIMCISI LEVENT TÜZEL: BU DAVAYI SAHİPLENMEK BUNDAN SONRASI İÇİN DE GEREKLİ

Soma davasında gelinen süreci değerlendiren Emek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Levent Tüzel davada birçok usulsüzlüğün yapıldığına dikkat çekti. Davanın siyasi sorumlulara uzanmadığını ifade eden Tüzel, “Bu sadece 301 madencinin ailelerinin davası değil, tüm Türkiye’yi ilgilendiren bir davadır. Başka katliamlar olmaması için tüm halkımızı davaya sahip çıkmaya çağırıyorum” dedi.

Davanın 4 yılı aşkın süredir devam ettiğini belirten Levent Tüzel, “Bu facianın ardında aşırı üretim, kâr hırsı, hem devletin hem de işçilerin örgütü olması gereken sendikanın üretim yapılamayacak bu ortama seyirci kalmaları gibi nedenler var. Ve bugün yargılananlar, ki sorumluların çok az bir kısmı yargılanıyor, sadece şirket yöneticileri. Oysa başta da söylediğimiz gibi burada Bakanlığın, bürokrasinin, Hükümetin sorumluluğu vardır. Üretim yapılmaması gereken S panosunda üretim yapılması bu tür durumlarda devreye sokulması gereken gaz maskelerinin kullanılamıyor oluşu, yangın sektörlerinin çalışmaması gibi çokça ihmal, öngörülebilir bir şekilde bu katliamın ortaya çıkmasına neden oldu” dedi.

Mahkeme sürecine müdahaleler olduğunu dile getiren Tüzel, “En son müdahale heyetin değişmesi. 20 işçinin yaşamını yitirdiği Çöllolar’da sanıkları aklayan Salih Pehlivanoğlu heyetin başkanı olarak atandı” diye konuştu.

Aileler, emek ve demokrasi güçleri ve hukukçuların bu davanın sahipsiz kalmaması için ellerinden geleni yaptıklarını vurgulayan Tüzel şöyle devam etti: “Buna rağmen adaletin gerçekleşmesi beklenmiyordu. Bütün bu süreçlerin üzerine 9 Temmuz’da karar beklenirken bir üyenin hastalık mazereti nedeniyle kararı açıklamaması 4 yıl aşkın bir süredir takip edilen bu davada bir öfkeye, patlamaya yol açtı. Aileler Soma davasındaki hukuksuzlukları bir kez daha hatırlayarak isyan ettiler.”

LAF BAŞKA İŞ BAŞKA

Soma katliamının yaşandığı zaman 3 günlük yas ilan edildiğini hatırlatan Tüzel, “Daha sonrasında işçi sağlığı ve iş güvenliği yasasında yapılan düzenlemeler, aslında hepsinin yalan olduğunu gösterdi. Aynı kara düzenin, aynı hadi hadi denilerek gerçekleşen aşırı üretim düzeninin, taşeronlaştırmanın, özelleştirmenin, rödovans yöntemiyle kamu kaynaklarının yağmalanması sisteminin başta madenlerde olmak üzere hâlâ devam ettiğini görüyoruz. Üstüne üstlük iş cinayetlerini önlemek adına getirilen işçi sağlığı ve iş güvenliği düzenlemelerde işveren yükümlülükleri 2020 yılına kadar da ötelenmiş durumda. Bütün bunlarda aslında tekelci, rantçı tayfayı besleyen bir iktidar siyasetinin olduğunu görüyoruz” dedi.

2012’den bu yana maden arama ruhsatlarını kendi bünyesinde toplayan Başbakanlığın, şimdi bütün yetkileri tek elde toplamayı başkanlık sistemiyle anayasal bir kurum haline getirdiğini belirten Tüzel şöyle devam etti: “Ve biliyoruz ki 16 yılda bir savaştan çıkmış ülke boyutundaki rakam olabilecek 20 bin işçi ölümü, önümüzdeki dönemde bu tek adam tek parti döneminde bu keyfiyet ve kapitalist sömürü mekanizması içerisinde çok daha büyük bir boyut kazanacak. Onun için Soma davası sadece 301 madenciyle onların ailelerinin bir hak davası değildir. Türkiye işçi sınıfının önem verdiği ve takipçisi olduğu bir davaydı. Bu kapitalist sistemle ve onun yetersiz yasal düzenlemeleriyle hesaplaşmak ve bu çarkın arkasındaki nedenlerin sorgulanması açısından önemliydi. Başta çağdaş hukukçular olmak üzere davanın katılan avukatları, hukukçular ve emek örgütleri ellerinden geleni yaptılar.”

DURUŞMAYA ÇAĞRI

Dava sürecinde önemli bir eksikliğe dikkat çeken Tüzel, “O dönemde Soma madeninde örgütlü olan sendikanın bu işe nasıl göz yumduysa aynı sendikanın burada esamesi okunmadığı gibi sendikal güçlerin güçlü bir şekilde takip ettiği bir dava görüntüsü de yok. Dolayısıyla benim buradan çağrım bütün Türkiye’nin emek ve demokrasi güçlerine, işçi ve emekçilerin insanca yaşamasını isteyen tüm halkımıza, 11 Temmuz Çarşamba günü sabah 09.00’da başlayacak bu karar duruşmasına, madencilerin yanında olan ve bundan sonra bu katliamlar olmasın diyen bütün Türkiye olarak Akhisar’da olmak ve bu davayı takip etmek ve bu davayı sahiplenmek, ailelerin ve madencilerin yanında olduğumuzu göstermek hem mahkeme için hem bundan sonra olabileceklerin önünü almak için gereklidir” dedi.

ÖNCEKİ HABER

KHK'yle patronların rektör olmasının önü açıldı

SONRAKİ HABER

Tekirdağ ve Antalya'da iş cinayetleri

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa